Gündönümü, yılda iki kez tekrarlanan ve güneşin
dünyaya (ekvator çizgisine) en uzak mesafede olduğu ana verilen addır. Günlerin
ve gecelerin kısalmaya veya uzamaya başladığı andır.
Kış gündönümünde (yaklaşık 21 Aralık), güneş ışıkları
Oğlak Dönencesi‘ne dik gelir.
Kuzey yarıkürede günler uzamaya, güney yarıkürede kısalmaya başlar. Bu tarih
bazı ülkelerde kuzey yarıkürede kışın, güney yarıkürede yazın başlangıcı sayılır. Bununla beraber
bazı ülkelerde de yazın veya kışın tam
ortası kabul edilir. Güney yarıkürede en uzun gün, Kuzey yarıkürede en
uzun gece yaşanır. Kuzey yarıkürede gölgelerin en uzun olduğu gündür.
Biz de en kısa günde en uzun
gölgenin peşinden pedallamak üzere Piyer Loti’ye uzandık. Hava başlangıçta
kapalıyken sonrasında Levent’in direktifiyle sıcak yüzünü gösterdi. Güneş bizi
selamladı :))
Geziyi pideyle başlattık. Karaköy’de
buluşup (Esin, Mustafa, Haluk, Serhan, Levent, Ömer, Varujan) Unkapanı’na
pedalladık. Siirt Pazarı’nda malzemeyi bakkaldan alıp fırına teslim edip nefis
pidelerimize yumulduk. Gelsin çaylar durumuyla afiyetle mideye indirdik.
Fazlasını yanımıza paket edip sonrasına saklayanımız da olmadı değil :))
Adaşım Mustafa, Esin’in
arkadaşı ile bugün yeni tanışıyoruz. Mimar, TED ve ODTÜ’lü, uyumlu olumlu bir
dost. Çabucak kaynaşıyoruz. Hatta aklımda olan İğneada turu için çok yararlı
bilgiler alıyorum. Aynı yoldan git-geli sevmediğimden İğneada’ya farklı
yollardan gidebilir miyim, asfalt mıdır, düzgün müdür... sorular hep
kafamdaydı.
Uzunca bir zamandır bisiklet
üzerinde deli danalar gibi İstanbul ve çevresini dostlarla (grup demiyorum
çünkü grup oluşturmak çok önemsediğim bir durum değil, bisiklet dostluğu daha
anlamlı) pedallıyoruz. Boş durmayalım, katkımız olsun bir meseleye dedik ve
Firuzan’ın da üyesi olduğu Haydoy’u seçtik. Sağ olsun dostlarımız Haydoy
bağışlarını gönüllerince zengin tutuyorlar. Elbette meselenin boyutu karşısında
kovuğu bile dolduramıyoruz ama damlaya damlaya durumları...
Çarşamba, Karagümrük,
Sulukule diye devam edip Mihrimah Sultan’ın (Hürrem Sultan’ın ilk çocuğu, II.
Selim’in ablası, Mim. Sinan’ın büyük aşkı) camisinin etrafından dolanıp...
Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on
yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister (Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsçada
“Güneş ve Ay” anlamına gelir). Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır valisi
Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir.
Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır!
Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını olanca güzelliğiyle sanatına
yansıtmıştır. Üsküdar’a, sarayın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan
Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki
“etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.
Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın,
Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek
tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami
küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse
yüz 61 pencere, camiin iç güzelliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare
kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını
anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser.
Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı
anda görebileceğiniz bir yer seçin. Ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit
olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür.
Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:
Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi
kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah
eşittir Güneş ve Ay. Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir
güzellik anlayışıdır?
Mihrimah Sultan'ın İtalyan ressam Cristofano
dell'Altissimo tarafından yapılmış, Cameria
adlı yağlıboya portresi, 16. yy
... Kariye’ye iniyoruz.
Burada restorasyon var. Kiliseyi dıştan göremiyoruz. Edirnekapı geçilip G.O.Paşa’dan
Piyer Loti’ye doğru süzülürken güneşin sıcak ışınlarını yakalamak ayrı bir
keyif.
Piyer Loti’de her şey çok
pahalı, Türk kahvesi 7 lira. Bu da bizi aştığından Eyüp’te daha ucuzunu bulmak
üzere dik rampadan aşağıya salıyoruz velespitlerimizi.
