Çok yakın olmadığından daha seyrek gittiğimiz, ama gidildiğinde de çok keyif aldığımız bir rota; Çiftalan. Bir önceki turumuzu ve ayrıntılarını buradan okuyabilirsiniz > bisikletle Çiftalan. Bugün notlarımda başka konulara odaklanmak istiyorum. Ama önce özet şeklinde; tura Kadıköy’de İhsan ve İnci ile buluşarak başladık. Eminönü’nden Mehmet de dahil olunca 5li olarak yola çıktık. Eyüp-Alibeyköy şeklinde ve Hasdal’a çıkan yokuş. Nedense eskiden olmadığı kadar araçla karşılaştık yokuşta. Herhalde bir yolu çevirip buraya yönlendirmiş olmalılar. Hasdal-Kemerburgaz otoyol ama geniş bir güvenlik şeridi var. Tek sıkıntı kavşak ve yol bağlantılarında karşıya geçebilmek. Öyle hızlılar ki ve asla yol vermek istemiyorlar. Kemerburgaz kahvaltı noktamız. Çaylar 3-, su böreği 100- TL/kg. Börek hepimize bu sefer yağlı geldi. Zaten değişik bir su böreği. Beyaz peynirli sayılmaz. Lokma/tulumba=2,5-TL/ad. Fiyatlar halen alışılır gibi değil. 100 liranın değeri yok, 10 lira gibi harcanıyor.
Ara sıra aklıma gelir, böyle tura çıktığımız günlerde de merak ederim, acaba Tarihte Bugün neler olmuştur? Elbette çok şey. Aralarından birini çektim çıkardım: 7 Ağustos 1974 - İp cambazı Philippe Petit, Dünya Ticaret Merkezinin ikiz kuleleri arasında, yerden 417 m yükseklikte bir çelik halat üzerinde yürümüştür. Tarih benim için eski değil ama çok net olmamakla birlikte bu yürüyüşü hatırlar gibiyim. Şimdi tekrar okuyunca gerçekten yaptığı bir çılgınlık. Üstelik de kaçak olarak. Cesareti 2015’de de bir filme konu olmuştu.
Kemerburgaz sonrası hafif Göktürk’e yönelip Belgrad Ormanı şeklinde sağdan ve sonra soldan Çiftalan’a doğru devam edin. Ormanın kenarları ve içi piknikçilerin istilasına uğradığını görürsünüz. Elbette aralarında çöpünü bırakan da oluyor ki ortalık pislikten kurtulamıyor. Bu yol çok güzel, yeşilin içinden geçerek sürer. Firuzan’ın bir tanıdığının bilgilendirmesi üzerine yolda bulunan taşocağı bekçisinin odun kömüründe demlediği çayı tatmamız öneriliyor. Gerçekten farklı, odunun tadı nasıl da geçmiş çaya?!
3’üncünün bağlantı yolu üzerinden geçip Çiftalan’a az kala sağdan, sahiline doğru inen yola salın kendinizi. Yol bozuk, yama çukur toprak, ne istersen var. Hoplaya zıplaya Halk Plajı’na kadar iner, sağlı sollu park etmiş araçların arasından geçer ve Kilyos Köpek Barınağı önünden, bu sefer Kısırkaya Plajı’na varırsın. Burası daha da dolu. Çılgın dalgalara rağmen boğulmak üzere suda yığınla kurban görürsün. Güvenlikten sorumlu jandarma subayı tedirginlik içinde tepeden olanı gözlemlemektedir.
İnternette rastladığım, Danimarkalı Chili Klaus’un videolarını izlemek, gariptir ama acımamız gerekirken, acı karşısında perişan olanlar nedense güldürür. Gönüllü olarak yaptıklarını bilmem rahat hissetmemi sağlasa da, insanın kendine yapacağı bir işkence. Acıyı sevsem de bu kadar acı biberi yiyebileceğimi düşünemiyorum. Videoya geçmeden biberin öyküsünü anlatayım: Kökeni Güney Amerika. Botanik adı Yunancada "ısırmak" anlamına gelen "kapsimo" kelimesinden türetilerek Aztek lehçesi Nahuatl'dan esinlenilip "Capsicum Annuum" olarak isimlendirilmiş. Meksika, Peru ve çevre coğrafyalardan 16’ncı yüzyılda Avrupa’ya Kristof Kolomb ile gelmiş. Portekizliler Asya ve Afrika kıtasına taşımış, anlaşılan bize de oralardan gelmiş. Saptanan 400'den fazla çeşidi olduğunu okumuştum.
Biberin acılaşması, iklim ve cinsi ile ilgili olup özellikle sıcak ve rutubetli coğrafyalarda küf gibi hastalıklardan kendini acılaşarak koruma çabası ile ortaya çıkıyor. Genelde de olgunlaşıp kurudukça rengi kızarıyor hatta bazen morarıyor. Peki, acı bir tat mıdır? Tatlı, ekşi, tuzludan farklı olarak acı bir tat değil, bir fiziksel duygudur. Tam anlamı ile yanma duygusudur. Yedikçe acı azalmaz, dayanma-direnme artar. Dünyada biberin acılığı Scoville skalası ile ölçülüyor. Sıfırdan birkaç milyona kadar yolu var Scoville skalasının. Scoville Heat Unit yani SHU olarak kısaltılıyor. 0 ile 700 SHU acısız veya tatlı, 700 ile 3.000 arası düşük acılıkta, 3.000 ile 25.000 arası orta, 25.000 ile 70.000 arası yüksek, 80.000 üzeri itfaiye çağıracak kadar yüksek acılıkta demek. Videoda gördüğümüz Carolina Reaper 1.500.000 SHU’nun üzerinde (*). Bizdeki İsot’un Scoville ölçütü 30.000 ila 50.000 SHU arasında olduğunu düşünürseniz ne anlama geldiğini anlarsınız.
