Yağmurdan
sonra
Dururdu
pencerede
Bakardı
denize
Islanan
ağaçlara
Bir çocuk
evden çıkar
Seslenir
arkadaşına
Saçaklardan
kuşlar
Beklerdi
çağırır biri diye
Necati
Cumalı
Sabah
kalktığımızda yoğun bir yağmur vardı. Ancak 1 saat sonra kesilince yeniden
umutlandık. Grupla WA üzerinden haberleşerek buluşmayı 1 saat öteleyerek 10.15’e
aldık ve Beylerbeyi’nde toplandık. İhsan, İnci, Levent ve Mustafa E.
gelmişlerdi bile. Alibahadır-Mahmutşevketpaşa-Zerzevatçı güzergahını
pedallayacağız. Beykoz’a kadar sohbet ede ede sürdük. Burada Kamil ve Gültekin
de katılınca 8’li olarak Akbaba’daki kahvaltı sofrasına yerleştik. Fırından alınanlarla
yanda getirilenler birleştirilince oldukça zengin bir karışım çıktı.
Yapımına 2015 yılında başlanan
Çubuklu-Kanlıca sahil yolu projesi tamamlanarak halkın kullanımına açıldı. Boğaza
kazıklar üzerine yapılan bin 300 metre uzunluğundaki yol 10 metre genişliğinde.
Üzerinde balık tutma alanları bulunuyor. Böylece balık tutanlarla yürüyüş
yapanların birbirlerini rahatsız etmeleri engellenecek.
Ayrıca kazıklar üzerine inşa edilen
platformda bisiklet ve yürüyüş yolu bulunuyor. Projenin ikinci etabında kazıklı
yaya yolu Paşabahçe’ye kadar uzatılarak uzunluğu 3 kilometrenin üzerine
çıkarılacak. Proje kapsamında yüzer marinalar da inşa edileceği öğrenildi denilmekte. Ne var ki gerçek böyle
değil. Balık tutanlardan dolayı değil bisiklete binmek yürümek bile mümkün
değil. Bir de İstanbul’un tüm bisiklet yollarındaki durum burada da geçerli;
aniden başlayıp aniden bitiyor. Besbelli ki bu yolları laf olsun torba dolsun
diye yapıyorlar.
Sabahki
yağışın ardından hava açmaya, hatta ısınmaya bile başladı. Hele de güneş yüzünü
gösterdiğinde oldukça keyifli ve neşeli oldu. Ara sıra esen sert rüzgarlar
hariç.
Bu yolun
devamı Dereseki’den tırmanmaya başlar sonra Alibahadır’a kadar inersin, hafif
bir tırmanış vardır sadece (Riva’ya kadar gidebilirsin). Sonrası MŞP’ya kadar
düzdür ve keyifli bir köy yoludur. Asfaltı da kaymaktır. Bu bölge de karşı
yakadaki bölgeler gibi “üçüncü” denilen havaalanı ve köprü nedeniyle oldukça
fazla tahribata uğradı (ve uğramakta). Daha tam açılmadı ama şimdiden sonucun
ne olacağı belli bile. Bu kadar aracın geçtiği bir bölge 10 yıl içinde tarım
arazisi olmaktan çıkar, imara da açarlar ve sonunda betonlaşarak ölür. Bir de
ses kirliliğini düşünün. Geçen araçların uğultusu insanı deli eder.
Zekeriyaköylüler ses bariyeri yapılması için imza kampanyası başlatmışlar bile.
Aibahadır
köyü Riva yolu üzerinde Beykoz’a bağlı, şimdiki adıyla mahallesi. Köyün isminin nereden geldiğine ilişkin
birkaç rivayet mevcuttur. Köylülerin ifadesine göre köyde yüzyıllar önce Allah
dostu iki veli zat yaşarmış. Birinin ad Ali, diğerinin Bahadır’mış. Dolayısıyla
köyün isminin bu iki zatın isimlerinden birleşiminden oluştuğu söylenmektedir.
