22 Kasım 2021

bisikletle Kasım/21

 


Arapçadan dilimize geçen ‘kasım’ sözcüğünün anlamını TDK şöyle vermekte: 1- Yılın on birinci ayı, son teşrin, teşrinisani. 2- Kışın başlangıcı sayılan 8 Kasım günü başlayıp Hıdırellez'in ilk günü olan 6 Mayıs'a kadar altı ay süren dönem. Bir de ‘kâsım’ var. Bunun anlamı da: Ayıran, bölen, taksim eden. Biz isim olarak da kullanırız. 2018 yılındaki bir araştırmada Kâsım isminde 33.296 kişi gözüküyormuş. Yani Türkiye’de her 4.207 kişiden biri bu ismi taşıyor. 

İsimist


Yağmurlu günler gelmeden pazar gezilerimizi sürdürüyoruz arkadaşlarla. Sabah 9.15 Beylerbeyi buluşma noktasına vardığımızda İhsan ve güzel bir sürpriz olarak İnci’yi görüyoruz. Karşı kaldırımdan da Nurhan geliyor. Herkesi özlemişiz, ama özellikle İnci, uzundur görüş(e)memiştik. Çok sevindik.

 

Önümüzden kalabalık bir bisikletli grup geçiyor. İhsan Perşembeciler olduğunu söylüyor. Aman, biraz agresif bir grup. Hemen çıkmayalım, uzaklaşsınlar! Biz de 5’li olarak sonradan çıkıyoruz. Hava çok soğuk. Boğazın Anadolu tarafına bu saatlerde güneş düşmez, o nedenle kesiyor.

 

Bir buçuk saat sonra Akbaba’ya varıyoruz. Yolda gidip gelen, lastik tamir eden, şişiren bisikletçiler gördük. Araçların kimi saygılı kimi öfkeli, yol veren olduğu gibi kornayla taciz eden de var. Bizim insanımız nedense sabırsız. En ufak bekleme süresinde hemen kornasına dokunuyor. Sabırsız olduğu kadar da saygısız, ve de –bence- ülkenin seviyesi gibi ‘düşük’.

 

Buluşmaya gelirken geçtiğimiz yeni yapılan, Ümraniye-Ataşehir arasında bulunan, bir gece kararıyla ilçe değiştiren Finans Merkezi denilen yapı kompleksi altındaki yollara çimento suları süzülmüş. Bacaklar ve bisiklet duman oldu. Bir de yol daracık, arkana sıralanmış araçlar olunca bir kovalamacadır gidiyor. 

 

İstanbul Finans Merkezi fikri ilk ortaya çıktığında amaçlanan, İstanbul'un, Londra, Frankfurt gibi bir merkez haline gelmesiydi. O günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı. İstanbul'un küresel bir finans merkezi olabileceği fikri boş bir hayale dönüştü. Kuralların akşamdan sabaha değiştiği, hukukun uygulanmadığı ya da iktidar keyfine göre uygulandığı, dünyayla kavgalı bir ülkeye uluslararası şirketlerin merkezlerini taşımalarını beklemek hayalperestlikten başka bir şey değil... deniliyor. Tüm uzmanlar TCMB’nin İstanbul’a taşınmasının hiçbir yararı olmadığı gibi, bunun hem geçiş döneminde hem de sonuç olarak devlet yönetimine ve ülkeye zarar vereceğini belirtirken, bu ısrarı anlamak mümkün değil. Aynen iki havalimanı varken 3’üncüde, şimdi de kanal diye tutturmaları gibi.

T24


Akbaba’da güneşli bir masa seçiyoruz. Hepimiz üşüdük. Köpekler etrafımızda, herhalde fazla gelen yok, sevilmek isteniyor olmalılar. Fırından alınan simitler ve ısmarlanan çaylarla aç olanlarımız kahvaltılarını yapıyor, tok olanlar köpekleri besliyor. Bilir misiniz ki yaşamımız boyunca 6 fil ağırlığına eşit miktarda yiyecek tükettiğimizi? Bu ara tadilat gören parktaki köy kahvesi de açılmış ama biz gene Huzur Kıraathanesi’nden içiyoruz. Bisiklet Dostu bir işletme olduğundan.

Listelist


Dereseki rampasını tırmanırken İhsan Riva’ya gidip gelmiş, çok kalabalık var diyor. Acaba vaz mı geçsek? 

