29 Eylül 2023

[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri... (Hacıbektaş–Kırşehir)

 

27 Eylül 2023, Çarşamba / Hacıbektaş - Kırşehir, 54 km (25. gün)

 

ÖE rahattı, iyi uyudum. Gerçi her yerde aynı durum söz konusu oluyor, sabah ezanının odada patlaması. Pencere açık yatınca da tam gücüyle giriyor. Kahvaltı yok. Yolum uzak olmadığı gibi ciddi tırmanışı da yok. Kırşehir, 50 km gibi. Hazırlanıp kapı önünde yükleyip ilk fotonun çekilmesi ve hareket saati 08.20. Dün aldığım yol bilgisiyle belediyenin önünden Kadıncık Ana Evi’ni de geçerek sürüyorum. Gene de bir kadından teyidini alıyorum. Doğru git diyor. Hacıbektaş’ta çok sokak köpeği var, ortalıkta dolaşan. Küçük yavrular da. Hava 17 °C. Hafif yokuş aşağı gitmekte yolum, 1260-70 metrelerden iniyorum yavaş yavaş, %3’le. Geldiğim kavşaktan sola ve bölünmüş yoldayım. Asfalt aşınmış kaba cinsten. Bazı bölümler kaymak olmuş. Güvenlik şeridi var ama gidilecek gibi değil. Kuzeybatı yönündeyim. Saat 08.33 oldu. 21 km/s şimdilik ortalamam. Sabahın serinliği var haliyle. Biraz da yüksekteyiz çevreye göre. Şimdilik trafik yok. Tek bir araba geçti benim arkamdan. 10’uncu kilometrede Kırşehir İl Sınırı geliyor. Saat 08.44, 15,8 °C, 1135 m rakıma indim ve devam inmeye. Kargın diye bir yerleşimin kenarından geçmekteyim. Sağımda ilerilerde rüzgar pervaneleri. Amma da çoklar! Tepenin üstü soldan sağa doğru, güzel güzel dönmekteler. Bu arada bireysel güneş panelleri var, tarlanın ortasına kurulmuş. Bir bina da var. Elektrik çekmekten daha ucuza geliyor herhalde. Ama rüzgar pervaneleri bayağı çok, ciddi yatırım yapmış, kim yaptıysa. Yokuş aşağı sürüyor yolum halen. Uzaklarda bir fabrikanın bacası beyaz yoğun bir duman salmakta. 


Kayseri-Ankara yoluna kadar neredeyse pedal çevirmeden geldim. Bu dediğim az buz değil, 19 km. Şimdi daha kalabalık bir yoldayım. Güvenlik şeridi var, sıcak asfalt ama araç trafiği de artmış oluyor. Halılarıyla ünlü Mucur geliyor. Burada da MS 3.- 4. yy.a tarihlenen Erken Hristiyanlık Dönemi’nden kalma kırk iki odaya sahip bir yeraltı şehri var, ama girmiyorum. İlçenin dışından geçiyor karayolu. Bir ÖE vardı burada, belki başka bir turda kalabilir, o zaman ziyaret ederim. İlçe çıkışı, yaklaşık 2,5-3 km sonra, Yeşilyurt denilen bölgede bir kavurmacı, kocaman yazmış: Tarihi Osmanlı Kavurmacısı. Hem Osmanlı, hem tarihi, hem de kavuruyor : )) Kısa bir süre sonra gene bir lokanta. Bu da kavuruyor. Üstelik de Mescit-WC-Çay ücretsiz olduğunu beyan etmiş. Hani dindarı, sıkışmış olanı, tiryakiyi kaparak : )) Kahvaltısız çıktım, cevizli sucuktan iki ısırık alıp devam ediyorum. Kırşehir 9 km dedi. Halbuki daha çok olmalı hesabıma göre. Bu herhalde il sınırı, dışarıdan başlıyordur. Merkeze gelebilmek için daha çok var. Güzel kaptırdım, hızlı gittiğimden durup yazıyı çekmiyorum. Belki çıkışta rastlarım önümüzdeki günde, çekerim. Şehir Merkezi diye devam edip dış mahallerinden geçmekteyim. Sağda muhteşem bir yapı var, ne acaba bu? ÖE’nin yerini öğrenip, saat daha erken olduğundan temizlenmemiştir oda, şehir turu atıyorum. Düzenli bir yerleşimi var Kırşehir’in. Bisiklet Yolu işareti bile görüyorum : )) Masal Parkı çıkıyor karşıma. Çocukların herhalde çok ilgisini çekiyordur; Nasrettin Hoca, Keloğlan... ve daha niceleri. 13. ve 14. yüzyılda Ahi Evran, Hacı Bektaş Veli, Cacabey, Aşıkpaşa, Ahmed-i Gülşehri gibi Kırşehir’de yetişmiş mutasavvıflar, âşıklar, ozanlar; düşünceleriyle, sözleriyle döneme damgalarını vurmuşlar, Kırşehir’i tarihten bugüne bu sözlerin mirasçısı kılmışlardır... deniliyor.


