Havalar şu sıralar hafta içi süper güneşli, tam bir pastırma durumları, ama nedense pazar olunca kapatıyor, hatta bazen de yağıyor. Neyse ki bu pazar yağmadı ama kapattı. Gene de bisiklet için güzel bir gün oldu. Zaman zaman serin olsa da.
Uzaklara gitmeyelim, İstanbul içini pedallayım dedik. Bir arkadaşımız vardı, bir zamanlar aramızdaydı, o bizi gezdirirdi bu yollarda. Onun turunu hatırlamaya çalışarak, güne bir kahvaltı ile başlamak üzere sabah Karaköy’de buluştuk. Bugün 6’lı olacağız; İhsan, Çiğdem, Nurhan, Mehmet ve biz.
1979’dan beri sürdürülen İstanbul Maratonu’nun koşulduğu bir gündeyiz. Galata Köprüsü trafiğe kapalı, bize değil. Tekerlekli sandalye ve patenli yarışmacılarla birlikte geçiyoruz. Köprü üzerinde foto muhabirleri yerlerini almış sandalyeli yarışmacıları bekliyorlar. Biz de bizi sanmıştık :)) Yok yaaaa...
Siirt Pazarı’nda her zamanki kahvedeyiz (Dostlar Çayevi). Bakkaldan alınan malzemeleri (peynir+domates+biber) fırına verir 10 dk. sonra mis gibi pidelerini alırsın. Bugün pide başı 9 TL (yarın ne olacağı bilinmez!). Böylecene de Türkiye’nin ne kadar pahalılaştığını bir kere daha görürsün. Son gelişimizde 7 liraydı ki 3 ile başlamıştık. Ama “Ekonomimiz çok iyi durumda, her evde otomobil, iki ya da üç telefon var” deniliyorsa da bir yerde yanlış var ama bulabilmiş değilim!
Biz buraya Siirt Pazarı diyoruz ama bilinen adı Fatih Kadınlar Pazarıdır. Bozdoğan Kemeri’nden Zeyrek’e doğru uzanan bölge, 1908 yılında 1500 evin yandığı Zeyrek-Çırçır Yangını sonrasında yapılan çalışmalarda bir meydancık olacak şekilde düzenlenmiş. Bugün özellikle Siirtli esnafın bulunduğu çarşının büyük bir kısmını lokantalar oluşturmakta ve Güneydoğu Anadolu mutfağının yemekleri servis edilmekte. Yanı sıra kuruyemiş, bal, bakliyat, peynir, et ve pek çok başka şeyleri bulmak mümkün. Tabii en önemli soru “adı nereden geliyor?” Bu konuda üç ayrı iddia var:
- Kadınlar Pazarı’nın adı bölgenin İstanbul’daki kadın kölelerin satıldığı yer olmasından gelmektedir. Kadınlar Pazarı’nın ismine dair anlatılan rivayetlerden ilki; bu yerin adını Osmanlı döneminde yasal bir meslek olan esircilikten aldığıdır. Esirciliğin başkenti İstanbul’daki bugün Kadınlar Pazarı’nın olduğu bölgede kadın esirler satılırdı. Bölgenin adının bu olaydan dolayı Kadınlar Pazarı olduğu düşünülmektedir.
- Eskiden bu bölgeden sadece kadınlar alışveriş yaptığı için çarşıya bu isim verilmiştir. Çarşının adıyla ilgili anlatılan hikayelerden biri de; bu çarşının Kadınlar Pazarı adını zamanında buradan sadece kadınların alışveriş yapmasından dolayı aldığıdır. Şöyle ki İstanbullu kadınlar Kadınlar Pazarı’nı alışverişlerini yapabilecekleri güvenilir bir yer olarak görmüş ve tüm alışverişlerini buradaki dükkanlardan yapmışlardır. Bu da çarşının adının Kadınlar Pazarı olarak anılmasını beraberinde getirmiştir.
- Kadınlar Pazarı adını eski zamanlarda bölgede satış yapan kadınlardan almıştır. Eskiden Eminönü’nde bir hal varmış ve bu halde zenginlere satılamayacak durumdaki sebze ve meyveler şehrin yoksul kadınları tarafından toplanıp başka bir yerde satılırmış. Kadınlar topladıkları sebze ve meyveleri İstanbul’un çeşitli noktalarında açtıkları tezgahlarda satmışlar ve bu yerlerden sonuncusu da Kadınlar Pazarı’nın bugünkü yeri olmuş. Çarşı da ismini bu olaydan almış.
