21 Eylül 2010

Büyükçekmece Dokuzlusu

Bu haftaki turumuzu Büyükçekmece olarak kararlaştırmıştık. 19 Eylül Pazar sabahı saat 8’de Sirkeci garında buluşup trenle Menekşe’ye kadar giderek oradan pedalla gölün çevresini gezmeye karar verdik.

Sabah istasyona vardığımızda herkes çoktan gelmiş sohbet ediyordu. Yaz sonrası ilk turumuz olduğundan anlatılacak çok şeyi vardı herkesin. Fugen2 beraberinde abisi Ferit’i de getirmişti, çok mutlu olduk onu da aramızda görmekten. Sonra ilk defa pedallayacağımız Veysel’i Esin çağırmıştı. Bahan’la da ilk gezimiz olacaktı. Mustafa, Emre, Fahri ve biz de eklenince 10 kişi oluverdik birden.

Sirkeci garını çok seviyorum çünkü tek biletle geçiyorsun. Normalde bazı yerler çift istiyor. Bisiklet halen paralı bir araç.

Hepimiz akbilleri basıp ilk vagona yerleştik. Yol boyunca bisiklet üzerindeki eksiklikler, özellikle lastiklerin havası tamamlandı ve güle oynaya Menekşe’ye vardık. Buradan merdivenleri de indirip yola çıkmadan önce Bahan’ın fren sorununu çözerken motorlu bir arkadaş, ki eski de bisikletçiymiş, bize yardım ederek bu işi halletti.



Tek sıra halinde K.çekmece’ye varmadan önce sola dönerek devam ettik her zaman gittiğimiz yoldan. Ancak az sonra trafikteki değişiklikle karşılaştık. Gittiğimiz yol tek yön olmuş ve artık giremiyorduk. Öyle de dar bir yol ki ters yönde gitmek bile mümkün değil. Doğru dürüst kaldırım bile yok.

Kenarda durmakta olan bir arabadan parkın içinden gecen bir yaya yolunun tarifini alıp bu bölümü dolanarak atlattık ve Lunapark’ın içinden Avcılar sahil yoluna indik. Burası keyifli, araçsız bir yol.

Bu bölümü geride bıraktıktan sonra Avcılar’da mola vermek için bir kahveye yerleştik. Kahvaltı etmemiş olanlar yakındaki fırından simit vs aldılar (bir yerden peynir de çıktı) ve uzunca kalarak sohbeti koyulaştırdık (çaylar 60 krş. sodalar 1 liraydı).

Ama artık devam etmemiz gerektiğinden Ambarlı üzerinden giderek bir miktarını da ters yönden yaparak bizim meşhur “Eşekos” yokuşuna geldik. 1 km bile sürmeyen ama %19 gibi bir eğime ulaşan yolu birimiz iterek diğerlerimiz pedallayarak, bazımız "S" bazımız "I" şeklinde tırmandık. 45 m’den 123 m’ye yükseliverdik.


Artık Yakuplu’daydık ve Gürpınar’a doğru devamla pedallıyorduk. Buraya varırken katılımcı sayımızda bir eksilme oldu ve Ferit’in dönmesiyle 9’a düştük.

Gürpınar’da mola vermeden döner kulenin de dibinden geçerek (Düven Et Lokantası. 80 dk.’da bir turunu tamamlıyormuş) sahile iniverdik müthiş bir hızla. Önce sahilin bir ucuna kadar bir pedallamak istedi arkadaşlar. Gelmeyeli yeni yeni binalar eklenmiş. Bolca lokanta, halen deniz mevsimi sürüyordu. Betonda güneşlenenler vs durumları.

Sonra tekrar B.çekmece yönüne geri döndük. Kimimiz önden gidince bir karışıklık oldu ve kaybolduk ama buluşmamız zaman almadan gerçekleşti.


Sahildeki uçağın altında grubun hatıra resmini alıp sahili takiben göle doğru devam ettik. İşte uçağın orada Firuzan’ın kulak ve gözlerinden bazı alıntılar: “Anne bugün bisiklet günü mü?” diyen küçük kız. Yükseklerden gelen “Kızım, baksana, nereye gidiyorsunuz?” sorusuna ait sesin sahibi balkonunda oturan bir teyze. Anlaşılan çok hoşuna gitmiş, gülümseyerek bakıyor bizlere, iyi yolculuklar diliyor. Yolun sağında durmuş bir arabanın içinden aldığı birayı bana doğru uzatan bir genç. Bisiklet yarışlarından esinlenmiş olmalı. “Bak, ne güzel! Hem spor, hem gezi.” diyerek bebek arabasını itmeye devam eden bir diğeri.

Geçenlerde kramp üzerine konuşuyorduk da Firuzan’la, magnezyum eksikliğinin önemli olduğunu okudum. Birden aklıma geldi her nedense :))

Bir ya da birden fazla kas demetinde birden görülebilen; kısa, bazı durumlarda 10 dakikaya varan kasılmalara kramp ismi verilir. Kas kramplarında mineraller önemli yer teşkil eder. Magnezyum, potasyum ve kalsiyum eksiklikleri kramplara zemin hazırlar. Kas krampları genellikle yoğun egzersizler ve dinlenme pozisyonlarında ortaya çıkar.

