4 Eylül 2019

[bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde (Bismil-Batman)

3 Eylül 2019, Salı / Bismil - Batman, 53 km (30. gün)

Otel odasında klima vardı. Akşam yazılarımı bahçede yazarken sivriler rahat bırakmadılar. Zaten ilaçlama yapılıyor olması durumu belli etmişti. Ben de işimin geri kalanını odada tamamladım. Pencereyi kapatıp klimayı çalıştırarak. Kahvaltı olmadığından erken yola çıkabilirim. Ama öncesinde iki minik meyveli yoğurdu kahvaltı niyetine yedim.

Toparlandım ve otelden ayrılışım 6.35 oldu. Bismil daha tam uyanmamış. Dükkan sahipleri hafiften kapı önlerini temizlemekteler. Birinde durup matara için soğuk su aldım. Dün yürüdüğüm ana caddeyi pedallamaktayım. Beni gören bisikletli genç çocuk hemen peşimden gelmekte. Bisiklet bisikletlinin ilgisini çekiyor. Ben de nerede görsem dikkat kesiliyorum. Algıda seçicilik demişler buna.

Algıda seçicilik, insanın algı sürecinde etkili olduğu kabul edilmiş psikolojik bir kavramdır. Çevrede bulunan uyarıcılardan, olaylardan ya da nesnelerden bir ya da birkaçına dikkati yöneltmektir. Kişinin daha önce yaşadığı deneyimlerin, önyargıların, rüyaların ve benzer her türlü duygulanımın o anki algılama düzeyinde etkili olduğunu ifade eder. Algıda seçiciliği etkileyen dış etmenler; uyarıcının şiddeti, aşırı zıtlık, hareketlilik, süreklilik, tekrar, alışılmışın dışındaki uyarıcılar ve tanışıklıktır. İç etmenlerse; beklenti, ilgi, gereksinim ve inançtır. Kişi ihtiyaçlarına ya da dış uyarıcılara göre algıda seçim yoluna gidebilir. Örneğin yeni aldığı arabanın modelini aracı aldıktan sonra trafikte daha fazla görür, hamilelik yaşadığında çevresindeki hamileleri görür. Kişi bu yönelmeleri bilinçli olarak yapmaz.

Fazla uzak değil, Batman otoyoluna çıktım bile. Dün azını sürmüştüm, Silvan’dan gelirken. Yolun bu tarafı nedense düzgün yapılmış. Diğer yönü ise bozuk, yapılmamış. Parası mı bitti devletin de öyle kalmış. Benzeri bir durumu daha önce Köyceğiz tarafına giderken de görmüştüm. 

Yol kaymak, bölünmüş, güvenlik şeridi var. Hava sabahın serinliğinde, üstümde ince yelek. Bu saatlerde gerekiyor. Yolum bugün uzak değil, 47 kilometre. Rotada ciddi eğim yok. Yönüm doğuya doğru. 593 metre rakımdayım. Uzun bir ovadan geçmekteyim. Sağım solum ekili. Pamuk bunlar. Dün de gelirken geniş alanlar görmüştüm. Bilmiyordum Bismil’in pamuk ektiğini. Sulama yapılmakta, fıskiyelerle. Bazı yerlerde mısır da ekili. Ama öyle böyle değil, sonsuza dek gidiyor gibi bu alanlar. 

10 kilometredir yol dümdüz seyretmekte, sıfır eğim. Bas bas durumları. Basmadın duruyorsun. Hem yol kısa hem yeterli desteğim var, Normal’le sürmekteyim. Hızım 24 km/sa civarında devam ediyor. Şu güvenlik şeridine tırtıl çekme olayı da hiç iyi değil. Tam sürülecek alanda. Gidemiyorsun. İçerden gitsen bu sefer camla taşla karşılaşacaksın. Mecburen yoldan gidiyorsun. Demiryolu da solumda, Çöltepe tren istasyonu geçildi. İleride bir güvenlik otosu, panzer mi diyorlar? Kirpi, akrep; böyle isim vermişler araçlara. Hangisi hangisi bilmiyorum ama. Neyse tek sanmıştım ama üç araç yolda durmuş, önlerinde sağda solda birer asker, yol kenarını mı kontrol ediyor, bir şey mi aranıyor? Yanlarından geçerken aynı hizaya geldiğim şoför olana merhaba çekiyorum. O da şaşırıyor birden aynı seviyede birini görmeye. Nereye? – Batman’a. Ve devam...

