25 Ekim 2010

Muhteşem Sekizli

Bu gezinin ayrı bir önemi vardı. Fikret Albay 3 ay kadar önce bir ameliyat geçirmiş, kalbine 2 stent takılmıştı. O nedenle hem geçmiş olsun demek, hem de ameliyat sonrası ilk turumuzu beraber atmak icin 9:30'da 4. Levent'te buluşmak üzere sözleştik.

Gruptan arkadaşları da hemen haberdar ettim ve Emre, Tolga, Bahan ve Fahri biz de varız diye parmak kaldırdılar.

Sabah 9:05’de Şişli Atatürk evinde Emre ve Tolga hazır bekliyorlardı. Bahan kaskını unuttuğundan tekrar eve geri dönmüş, Cendere’de bize katılacaktı. O nedenle 4 kişi olarak sabahın boşluğunda Mecidiyeköy üzerinden 4. Levent’e vardık. Geldiğimizde Fikret Albay ve arkadaşı Levent hazırdılar. Birazdan da Fahri gözükünce 7 kişi olarak pedal basmaya başladık. Tabii öncesinde tanışmalar, selamlaşmalar, kucaklaşmalar.

Her zamanki yolu kullanarak Seyrantepe’den Ayazağa’ya indik. İSKİ'nin tamiratını bisileri elde taşıyarak geçtik. Hava gölgede serindi, ama güneş tepede insana mutluluk veriyordu. Fikret Albay aramızda eskisinden daha da güçlü olarak pedallara basıyordu. Neşesi ve morali yerindeydi. Bu şekilde Cendere’de Bahan’ın da katılmasıyla sekizli olarak Kemerburgaz yolunu tuttuk. Tabii köpekler bizi yol boyunca selamladılar. Epeydir gelmiyorduk, onlar da bir hayli çoğalmışlar. İkili, dörtlü gruplar oluşturarak Kemerburgaz’daki kahvemize vardık. Börekçiler gidip böreklerini aldı, çaylar ısmarlandı ve konu tabii bisiklet ve bisikletti. Ne bereketliymiş, konuş konuş bitiremiyoruz. Giysiler, rotalar, nerede ne yenir, yaşananlar derken zaman da uçtu gitti. Sıra lokmalara gelmişti. Bu gezinin bir amacı da buradaki odun ateşinde yapılan lokmaları tatmaktı. Firuzan’la almaya gittiğimizde sadece 8 ad. kaldığını üzülerek öğrendik. Ne yapalım, 8 de tulumba ekleyerek masamıza döndük. Bu kutlamamızın pastası olacaktı ve üzerine taktığımız “geçmiş olsun” bayrağıyla Fikret Albay’ın önüne bıraktık. Herkes afiyetle payına düşeni bitirdikten sonra Göktürk’e kadar devam edip Yeşil Bisiklet’e de uğrayalım istedi Albayımız. 
Gene peş peşe dizilip amerikan vari mimarisiyle Göktürk’e varmak zor olmadı. Tesadüf Gürsel de oradaydı ve GPA4’de birlikte olduktan kısa zaman sonra tekrar gorüşmenin sevinciyle selamlaştık. Tabii Fikret Albay da eski ve iyi dostuydu. Geçmiş olsun dilekleri ve bisiklette bazı ayarların düzeltilmesi sonrasında fazla gecikmemek için dönüşe geçildi.

Herşey gayet güzel giderken, nasıl olduysa Ayazağa dönüşünde Fikret Albay, bisikletin tekerinin kaymasıyla aniden sağına düşüverdi. Şansımıza hız yoktu da bu kazayı ucuz atlattık. Birşey olmadığına karar verilip, yokuş yer yer itilerek ve binilerek tırmanılıp Oyak Sitesi’nin arkasından Seyrantepe’ye çıktık. Burada artık ayrılmalar başlayacağından vedalaşma faslını tamamladık. Albayımız sanayiden sola 4. Levent’e, Fahri’yse sağa sapacaktı. Bizlerse Zincirlikuyu’ya kadar, oradan Tolga’dan ayrılıp sağa Mecidiyeköy’e doğru gidecektik. Tolga ise Barbaros’tan inerek Beşiktaş’tan Kadıköy’e ve oradan Maltepe’ye ulaşacaktı. Trafik artık daha yoğundu. Boşlukları değerlendirip aralardan süzülerek hızla ileriye doğru yol alıyorduk. Osmanbey’de 3 yöne dağıldık. Levent sağdan Kurtuluş yönüne, Bahan düz Taksim üzerinden Balat’a. Emre ve biz de soldan Nişantaşı – Teşvikiye tarafına.

Bu güzel günde kısa da olsa 54 km gitmiş 3 saat 40 dakika pedal basmışız. Fikret Albayımıza tekrar geçmiş olsun der, aramızda olmasından çok mutlu olduğumuzu belirtmek isterim.
Yol: N.taşı > 4. Levent > Seyrantepe > Ayazağa > Cendere > K.burgaz > Göktürk ve dönüş (54 km)

Not: Firu ve Tolga’ya foto katkılarından dolayı teşekkürler.


İlginizi çekebilir Ballıca Trio