(*) Eylül 2014'te Jason McNabb isimli kişi bu biberden 10.95 saniyede üç tane yiyerek Guinness rekorlar kitabına girmiş.
Rüzgarlı bir gün ama ona rağmen güneş yakmakta. Herhalde rüzgar olmasa kavrulacağız öğlen sıcağında. Kısırkaya yokuşu çıkılıp saldınız mı bisikletleri Gümüşdere hemen gelir. Çok da keyifli olan kahvesinin açık hava masalarında dinlenip çay içebilirsiniz. Bardağı 2,5. Biz büyük alıp son turların yeni uygulaması, İhsan tarafından hatırlatılan limonlu çay ile hararetimizi bastırdık.
Sonrasında yol tırmanır Arıköy’e doğru iner, Uskumruköy’den geçer ve Zekeriyakköy’e girer. İnişi çıkışı bol olan bir bölge burası. Ama esas hatayı Zekeriyaköy’de yapıyoruz. Yeni yerleşimin içinden geçip her zaman eski köye doğru çıkan yol yerine, düz devam ederek hafif hafif yükselen ama sonunda duvara dönüşen %16’lık bir tırmanış içimizi dışımıza çıkarıyor, şişmiş pişmiş hale getiriyor. Öyle böyle değil, asla bir daha gireceğimizi sanmıyorum. Değil biz, yolda iki araç su kaynatmış kenarda bekliyordu.
Düzlüğe çıktığınızda iki seçenek çıkar karşınıza: 1- soldan Sarıyer’e, 2- sağdan Bahçeköy’e. İnci soldan, zaten İhsan da, ne yaptığını anlamadığımız bir şekilde soldan devam etmişti, biz arkadaşların varmasını beklerken. Bizler Mehmet ile sağdan, Bahçeköy-Çayırbaşı şeklinde. Burası, Sarıyer’e girmeniz gerekmiyorsa daha kısadır. Azıcık tırmanıp Çayırbaşı’na kadar inersiniz pedal çevirmeden.
Uzatmayayım: İnci Sarıyer’den gemiyle Eminönü’ne, biz Çayırbaşı’nda İhsan’la buluşup, yenilen dondurmalar (topu 5-, Rodo Dondurma Salonu) sonrası Mehmet ile Beşiktaş’tan Kadıköy şeklinde, İhsan da İstinye-Çubuklu şeklinde yoluna devam etti. Dönüşte nihayet, anons edilen yağmurdan da 1-2 damla alıp eve ulaşmamız 7’yi geçti.
Güzel bir gün, güzel bir tur, uzundur bu kadar uzun pedallamamıştık. Üç haneye ulaştık, hatta geçtik bile. Sonlandırmadan, sabah Kadıköy’e pedallarken bir afişte gözüme ilişen Parov Stelar hakkında bir çift laf edeyim: Avusturya’nın ve dünyanın en beğenilen elektro swing müzisyenlerinden Parov Stelar ve grubu 20 Ağustos’ta, İstanbul Festival Park Kadıköy’de sahne alacakmış. Çok iyi. Daha önce de İstanbul’a gelmişlerdi. Benim bildiğim iki kere. İlki 2007’de. Avusturya-Linz'li bu müzisyeni biraz tanıyalım: Müzikal kariyerine DJ olarak başlayan Marcus Füreder, sahne adıyla Parov Stelar'ın ilginç ve farklı müzikal dünyası, onu son senelerde Avrupa'nın en önemli müzisyenlerinden biri konumuna taşıdı. ‘Elektronic’, ‘House’ ve ‘Nu-jazz’ müziğin en önemli yıldızlarından biri haline gelen Parov Stelar, aynı zamanda ‘Electro swing’ akımının yaratıcısı oldu... İşte bu güzel parçayı dinleyerek bugünü sonlandıralım: “Mama Talking”
bisikletle Çiftalan II: Dudullu-Kadıköy-(gemi) Karaköy-Eminönü-Eyüp-Hasdal-Kemerburgaz-Çiftalan-Kısırkaya-Gümüşdere-Zekeriyaköy-Çayırbaşı-Beşiktaş-(gemi) Kadıköy-Dudullu
Tur tarihi: 7 Ağustos 2022
Alınan yol: 109,58 km
Ortalama hız: 19,2 km/s
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 41 dk, dışarıda geçen süre 11 sa. 56 dk
En yüksek sıcaklık 35 ˚C, en düşük 24 ˚C, ortalama 28,4 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1591,4 m, kaybı (iniş) 1576 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 229,7 m
Garmin yol bilgileri bisikletle Çiftalan II
Relive yol bilgileri bisikletle Çiftalan II
Bölgeye yapılmış geziler Çiftalan Beşlisi, Çiftalan Onbirlisi, ÇiftAlan, Yeşile hastaysan bana ne...
İlginizi çekebilir Kısırkaya Yedilisi, OtluPeynir, Bir İstanbul Gezisi, Kemerburgaz-Fikret Albay'la