Pideleri yedikten sonra kah ben kah İhsan önde; At Pazar-Karagümrük-Sulukule-1453-Merkezefendi-Zeytinburnu-Veliefendi-Bakırköy-Ataköy-Yeşilköy-Florya-Atatürk Deniz Köşkü-Yeşilyurt-Yenikapı-Sirkeci-Karaköy şeklinde pedalladık..., güzel bir daire çizdik.
Atatürk Deniz Köşkü, hem mekanı hem de içindeki mobilya ve Atamıza ait giysilerle insanı bir duygu durumuna sokuyor, hüzün ile mutluluk karışımı.
1935 tarihli, karadan 70 metre uzaklıkta deniz tabanına dikilen kazıklar üstüne inşa edilmiş olan köşke ahşap bir iskeleden geçerek ulaşılıyor. Bünyesinde kabul salonu, yatak odaları, banyo ve kütüphanesi var. Bize köşkü gezdiren rehber Tuba Bey de bisiklet sevdalısı olunca turumuz bisiklet konularıyla geçiyor.
Yeşilköy’de Firuzan’ın arkadaşı Yeşim ile buluşup Roma Dondurmacısında salep ve dondurma eşliğinde nefeslenip Yeşim’in ralli macerasını dinlemek pek bir keyifli oluyor.
Dönüş ise trafiğe kapalı yolu sürüp, polisin “bisiklet yolunu kullan” uyarısıyla kaldırıma çıkarak ve de muhterem halkımızın arasından geçip sonrasında tekrar yola inip Sirkeci’ye yaklaşıyoruz. İhsan almış başının gitmiş bile (ben de hep öyle olmak istemişimdir!)
Nurhan Üsküdar’a geçiyor, İhsan Kadıköy’den, Çiğdem ve Mehmet Fenerbahçe’den ayrılıyorlar. Biz ise FB maçı nedeniyle Hasanpaşa tarafından kaçarak eve ulaşmış oluyoruz.
Pedallarken insanın aklına ne de ilginç şeyler gelir. Bir İspanyolca parçada söylen söz “Pare Cochero” (anlamı koçu durdur) bana bizim Koçero’yu anımsattı. Esas ismi Mehmet İhsan Kilit olan, 1950 yılında işlediği bir suçtan dolayı (adam öldürme) teslim olmadan kanun kaçağı durumuna düşen, silahını eline alarak eşkıya olmayı ve dağlarda, ıssızlıklarda yaşamayı seçmiş kahramanımız şiirlere, filmlere, türkülere konu olmuştur. Yaşamı genel olarak Batman il sınırları içindeki Garzan, Dicle ve Botan Vadileri ile bu çevrelerde geçmiştir. Adı Kürtçe göçer anlamındaki koçer sözcüğünden gelir. Kurulu düzene, baskı ve haksızlıklara karşı yaptığı eylemler zamanla halk arasında efsanevi şekilde anlatılır, adı ülkenin her yanına yayılır. 1964 yılında, Dodan Petrol Kampı çevresinde başlayan silahlı çatışma sonucu 5 Temmuz’da öldürülür. 31 yaşında hayatını kaybeden Koçero, gözü yaşlı bir eş, beş çocuk ve bize bitmeyen bir hikaye bırakır.
Gezimizi Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Koçero şiirinden bir alıntıyla bitirelim:
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin!
koçero bir vatandır
yaşanılır boydan boya
koçero bir vatansızlık
bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero
mavzerleşmiş bir haksızlık
yanıtsız bir dilekçe!
ben Türkçe anlatamam
o Kürtçe anlatamaz
Farsça çıkmaz doruklara!
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
kan bulaşır ellerime
ben anlatamam!
bir Dinozorlar klasiği: Ey Edip Adanada Pide Ye: Dudullu-Kadıköy-(gemi) Karaköy-Unkapanı-Edirnekapı-Topkapı-Zeytinburnu-Bakırköy-Yeşilköy-Florya-Yenikapı-Sirkeci-Karaköy-(gemi) Kadıköy-Dudullu
Tur tarihi: 7 Kasım 2021
Alınan yol: 90 km
Ortalama hız: 16,2 km/sa
En yüksek hız: 45,8 km/sa
Bisiklete biniş süresi 5 sa 34 dk, dışarıda geçen süre 9 sa 51 dk
En yüksek sıcaklık 22 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 15,5 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 928,5 m, kaybı (iniş) 930,9 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 128 m
Garmin yol bilgileri bir ‘Dinozorlar’ klasiği: “Ey Edip Adanada Pide Ye”
Relive yol bilgileri bir ‘Dinozorlar’ klasiği: “Ey Edip Adanada Pide Ye”