31 Ağustos 2022

[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı (Seydişehir-Bozkır)

 

29 Ağustos 2022, Pazartesi / Seydişehir - Bozkır, 56 km (6. gün)

 

Eti Misafirhanesi tertemizdi. Tek eksiği interneti iyi çekmiyordu odada. Bir de o olsaydı 5 yıldız alacaktı. 7-8 arası kahvaltı varmış. 7 buçuk gibi yemekhaneye iniyor, açık büfedeki peynir-domates-zeytin-yumurta ile kendime bir tabak hazırlıyorum. Bir de çay yanına. Misafir edildim, para alınmadı. Ne mutlu bana. Buradan, bu olanağı sunan Sosyal Faaliyetler Müdürü İhsan Beye tekrar teşekkür ederim.

 

8.10 ayrılış saatim. Güvenlikten geçip 1135 m rakımdan yokuş aşağı süren yoldan geldiğim göbekten sola, Bozkır diye sorup devam ediyorum. Yavaş yavaş merkezden uzaklaşmaktayım. Evler seyreliyor, binalar küçülüyor…


Ana yol kavşağına geldim, sağ Antalya, düz Bozkır gösteriyor. Haliyle düz gidiyorum. Tek şerit, sıcak asfalt, güvenlik şeridi geniş. Rahatlıkla pedallıyorum. Bozkır 46 km gibi bir uzaklıkta. Öyle zorlayıcı bir tırmanış gözükmüyordu rota analizinde. 35 km sonra 200 metre yükseleceğim sadece. Solumda akan geniş bir su kanalı, sağımda bir çoban ve bayağı kalabalık bir sürü. 100 kadar hayvanı var sanırım. Islıkla yönetiyor sürüyü. Süper eğitmiş hayvanları. Hava açık, üzerimde ince yelek ve kolluklar var. Ama artık daha sıcak buraları, kolluklar fazla geliyor, bileğime indiriyorum. Solda tezgahta kavun karpuz satılıyor. Bir köy girişi var, Kumluca denilmiş. Küçük bir yere benziyor, uzaklarda. Sağımda tarlada çalışanlar, bir uçta da Kapya biberi toplanmış tepelenmiş beklemekte. Bilirsiniz bu biberi, turşusu salçası vardır. Peki isminin nereden geldiğini bilir misiniz? Okuduklarımdan ilginç öyküsünü anlatayım: Dolmalık biber ya da sivribiber kadar uzun bir geçmişi olmayan bu biberin Türkiye’de yaygınlaşması hızlı olmuş, iç pazarda yerini sağlam almış. Başta ithal edilen biber bugün artık ihraç ediliyor. Ancak başlangıçta Kapya’nın gümrükten çıkabilmesi için bir isim gerekmiş ve İspanyolca biber anlamına gelen Capia sözcüğünden bu isim türetilip adı Kapya olmuş. Yaaa...

 

Saat 08.54, doğu yönünde pedallıyorum. Hava 24,3 °C. 16,5 km gelmişim, ortalamam da 21,5 km/s. Şimdi sağımda bayağı büyük bir alan mısır. Ama öyle böyle değil. 20’inci kilometrede yol tek şerit ve kaba asfalt oldu. Güvenlik şeridi olmayan bir yol başladı. Ama iki yanım kavak ağaçlarıyla kaplı keyifli bir coğrafyadayım. Yolun darlığı hariç her şey çok güzel. Neyse ki araçlar öyle peş peşe gelmiyorlar. Bakalım böyle mi devam edecek yoksa geçiş bölgesi mi?

