27 Ağustos 2022

[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı (Isparta–Eğirdir)

 

25 Ağustos 2022, Perşembe / Isparta – Eğirdir, 42 km (2. gün)

 

Sabah 4 gibi uyandım. Serin oldu oda (camı açık bırakmıştım da ondan), kollukları giydim. Uykuya dalamıyorum, düşünceler uyanık tutuyor. Kafama bazı konular takıldı, kiracıya yazacağım yazı geçiyor aklımdan. Dönüp duruyorum yatakta. 6 buçuğa doğru tabletten haberlere bakıp sonrasında hazırlanmaya başladım. Bugün pedala basacağım ilk gün. Çantaları, kullanım-ihtiyaç ve öncelik sırasına göre yerleştirdim. Oda dış kapıya çok uzak değil. Bisiklet de kapı içindeydi. Çıkartıp yüklemek, bir foto alıp selenin üzerine çıkış saat 8.11’de. Anahtarı ilk binadaki bankonun üzerine bırakıyor ve güvenlikle günaydınlaşıp ayrılıyorum Özel İdare’den.


Ters yönden göbeğe kadar sürerek Eğirdir yoluna bağlandım. Hava serin. Güneş sağımda, aradaki ağaçlar gölge ediyor. Doğrusu üşüdüm. Ama ısınır diye üstüme bir şey giymiyorum. Gömlekleyim. Asfalt düzgün, trafik var. Güvenlik şeridi dar, çizgi üzerinden gidiyorum. Yolum bugün kısa, 37 km. İki saatte alırım herhalde. İlk gün hafif başlamak iyi oluyor. 4 km sonra sağda, benzincinin yanında, Karafırın önünde kalabalık bir işçi grubu var, kahvaltı etmekteler. Ben de bir poğaça (5-) bir çay (1-) alıp orman masalarının birine, yanlarına ilişiyor, kahvaltımı ediyorum. 

 

8 buçuk, tekrar yoldayım. Fırın sonrası güvenlik şeridi genişledi, oradan sürüyorum artık. Yol bölünmüş, sıcak asfalt, ortasında çam ağaçları bulunuyor. %-1 gibi iniş, +2 gibi çıkışlar oluyor. Güzel bir coğrafya. Hava sıcaklığı 20,4 °C, 951 m rakım, 23,2 km/s ortalama hızla kuzeydoğu yönünde devam etmekteyim. Sabahın yatık ışıkları soluma gölgemi düşürmüş, birlikte pedallıyoruz. Sırasıyla: Atabay ayrımı, S. Demirel Müzesi ayrımı, Barla ayrımı geçildi... Fi tarihinde Firu’yla Göller Bölgesi turumuzda Demirel müzesine gitmiştik. (bkz. [bisikletle]Türkiye: Göller BölgesiDaha doğrusu Anıt Mezar demek lazım orası için. Isparta’daki fötr şapkalı heykelin benzerinden burada da var. Süleyman Demirel’in fötr şapkası, adeta onunla bütünleşmiş, bir sembol olmuştu. Karikatürleri bile onsuz çizilmezdi. Her yere bununla gider; hacıağa gibi geriye iterek giydiği bu şapkayı başından hiç çıkarmaz; gidemediği resepsiyonlara bile şapkasını yollardı. Kapmak isteyenlerle çekişir; gönül almak istediğine hediye ederdi. Ölünce de tabutunun üzerine konmuştu.


Böyle yolda ilerlerken, mekanik bir şekilde pedalları döndürürken aklıma okuduğum bazı şeyler gelir hep; tarih boyunca ayakkabıların geçirdiği tuhaf değişimler. Mesela, 19. yy.ın sonlarına kadar ayakkabı numarası diye bir şeyin olmadığı, sağ-sol ayak ayrımı yapılmadan üretilmeleri, aristokrat erkeklerin eşlerine, evden kaçmalarını önlemek için yüksek topuklu ayakkabı giydirdiği gibi hayli ilginç bilgiler. Bir de Amerikalıların lastik ayakkabıya “sneakers” demelerinin, bu ayakkabıların gardiyanlar tarafından giyilmeleri ve kauçuk tabanları sayesinde neredeyse hiç ses çıkarmadıkları için mahkumlar tarafından 'sinsi' yani 'sneaky' olarak adlandırılmalarından geldiği.