Eğer sizin bacağınıza kramp girdi ise bisikletten inip ellerinizi sert bir yere dayayın. Kramp giren bacağınızı bükmeden geriye doğru kaldırabildiğiniz kadar kaldırın. Bir süre bacağınızı bu şekilde hareket ettirin. Diğer bacağınız ile de yaylanma hareketi yaparak kramp girmiş bacağınıza yardımcı olabilirsiniz.

Kramplardan uzak durmak için aşırı sıcak günlerde sııvı tüketimimize önem vermeliyiz. Yaz günlerinde normalden daha hızlı sıvı kaybedeceğinizden, bu dönemlerde daha fazla su, ayran ve meyve suyu tüketmelisiniz.

Peki magnezyum içeren besinler nelerdir?

Özellikle koyu yeşil sebzeler yapılarında bulunan klorofil molekülü sayesinde magnezyum minerali bakımından zengindirler. Badem, çekirdekler, soya fasulyesi, rafine edilmemiş tahıllar, tam tahıllı ekmek doğal magnezyum kaynaklarıdır. Bunun yanı sıra kakao tozu, muz, avokado, ayçiçeği çekirdeği, kabak çekirdeği, kepek, fındık, yer fıstığı ezmesi, buğday gevreği, patlamış mısır, tahıl ekmeği, peynir, yumurta, patates ve portakalda da bol miktarda magnezyum bulunmaktadır.

E5’in altından gecen yol da her nedense kapatılmıştı ama bisikletleri taşıyarak atlatmak zor olmadı. Göl kenarındaki yöresel mutfaklardan bir şeyler yemek istedi Fahri, ne var ki fiyatlar biz bisikletçiler için fazlaydı ve yolda peynir kavun vs seklinde halletmeye karar verdik.

Tarihi Sinan köprüsünden, Kanuni’nin askerleri gibi heybetli bir geçişle göl kıyısından pedallamayı sürdürdük.
 
 

Bu yol halen damperli kamyonların işgali altında. Öylesine bir gürültü çıkartıyor ki kasaları yüreği bazen dışarı fırlayacakmış gibi oluyor insanın. Bu yol üzerinden manda yoğurdu satılan ve yanında da Rumeli Köftecisi diye bir yer olan girintide mola verdik.


Yoldan aldığımız kavun karpuzları Bahşayiş’e saklayarak burada büyük bir çömlek manda yoğurdunu buharlaştırdık. 2 kg = 10 TL’den, ama nefis. Kimileri de köfte yedi ama bilemiyorum lezzetini, pek sesleri çıkmadı. İlerisi için de güzel bir beyaz peynir aldık kilosu 17 liradan.

Birazdan Çatalca yolundan sağa saparak Bahşayiş’e geldik. Çay bahçesine yerleşip kavunları karpuzları ve peyniri çıkartıp nefis bir yemek yedikten sonra çaylarımızı da içip, dinlenerek 1,5 saatimizi geçirdik.



 

Tam yola çıkmıştık ki Mustafa2’nin lastiğinin inik olduğu anonsuyla durduk. Hava basıldı, çünkü içinde patlak önleyici sıvı varmış!

Bu şekilde ara yollardan, balık tutanların yanlarından göl manzarası eşliğinde yolumuz bizi Alkent 2000’in içinden geçirerek Beylikdüzü’ne getirdi.

Ama Mustafa2’nın lastiği yolda gene inince artık patlak önleyicinin de işe yaramadığına karar verip yamama işine giriştik. Hani arkadaşımız da öyle hafif yola çıkmış ki, yanında bu işi çözecek hiç bir donanım yok. Levye sağdan, pompa soldan, yedek lastik öteden beriden diyerek meseleyi elbirliğiyle hallettik.

E5 üzerinden Haramidere’ye varmadan sağdan Ambarlı, oradan Avcılar yönüne kıvrılıp sabahki yolumuza tekrar bağlandık. Yavaş yavaş Esin ve Fügen2’nin pilleri bitmek üzereydi. Sabahki kahvede bir mola daha verip, orada da Fahri’nin lastiğini yamayıp Menekşe’de de Esin’le Fügen2’yi trene emanet ederek kalan 7’li olarak tempolu bir şekilde Sirkeci’ye vasıl olduk. Ancak yer yer benim de tempom düşmedi değil. Sabah 7 buçuktan beri dolanıyorduk. Sele kıçıma yapıştı doğrusunu söylemem gerekirse.

Burada ayrılmalar başladı, Bahan Unkapanı’na doğru devam etti. Biz Mustafa2’den Dolmabahçe’de ayrılıp Maçka’ya çıktık. Emre’den Teşvikiye’de, Fahri’dense Nişantaşı’nda ayrılarak eve saat 10 gibi girmiş olduk.

126,5 km yolu 7 saat 45 dakikada almışız. Ortalamamız 16,3 km imiş. 935 m tırmanmış, 934 m de inmişiz.

Bir Pazar gezisi daha böyle tamamlandı.

Yol: N.taşı > Sirkeci > Menekşe (trenle) > Yakuplu > Gürpınar > B.çekmece > Bahşayış > Beylikdüzü > Avcılar > Menekşe > Sirkeci > N.taşı 126,5 km


Bu bölgeye yapılmış diğer geziler için tıklayınız:

İlginizi çekebilir Yenikapı buluşması, Garip Bisiklet Yolları, Yolculuk nereye?,  Gürpınar, keşif gezisi