Birbirine yakın zamanlarda hayata veda eden bu iki ulu kişinin kabirlerinin şu
anda köy mezarlığında yan yana olduğu da söylenmektedir. Bir diğer ifadeye göre
köyün ismi Çayağzıköyü Kalesi’nin fethinde şehit düşen Ali Bahadır isimli
kumandandan gelmektedir.
Köyle alakalı ilginç bilgilerden biri de,
burada Yunan alfabesi ile yazılmış mezar taşlarının bulunmasıdır. Eski
mezarlık, köyün tarihinin daha önceki dönemlere götürülebileceğinin işareti
olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar köye kimi zaman çeşitli tarihi
kalıntılara rastlansa da, bunlardan yola çıkarak henüz köyün geçmişini
aydınlatmaya yönelik yeterli araştırmalar yapılmamıştır. Ancak Yunan
alfabesiyle yazılan mezar taşları köyde geçmişte Rumların yaşadığına dair
önemli ipuçları vermektedir.
Ali Bahadır Köyü uzun yıllar üzüm bağları
ile meşhur bir yer olarak varlığını sürdürmüştür. Bu üzümleri İstanbul’un
çeşitli bölgelerine satarak geçinen köy sakinleri zamanla zorunlu olarak
hayvancılığa ve bahçe tarımına yönelmiştir. 1936 yılından itibaren köy
ormanlarının kamulaştırılması üzüm bağlarının yetiştiği alanları daraltıp süreç
içerisinde ortadan kaldırınca bu tarımsal etkinlik kendiliğinden sonlanmıştır.
Ali Bahadır Köyü’nün bir diğer önemli
özelliği de mesire alanlarının yoğun olmasıdır. Çevre sakinleri İstanbul’un
farklı bölgelerinden gelerek bahar aylarının ve yazın keyfini burada
çıkartmaktadır. Köy, bahçe tarımında özellikle organik sebze ve meyve de
İstanbul’un önde gelen köylerinden biri olmuştur. Son yıllarda iyice artan
çiçek yetiştiriciliği de köy sakinlerinin gelir kalemlerinden biridir. Köyde
çiçek yetiştiriciliğinde uzmanlaşmış aileler bulunmaktadır.
Yakın
zamanda kahvaltı ettiğimizden Alibahadır’da durmayıp M.Şevketpaşa’ya devam ettik. Burada acıkanlar
lokantada karınlarını doyurdular, tok olanlar kahveye yerleşti. MŞP sonrası bir
tırmanışın ardından Zerzevatçı gelir ve daha hafif bir tırmanışla Görele, devamında
Kavacık üzerinden A.Hisarı’na inersiniz. Acarlar Villaları sonrası yolda
genişletme çalışması yapılmakta. Yeni asfalt dökülmüş. İyi olmuş ama bakalım
yol genişleyince rahat mı edeceğiz yoksa eskisini mi arayacağız? Zaman
gösterecek.
Sahil yolu
feci kalabalık olur dönüş saatinde. Artık nasıl kullandığınıza bağlı.
Cesaretiniz varsa ortadan, yoksa sağdan gidersiniz. Ama açılacak kapılara çok
dikkatli olun.
Bakalım bu
belgeseldeki mekanları tanıyacak mısınız?
Haydoy’a
yapılan bağışlara teşekkürler.
Alibahadır,
Yağmurdan Sonra: (Dudullu)-Beylerbeyi-Beykoz-Akbaba-Dereseki-Alibahadır-M.Şevketpaşa-Zerzevatçı-Görele-Kavacık-A.Hisarı-Kuzguncuk-Üsküdar-Kadıköy-(Dudullu)
Tur tarihi: 13 Kasım 2016
Kat edilen mesafe: 92,94 km.
Ortalama hız: 14,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 6 sa. 21 dk., dışarıda geçen süre 9 sa.
En yüksek sıcaklık 21 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 18,2 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1602 m, kaybı (iniş) 1576 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 253 m.
Garmin yol
bilgileri Alibahadır, Yağmurdan Sonra
Foto
katkıları için Levent’e teşekkürler.
Bu bölgeye
yapılmış geziler Paşamandıra, ±94, Riva, “Hav Hav”