 

İlk gelişimde video çektiğim duvarı hatırlar gibiyim. Bunu bisikletle.net’e koymuştum. Ancak iniş sanıyordum (öyle kalmış kafamda), değilmiş. İnce ince çıkıyorum ama sonrasında Eğirdir’e 3 km.lik uzunca bir rampadan iniliyor. %6 denmiş trafik levhasında. Yolun da bazı bölümlerini kazımışlar, kanal kanal olmuş. Teker fena dalıyor, dengeyi bozuyor. En sağdan, güvenlikten gitmekteyim. Bu da dönüşlere dik girmemi gerektiriyor. Neden kazırlar ki yolları böyle? Tamirat da yapılmıyor!

 

Çekilen Eğirdir yazısı fotosu ve ilkin o tarihlerde kaldığımız Altınkum Plajı ve Kamp Alanı’na bakmak istiyorum. Kaç sene oldu, 10 seneden fazla. Çok binalar dikilmiş. Migros yoktu açılmış. Ama kamp alanı aynen duruyor. Beton bungalovlar değişmemiş. İki gün kalmış, sonra da göl kıyısı boyunca devam etmiştik. Keyifli bir turdu. Buradan okuyabilirsiniz > [bisikletle]Türkiye: Göller Bölgesi (2)


Kampı geçip biraz plajın sonuna kadar ilerliyorum. Yol üzerinde güzel evler ilişiyor gözüme. Keyifli bir bölge burası. Geri dönüp Eğirdir merkeze doğru devam ediyorum inmeye. Burada Komanda Eğitim Okulu da var. Çok dillendirilir hep. Kısa tarihine bakacak olursak: Ülkemizin en seçkin askeri kurumlarından biri olan Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi'nin mazisi 1926 yılına kadar dayanır. O yıllarda Eğirdir’in nüfusu beş bin bile değildi, ama böyle önemli bir askeri birliğin burada kurulması da rastlantı değildi. Batı Toroslar’ın görkemli dağları, tepeleri, yaylaları ve ülkemizin dördüncü büyük gölünün bulunduğu bu yörenin böylesi bir askeri birliğin eğitimi için gerekli hemen hemen tüm koşulları taşıması, İzmir-Aydın-Denizli-Dinar Demiryolu Hattının Eğirdir’e kadar gelmesi, bu birliğin burada konuşlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Bir de buna kendine özgü iklimini de eklediğinizde, Eğirdir’in bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu hemen anlarsınız. 1928 yılında bu birliğe, kış şartlarında da üstün bir savaşçı özelliği kazandırabilmek için Camili Yayla’da kayak tesisleri kuruluyordu. 1930 ve 1940’lı yıllarda “Eğirdir Dağ Talimgâh Birliği” giderek daha büyür ve güçlenir. Çünkü o yıllarda dünya yeni bir savaşın eşiğine gelmiş, 1939’dan itibaren de başta Avrupa olmak üzere cayır cayır yanmaya başlamıştı. Bu yıllar aynı zamanda Dağ Talimgâh Birliği’nin Eğirdir’e damgasını vurmaya başladığı yıllardır. Bu birliğin buraya yerleşip kökleşmesi; Eğirdir’in çehresini de değiştiriyordu. Talimgahın kurulduğu Yazla Mahallesi’nde önceleri birkaç bağ evi (Kelif) varken, şimdi Eğirdir’in en gözde yerleşim yeri oluyordu. Eğirdir Dağ Talimgâh Birliği’nin Eğirdir Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı’na dönüşmesinden sonra Yazla Mahallesi de ilçenin en güzel mahallesi olur.

