2 Ağustos Cumartesi günü 3 arkadaş (Sarkis ve Erim'le) günübirlik
Mudanya yapalım dedik.
Sarkis'le sabah 7:15 vapuruyla B.taş'tan Kadıköy'e geçtik, orada 7:45'de
Erim'le buluşup 9:30 Pendik - Yalova arabalı vapuruna yetiştik (rahat rahat).
Evden N.taşı - Pendik 28 km tuttu. Arabalı olduğundan yer bulmada sorun
yaşamadık. Yolcu 5,-YTL + bisiklet 4,-YTL'ye geçtik (çok komik bisiklete ind.
yolcu kesiyorlar). Pendik'e kadar yol yeni asfaltlandığından çok rahat ve keyifliydi.
Sabahın serinliği ve denizin temiz havası bizi kolaylıkla uçurdu. Yolda
erkenden pedal basan başka arkadaşlara da rastladık, onlar tempolu
gittiklerinden yanımızdan hızla geçtiler.
45 dk.'lık gemi yolculuğu ardından (yol boyunca Erim'in son Gürcistan
gezisinin ayrıntılarını keyifle dinleyerek) 10:15'de Yalova'dan su takviyesi
alarak Safran'a doğru çıkmaya başladık (bu yol Orhangazi yolunun dağdan giden
paraleli). Yol asfaltlanmaya başlanmış, o nedenle yer yer bozuk ve çalışma
vardı. Buna rağmen şoförler hızlarını kesmeden sürüp duruyorlardı arabalarını.
Sanırım hız yapacak başka yolları olmadığından heveslerini gideriyorlar. 8 km
sonra Safran'a geldik. Cami yanındaki kahvede çay molamızı verip kahvede
oturanlarla sohbet ettikten sonra yola devam ettik. Kahve çıkışından kısa bir
mesafe sonra yol çatal oluyor. Biz sol taraftan devam ettik. Buradan sonra
rampa dikleşti. Ama doğa da bir o kadar güzelleşti. Saat da öğlen olmuştu ve
hava da ısınmıştı.
9 km sonra Güneyköy'e vardığımızda bir kalabalıkla karşılaştık, nedir
diye merak ettiğimizde cenaze olduğunu öğrendik, köyde bir hüzün vardı. Önceki
gidişimizden tanıdığımız ve bu gezimizin esas amaçlarından biri olan Dağıstan
Sofrası'na (2 kız kardeşin işlettiği, nefis yemeklerin ve tatlıların olduğu)
oturduk. Bu köy 100 küsur sene önce Kafkasya'dan göç eden Avar Türkleri'nin
kurduğu bir köymüş. Lokantanın duvarlarında hep o zamana ve kahramanlara ait
resimler asılmıştı. Karnımızı öyle bir doyurmuşuz ki bu mideyle nasıl yola
çıkacağız diye hayıflanmaya başladık (neyse dağlarda bayırlarda yediklerimizi
kolaylıkla yaktık).
Derken köyü bir neşe aldı ve bu sefer de gelin alayı geçmeye başladı.
İşte hayat bu dedik, hüzün de neşe de iç içe. Artık yola koyulma zamanı
gelmişti. Tatlılarımızı (enerji kaynakları) da yanımıza alarak, mataralarımızı
taze suyla doldurup ve büyük çınar ağacının altındaki kahvede de çayımızı içip
Havzalı yoluna çıktık. 5 km daha tırmandık, ancak öylesine dik olmayan bu yolu
rahatlıkla ve eğlenceyle geçirdik.
Havzalı'dan sonra yol artık Orhangazi'ye inişti, 9 km sonra O.gazi'ye
vardık. Sürekli inilen bu yolda hem serinledik hem de dinlendik, pedal basmadan
neredeyse vardık. Burada yol İznik ve Gemlik olarak ayrılıyordu, biz Gemlik
yönüne devam ettik. 18 km'lik bu yol inanılmaz güzel, asfalt kaymak. Yol
dümdüz, bazı yerler hafif eğimli. Yani pedal basmasan bile gidiyorsun, güvenlik
şeridi geniş, yol trafiği yoğun ama bizi etkilemedi. Büyük bir keyifle Gemlik'e
girdik. Yol boyunca zeytin zeytin ve gene zeytin.
Gemlik'te mola verdik. Sahildeki çaybahçelerinin birine yerleştik. Halen
eskiden kalma usülle ön masalar aileye mahsus durumlarıyle karşılaştık. Garsona
bu zamanda artık böyle durumların hiç yakışmadığını anlattık, o da zaten
anlamsız buluyormuş ama patron takıntılıymış. Uludağ limonatamızı (gerçekten
güzel, gazsız bir içecek) içip dondurma yemek için başka bir çaybahçesine
yerleştik. Burada artık aileye mahsus engelini dinlemedik ve en ön masaya
kurulduk, ohh be deniz önünde püfür püfür rüzgar. Soluklandıktan sonra artık
yola çıkma isteğimiz kabardı. Gemlik sonrası trafik durumları biraz değişti.
Aynı keyif kalmamıştı, TIR'lar yakınımızdan geçiyorlardı, neyse bu yoğunluk
Engürücük ayırımına kadar ancak sürdü ve biz Kurşunlu yönüne doğru saptık. Yol
daralmış ve biraz olsun bozulmuştu ama kamyonların trafiği bitmişti, hiç
olmassa. Gençali'de (köye girmedik) suyumuzu tazeledik ve armut + erik satın
alıp yedik. Kurşunlu ise Gemlik'ten 18 km uzaktaydı ama yolu daha dar ve bozuk
olduğundan uzun sürdü. Kurşunlu sahil boyunca yayılmış bir ören yeriydi. Km'lerce
uzanıyordu, güzel bir yer. Etrafi seyrede seyrede, inerek çıkarak 5 km sonra
önce Altıntaş'a, bir 5 km sonra da bizi bekleyen feribot'un demirlediği
Güzelyalı'ya vardık. Bir gün evvelden dönüş biletlerimizi almıştık (her
ihtimale karşı yer olmaz diye, 20,-YTL + 4,-YTL). Kalkışa 1 saat vardı, akşam
yemeğini de Güzelyalı'da yedikten sonra 20:30'da Yenikapı'ya doğru hareket etti
feribot (tüm yol boyunca Sarkis'in teknik konulardaki birikimini ve
tavsiyelerini hayranlıkla dinleyerek). Saat 22'de tekrar Sirkeci yolundaydık.
Oradan Karaköy'e (Erim buradan Kadıköy'e geçti) ve Dolmabahçe'den N.taşı'na
(Sarkis Kurtuluş'a devam etti) dönmüş olduk.
Toplam 118 km, 7,5 saat bisiklet üstünde geçen zaman, ortalama hız 15,5
km ve 2424 kalori ve 200 gr yağ yakmış oldum (bunlar ortalama değerler tabii).
Ama işin en güzel tarafı bisiklet dostluğunu arkadaşlarımla paylaşmak, doğada
bulunmak ve spor yapmak oldu. Gezi ise diğer cabası.
Hasta la vista amigos.
Yol: B.taş > Kadıköy > Pendik > Yalova (arabalı)
> Safran > Güneyköy > Havzalı > Orhangazi >
Gemlik > Kurşunlu > Güzelyalı > Yenikapı (gemi)
İlginizi çekebilir Muhteşem
Sekizli