ÖE’nin bahçesine girip bisiyi gölgelik bir bahçe duvarına dayayıp, biraz bahçe durumuna bakıyorum. Arka tarafta masalar var, kalabalık bir insanlar topluluğu oturmakta. Bisikleti dayadığım, oradaki masa kanepe kompleksi içinde birine oturup çay (4-) içiyor, bir yandan da Firu’yla konuşmaktayım. Annesi sabah ameliyata girecekti. Daha odaya dönmemiş. Ardından resepsiyona çıkıp ayrılmış oda için kaydımı yaptırmak istiyorum. Ancak temizlenmemiş, beklemem lazım. O sırada çalışan genç bey ile konuşmaktayım. Turizm eğitimi almış, uzun yıllar Alanya’da çalışmış, araya giren pandemi onu oradan koparmış ve baba evine dönmüş. Askerliği de aradan çıkarttım, dönece’m gene Alanya’ya diyor. 390’dan 2 gece için 780 lira ödeniyor. Sanırım beni daha rahat bir odaya geçirdi. Çünkü telefonda çift tek yataklı demişlerdi, No 310 duble yataklı. Bisikleti depoya alıyoruz, ben eşyaları 3. kata taşıyorum. Bereket asansör var. Açıl-saçıl-yayıl durumları. Duş alıp, biraz uzanıp tabletten Kırşehir tarihine bilgiler (*) edinip çıkıyorum turlamaya.


(*) Hititler döneminde “Akua-Saravena” (Su Şehri), Persler döneminde “Katpa Tukya” (Güzel Atlar Ülkesi), Roma döneminde “Makissos”, Bizans döneminde “Justinianapolis” ve Anadolu Selçuklu döneminde “Gülşehri” ismini alan Kırşehir, 5 bin yıllık geçmişiyle tarihe tanıklık etmiş önemli bir merkezdir. Eski Tunç Çağı’ndan (MÖ 3000-2000) başlayan ilk yerleşim, Hititler, Persler, Kapadokya Krallığı, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin birikimlerini günümüze taşımıştır.


Hava sıcak. Gerçi hafta sonu için yağış gösteriliyor. Biraz serinletir herhalde. Yemek için Ağalar Konağı diye bir yer okumuştum; Kırşehir Mutfağı, yörenin unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri yaşatılıyormuş. Az uzakta, yürüyerek 15 dk.mı alıyor. Geldiğim yerde aynı zamanda Kültür Merkezi de görüyorum. Kamulaştırılmadan önce "Ağalar" lakaplı bir aileye ait olmuş olan 1938 tarihli bu yapı, Kırşehir’in sivil mimarı örneklerindenmiş. Lokanta konağın bahçesi içinde ayrı bir yerde. Ancak gel gör ki buranın mutfağında etsiz yemek yok. Her şeye et koymuşlar, olmadı çorbada kemik suyu var. Yani, hoppala! Bir vejetaryen menü de koysanıza bir kenara diyorum. Veganlık dünyada olduğu gibi bizde de yayılmakta. Sizin burada halen mutfağınızda buna uyum sağlayacak bir menü hazırlayamamış olmanız tuhaf. İşte, belediye işletmesi, fazla talep yok bu konuda falan diyor garson. Olsun, siz az da olsa koyun, zamanı ıskalamayın. Peki neresi olabilir bu durumda? Turşucu Lokantası diyor. Google yardımıyla oraya yürümekteyim, tüm geldiğim yolu geri. Turşucu’da da durum aynı. Etsiz yemek yenmezmiş. Yuh, eti de harcıyorsunuz sebzeyi de. Et dediği kıyma veya ufalanmış parçalar. İyi ki yemiyorum bunları.