Batman’a yaklaştıkça pamuk yerini mısıra bıraktı. Bu sefer sonsuza dek mısır ekili. Ve hafiften otellerin reklam panoları başlıyor. İlçe yakında herhalde. Koca elektrik direğinin tepesinde... leylek yuvası diyecektim ki birden baktım sağda kocaman bir köpek yatıyor. Beni fark edecek mi? Etmesin diye sessiz kalıyorum.

Yol sağdan Hasankeyf’e ayrılıyor. Benim yolum düz ama durumu berbatlaştı. Tek şerit, yamalı yumalı oldu. Bir de trafik arttı. Hepsi de dibimden geçmekteler. Karşıdan gelince beklemek yok, illa devam edecek Mecburen, değil çizgi, ucuna kadar asfaltın çekiliyor, bazen toprağa bile iniyorum. Aslında sen yer verdikçe ona, daha fazla geçmesi için sebep veriyorsun. Gideceksin ortasından ama insan da canını bu deyuzlara emanet edemiyor. Dat dat korna ile rahatsız ediyorlar. Son 10 kilometre galiba böyle geçecek.

Hani Batman-Batman Petrol-Petrol’dü. Nerede bu kuyular diye insan merak ediyor? Her tarafta varmış diyorlardı! Göremedim. Sadece sonsuza giden mısırları görüyorum. Bu kadar mısır nasıl toplanır? İşte kocaman biçer döver makinalardan birinin çalışmasını izliyorum. Önünde takılı dev çatal ile kurumuş mısır tarlasına dalmış, berber gibi tıraş ediyor. Mısır taneleri koçanından ayıklanıp gerisi arkadan dışarı atılıyor. Bu makineler olmasa bu tarlalar insan gücüyle zor biçilir. Nasıl tasarlanmış değil mi? New Holland marka çoğu. Her şey yabancını tasarımı. Yok bizde.

Köprüyü geçip çekilen bir foto sonrası Batman’ın içine doğru devam ediyorum. [e] 46,8 km/08.50/%20 harcandı. 617 m R. Adilcevaz’da tanıştığım Nezir Beyin sanayideki işine uğramak niyetindeyim. Ferguson traktör servisim var demişti. Belki onda kopan bagaj kelepçesinin tamirini yaptırabilirim. Kavşaktan Bitlis yoluna sap, 1 kilometre sonra sanayiyi görürsün demişti. Gene de teyit etmek amaçıyla birine soruyorum: “Alt geçitten gidersen ilk ışıklar, üstten gidersen ikinci.” Üstten gidiyor ama karıştırıyor (veya o), yanlışı U dönüşü atarak düzeltiyor ve düz devam ediyorum. Burada yol ayırımlarında sağa döneceklerde seni bekleme yok. İllaki gaza basıp önünden sapacak. O kadar da kolumla solu tutarak belli etmeye çalışsam da fayda etmiyor.
Muş'ta kopan kelepçe