 

Riva yolu çok güzeldir, asfaltı düzgün, güvenlik şeridi ve keyifli bir inişi olan. Alibahadır girişinde tekrar toplanıp Riva’ya gitmeyelim, günler kısa - zaman dar, sıkışacak her şey diye karar verip Alibahadır içinden M.Şevketpaşa’ya yöneliyoruz. Bölge İstanbul’un en güzel yerlerinden, tam bisikletlik bir coğrafya. MŞP’da bir yol-kaldırım çalışması var, kilitli taş döşeniyor. Bu köy de çok keyiflidir. Kahvesi ve bir de pide fırını olan. İsmini, 31 Mart İsyanı’nı bastıran, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinde rol oynayan, V. Mehmed’in saltanatında 4 ay sadrazamlık yapmış ve bir suikast sonucu öldürülmüş olan Osmanlı askeri ve devlet adamı Mahmud Şevket Paşa’dan (1856-1913) alır.

Vikipedi


MŞP sonrası gelen rampayı da dize getirdikten sonra tepede Sümbül durağında her zamanki fotomuzu çekip kendimizi Zerzevatçi’ya doğru bırakıyoruz. Bayılıyorum bu sözcüğe, hele de ağızdan çıkışı; Z’leri biraz çatlatarak söyleriz: “Zerzevatın teki”. Küçük, önemsiz anlamında. 

 

Kafa radyosunu bilirsiniz, “kulak düğümü” de denilir. Bir şarkının 5-10 saniyelik bir kısmının bazen saatlerce aklımızda çalması. Yapılan bir araştırmada insanların %91’i haftada bir kez bu olayla karşı karşıya kalırken %25’i ise günde bir kereden fazla bu durumu yaşıyor olduğu görülmüş. Ben de bu %91’in içinde sayılırım. Hele de uzun soluklu tura çıktığımda %25’e bile girerim :)) Kafamda Hooverphonic çalıyor. 1985 yılında kurulmuş Belçika asıllı bir grup. Tam olarak trip hop müziğin temel taşlarından. Başlangıçta kendilerini “Hoover” olarak adlandırsalar da daha sonrasında “Hooverphonic” olarak değiştirmişler. Bunun komik tarafı ise elektrik süpürgesi üreten firma ile yasal sorunlar yaşamaktan çekinmeleriymiş. İstanbul’da da konser vermiş olan gruptan çok keyifli bir parça: Mad About You




Müzik müzik müzik; “Müziğin doğuşu” konusu müzikten çok insanı anlatmayı öngörür. Müzik sanatının derinine indikçe “insan”ı anlamış olur (muyuz?) İnsanın biyolojik ve kültürel varlığı uzun yıllar öncesine dayanır. Peki müzik yaratma bilinci ne zaman ortaya çıkar dersiniz? 19. yüzyılda müziğin doğuşuna ilişkin teoriler ortaya atılmıştır: Herder’e göre müzik “dil”den; Darwin’e göre hayvan sesleri ve özellikle “kuş sesleri”nden; Stumpf’a göre insanların birbirine “seslenmesi”nden; Spencer’e göre insanların duygusal ilişkilerinden kaynaklanmış ya da duygusal yakınlıklardan esinlenerek doğmuştur. Bizde ise ilkokul kitaplarında yazılana göre insan, yaprakların hışıltısından, derelerin şırıltısından etkilendiği için benzetmeli olarak müziğe yönelmiştir… diyor Ahmet Say. 

BCBmüzik, İdeafix


Zerzevatçı’da İnci’nin aldığı ayvaları tadıyoruz. Yani, uzundur böyle lezzetlisini yemedim. Üç tanesinin 2’sini bitirdik. 3’üncü anneye saklandı. Köy camisinde cenaze var. Cemaat dağılmadan kalkıyor ve son rampayı da dize getirip Acarlar’da toparlanıp çok önemli bir meseleyi fark ediyoruz: Riva’dan vaz geçince muhlamadan da geçmiş olduk. Bir başka ifadeyle “acıktık”. Nerede yeriz? Görele’de pideci var mı? Kimse bilmiyor. Ne yaparız? Girer bakar bulamazsak devam ederiz. Girmiyor bile İhsan, mecburen devam ediyoruz. Ama Kavacık’ta Gurme Lahmacun-Pide’de hepimiz iştahımıza göre bir şeyler buluyoruz.

 

Bundan sonrası dolu mideyle devam ediyor ve Kavacık trafiğini yarıp Anadoluhisarı’na jet gibi inip Boğaz hengâmesini de alt ettikten sonra Beylerbeyi ayrılma noktası. Nurhan ve İnci Üsküdar yönüne, İhsan da bizimle Altunizade’ye doğru. Bakalım GS-FB maçı ne olacak?