 

Dükkan önünde duranlara esnaf lokantası soruyorum. İleride bir kuru fasulyeci tarif ediyorlar. Hadi yürümeye devam. Girdiğim sokakta soruyorum gene kuru fasulyeciyi. Onda da durum değişmiyor, tahmin edersiniz. Etsiz tarafından verelim deniliyor. Na:mümkün benim için! Gelirken bir gözlemeci görmüştüm (Can Gözleme), oraya dönüp, girişte yazmışlar patlıcanlı da varmış, ama patlıcanları yok, patates-çökelekli ısmarlıyor, sokaktaki masasına oturuyorum. Ancak burası dışarıya servis durumları, tabakları-çatalları bile yok. Sekiz parçaya bölüyorlar, ne ayran-ne çay var, öyle götürüyorum. Ama lezzetliydi. 40 lira ödüyor ve Lale Camisini bulmaya doğru yürüyorum. 

 

Bir park içinde, Mengüçük Oğullarından Melik Muzaffereddin Behram Şah adına eşi Muhterem Hatun tarafından 1250 tarihinde inşa ettirilmiş Melikgazi Kümbeti çıkıyor karşıma. Kümbet, kare kaide üzerine sekizgen gövdelidir. Türk türbe mimarisinin orta Asya çadır sanatından etkilendiği, hatta türbelerin kaynağının orta Asya sanatı olduğu görüşünü kuvvetlendiren örneklerden birisidir... denilmiş. Kümbetin hemen yanında da Lale Camii bulunuyor. Yapının 13'üncü yüzyıla ait olduğu sanılmakta. Camii, moloz ve kesme taştan yapılmış, payelere oturan üç kubbe ile örtülü. Bugün camii olarak kullanılan yapının esasında bir darphane olabileceği düşünülmekte. İçten dıştan fotoğraflayıp devam keşfe. Dolandıkça bisikletle geçtiğim yerleri gördükçe az çok yön duygum gelişiyor. Kapucu Camii (veya Kapıcı); Osmanlı Dönemi’ne ait olduğu, Kapıcı Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmekle beraber kare planlı caminin yapım tarihi hakkında bir bilgi yazılmamış. İçine girmiyor 100 metre uzağındaki Cacabey Medresesine yöneliyorum. 


Günümüzde cami olarak kullanılan Gökbilim Medresesi, 1272 yılında, dönemin Kırşehir Valisi Nureddin Cibril bin Cacabey tarafından matematik, fen ve astronomi eğitimi verilen bir medrese olarak yaptırılmış. Eşsiz mimarisinin yanı sıra özellikle güneş sistemindeki gezegenleri sembolize eden iç sütunceleri, rasat kuyusu, aydınlık feneri ve gözlem kulesi ile dikkatleri çeken Cacabey Gökbilim Medresesi, astronomi eğitimi veren ilk merkezlerden biri ve belki de en önemlisidir denilmekte. Medresenin de bulunduğu meydanda bir de Açık Hava Astronomi Müzesi görüyorum.