EğirdirKaymakamlığı


Cittaslow Eğirdir’e geldim. 30 ülkeden 200 kentin üye olduğu uluslararası bir organizasyon olan Cittaslow, 2017 tarihinde Eğirdir’i sertifikalandırarak sakin şehirler arasına alır. 1999 yılında İtalya’da başlatılan Cittaslow, Eğirdir’i ülkemizdeki 14. Sakin Şehir olarak onaylar. Bunu da ilçe girişinde kocaman yazmışlar…

 

Ve Ada diye yoldan sola dönmemle kurulu bir pazarla karşılaşıyorum. Süper, demek bugün buranın pazarı. Bayılırım. Giyim kuşam ve yiyecek, alet edevat… Ne arasan var. Saat erken, otele girmek için. Yeşilada denilen, yarım adanın sonuna doğru pedallıyorum. Göl tarafından, yani doğudan çok kuvvetli, sarsacak derecede rüzgar esmekte. 

 

Eğirdir’in tarihi çok eski. MÖ 2000’li yıllardan beri çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yaptığı arkeolojik çalışmalarla kanıtlı. Eğirdir Gölünün güney ucu merkez olarak alındığında, Burdur Gölü’ne kadar olan uzaklığa İlkçağda Askania denilmiş. Eğirdir Gölü’nün güney uç kıyıları, bölgedeki ilk kentçiklerin kurulduğu yerler. Yöre MÖ 1200 yıllarında Friglerin egemenliğine girer. Daha sonra MÖ 687-547 yılları arasında Lidyalılar tarafından işgal edilir ve ilk kent olma özelliğini Lidya’nın son hükümdarı Kroisos zamanında kazanır. Kentin bilinen ilk adı Krozos. Şehrin iç kalesi de Lidyalılar tarafından inşa edilmiştir... şeklinde öğrenmiştim gelmeden.

 

Yarım adanın sonuna kadar gidiyor Aya Stefanos Kilisesi’ni arıyorum. Eskiden Rum asıllı Hristiyan Hacı adaylarının Kudüs'e gitmeden önce yolları üzerinde bulunan bu kiliseyi ziyaret ettikleri ve burada ayinler düzenlediklerini okumuştum. 19’uncu yüzyılın 2’nci yarısından kalma kilise kapalı olduğundan dıştan fotoluyorum. 1993’de restorasyon görmüş. Dikdörtgen planlı kilisenin yan duvarları moloz taşla örülü, çatısı kiremit kaplamalı. Bugün ne amaçla kullanılıyor bilemedim.

 

Eğirdir’in bu bölümünde pansiyonlar ve lokantalar çokça. Tabii evler de. Oldukça keyifli burası, sakin. Hafta sonu nasıl oluyordur bilemiyorum ama. Adanın burnundan dönüp, mesire alanı gibi geldiğim ağaçlıklı bölgede, yere halı sermiş oturanlar, arada çaycılar-gazinolar, gözleme yapanlar da var. Bu saatte fazla müşterisi yok ama bu yerlerin. Daha çok sağa sola yayılmış piknikçiler gözüme ilişiyor.

 

Dönüyorum. Sağda bir karavan kamp alanı veya park alanı. Pek çok karavan görüyorum. Bir de Alman plakalı kamyondan devşirme karavan ev duruyordu. Böyle de dolaşanlar oluyor. Herhalde buraya demir atmış, beleş parking durumları.

 

Apostel Otel geliyor, kalacağım yer. Hemen pazarın önü. Tezgahların arasından geçip otelin önüne dayıyorum velespiti. Resepsiyonist odanın temizlendiğini söylüyor. 12 gibi hazır olur diyor çalışan hanım. Ön odalardan olacak(tı). Beklemek istemezseniz arka odaları göstereyim mi? Bakayım peki. Çıkıyoruz 2’nci kata. Yok yaaa..., kalınır gibi değil. Sokak arasına, yan binaya bakan, kasvetli bir yer!


