22 Aralık 2015

PiyerLoti, “Gündönümü”

Gündönümü, yılda iki kez tekrarlanan ve güneşin dünyaya (ekvator çizgisine) en uzak mesafede olduğu ana verilen addır. Günlerin ve gecelerin kısalmaya veya uzamaya başladığı andır.

Kış gündönümünde (yaklaşık 21 Aralık), güneş ışıkları Oğlak Dönencesi‘ne dik gelir. Kuzey yarıkürede günler uzamaya, güney yarıkürede kısalmaya başlar. Bu tarih bazı ülkelerde kuzey yarıkürede kışın, güney yarıkürede yazın başlangıcı sayılır. Bununla beraber bazı ülkelerde de yazın veya kışın tam ortası kabul edilir. Güney yarıkürede en uzun gün, Kuzey yarıkürede en uzun gece yaşanır. Kuzey yarıkürede gölgelerin en uzun olduğu gündür.











Biz de en kısa günde en uzun gölgenin peşinden pedallamak üzere Piyer Loti’ye uzandık. Hava başlangıçta kapalıyken sonrasında Levent’in direktifiyle sıcak yüzünü gösterdi. Güneş bizi selamladı :))

Geziyi pideyle başlattık. Karaköy’de buluşup (Esin, Mustafa, Haluk, Serhan, Levent, Ömer, Varujan) Unkapanı’na pedalladık. Siirt Pazarı’nda malzemeyi bakkaldan alıp fırına teslim edip nefis pidelerimize yumulduk. Gelsin çaylar durumuyla afiyetle mideye indirdik. Fazlasını yanımıza paket edip sonrasına saklayanımız da olmadı değil :))

Adaşım Mustafa, Esin’in arkadaşı ile bugün yeni tanışıyoruz. Mimar, TED ve ODTÜ’lü, uyumlu olumlu bir dost. Çabucak kaynaşıyoruz. Hatta aklımda olan İğneada turu için çok yararlı bilgiler alıyorum. Aynı yoldan git-geli sevmediğimden İğneada’ya farklı yollardan gidebilir miyim, asfalt mıdır, düzgün müdür... sorular hep kafamdaydı.

Uzunca bir zamandır bisiklet üzerinde deli danalar gibi İstanbul ve çevresini dostlarla (grup demiyorum çünkü grup oluşturmak çok önemsediğim bir durum değil, bisiklet dostluğu daha anlamlı) pedallıyoruz. Boş durmayalım, katkımız olsun bir meseleye dedik ve Firuzan’ın da üyesi olduğu Haydoy’u seçtik. Sağ olsun dostlarımız Haydoy bağışlarını gönüllerince zengin tutuyorlar. Elbette meselenin boyutu karşısında kovuğu bile dolduramıyoruz ama damlaya damlaya durumları...

Çarşamba, Karagümrük, Sulukule diye devam edip Mihrimah Sultan’ın (Hürrem Sultan’ın ilk çocuğu, II. Selim’in ablası, Mim. Sinan’ın büyük aşkı) camisinin etrafından dolanıp...

Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister (Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsçada “Güneş ve Ay” anlamına gelir). Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir. Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Üsküdar’a, sarayın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.

Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzelliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser.

Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bir yer seçin. Ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür. Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:

Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay. Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır?

















Mihrimah Sultan'ın İtalyan ressam Cristofano dell'Altissimo tarafından yapılmış, Cameria adlı yağlıboya portresi, 16. yy

... Kariye’ye iniyoruz. Burada restorasyon var. Kiliseyi dıştan göremiyoruz. Edirnekapı geçilip G.O.Paşa’dan Piyer Loti’ye doğru süzülürken güneşin sıcak ışınlarını yakalamak ayrı bir keyif.

Piyer Loti’de her şey çok pahalı, Türk kahvesi 7 lira. Bu da bizi aştığından Eyüp’te daha ucuzunu bulmak üzere dik rampadan aşağıya salıyoruz velespitlerimizi.