 

Yol böyle devam ediyor, pütürlü, yamalı ve de dar. Bir dirseği dönmemle kanal sağıma geçti. Bir de solda bir su gözüküyor, genişçe. Sanki durgun gibi ama yol ile köy arasında uzunca bir süre devam etmekte. Hava sıcak bu bölgede. Herhalde biraz sonra yeleği çıkartırım. Ortakaraören köyü girişinde, 25-30 küçükbaş hayvandan oluşan, keçi koyun karışımı bir sürü, başlarında bir çoban, selamlaşıyoruz. Kavak ağaçları her tarafta, yol kenarında, arkalarda bahçe içlerinde... Coğrafya pek güzel, besbelli ki sulak. Zaten mısır var ki çok su seven bir bitki. Aslında bu yol önceki bölüme göre daha keyifli. Bahçelerden geçiyorsun, serin, ağaçlıklı, biraz daha bisikletlik. Kafa radyomda iki gündür gene Pink Floyd Atom Heart Mother çalıyor. Sözlü parçalardan daha rahat oluyor mırıldanmak. Ama bir süre sonra bozuk plak gibi dönmesi sıka da biliyor. 

 

3 km Bozuk Satıh uyarısı geldi. Bakalım nasılmış? Şimdi kanal soluma geçti, sağım mısır, ama en az 1 ay daha var bunların olgunlaşmasına. Bir şey gözükmüyor şimdilik. Yalıhüyük ilçesi geliyor. 2 km girmek istemiyorum. İstanbul’dayken girerim diye düşünmüştüm ama vaz geçtim ve devam ediyorum. 

 

Bu kanal nereden geliyor anladım şimdi. Yalıhüyük’te bir sulama göleti var, oradan kaynaklanıyor. Ve bir süre sonra yol çatal oldu. Sağdan Ahırlı ilçesine giriş var, 3 km. Ben soldan devam ediyorum Bozkır yazısını izleyerek, 17 km kalmış levhaya göre. Ve hafif bir tırmanış başlıyor. Ama kırıcı değil, %3’le çıkıyoruz. Saat 09.57, hava 28 °C, rakım 1134 m, doğu yönündeyim, ortalamam 21,4 km/s. Ve ince ince çıkarken 43,5 km.de %10 yazan bir levha işi ciddileştiriyor. Saat 10.17. Değerler değişti, hava az ısındı, 28,9 °C, rakım 1220 m, ortalamam aynı sayılır, 21,3 km/s. Kar direkleri de var burada, yol kenarında. Kış çetin geçiyor olmalı.

 

Zorlanmıyor, %6 ile çıkıyoruz. Sonunda Kadıbeli geçidi (1390 m) geliyor. Saat 10.35. Garmin’deki değerlere bakacak olursam 46,6 km gelmişim, hava 31 °C, ortalamam 20,5 km/s. Bu noktada sağdan Akseki’ye de gidiliyor, aynı zamanda Antalya’ya da. 


Red Bull sayfasında Dünyanın En Zorlu Bisiklet Tırmanışları başlığı altında sıralanmış parkurlar var. Bunlardan bir tanesi Dante’s ViewAmerika'daki Death Valley (Ölüm Vadisi), bisiklete binmek için pek de tercih edeceğiniz bir mekan değil aslında. Yaz aylarında havanın 49 derece civarında seyrettiği vadide yer isimleri de Funeral Mountains (Cenaze Dağları), Devil’s Golf Course (Şeytanın Golf Rotası), Coffin Peak (Tabut Tepesi) şeklinde olunca bölgenin ne kadar zorlu olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Fakat dünya üzerinde, deniz seviyesinin altından başlayıp 1700 metreye kadar tırmanan bu tarz bir parkur bulmak da oldukça zor. Kuzey Amerika'nın en alçak noktası olan -85,5 metre rakımlı kuru ve tuz kaplı Badwater Basin'den başlayan parkur, Dante’s View 'a kadar 25 kilometre boyunca tırmanıyor. Daha sonra, %4 eğimli asfalt yol 30 km kadar devam ediyor. Fakat parkurun en can alıcı yeri, yolun bittiği ve sadece iki tekerlekli araçlarla gidilebilen, %13 eğimli 13 kilometrelik bölüm. Umuyoruz ki Dante’s View'a vardığınızda manzaranın tadını çıkabilecek kadar canlı olursunuz!