 

Medreseye fotoğraflar çekerek yaklaşmaktayım. Gerçekten muhteşem bir yapı. Anadolu Selçuklu Süsleme Sanatının en güzel örneklerinden birisi sayılan, ustanın adeta ruhunu işlediği, sırrını verdiği, çift renkli Taç Kapı karşısında hayran kalmamak mümkün değil. Kareye yakın dikdörtgen bir oturum alanı üzerinde inşa edilmiş kapalı avlulu medresenin içi ayrı bir güzellikte. Avlunun ortasında gökbilim incelemelerinin yapıldığı rasat kuyusu ile hemen üzerinde aydınlık feneri yer almakta. Kırşehir’e büyük eserler bırakan ve bilime böylesine değer veren Cacabey’in türbesinin de bulunduğu medresenin 2014 yılında Unesco Geçici Dünya Miras Listesi’ne alındığını duymak sevindirici.

 

Malumunuz Kırşehir’in pekmezi ünlüdür. Pekmezle anlatılan da bir hikayesi vardır: Günlerden bir gün Kırşehirli pekmezci, Ankara pazarına gitmiş ve kısa sürede tüm ürünlerini satmış. Sonra ihtiyaçlarını almak için pazarı gezmiş, gezmiş, gezmiş ve başka bir satıcıdan pekmez satın almış. Tabii millet şaşkın. Nedenini soranlara “Pazarda pekmezden daha değerli bir şey bulamadım” demiş. Herkes bıyık altından gülmüş ona. Bir hafta sonra bizim Kırşehirli, tekrar Ankara’ya gelmiş ve bir önceki hafta satın aldığı pekmezleri bu sefer üstüne kâr koyarak satmış. Pazar esnafı bundan böyle tüm Kırşehirlilere “pekmez akıllı” demeye başlamış.

 

Kimisine göre işte başta davranışları saçma görülüp sonrasında anlam verildiğini anlatmak için Kırşehirlilere “pekmez akıllı” deniliyor, kimine göre ise “çevresinde uyanıklığı ile tanınan iki komşu şehirlilerin -Kayseri ve Yozgat- aksine para ve pulla ilgisi olmadığı” için... 

 

Biraz nefesleneyim. Bir kahve ne iyi giderdi şimdi. Hemen yakında Yemen Kahve var. Boş bir masaya ilişiyor, filtre kahve istiyorum. Sadece French press olabilir diyorlar. İstemiyorum, ama bana çalışan genç ayarlıyor, filtre kahve (45-) geliyor. Bravo, bahşişi hak etti. Ardından Aşıkpaşa Karlı Çeşmesi’ni bulmaya çıkıyorum. 1994 yazılmış, yeni mi yani? Çeşmenin halen suyu var, millet gelip bidonlarını dolduruyor. O nedenle önünde insan eksik olmadı. Güzel de bir vecize yazmışlar: Ne saray isterim / Ne başıma taç /Ecdadımız süse değil / Bir yudum suya muhtaç


Kırşehir’in ortasında akan Kılıçözü Çayı’nın yanı başındaki yığma tepeye, hemen ÖE’nin karşısında, halk “Kale” diyor ama ortada bir kale yok. Halk arasında söylenen “Kale’de evi, Kındam’da bağı olmayana kız verilmez” sözüne istinaden, zamanında burada evlerin de bulunduğu düşünülüyor. Dolaşmaya devam. İlginç bir yazı: “Cadde Boyunca Sigara İçmek Yasaktır”. Daha önce hiç görmemiştim. Çok iyi, peki neden acaba? Uyuluyor mu? Büfelerin, Fast Food’cuların bolca bulunduğu bir cadde, sokak aralarında kalmış yapay bir minik şelale, şahlanmış at üzerinde Atatürk heykeli (**), bisiklet park yerleri, davul tokmak heykeli... gibi şeyleri görüp, su ve soda alıp odaya dönmeden önce Kırşehir Cezaevi firarından da söz edeyim: 12 Eylül darbesi sonrası Kırşehir Cezaevi’ne konulan sol görüşlü bir grup tutuklu, Türkiye tarihinin en uzun kaçış tünelini bu şehirde kazdılar. 118 metrelik tünelde çektirdikleri hatıra fotoğrafını yanda görüyorsunuz. On sekiz kişi aylarca bu tüneli kazarak 17 Eylül 1998’de kaçmayı başardı. Ancak altısı bir gün sonra yakalanarak cezaevine geri götürüldü. Bir kısmı bir hafta içinde yakalanırken bir kısmı da yurt dışına kaçabildi. 

