31 Mayıs 2014

Dinozorlar Buluşması - 7


İstanbul, Türkiye (AjansTeker) -  Meclis tatile girmeden, Dinozorlar’ın son buluşmaları 29 Mayıs Perşembe günü Kabataş Beltur kafede gerçekleşti. Yaz başlamış olduğundan Dinolar'ın çoğu çoktaaan İstanbul’u terk etmişti. Gelenler kafenin esintili terasında hararetle ECF, Eurovelo (kaçan balık büyük olur), dernekler-gruplar-çekilen(-ler) -meyenler, Avustralya, Haziran etkinlikleri, Muğla-İstanbul, bisiklet turizmi, belediyeler-valilikler-ilişkiler, herkese bir MacBookPro, huzur bulmanın yolları ve bedeli, Bisiklet Üst Kurul gibi konuları enine boyuna tartıştılar. İDO iskelesinden bastıran egzoz kokusu toplantının sonunu getirdi, tatil bitiminde tekrar bir araya gelmek üzere ayrıldılar.
(Soldan sağa) Fikret Kaplanoğlu (83), Bülent Yamaner (65), Ercan Tuzcular (55), Mustafa Dorsay (62), Hasan Ayrım (61)

Hürriyet Seyahat eki 19.5.2014


20 Mayıs 2014

İ k i y ü z b i n

2012 yılının kasım ayında 100.000'inci ziyaretçisini kabul eden blog’umuz bugün 200.000.'ye ulaştı. Bu kadar kısa zamanda ilgiyi ikiye katlayan siz dostlarımıza teşekkür ederiz. İyi ki varsınız.

Hazırlığı biten yeni sayfa düzeni ve ekleriyle yayını sürdüreceğimizi duyurur (dikkat, geçiş sırasında kısa bir kesinti olabilir), bol pedallı günler dileriz.


Bizi izlemeye devam edin...











Özel bir karışım...











































16 Mayıs 2014

Halil Amca ve Hüseyin Bey

Bisiklet turlarının en güzel yanlarından biri de yol boyunca tanıştığınız insanlardır. Yorgun düşmüş, susamış, acıkmış, kalacak yer aramaktasınız... Yollarda, köylerde, molalarda size el veren, derdinize çare olan insanlar tanırsınız. Yedirirler, içirirler, yatırırlar. Teşekkür az kalır yaptıklarının yanında. Bazılarıyla öylesine yakınlaşırsınız ki, onlar sizi, siz onları hiç unutmaz, gezi sonrası bile hatırlar, hatırlanırsınız.

Bir turumuzda Yalova’dan tırmanmaya başlamış sonunda 800 küsur metrelere çıkmıştık. Göl, deniz ayaklarımızın altında. Güneş batmak üzere, kalacak yer bakınıyoruz. Orada, ileride minnacık bir köy var, sonradan öğreniyoruz adını, tam da uymuş: Mercimek (bugünkü adıyla Osmaniye). Kimsecikler yok ortalıkta. Derken yaşlı bir köylü çıkagelir. Neredensiniz, ne edersiniz, nasıl geldiniz, kimsiniz sonrasında samimi oluverirsiniz. Bir de bakarsınız ki Halil Amca ve Nazmiye Teyze’nin sofrasındasınız. Köy peyniri, domates, yumurta, zeytin ve devamlı tazelenen çayınız... Yumuşak bir de döşek sunarlar. Daha ne istersiniz ki? Ertesi gün vedalaşırken yolluğunuzu bile unutmazlar.

Halil Amca ve Nazmiye Teyze ve de Mercimek Köyü İznik bölgesine daha sonra yaptığımız turlarda mola noktamız oldu. Gitmediğimiz zamanlarda da telefonla iletişimi sürdürdük.
Bugün gelen acı haberle Halil Amca’nın amansız hastalığa yenik düştüğünü, hayata gözlerini yumduğunu duydum. Ne kadar üzüldüm bilemezsiniz. Sesi, konuşması, ilgisi gözümün önüne geliverdi. Neşe dolu, şakacı, konuşkan, candan bir insandı. Son ziyaretimizde poşetler dolusu kirazla uğurlamıştı bizi, hanımı Nazmiye Teyze ile gözden uzaklaşana kadar arkamızdan el sallamışlardı.


İşte Halil Amca böyle bir büyüğümüzdü. Nur içinde yatsın.


















İznik’e yaptığımız bir başka tur bize bir dostu daha tanıştırdı; Hüseyin Bey. Orhangazi yakınlarında, Yeniköy’ün yalısında bir çiftliğin kahyasıydı. Göl kenarında muhteşem bir yer. Yorucu bir günün ardından gene kalacak yer arıyor, güvenli bulduğumuz bu çiftliğe soruyoruz. Hüseyin Bey bizi alıyor, mutfağını açıyor, doyuruyor, çadır kuracak yer gösteriyor... Ve o dostluk, sonrasında da devam ediyor. Bayramda seyranda telefonlaşarak ahbaplığımız sürüyor.

Uzundur haber alamadım Hüseyin Bey’den. Telefonla da ulaşamıyorum. Bugün oğlundan öğreniyorum ki 7 ay önce ayrılmış aramızdan. Çok üzüldüm. Sohbeti kulaklarımda halen. Televizyonu, köpeği, Atatürk sevgisi, kahvaltıdaki domates salçası... Mekanı cennet olsun.





















Halil Amca ve Hüseyin Bey artık aramızda olmasalar da  güzel anılarla kalbimizde yaşayacaklar.