 






















bisikletle Kasım/21: Dudullu-Beylerbeyi-Beykoz-Akbaba-Alibahadır-M.Şevketpaşa-Zerzevatçı-Acarlar-Kavacık-A.Hisarı-Beylerbeyi-Dudullu

 

Tur tarihi: 21 Kasım 2021

Alınan yol: 80 km
Ortalama hız: 17,6 km/sa

En yüksek hız: 56,4 km/sa
Bisiklete biniş süresi 4 sa 30 dk, dışarıda geçen süre 8 sa 6 dk
En yüksek sıcaklık 24 ˚C, en düşük 6 ˚C, ortalama 12 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1398,2 m, kaybı (iniş) 1394,6 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 243,3 m

 

Garmin yol bilgileri bisikletle Kasım/21

 

Relive yol bilgileri bisikletle Kasım/21








































Foto katkıları için Nurhan, İnci ve İhsan’a teşekkürler.






Bölgeye yapılmış geziler Alibahadır, Yağmurdan Sonra, MahmutŞevketPaşa, ±84, Zerzevatçı, ±70









İlginizi çekebilir Alibahadır; Nefret Cinayetlerine Son, bisikletle Anadolufeneri, 8+1 = Riva








15 Kasım 2021

bisikletle 70 x 3,14 = 219,8

 


28 inç tekerin çapı 70 cm. Bunu pi sayısı ile çarparsak 219,8 cm, yani kısaca 2 metre 20 cm yol alırız bir turda. 70 tur attığında 154 m, 700 tur attığında 1,54 km, 7000 turda 15,4 km ve sabırla döndürerek kilometrelerce yol gideriz bisikletle. Bunu, tasavvufa meraklı bir arkadaşıma anlattığımda aynen zikir çekmek gibi demişti. Nasıl yani? Aynı hareketi sürekli tekrarlıyorsun. 

 

Tasavvuf ıstılahı olarak Zikir; tasavvuf ehlinin belli kelime ve ibareleri, belli zamanlarda belli sayıda, belli bir edep dahilinde her gün düzenli sesli veya sessiz, fakat düzenli olarak tekrar etmeleri anlamına gelir. Bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur… denilmiş. Biz de devamlı pedal döndürerek acaba bunu mu yapıyoruz? Unutulanı hatırlıyor, hatırda olanı koruyoruz. Bence pek de uyuyor yaptığımız bu tanıma. Uzun soluklu turlarda, 4-5 saat yolda olurken insan kafasından pek çok şeyi geçiriyor, sorguluyor, yorumluyor…

Açıkders


Bugün 14 Kasım, 7’leri saymaya başladım. Bakalım kaça kadar geleceğim? Sabah iki nefis Martini bardağına sahip oldum. Hep istemiş-aramıştım. Paşabahçe bu ölçekte kalitelisini yapmıyor. Yaptığı soğuk kesme değil. Bunlar Riedel, Alman markası. Geçmişleri 1678’e gidiyor. Bugün 11’inci kuşak işin başında. Bizde bu anlamda eski kaç marka var? Hacı Bekir ve Kurukahveci Mehmet ilk akla gelenler. Bunlara Vefa Bozacısı, Hacı Şakir vb. eklenebilir. Ama bazıları bugün el değiştirmiş durumda.

 

Firuzan’la Büyükçekmece tarafına pedallayacağız. Sabah 9’u 10 geçe gibi Bostancı’dan trene biniyoruz. 1 saat sonra Mustafa Kemal istasyonunda inip Küçükçekmece gölü kenarında pedallamaktayız. Sabahın serinliği daha geçmemiş olsa da güzel bir gün olacak gibi. Taş köprüden geçip Avcılar parkına varmak için biraz otoyolun kenarındaki alt yoldan gitmen gerekiyor. Neyse ki bugün fazla trafik yok. Avcılar Parkı dolgu alanına yapıldı. Buraları, Maltepe Parkı da, deprem durumunda ne olacağı merak konusu. Denizin dolguları geri alacağı söyleniyor :((

 

Her zamanki kahvede, Hacı Osman Ağa Cami karşısında, kahvaltımızı edip -bu arada hatırlayan arkadaşlardan da tebrikleri kabul buyurup- Ambarlı tesisleri kenarından, artık çift gidiş geliş olmuş yoldan kayarak inmekteyiz. Güneş yüzünü göstermeye başladı. Hava ısınıp güzel bir kıvam almakta. Beylikdüzü’ne çıkmak için araç yolunu kullanırsan inanılmaz uzar, kocaman bir yay çizmek zorunda kalırsın. O nedenle bir kısım yolu tersten pedallıyoruz. Biraz terso iş ama başka çare yok. Ne var ki bu sefer yolun kenarını süpüren belediyenin kocaman aracı karşımızdan bize doğru ürkütücü bir şekilde gelmekte. Bu ters oldu işte. Hafif bir panik durumu ortaya çıkıyor ama dikkatlice çevresinden dönerek, karşıdan bereket fazla gelen olmadığından, hızla aşıyoruz. Burada [e] desteğinin katkısını gördük. Yokuş yukarı olan yolda hızımızı artırarak çabucak uzaklaşabildik araçtan. Zaten bu anlamda [e] Destek müthiş. Eskiden yokuş çıkarken kavşağa geldin mi araçların ortasında asılı kalırdık. Hızın yok, adamlar sabırsız. Kimi korna çalar, kimi önünden dalar falan filan... Bilirsiniz bu durumları, nasıl bir duygudur?