RedBull


Kadıbeli’nde az nefeslenip çekilen foto sonrası salıyorum velespiti. Önüm sıkı bir yokuş, uçuyorum adeta. Üzerine kapanıp rüzgar direncini kırmaya çalışmaktayım. Böylece daha dengeli olunuyor. Rüzgarın sarsıcı gücü azalıyor. Öyle bir hızdayım ki Bozkır yazısı önünde yavaşlamıyor, hareket halinde foto alıp soldan Şehir Merkezi diye ayrılıyorum ana yoldan. Saat 10.43 ve geldim sayılır, 4 bin yıllık tarihi boyunca, İsauralılar medeniyetine, Romalılara, Selçuklulara, Osmanlılara ev sahipliği yapmış ilçeye.


Google ÖE’yi buralarda göstermiş ama yok (sonra eski yer olduğunu öğrendim). Merkeze giriyor ÖE’yi bulmadan bir ilçe turu atıyorum. Küçük bir yer, sevimli gözüküyor. Ortasından geçen su kenarında (Çarşamba Çayı) kamelyalar yerleştirilmiş. Millet oturmuş yemek yiyor, sohbet ediyor, çay içiyor. Parktaki çayhanenin masalarından birine yerleşip üç çay (3-) eşliğinde hem mesajlara cevap veriyor, hem etrafı kesiyorum. Yarım saat kadar dinlendikten sonra ÖE’yi soruyor, Ziraatbank’ın yanında olduğunu söylüyor çaycı. Ama öyle değil, hafif merkez dışında olduğu çıkıyor, 1-1,3 km kadar. Buluyorum nihayetinde. Bahçesinden geçip velespiti park edip resepsiyona gidiyor, ayrılmış olan yerimin parasını ödüyor (140-), bisikleti dışarıda tutmak istiyorlar, itirazım üzerine içeriye alınıyor. Hep aynı konu, güvenlik kamerası var. Var da! Çalanı gördün, peki nasıl bulacaksın hırsızı? Laf bunların söyledikleri. Neyse konuşan kişi müdürmüş. Ona benim Migros hikayemi anlatıyorum. Çalanı gördük de bilgisayarı bulamadık ama!


ÖE süper iyi durumda. 7 aylıkmış. Pırıl pırıl. ÖE’lerin içinde üst sıraya yerleşiyor. Duş musluğu bir garip ama. Bilinen düğmeyi çekince alttan gereksiz yerden akıtıyor, duş kafasından değil. Neyse gelip gösteriyorlar usulünü. 1-2 askı eksik daha. Havluyu asacağın yer, duş içinde şampuanı sabunu koyacağın raf vs. yok. Bu kadarını da eski kaymakamın girişimi sonucu yapabilmişler. Bravo doğrusu kaymakama. 140 lira ile diğerlerine göre ucuz bile. İnternet de odada çekiyor. Daha ne olsun? Biraz tablette gazeteyi karıştırıyor, haberlere bakıyor, Bozkır’ın tarihini okuyorum: 1870 yılında ilçe olan Bozkır, Torosların eteğinde kurulmuş, tarihiyle, kültürüyle ve doğasıyla bölgenin yükselen değeri haline gelmiş bir ilçedir. MÖ İsauria Bölgesi'nin başkenti olan Bozkır; İsauria Vetus (Eski İsauria), İsauria Nova (Yeni İsauria), Tris-Maden ve Leontopolis (Arslanlar Kenti) isimleri ile bilinmekteydi. Bozkır ismini ise, tam olarak tarihi bilinmemekle beraber, Selçuklular döneminde bölgeyi fetheden ve uzun yıllar boyunca bu bölgede beylik yapan Bozger Bey’den aldığı bilinmektedir... denilmiş belediyenin sayfasında. Uykumu getiriyor okumak, hafif kestiriyor ve bataryanın dolmasıyla 5’e doğru çıkıyorum yemeğe. Merkeze yürüyüp ilk lokantada kuruda bulyon olmasından dolayı 2’nciye gidiyor ve Şifa Restoranda az az kuru pilav ve cacık için 35- ödeyip karnımı doyuruyorum.