Bisikleti içeriye alıyoruz. Hazır olunca ararım diyor. Ben de belediyenin çay bahçesine gidiyor, iki çay eşliğinde çekilen fotoları yolluyorum eşe dosta. Çok rüzgar var, üşütüyor. Gölgeden güneşe geçmem gerekti. O bile ısıtmıyor. Gelen telefon üzerine otele dönüp kayıt yaptırıp, 240- (O.K.) ödenip 202’ye çıkıyorum. Göl manzaralı bir oda. Rüzgar da püfür püfür içeri girmekte. Açıl saçıl yayıl, duş al, biraz ayakları uzat, hafif uyur gibi olurken kalk ve yemeğe git. Ama öncesinde gene pazara uğruyor, gelirken gördüğüm, rengarenk pijama altı şalvar gibi bir şey alıyorum Firu’ya (75-). ‘Psychedelic’ bir deseni var.  


Çok güzel görünüyor zeytincilerin tezgahları pazarda. Bu kadarını İstanbul’da zor görürsün. Muhteşem Kalamata’lardan tadıyorum. Siyahı yeşili rengarenk tezgahlarda. Bilirsiniz, adını Yunanistan’ın güneyindeki Kalamata şehrinden alır. Bizde Kocaeli'nin Karamürsel, Gebze, Gölcük ilçeleri ve Bursa civarında yetişir. Bilemiyorum burada da çıkıyor mu? (...) Ve sırada midenin sesini kesmek var. Ana yola yakın Kemer Lokantası; tesadüf, hatırladım, o gelişimizde de yediğimiz yerdi. Bugün de aynı şekilde duruyor. Az az kuru+bulgur+yoğurtlu kızartma, onlardan söğüş = 50-

 

Eğirdir güzel bir yer. Tek sıkıntısı karayolu ilçe içinden aktığından dev TIR’lar ürkütücü bir şekilde geçmekte. Burası Cittaslow nasıl olmuş, bu kadar trafiğin aktığı yer? Bir eksik daha gözüme batıyor: yeteri kadar çöp kutusu yok! Bir tane çekirdeği atmak için gezdirip durdum elimde. (...) Dolanıyorum. İki camisi var. Hızırbey Camii yakında. Buradaki camilerin en büyüğü olup, ilk defa Hızır Bey tarafından yaptırılmış (1327-1328). Cami 1814 yılında çıkan bir yangında tamamen yanmış, Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağanın önderliğinde yeniden yaptırılıp 1820 yılında tekrar ibadete açılmış. Büyüklüğü, tarihi kıymeti, minberi bakımından önemli bir değere sahip olduğu, ayrıca kemer üzerindeki minaresiyle dünyada tek olduğu iddia edilmekte.

 

Camiye girmiyor, kapısından bakıyor, hemen yanındaki Dündarbey Medresesi’ne geçiyorum. Burası da 1237 yılında Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında han olarak yapılıp, 1301 yılında Hamidoğlu Dündar Bey tarafından medrese haline getirilmiş. Medrese iki katlı. Ortada avlusu ve çevresinde 30 hücresi bulunuyor. Mekan el işlerine ayrılmış ama pek bir faaliyet gözükmemekte. Medresenin girişindeki büyük taş kapının etrafı Selçuklu karakterlerinden geometrik şekillerle süslenmiş. Bolca fotoluyor ve devam ediyorum keşif turuma. Diğer cami, Ağa Camii için tepelere yürümek gerekiyor. 300 metre sonra geliyor ama kapısı kapalı, dıştan görebiliyorum ancak. 1709 tarihi yazılı girişinde. Ancak ansiklopedik bilgilerde 1413 yılında inşa edildiği, 1777’de dikilen minaresiyle birlikte onarılarak kiremitli hale getirildiği kaydedilmiş.