 

Ambarlar sonrası  bir sıkı tırmanış var, onu ikiye bölerek çıkıyoruz. Buralara ilk gelişimizde bilemedik, tek rampadan çıkardık. Gerçi o zaman da gençtik desem ne kadar doğru olur? Olur ya. 5’lerdeydik. Vay be...

 

Beylikdüzü sonrası Gürbulak’a kadar yoğun değildir araç trafiği. Son gelişimizde daha inşa halinde olan bazı bölümlerde çalışmalar sona yaklaşmış. Acaba denize inen yol balıkçı haline kadar devam ediyor mu merakı içinde ilerliyoruz, ancak kıyıya vardığımızda ara kısmın kapalı olduğu ortaya çıkıyor ve tekrar geri dönüp bildiğimiz yoldan devam pedallamaya.

 

Şu sıralar gene Bohren & der Club of Gore dinliyorum. Kuruluşu 1988’e kadar geri gidiyor. Ama bu süre içinde değişen elemanlar olduğu gibi tarzları da Metal ve Hardcore yerine Dark Jazz ve Ambient karışımı olmuş. Grubun adı başta sadece Bohren, ama kendilerini enstrümantal müziğe özendiren Hollandalı gruba saygı nedeniyle Gore’yi isimlerine eklemişler. Karanlık bir havayı yansıtabiliyor müzikleri, tehditkar ve ıssız. Dinleyin ve siz karar verin: Prowler




Gürbulak kıyısı havanın da güzel olması nedeniyle kalabalık. Yapılan düzenleme halen sürmekte. Bu nedenle ortalık karışık durumda. Bazı yerlerin bisikletle geçilmesi zorlaşmış. Yazdan beri süren bu durum biraz fazla uzamış gibi!

 

Starbucks dolu, az ileride Yemen Kahvesi var. Hem kahve hem birer pasta ile nefeslenip memleketimden insan manzaralarını izliyoruz.

 

Bugün yeni yollar bulabilir miyiz diye farklı yerlere saptık. Bazıları sonuç vermedi geri döndük. Büyükçekmece Belediye binası önünde geniş bir alan var. Köşesine de dev, metalden bir 3teker heykeli konulmuş. Hoş duruyor. Hemen önünde fotoğrafımızı çektik sonra otoyolun altından geçip ilçenin içinden, burasını sayfiye şehrine benzetiyor Firu, sonra da Çakmaklı yönüne, yeni açılmış çift şerit yoldan hafif hafif tırmanarak Alkent 2000’e doğru, Büyükçekmece Gölünün kuzeyinden devam ederek yavaş yavaş trafiğin arttığı bölgelere geldik. Mercedes Benz’in kenarından, BİM deposunun önünden, otoyolun üstünden geçip Esenkent’e...

 

İllaki birileri çıkıp sizi rahatsız edecek. Ya beklemiyor-önüne çıkıyor, ya yakın geçiyor, ya da hemen önünden sağına dönüyor... Biz de bu deyyusların arasında pedallamaya devam ediyoruz. Bisiklet yolu bulduk mu oradan, bulamadık mı aralardan Halkalı’ya varışımız 16.15. Ön vagonda yerimizi alıp 1 saatlik yolculuk sonrası Bostancı ve yarım saat sonra da eve varmış oluyoruz.

 

Güzel bir günde güzel bir kutlama oldu. Devamını evde 2 Martini ile sürdürüyoruz... :)) :)) :))

 












 

bisikletle 70 x 3,14 = 219,8: Dudullu-Bostancı-(tren) Mustafa Kemal-Küçükçekmece-Avcılar-Ambarlı-Beylikdüzü-Gürpınar-Büyükçekmece-Çakmaklı-Esenkent-Altınşehir-Halkalı-(tren) Bostancı-Dudullu

 

Tur tarihi: 14 Kasım 2021

Alınan yol: 81 km
Ortalama hız: 17,3 km/sa

En yüksek hız: 48,7 km/sa
Bisiklete biniş süresi 4 sa 40 dk, dışarıda geçen süre 9 sa 33 dk
En yüksek sıcaklık 22 ˚C, en düşük 8 ˚C, ortalama 14,8 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 995,1 m, kaybı (iniş) 997,1 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 189,4 m

 

Garmin yol bilgileri bisikletle 70 x 3,14 = 219,8 

 

Relive yol bilgileri bisikletle 70 x 3,14 = 219,8