 

İlçenin ulusal çapta markası olan Bozkır Tahini, 100 yıllık geçmişiyle birlikte halen üretime devam ettiğini gelmeden az okumuştum. Önceleri buğday, arpa, nohut öğütmede kullanılan değirmenler, ilçenin Yörük halkıyla kaynaşmasının ardından Manavgat’tan gelen susamların öğütülmesine olanak sağlamış ve zamanla (Osmanlı kayıtlarında Çarşamba Çayı üzerinde 46 su değirmeni olduğu vergi kayıtlarından saptanmış) 1950’li yılların başında tahin ile tanışmış. 100 yıl önce ilçenin ortasından geçen Çarşamba Çayı üzerine kurulu değirmenlerde üretilen tahin, günümüz şartlarında elektrikli değirmenlerde devam ettiği, Hüyük’teki bisikletçi de tekrar hatırlatınca buranın meşhur Kalaycıoğlu’nu bulmaya gidiyorum. Odun ateşinde kavuruyorlarmış. İlçenin giriş tarafında yerleri. Aslında gelirken görmüştüm ama isim bilmediğimden ampul yanmamıştı.


Sokak içine girince karşıma çıkıyor. Bir bey, sonradan sahibi olduğunu öğreniyorum, hemen buyur ediyor ve üzerine köpük helvası olan tahini ikram ediyor. Yanına da çay. İstersen ekmek ban. Ben kaşıklıyorum. Muhteşem bir lezzet. Öyle böyle değil. Böylesini ilk tadıyorum, köpük helvasıyla. Soruyorum İstanbul’da bulunur mu? Kızım var Zeytinburnu’nda, o satıyor diyor. Alıyorum telefonunu. Gittiğimde mutlaka uğrar alırım. İmalathanede çekilen bir videoyu eşe dosta yolluyorum. Bir tarafta kavruluyor diğer tarafta eziliyor. Kilosu 75- lira (net 935 gr). Sabah yola çıkmadan uğrayıp yemeyi düşünüyorum. Enerji verir.

 

İlçenin ortasından geçen Çarşamba Çayının kaynağını oluşturan Aygır Pınarı, il sınırları içerisinde yer alan Dikilitaş, Sülek, Sarıot, Çağlayan, Arslantaş yaylaları, 4 bin yıllık tarihi Zengibar Kalesi ile Bozkır’ı biraz daha tanımak için gitmediğim yönlere doğru uzanıyor, sokak aralarında dolanıyor, Çarşamba Çayı kenarındaki yürüme yoluna giriyor, üzerindeki 13. yy.dan kalma tarihi Selçuklu Köprüsünü ve fakir kesimlerin evlerini fotoluyor, sonra gene sabahki parktaki çaycıya yerleşiyor, 3 çay içiyorum. Bu sefer baba 2,5 liradan veriyor çayı, oğlan herhalde turistik fiyat çekti? Üstünde durmuyorum. Parkın ortasında fışkıran fıskiyelerden var, altında renkli ışıklar yanan, suyun dansı gibi durumlar oluşuyor. Çocuklar çok seviyorlar bunları, üzerine basmak veya suyundan kaçmak gibi oyun oynamaktalar.

 