 

(**) Kırşehir'de alt yapı çalışmaları sırasında Belediye Kavşağı'nın düzenlenmesi sırasında orta refüjdeki Atatürk Heykeli’nin de kaldırılması kararlaştırılmıştı. Cumhuriyetin 75. Kuruluş yıldönümünde dönemin valisi tarafından yaptırılan şahlanmış at üstündeki Atatürk Heykeli Belediye kavşağından kaldırılarak Cacabey Meydanı’ndaki yeni yerine kondu.

 

Tarihte Bugün’ü okumayı çok severim. 27 Eylül’de elbette çok şey olmuş(tu). Aralarında bugün, günlük yaşantımız üzerindeki etkisi o kadar büyük olan Google, 1998 yılının 27 Eylül’ünde kurulmuş, Larry Page ve Sergey Brin tarafından. Peki adını hiç merak ettiniz mi, nereden gelir (nereye gider : )) Planlanan adı olan Googol'ün  yanlış yazılışından türemiş. Googol, bir rakamının ardından gelen 100 sıfır için kullanılan matematiksel bir terim. Başka bir deyişle 1 googol, 1 rakamına yüz sıfır ekleyerek yazılır, 10100'e eşittir. Peki de Googol nereden çıkmış? O da Amerikalı matematikçi Edward Kasner‘in yeğeniyle yaşadığı bir diyalog sonucunda. Onun da hikayesi ilginç: Milton, Amerikalı matematikçi Edward Kasner’ın dokuz yaşındaki yeğeniydi. Kendisi bir gün büyük sayılar için yeni sözcükler yaratmak istediğinde yeğeninden yardım istemişti. Sağında 100 tane sıfır olan 1 sayısının bulunduğu kâğıdı yeğenine gösterdi. Ardından da bu sayının neye benzediğini sordu. Yeğeni ona ‘Googol’ cevabını verince Kasner bu ifadeyi oldukça sevdi. Ve sonrasında da Googol bir matematik terimi olarak tarihteki yerini aldı. Bu sayının bulunuşu yeterli gelmemiş olacak ki Kesner daha sonra “Googolplex”, yani 10googol sayısını da icat etti. Googolplex sayısının ne kadar büyük olduğunu bir örnekle görelim mi? Ortalama bir kitap hayal edin. Bu kitabın 400 sayfası, her sayfasında 50 satırı ve de her satırında 50 tane sıfır rakamı olsun. Bu kitapta tam olarak 106 tane sıfır rakamı vardır. Yani googolplex sayısını yazmamız için bu kitaptan 1094 tane gereklidir. Ben yatıyorum, siz saymaya devam edin : ))

 

 

- Kırşehir ÖE 0386 2134564 / 2137234

- Kırşehir DSİ 0386 2621155 dah. 1137

- Otel Yağmur 0386 2139617 / 2127576

 

 



 












Ürgüp-Kırşehir

Tur tarihi: 27 Eylül 2023

Alınan yol: 54,83 km
Ortalama hız: 20,2 km/s

En yüksek hız: 54,5 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 42 dk, dışarıda geçen süre 2 s 57 dk

En yüksek sıcaklık 26 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 20,1 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 552,1 m, kaybı (iniş) 853,4 m
En düşük yükselti 974,1 m, en yüksek 1285,1 m

 

Garmin yol bilgileri Ürgüp-Kırşehir

 

Relive yol bilgileri Ürgüp-Kırşehir


08.20 hareket saatim.


Dün aldığım yol bilgisiyle belediyenin önünden
 Kadıncık Ana Evi’ni de geçerek sürüyorum. 


