27 Aralık 2021

SST: Şamlar


Bir yılı daha geride bırakıyoruz, artısıyla eksisiyle. Senenin Son Turu dedik ve Şamlar’a pedal bastık, İhsan ve İnci ile. Karaköy’den çıkışımız 9 buçuk. Günler geç aydınlanıyor ve kısa, yolumuz da uzun. Buraya daha önce defalarca gittik ama bu dönemde daha az. Bölgenin adı son zamanlarda “Kanal”dan dolayı çok anılır oldu. Arsaları Katarlılar kapattı deniliyor. Kanal manal ol(a)mayacağına göre umarım ellerinde patlar.

 

Yeni yıl kutlamaları ne zaman başlamıştır diye merak ettim ve neler neler öğrendim. Önce Ocak’ın yılın ilk ayı olması var. Çünkü daha önceleri yılın başlangıcı olarak, MÖ 2000'li yıllarda Mezopotamya’da, Mart ortasında görülen ilkbahar ekinoksu kabul ediliyormuş. Günümüzde halen Nevruz Bayramı olarak sürer bu kutlamalar. Sonralarda Jül Sezar'ın MÖ 46 yılında Güneş'i referans alan Jülyen takvimini benimsemesiyle, yeni yılın başlangıç tarihi de değişiyor. Bir yüzü geçmişe diğer yüzü geleceğe bakan, değişimi ve başlangıçları temsil eden Roma tanrısı Janus'un onuruna, onunla aynı adı taşıyan ocak ayının ilk günü yılbaşı kabul ediliyor. Januar, January, Janvie de buradan geliyor. Romalıların bir sonraki 12 ayı umutla karşılaması, sevdiklerine hediyeler dağıtıp iyi dileklerde bulunması yılbaşı kutlamalarının bir parçasıymış. 

 

Bugün dünyada, 1582 yılında Papa XIII. Gregorius’un, 4 yılda bir artık yılın da eklendiği, hata payı en az olan Miladi takvim kullanılmakta. Yanı sıra Afrika, Asya ve Ortadoğu’da, hatta Avrupa’da kullanılan farklı takvimler de var.

 

Peki bizde nasıl olmuş işler? Yani Osmanlı’da ve sonra Cumhuriyet döneminde. 

 

İslam takvimini kullanan Osmanlılarda yılın ilk günü, Muharrem ayının birinci günü olarak görülüyor. Hicri takvim ay takvimi olduğundan yıllar, yıldan yıla kaymakta.

 

Osmanlı Devleti’ndeki yılbaşı kutlamalarıyla ilgili ilginç bir hikaye 1829 yılına tarihlenir. O yılbaşı, İstanbul'daki İngiliz elçisi, Haliç'te bulunan bir gemide büyük bir balo verir. Baloya Osmanlı devlet adamları da çağrılıdır. Davetliler yatsı namazını Tersane Divanhanesinde kıldıktan sonra, sandallarla gemiye giderler ve sabaha kadar eğlenirler. Ertesi gün Kazasker Yahya Bey, Serasker Hüsrev Paşa'ya, katıldığı balonun ne menem bir şey olduğunu sorduğunda şu cevabı alır: Az vakitte çok hazırlık yapmışlar. Biz baloda yapılanları bir ayda düzenleyemeyiz. Gerçi kâfir işi, fakat ne çare? Devletçe bir şey oldu, katılmak lüzum etti. Kaşık çatal gibi şeyler bile vardı. Kazaskere böyle konuşan Paşa, İkinci Mahmut'a tersine, eğlenceleri ballandıra ballandıra anlatmış, hatta elmaslı bir çatal kaşık takımı yaptırarak armağan bile etmişti. 1856 yılında ise Sultan Abdülmecit, Fransız elçisi tarafından düzenlenen büyük baloya gidip dans edenleri seyretti ve saraya memnun olarak döndü... şeklinde anlatılmakta. 