Bir de ilçenin tarihinde kara leke gibi duran, Milli Mücadele’de Bozkır İsyanları’ndan söz etmem gerek. Şöyle ki: Kuva-yı Milliye’nin Anadolu’daki hızlı büyümesi karşısında telaşa kapılan Damat Ferit Paşa, Kuva-yı Milliye’yi yok etme çarelerini araştırmak için Anadolu’ya heyetler göndermiştir. Bu heyetlerden, Konya ve Bozkır’a giden heyetin başkanı olan Süleyman Şefik Paşa, yaptığı incelemelerden sonra, Kuva-yı Milliye’yi dağıtmanın çok kolay olduğunu, fakat bunun için kendisinin Harbiye Nazırı olması gerektiğini açıkça belirtmiştir. İstanbul’a dönmesinden kısa bir süre sonra da talep ettiği Harbiye Nazırlığı görevi kendisine verilmiştir. Bu atamadan sonra görev yeri olan Konya’ya bağlı Bozkır’da Kuva-yı Milliye karşıtı ayaklanmalar çıkmıştır. Birinci Bozkır isyanı, Damat Ferit Paşa’nın Anadolu’daki en büyük dayanaklarından Vali Cemal Bey’in örgütlemesi ile 26 Eylül-4 Ekim 1919 tarihleri arasında ortaya çıkmıştır. Yeni kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti kan dökmeden olayı kapatmak istemiş fakat başarılı olamamıştır. Asiler genel af ve Kuva-yı Milliye’nin bölgeden ayrılması istekleri ile 22 Ekim-4 Kasım 1919 tarihleri arasında ikinci kez harekete geçmişlerdir. Bu ikinci ayaklanma Kuva-yı Milliye birliklerinin Bozkır’a gönderilmesi ile ancak bastırılabilmiştir. 

SosyalBilimlerEnstitüsüDergisi


Dikkatimi çeken ilçede İşbank’ın olmaması. Bir de her köşede tahin satılıyor olması. Biraz daha dolanıp havanın kararmasıyla ÖE’ye geri yürüyorum, A101’den alına meyveli yoğurt ve kefirle. ÖE’nin ilerisinde lunapark varmış ama pek bir hareket görülmüyor/duyulmuyor. Bir iki renkli ışık sadece yanıp sönmekte. Odada duş alıp TV’ye takılıyorum. Yerli kanallardan HaberTürk’te, tutuklanan şarkıcı Gökçen üzerinden yanlış hukuki uygulama tartışılıyor.

 

- Bozkır ÖE 0332 4263186 / 0536 4464502 Ramazan bey, Hüseyin bey Md. Yrd. 

 















Seydişehir - Bozkır

Tur tarihi: 29 Ağustos 2022

Alınan yol: 56,34 km
Ortalama hız: 20,1 km/s

En yüksek hız: 62,9 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 47 dk, dışarıda geçen süre 4 s 36 dk

En yüksek sıcaklık 35 ˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 26,2 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 401,1 m, kaybı (iniş) 419 m
En düşük yükselti 1093,2 m, en yüksek 1386,1 m

 

Garmin yol bilgileri Seydişehir-Bozkır

 

Relive yol bilgileri Seydişehir-Bozkır


Seydişehir’den ayrılış saatim 08.10.


Yokuş aşağı süren yoldan geldiğim göbekten sola,...


... Bozkır diye sorup devam ediyorum.


Yavaş yavaş merkezden uzaklaşmaktayım. Evler
 seyreliyor, binalar küçülüyor…


Tek şerit, sıcak asfalt, güvenlik şeridi
geniş. Rahatlıkla pedallıyorum.


TIR aniden gelip tarlanın içine kırdı ve devam etti...

İleride bayağı kalabalık bir sürü görüyorum.






Tarlalarda çalışanlar var.

Solumda akan geniş bir su kanalı. 

Mısır, mısır, mısır...

Yol tek şerit ve kaba asfalt oldu. Güvenlik şeridi olmayan
bir yol başladı. Ama iki yanım kavak
ağaçlarıyla kaplı keyifli bir coğrafyadayım.


Bir dirseği dönmemle...


... kanal sağıma geçti.


Hava sıcak bu bölgede. Herhalde biraz sonra yeleği çıkartırım.

Küçükbaş hayvandan oluşan, keçi koyun karışımı bir sürü,
başlarında bir çoban... Yolun manzarası pek bir keyifli.


Kavak ağaçları her tarafta, yol kenarında, arkalarda bahçe
 içlerinde... Coğrafya pek güzel, besbelli ki sulak.



Suğla Ortak Atıksu Arıtma Tesisi diye bir yerden geçiyorum.


Şimdi kanal soluma geçti, sağım mısır, ama
en az 1 ay daha var bunların olgunlaşmasına.