Çok çabuk geldik Eyüp’e. Gün
kısa da olsa bizim zamanımız var. Ne edelim, haydi uzatalım, Alibeyköy, İBB
Fidanlığı yapalım (-mı?).
Eveeet diyerek Haliç
kıyısında pedallamaktayız. Ördek mi kaz mı tartışması içinde kıyıda
tekerlerimiz dönüyor. Burada şöyle baştan sona kesintisiz bir bisi-yolu neden
yoktur? Tam belediyenin reklamı olacak iş. Öyle değil mi? Mimar olduğunu her
şekilde duyuran ama mimarlığa uygun iş çıkarmayan belediye başkanımız için bir
fırsat.
Alibeyköy fidanlığı keyifli
bir yer. Herhalde sonunda yeşili görmek ancak buralarda mümkün olacak.
Neredeyse nerede varsa tıraşlanıp yok edilip üzerine AVM dikiliyor. Bunlar yeşil düşmanı boşuna dememişler.
Ömer’in tekeri su koydu. Supabın
iğnesi eğilmiş (böyle de binilmez ki!). Bir türlü hava basamıyoruz. Arkadaşlar
da çok rahat. Pompa mompa taşınmıyor. Nasılsa birisinden çıkar. Gel keyfim gel
durumları.
Bozaaaa, Vefanııın... Bunu akşamları mahallemizde duyarız (-dık). Eskiden
Topağacı’nda otururken sokaktan geçerdi bozacı. Yeni oturduğumuz suyu tatlı mahallemizde
bu adet yok olmuş veya hiç olmamış. Her neyse biz geldik Vefa’ya ve bozalar
içiliyor. Bu katı kıvam, zor akışkan sıvının tadı çok lezzetlidir.
Sevmeyen de oluyor, zevkler renkler değiştiğine göre bunu da anlamak
durumundayız.
Dar ve dik yollardan,
Süleymaniye’nin sokak aralarından, yer yer el değmiş, yer yer de eski haliyle
kurtarıcısını bekleyen muhitler. Benim çok hoşuma gidiyor ama buraları. Bilim
kurgu film setlerine benzetiyorum. Gelecek zaman, eski-yeni, varlık-yokluk, iç
içe her şey...
Ülkemizde kadın olmak çok
zor. Sadece kadın değil insan olmak çok zor. İnsan gibi insan olacaksan tabii.
Yoksa yandaşsan işin tıkırında. Şu habere bakın: Denizli'de 16 yaşındaki bir
genç kızın tecavüze uğradığı iddiasıyla açılan davada savcılık mütalaasını
açıkladı. Savcı, genç kızın erkekle birlikte bira içmesini "rıza"ya
gerekçe gösterdi. Nasıl bir
ülke olduk? Bu adamlar ne de çabuk tahrik oluyorlar böyle? Saçların örtülmesi
çözüm olur mu? Düşünün, tüm kadınlar saçlarını saklasa! Erkekler de rahatlamaz
mı?
Bundan sonrası trafik
içinden gidilen, aralardan geçilen yollar. Kabataş’ta son bir çay molası. Esin çay... çay diye tutturmuştu. Ve evli
evine köylü köyüne. Biz Kadı-köye geçip evimizin yolunu tuttuk. Onlar ne yaptı
bilemiyorum :))
PiyerLoti:
Karaköy-Unkapanı-Fatih-Sulukule-Kariye-G.O.P.-Piyer
Loti-Eyüp-Alibeyköy-Eyüp-Balat-Vefa-Eminönü-Karaköy-Beşiktaş
Tur tarihi: 20 Aralık 2015
Kat edilen mesafe: 68,38 km. (Dudullu-Kadıköy-Dudullu dahil)
Ortalama hız: 13,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa.
12 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 17 dk.
Sıcaklık: alt 8 ˚C, üst 21
˚C, ortalama 12,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 883 m.,
kaybı (iniş) 886 m.
İrtifa: alt 0 m., üst 123 m.
Garmin yol bilgileri
PiyerLoti, “Gündönümü”
Foto katkıları için Levent’e
teşekkürler.
Bu bölgeye yapılmış geziler
PiyerLoti Gezisi, PiyerLoti Ziyareti
İlginizi çekebilir
RumeliFeneri–Kilyos, pedal pedal gidiyoz 2, Garipçe, Mert'le