 

Cumhuriyet'ten sonra Türkiye'de 1926’da “Miladi Takvim” kabul edilip, 1342 Ocak ayının 1. günü, 1926 yılının 1. günü olur ve böylece yılbaşı batı ülkelerindeki gibi Ocak ayı başına getirilir. 1935 yılında çıkarılan bayram ve tatilleri düzenleyen kanunla resmi tatil olan yılbaşı, o güne kadar ertesi günü 'resmi tatil' olmadığı için, yalnızca halk arasında gece eğlenceleri olarak sürdürülüp ertesi gün herkes normal günlerde olduğu gibi işinin başına gidermiş. Yılbaşının ilk günü resmi daireler, çarşı pazar ve dükkanlar da açık. Cumhuriyet'in ilk yıllarında birçok yenilik gibi yılbaşı yadırgansa da zamanla buna da alışılıp 1935'te yılbaşı, resmi tatil günü olarak kabul edilince, yılbaşı geceleri daha rahat bir şekilde, tatil ile birlikte bayram havası içinde kutlanmaya başlanır. (...) Tayyare Piyangosu ile başlayıp Milli Piyangoya dönüşen yılbaşı çekilişleri, tombala, tek kanallı TRT-TV’sinde eğlence programları, sanat güneşimizin şovu, Nesrin Topkapı’nın göbek dansı şeklinde süren eğlencelere bir de Noel ağacı eklenince tam olur :))

Vikipedi, Onedio, Beycan


Bölgeye gelmeyeli yollar çoğalmış. Alibeyköy tarafını dıştan dönüyoruz, Cep Otogarı önünden. Gazi Mahallesi girişinde gene TOMA duruyor. Arnavutköy’e doğru damperlilerin ardı arkası kesilmiyor. İstanbul’un neresine gitsen bu canavarlar dolanıyor. Kuvvetli rüzgar yandan estiğinde bayağı sallıyor. Yolların kenarları ıslak, gidildiğinde vıcık vıcık ses çıkartıyor. Otoyol çok kalabalık, tüm araçlar yarışa çıkmış gibi. Şamlar diye ayrıldığımızda karşımıza üç şeritli yol çıkıyor (ne alaka?), artık eski yol kalmamış. Ama daha tamamlanmadığından ortasında gene eskiye dönüyor. 

 

Şamlar’da verilen mola ile mideleri şenlendiriyor ve kıyısından suyu hayli azalmış Sazlıdere Barajına devam ediyoruz, yer yer çamurlu bölümlerden geçerek. Barajın altında dev bir şantiye görmek hepimizi şok ediyor. Burası geçenlerde, kanalın temelini atıyoruz diye kandırdıkları köprü ayağının şantiyesi(ymiş). Üç şeritli yol da buraya gelecek anlaşılan. Kesilecek ağaçları da işaretlemişler bile :((

 

İSKİ memurları “bir daha geçmeyin” uyarısıyla çıkış kapısını açıyorlar ve Halkalı’ya doğru pedal basıyoruz. Tren öncesi son mola, BP benzincisinde paylaşılan künefe sonrası ön vagonda tıngır mıngır dönüyoruz. İhsan Yeşilyurt’ta iniyor (meğer canı dondurma istemiş), biz Bostancı’da, İnci de Küçükyalı’dan evine dönüyor.

 

Böylece SST tamamlandı, sırada SİT var... Bol Pedallı Bir Yeni Yıl Olsun.



















SST: Şamlar: Dudullu-Kadıköy-(gemi) Karaköy-Eminönü-Eyüp-Alibeyköy-Sultangazi-Arnavutköy-Şamlar-Altınşehir-Halkalı-(tren) Bostancı-Dudullu

 

Tur tarihi: 26 Aralık 2021

Alınan yol: 70,77 km
Ortalama hız: 16,5 km/sa

En yüksek hız: 51,8 km/sa
Bisiklete biniş süresi 4 sa 13 dk, dışarıda geçen süre 8 sa 25 dk
En yüksek sıcaklık 20 ˚C, en düşük 11 ˚C, ortalama 13,5 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 938 m, kaybı (iniş) 9547, m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 237,4 m

 

Garmin yol bilgileri SST: Şamlar

 

Relive yol bilgileri SST: Şamlar