Bu kanal nereden geliyor anladım şimdi. Yalıhüyük’te
 bir sulama göleti var, oradan kaynaklanıyor.

Yalıhüyük Saray Mahallesi



Ben soldan devam edeceğim, Bozkır yazısını izleyerek.



Hafif bir tırmanış başlıyor. Ama kırıcı değil.






%10 yazan bir levha işi ciddileştiriyor.


Kar direkleri de var burada, yol kenarında. Kış çetin geçiyor olmalı.

Kadıbeli Geçidi (1390 m) 

Kadıbeli’nde az nefeslenip salıyorum
velespiti. Önüm sıkı bir yokuş, uçuyorum adeta.


Üzerine kapanıp rüzgar direncini kırmaya çalışmaktayım. Böylece
 daha dengeli olunuyor. Rüzgarın sarsıcı gücü azalıyor.


Toroslar'ın İç Anadolu bölgesine bakan eteklerinde
 kurulu, denizden yüksekliği 1200 m olan Bozkır’a vardım.


Soldan Şehir Merkezi diye ayrılıyorum ana yoldan.


Yokuş aşağı devam ediyor yolum.


Parktaki çayhanenin masalarından birine yerleşip çay eşliğinde,
 hem mesajlara cevap veriyor, hem etrafı kesiyorum.


Bozkır ÖE






Şifa Restoran


Bozkır’ın ortasından geçen Çarşamba Çayı
 kenarına kamelyalar yerleştirilmiş.





Çarşamba Çayı ilçeye ferahlık vermekte.



Pat pat pat... ses çıkartarak gelmekte.



İlçenin ulusal çapta markası olan Bozkır Tahini,
100 yıllık geçmişiyle birlikte halen üretime devam ediyor.  


 Susam bu ocaklarda odun ateşinde kavruluyor.

Konukseverlikleri muhteşem. Hemen üzerine köpük
helvası olan tahini ikram ediyorlar. Yanına da çay.
 


Gelen giden, çıkan haberler...


İyi fikir, biriketten kuş yuvaları.

13. yy.dan kalma tarihi Selçuklu Köprüsü.




Çarşamba Çayı kenarındaki yürüme yoluna giriş.




Yapay bir şelale oluşturulmuş.




Sokak aralarında dolanmaya devam.



Yasaklar var!


Dışlarını görüyorum da içleri nasıl acaba?


























7. gün (devamı) Bozkır-Hadim - 5. gün (öncesi) Hüyük-Seydişehir 






[bisikletle]Türkiye: İç Anadolu, Türkiye’nin Tahıl Ambarı

 

İstanbul-Isparta 

 

Isparta–Eğirdir, 42 km 

 

Eğirdir-Yalvaç, 77 km 

 

Yalvaç-Hüyük, 66 km 

 

Hüyük-Seydişehir, 73 km 

 

Seydişehir-Bozkır, 56 km 

 

Bozkır-Hadim, 50 km 

 

Hadim-Başyayla, 49 km 

 

Başyayla-Ermenek, 28 km 

 

Ermenek-Gülnar, 83 km 

 

Gülnar-Mut, 58 km 

 

Mut-Karaman, 78 km 

 

Karaman II

 

Karaman-Karapınar, 82 km 

 

Karapınar-Eskil, 94 km 

 

Eskil-Cihanbeyli, 76 km 

 

Cihanbeyli-Kulu, 56 km 

 

Kulu-Haymana, 85 km 

 

Haymana–Ankara Gölbaşı, 59 km 

 

Ankara Gölbaşı-Çubuk, 80 km 

 

Çubuk-Şabanözü, 50 km 

 

Şabanözü-Atkaracalar, 59 km 

 

Atkaracalar-Boyalı, 47 km 

 

Boyalı-Araç, 42 km 

 

Araç-Kastamonu, 48 km 

 

Kastamonu II

 

Kastamonu III

 

Kastamonu-İstanbul






İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Orhaneli–Dursunbey)