Çok çabuk geldik Eyüp’e. Gün kısa da olsa bizim zamanımız var. Ne edelim, haydi uzatalım, Alibeyköy, İBB Fidanlığı yapalım (-mı?).

Eveeet diyerek Haliç kıyısında pedallamaktayız. Ördek mi kaz mı tartışması içinde kıyıda tekerlerimiz dönüyor. Burada şöyle baştan sona kesintisiz bir bisi-yolu neden yoktur? Tam belediyenin reklamı olacak iş. Öyle değil mi? Mimar olduğunu her şekilde duyuran ama mimarlığa uygun iş çıkarmayan belediye başkanımız için bir fırsat.

Alibeyköy fidanlığı keyifli bir yer. Herhalde sonunda yeşili görmek ancak buralarda mümkün olacak. Neredeyse nerede varsa tıraşlanıp yok edilip üzerine AVM dikiliyor. Bunlar yeşil düşmanı boşuna dememişler.

Ömer’in tekeri su koydu. Supabın iğnesi eğilmiş (böyle de binilmez ki!). Bir türlü hava basamıyoruz. Arkadaşlar da çok rahat. Pompa mompa taşınmıyor. Nasılsa birisinden çıkar. Gel keyfim gel durumları.

Bozaaaa, Vefanııın... Bunu akşamları mahallemizde duyarız (-dık). Eskiden Topağacı’nda otururken sokaktan geçerdi bozacı. Yeni oturduğumuz suyu tatlı mahallemizde bu adet yok olmuş veya hiç olmamış. Her neyse biz geldik Vefa’ya ve bozalar içiliyor. Bu katı kıvam, zor akışkan sıvının tadı çok lezzetlidir. Sevmeyen de oluyor, zevkler renkler değiştiğine göre bunu da anlamak durumundayız.

Dar ve dik yollardan, Süleymaniye’nin sokak aralarından, yer yer el değmiş, yer yer de eski haliyle kurtarıcısını bekleyen muhitler. Benim çok hoşuma gidiyor ama buraları. Bilim kurgu film setlerine benzetiyorum. Gelecek zaman, eski-yeni, varlık-yokluk, iç içe her şey...

Ülkemizde kadın olmak çok zor. Sadece kadın değil insan olmak çok zor. İnsan gibi insan olacaksan tabii. Yoksa yandaşsan işin tıkırında. Şu habere bakın: Denizli'de 16 yaşındaki bir genç kızın tecavüze uğradığı iddiasıyla açılan davada savcılık mütalaasını açıkladı. Savcı, genç kızın erkekle birlikte bira içmesini "rıza"ya gerekçe gösterdi. Nasıl bir ülke olduk? Bu adamlar ne de çabuk tahrik oluyorlar böyle? Saçların örtülmesi çözüm olur mu? Düşünün, tüm kadınlar saçlarını saklasa! Erkekler de rahatlamaz mı?

Bundan sonrası trafik içinden gidilen, aralardan geçilen yollar. Kabataş’ta son bir çay molası. Esin çay... çay diye tutturmuştu. Ve evli evine köylü köyüne. Biz Kadı-köye geçip evimizin yolunu tuttuk. Onlar ne yaptı bilemiyorum :))


PiyerLoti: Karaköy-Unkapanı-Fatih-Sulukule-Kariye-G.O.P.-Piyer Loti-Eyüp-Alibeyköy-Eyüp-Balat-Vefa-Eminönü-Karaköy-Beşiktaş

Tur tarihi: 20 Aralık 2015
Kat edilen mesafe: 68,38 km. (Dudullu-Kadıköy-Dudullu dahil)
Ortalama hız: 13,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 12 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 17 dk.  
Sıcaklık: alt 8 ˚C, üst 21 ˚C, ortalama 12,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 883 m., kaybı (iniş) 886 m.
İrtifa: alt 0 m., üst 123 m.

Garmin yol bilgileri PiyerLoti, “Gündönümü”











































Foto katkıları için Levent’e teşekkürler.



Bu bölgeye yapılmış geziler PiyerLoti GezisiPiyerLoti Ziyareti