Geldiğim kavşaktan sola ve bölünmüş yoldayım. Asfalt
 aşınmış kaba cinsten. Bazı bölümler kaymak olmuş. Güvenlik
 şeridi var ama gidilecek gibi değil. Kuzeybatı yönündeyim. 



Kırşehir İl Sınırı’na girmiş oldum.





Kayseri-Ankara yoluna kadar neredeyse pedal
 çevirmeden geldim. Bu dediğim az buz değil, 19 km.



Halılarıyla ünlü Mucur geliyor.





Tarihi Osmanlı Kavurmacısı. Hem Osmanlı, hem
 tarihi, hem de kavuruyor : ))

Mescit-WC-Çay ücretsiz... : ))




09.57, Kırşehir’deyim.




Şehir Merkezi diye devam edip...

... dış mahallerinden geçmekteyim.



Düzenli bir yerleşimi var Kırşehir’in. Bisiklet
 Yolu işareti bile görüyorum : )) 

Masal Parkı çıkıyor karşıma. 


Çocukların herhalde çok ilgisini

 çekiyordur; Nasrettin Hoca, Keloğlan... ve daha niceleri.







Kırşehir ÖE




Kılıçözü Çayı



Yemek için Ağalar Konağı diye bir yer okumuştum; Kırşehir
 Mutfağı, yörenin unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri
 yaşatılıyormuş. Az uzakta, yürüyerek 15 dk.mı alıyor. 

Lokanta konağın bahçesi içinde ayrı bir yerde. Ancak gel gör
 ki buranın mutfağında etsiz yemek yok. 

Geldiğim yerde aynı zamanda Kültür Merkezi de var. 

Can Gözleme


Melikgazi Kümbeti 


Lale Camii 

Lale Camii İçi

Lale Camii


Kapucu Camii 

Kapucu Camii 

Cacabey Gökbilim Medresesi


Cacabey Gökbilim Medresesi

Cacabey Gökbilim Medresesi İçi

Avlunun ortasında gökbilim incelemelerinin yapıldığı
 rasat kuyusu ile hemen üzerinde aydınlık feneri yer almakta





Cacabey’in türbesi.



Çift renkli Taç Kapısı, yapının bir

 diğer dikkat çeken unsuru.



Cacabey Meydanı



Cacabey Gökbilim Medresesi sonradan camiye çevrilmiş.


Minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk

 arasında “cıncıklı” camii adı ile anılmakta.



Yemen Kahve



Aşıkpaşa Karlı Çeşmesi







Sokak aralarında kalmış yapay bir minik şelale.



Cacabey Meydanı’ndaki Atatürk heykeli.



Biri Namlı diğeri Namsız.








































26. gün (devamı) Kırşehir II - 24. gün (öncesi) Ürgüp-Hacıbektaş





[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...

 

İstanbul-Bolu


Bolu–Mudurnu, 50 km


Mudurnu-Nallıhan, 50 km


Nallıhan-Mihalıççık, 63 km


Mihalıççık-Sivrihisar, 69 km


Sivrihisar-Emirdağ, 61 km


Emirdağ-Yunak, 66 km


Yunak-Akşehir, 64 km


Akşehir-Kadınhanı, 76 km


Kadınhanı-Konya, 66 km


Konya II


Konya III


Konya IV


Konya-Çumra, 60 km


Çumra-Karapınar, 77 km


Karapınar-Ereğli, 68 km


Ereğli-Ulukışla, 56 km


Ulukışla-Bor, 61 km


Bor-Çiftlik, 50 km


Çiftlik-Niğde, 42 km


Niğde II


Niğde-Derinkuyu, 60 km


Derinkuyu-Ürgüp, 42 km


Ürgüp-Hacıbektaş, 71 km


Hacıbektaş-Kırşehir, 54 km


Kırşehir II


Kırşehir-Kaman, 64 km


Kaman-Keskin, 47 km


Keskin-Kırıkkale, 37 km


Kırıkkale-İstanbul








İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Orhaneli–Dursunbey)