7 Ağustos 2008

Günübirlik İstanbul - Mudanya

2 Ağustos Cumartesi günü 3 arkadaş (Sarkis ve Erim'le) günübirlik Mudanya yapalım dedik.


Sarkis'le sabah 7:15 vapuruyla B.taş'tan Kadıköy'e geçtik, orada 7:45'de Erim'le buluşup 9:30 Pendik - Yalova arabalı vapuruna yetiştik (rahat rahat). Evden N.taşı - Pendik 28 km tuttu. Arabalı olduğundan yer bulmada sorun yaşamadık. Yolcu 5,-YTL + bisiklet 4,-YTL'ye geçtik (çok komik bisiklete ind. yolcu kesiyorlar). Pendik'e kadar yol yeni asfaltlandığından çok rahat ve keyifliydi. Sabahın serinliği ve denizin temiz havası bizi kolaylıkla uçurdu. Yolda erkenden pedal basan başka arkadaşlara da rastladık, onlar tempolu gittiklerinden yanımızdan hızla geçtiler.

45 dk.'lık gemi yolculuğu ardından (yol boyunca Erim'in son Gürcistan gezisinin ayrıntılarını keyifle dinleyerek) 10:15'de Yalova'dan su takviyesi alarak Safran'a doğru çıkmaya başladık (bu yol Orhangazi yolunun dağdan giden paraleli). Yol asfaltlanmaya başlanmış, o nedenle yer yer bozuk ve çalışma vardı. Buna rağmen şoförler hızlarını kesmeden sürüp duruyorlardı arabalarını. Sanırım hız yapacak başka yolları olmadığından heveslerini gideriyorlar. 8 km sonra Safran'a geldik. Cami yanındaki kahvede çay molamızı verip kahvede oturanlarla sohbet ettikten sonra yola devam ettik. Kahve çıkışından kısa bir mesafe sonra yol çatal oluyor. Biz sol taraftan devam ettik. Buradan sonra rampa dikleşti. Ama doğa da bir o kadar güzelleşti. Saat da öğlen olmuştu ve hava da ısınmıştı.

9 km sonra Güneyköy'e vardığımızda bir kalabalıkla karşılaştık, nedir diye merak ettiğimizde cenaze olduğunu öğrendik, köyde bir hüzün vardı. Önceki gidişimizden tanıdığımız ve bu gezimizin esas amaçlarından biri olan Dağıstan Sofrası'na (2 kız kardeşin işlettiği, nefis yemeklerin ve tatlıların olduğu) oturduk. Bu köy 100 küsur sene önce Kafkasya'dan göç eden Avar Türkleri'nin kurduğu bir köymüş. Lokantanın duvarlarında hep o zamana ve kahramanlara ait resimler asılmıştı. Karnımızı öyle bir doyurmuşuz ki bu mideyle nasıl yola çıkacağız diye hayıflanmaya başladık (neyse dağlarda bayırlarda yediklerimizi kolaylıkla yaktık).

Derken köyü bir neşe aldı ve bu sefer de gelin alayı geçmeye başladı. İşte hayat bu dedik, hüzün de neşe de iç içe. Artık yola koyulma zamanı gelmişti. Tatlılarımızı (enerji kaynakları) da yanımıza alarak, mataralarımızı taze suyla doldurup ve büyük çınar ağacının altındaki kahvede de çayımızı içip Havzalı yoluna çıktık. 5 km daha tırmandık, ancak öylesine dik olmayan bu yolu rahatlıkla ve eğlenceyle geçirdik.
Havzalı'dan sonra yol artık Orhangazi'ye inişti, 9 km sonra O.gazi'ye vardık. Sürekli inilen bu yolda hem serinledik hem de dinlendik, pedal basmadan neredeyse vardık. Burada yol İznik ve Gemlik olarak ayrılıyordu, biz Gemlik yönüne devam ettik. 18 km'lik bu yol inanılmaz güzel, asfalt kaymak. Yol dümdüz, bazı yerler hafif eğimli. Yani pedal basmasan bile gidiyorsun, güvenlik şeridi geniş, yol trafiği yoğun ama bizi etkilemedi. Büyük bir keyifle Gemlik'e girdik. Yol boyunca zeytin zeytin ve gene zeytin.

Gemlik'te mola verdik. Sahildeki çaybahçelerinin birine yerleştik. Halen eskiden kalma usülle ön masalar aileye mahsus durumlarıyle karşılaştık. Garsona bu zamanda artık böyle durumların hiç yakışmadığını anlattık, o da zaten anlamsız buluyormuş ama patron takıntılıymış. Uludağ limonatamızı (gerçekten güzel, gazsız bir içecek) içip dondurma yemek için başka bir çaybahçesine yerleştik. Burada artık aileye mahsus engelini dinlemedik ve en ön masaya kurulduk, ohh be deniz önünde püfür püfür rüzgar. Soluklandıktan sonra artık yola çıkma isteğimiz kabardı. Gemlik sonrası trafik durumları biraz değişti. Aynı keyif kalmamıştı, TIR'lar yakınımızdan geçiyorlardı, neyse bu yoğunluk Engürücük ayırımına kadar ancak sürdü ve biz Kurşunlu yönüne doğru saptık. Yol daralmış ve biraz olsun bozulmuştu ama kamyonların trafiği bitmişti, hiç olmassa. Gençali'de (köye girmedik) suyumuzu tazeledik ve armut + erik satın alıp yedik. Kurşunlu ise Gemlik'ten 18 km uzaktaydı ama yolu daha dar ve bozuk olduğundan uzun sürdü. Kurşunlu sahil boyunca yayılmış bir ören yeriydi. Km'lerce uzanıyordu, güzel bir yer. Etrafi seyrede seyrede, inerek çıkarak 5 km sonra önce Altıntaş'a, bir 5 km sonra da bizi bekleyen feribot'un demirlediği Güzelyalı'ya vardık. Bir gün evvelden dönüş biletlerimizi almıştık (her ihtimale karşı yer olmaz diye, 20,-YTL + 4,-YTL). Kalkışa 1 saat vardı, akşam yemeğini de Güzelyalı'da yedikten sonra 20:30'da Yenikapı'ya doğru hareket etti feribot (tüm yol boyunca Sarkis'in teknik konulardaki birikimini ve tavsiyelerini hayranlıkla dinleyerek). Saat 22'de tekrar Sirkeci yolundaydık. Oradan Karaköy'e (Erim buradan Kadıköy'e geçti) ve Dolmabahçe'den N.taşı'na (Sarkis Kurtuluş'a devam etti) dönmüş olduk.

Toplam 118 km, 7,5 saat bisiklet üstünde geçen zaman, ortalama hız 15,5 km ve 2424 kalori ve 200 gr yağ yakmış oldum (bunlar ortalama değerler tabii). Ama işin en güzel tarafı bisiklet dostluğunu arkadaşlarımla paylaşmak, doğada bulunmak ve spor yapmak oldu. Gezi ise diğer cabası.



Hasta la vista amigos.
Yol: B.taş > Kadıköy > Pendik > Yalova (arabalı) > Safran > Güneyköy > Havzalı > Orhangazi > Gemlik > Kurşunlu > Güzelyalı > Yenikapı (gemi)



İlginizi çekebilir Muhteşem Sekizli