 

Gezilecek yerler listesindeki Eski Eğirdir Evi denilen kafe kapalı, kaleye çıkıyor Eğirdir ve limanı tepeden fotoluyor, kıyı boyunca iki ucuna kadar yürüyorum. Gölde bir tekne turu varmış ama bugünkü rüzgar nedeniyle yapılamıyor. 40 dakikası 15 lira. Olsaydı keyifli olabilirdi. Elektrikli bir araçla yapılan (üstelik de beleş olan) şehir turu da kurulu pazar nedeniyle yapılamıyor. Bu durumda odaya dönüp biraz dinlenip tekrar çıkıyorum. Kiralık bisikletler görüyorum. Kuba marka tarzı elektrikli bisiklet son derece uygun ulaşım için burada. (...) İlçenin dört yanına yürüdüm: Migros’tan alınan nektarin ve çikolata ile oyalanıp, tekrar pazarı gezip, akşam 7’de acıkıp yayla çorbası bulamayıp piyazcıya yönelip, ustanın gitmiş olmasıyla çiğ köfte dürüm alıp mideyi doyurmaktayım. Elma kenti Eğirdir’de sağda solda elma şeklinde büfeler var, elma satışı yapılıyor burada. Adanın batı tarafı rüzgarsız, sakin. Orada da kafeler var, yemek yiyenler, flört eden gençler... Alafranga kahve içecek bir yer gözüme ilişmiyor. Su alıp odaya dönüyorum. Foto, ses kayıtları ve yazı notları aktarılıyor. Pencere yarı açık, pazarcıların kamyonlarının motor sesi rahatsız edici şekilde odaya gelmekte. Keza motosikletler. Bu yetmiyormuş gibi bebesiyle gelmiş otel müşterisinin çarpan kapıları. Gürültülü bir ortam oluverdi burası...

 

Sonlandırmadan, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin çok ciddi uyarısı var gölle ilgili. Eğirdir Gölü'ne 1970'lerde bırakılan istilacı balık türleri nedeniyle göldeki 10 doğal türden 4'ünün tamamen yok olduğu, 6'sının da ciddi tehlike altında bulunduğu, kesici, kavinne, eğrez, sıraz ve gökçe balıklarının kalmadığını, süreci 'ekokırım' olarak nitelendirmekteler. Dişli Alman balığı, İsrail sazanı, kadife balığı, gümüş balığı gibi etçil türlerin tavuk kümesine bırakılan tilki gibi göldeki doğal balık türlerinin neslinin tükenmesine neden olduğu belirtilmekte.

 

- Apostel Otel 0246 3115451

- Eğirdir ÖE 0246 3112260

 

 












 

Isparta – Eğirdir

Tur tarihi: 25 Ağustos 2022

Alınan yol: 41,55 km
Ortalama hız: 20,2 km/s

En yüksek hız: 48,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 03 dk, dışarıda geçen süre 2 s 44 dk

En yüksek sıcaklık 34 ˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 23,5 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 372,5 m, kaybı (iniş) 456,4 m
En düşük yükselti 915,4 m, en yüksek 1083,4 m

 

Garmin yol bilgileri Isparta–Eğirdir

 

Relive yol bilgileri Isparta–Eğirdir



Saat 8, Isparta'dan ayrılış...

Hava serin. Güneş sağımda, aradaki ağaçlar
gölge ediyor. Doğrusu üşüdüm... 




Fırın sonrası güvenlik şeridi genişledi, oradan sürüyorum artık. Yol
bölünmüş, sıcak asfalt, ortasında çam ağaçları var...





Çöp olmazsa olmaz durumları...



Denizden yüksekliği 918 m olan Eğirdir'e vardım.

İlk geldiğimizde kaldığımız Altınkum Plajı ve Kamp Alanı...
... aynen duruyor. Beton bungalovlar değişmemiş.

Kampı geçip biraz plajın sonuna kadar ilerliyorum. Yol
üzerinde güzel evler ilişiyor gözüme. Keyifli bir bölge burası. 


Yarım adanın sonuna kadar gidiyor, Aya Stefanos Kilisesi’ni arıyorum. 


Aile gezmesindeler herhalde...


... veya büyük toplantı var : ))

Pansiyona beklerim... : ))


19. yüzyılın 2. yarısından kalma Aya Stefanos Kilisesi kapalı
 olduğundan dıştan fotoluyorum
.



Eğirdir’in bu bölümünde pansiyonlar ve lokantalar var. Tabii
 evler de. Çok keyifli burası, sakin.



Ne demeli bilemedim. Buy'run...



Mesire alanı gibi ağaçlıklı, yere halı sermiş oturanlar,
arada çaycılar-gazinolar, gözleme yapanlar...
 


Bu saatte fazla müşterisi yok ama bu yerlerin. Daha
çok sağa sola yayılmış piknikçiler gözüme ilişiyor.



Bir karavan kamp alanı veya park alanı. Pek çok da karavan var. 


Bir de Alman plakalı kamyondan devşirme karavan
duruyor. Böyle de dolaşanlar oluyor.
 

Bugün buranın pazarı. Bayılırım. Giyim kuşam
ve yiyecek, alet edevat… Ne arasan var.


İkizlere takke diye bağırıyordu pazarcı... :))




Apostel Otel 



Kemer Lokantası


Hızırbey Camii ilk defa Hızır Bey
tarafından yaptırılmış (1327-1328).


Cami 1814 yılında çıkan bir yangında tamamen yanmış,
Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağanın önderliğinde yeniden
yaptırılıp 1820 yılında tekrar ibadete açılmış.


Dündarbey Medresesi 1237 yılında Selçuklu Sultanı
II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında han olarak yapılıp,...


... 1301 yılında Hamidoğlu Dündar Bey
tarafından medrese haline getirilmiş.


Medresenin girişindeki büyük taş kapının
etrafı Selçuklu karakterlerinden
geometrik şekillerle süslenmiş.



Ağa Camii için tepelere yürümek gerekiyor.



Ağa Camii








30 ülkeden 200 kentin üye olduğu uluslararası bir organizasyon olan
 Cittaslow, 2017 tarihinde Eğirdir’i sertifikalandırarak sakin şehirler
arasına alır. 1999 yılında İtalya’da başlatılan Cittaslow, Eğirdir’i
 ülkemizdeki 14. Sakin Şehir olarak onaylar.


Gezilecek yerler listesindeki Eski Eğirdir Evi denilen kafe kapalı.





Elektrikli bir araçla yapılan şehir turu da
kurulu pazar nedeniyle yapılamıyor.



Kaleden, Eğirdir ve limanı tepeden fotoluyorum.





Dr. Mehmet Gürdal Anı Evi 1871


Adeta kale duvarı üzerine inşa edilmiş... : ((



Eğirdir Limanı



Eğirdir’in diğer tarafında göl boyunca
giden uzunca bir yürüyüş yolu bulunuyor.


Arada kalmış hoş bir yapı, Nis Otel.


Bu ağaçlar muhteşem.


Çiğ köfte dürümle mideyi doyurmaktayım.


























3. gün (devamı) Eğirdir-Yalvaç - 1. gün (öncesi) İstanbul-Isparta

 

 




[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı

 

İstanbul-Isparta 

 

Isparta–Eğirdir, 42 km 

 

Eğirdir-Yalvaç, 77 km 

 

Yalvaç-Hüyük, 66 km 

 

Hüyük-Seydişehir, 73 km 

 

Seydişehir-Bozkır, 56 km 

 

Bozkır-Hadim, 50 km 

 

Hadim-Başyayla, 49 km 

 

Başyayla-Ermenek, 28 km 

 

Ermenek-Gülnar, 83 km 

 

Gülnar-Mut, 58 km 

 

Mut-Karaman, 78 km 

 

Karaman II

 

Karaman-Karapınar, 82 km 

 

Karapınar-Eskil, 94 km 

 

Eskil-Cihanbeyli, 76 km 

 

Cihanbeyli-Kulu, 56 km 

 

Kulu-Haymana, 85 km 

 

Haymana–Ankara Gölbaşı, 59 km 

 

Ankara Gölbaşı-Çubuk, 80 km 

 

Çubuk-Şabanözü, 50 km 

 

Şabanözü-Atkaracalar, 59 km 

 

Atkaracalar-Boyalı, 47 km 

 

Boyalı-Araç, 42 km 

 

Araç-Kastamonu, 48 km 

 

Kastamonu II

 

Kastamonu III

 

Kastamonu-İstanbul

 





İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde (Tatvan-Hizan)