Gültepe Sanayi Sitesi’ne giriş yaptım. Birine Ferguson-Nezir Bey soruyorum. Tarif ediyorlar, tanınıyor demek ki. ... Atölyenin önündeyim ama kilit asılı. Öyle erken de değil. Çoğu açık atölyelerin. Karşı komsusuna soruyor tarlaya gitmiş olduğunu öğreniyorum. Neyse Nezir Beyi telefonla arayıp geldiğimi haber vermemle o da yakındaki tarlasından geliyor. Mısırları kontrole gitmiş. Demek Batman’da herkes mısır peşinde Konuşkan bir insan. Benden dört yaş büyük. Bol bol anlatıyor. Siyasi durumları, bu sanayinin ilk ortaya çıkışında yaşadıkları, çocuğunun ameliyat durumu... Kahvaltıyı birlikte ediyoruz. Bahçeden domates biber ve katmer mi bunun adı, pide gibi ince ama yağlı bir ekmek. Yanına da çay. Derdimi açıyorum kendisine. Sök bakalım diyor. Bagajın vidalarını çıkartıp kırılan kelepçeyi gösteriyorum. Yeni bir kelepçeye delik açılıp bu pimin oradan geçmesi gerek. Mesele belli. Hemen yakındaki parçacıdan kelepçe alınıyor, karşıdaki tornacıda delik delinemiyor! Yani deliniyor da köşeli olması lazım ki pim sıkılırken boşa dönmesin. Kim yapar? “İki blok ötede Ortadoğu Torna var, Fahri Usta yapar.” Usta: “Bu zahmetli iş, törpüyle köşeleri açmam lazım, vakit alır. Kaç tane var?” Bana şimdi tek lazım ama yaptırmışken 4 tane kelepçe almıştım. “100 lira” diyor. Hoppala oldum. Nezir Bey pazarlık et, kazıkçıdır demişti. 80’e iniyor. Yapılacak bir şey yok. Battı balık yan gider. Tamam ustam, başla. Öyle fazla da zaman almadan bana 4 kelepçeyi deliyor, pimi geçiriyor. Oldu bu iş. Benim açımdan para dışında, bu işi İstanbul’da kovalasaydım daha zahmetli olacaktı. 80 deliğe, 13 de kelepçeye, 93’e bitiriyorum. Nezir Beye dönüp kelepçeyi gösteriyor, fiyatını söylüyorum. “Vay pezevengin oğlu” diyor. “Ulan ben koca traktörü tamir ettim, 25 lira istedim. Bu dört deliğe 80 mi aldı?!”

Tertemiz oldu bagaj işi. Mutluluk yüzümden belli oluyor mu? Saatler de öğleni geçti, artık ÖE’ye gideyim. Nezir Beye teşekkür edip veda ediyorum (13.00). Neredeyse 3,5 saatimi yanında geçirdim. Geldiğim yolu dümdüz sürerek merkeze doğru yaklaşmaktayım. Kocaman geniş bir bulvar boyunca. ÖE ileride karşı kaldırımdaymış. Önüne velespiti dayayıp resepsiyondaki neşeli beye kaydımı yaptırıyor, 109 nolu odaya taşınamıyor, dolu çünkü, 307’ye giriyorum. Süit, 70 TL, O.K. Nihayet düzgün bir mekan. Bisiklet de içeride gerilerde ofislerin olduğu bölüme konuldu J Daha ne olsun?

Elektrik olayı kartla, çıkarttın mı kesilen cinsten. Şarj için aletleri bağlı bırakmam lazım ki odada yokken de dolsun. Temizlikçi hanımdan destek istiyor, bana kendi kartını veriyor, takılı kalsın, yarın alırım sizden diyor.  “Teşekkürler Yıldız Hanım, ne iyisiniz.” Şu kollardaki sıyrıklar da geçmiş olsaydı, doğru dürüst yıkanamıyor, yarı silinip yarı su dökünüyorum. İnternet var, TC-şifre vs işlerini de bir uğraş sonucu çözüp müziğimi de dinleyebiliyorum gene. Cepteki bitti, yedek paket devreye girdi, uyarı mesajları geliyor, şu kadar şu paraya diye.

Batman'ın tarihi hakkında en eski bilgilere mitler ve Heredot tarihinde rastlanmaktadır. Ortak verilere göre Med kralı Abtyagestin'in torunu Kyros, MÖ 550’de düşmanı Erpagazso’ya yenilince Med asilzadeleri arasındaki utancından dolayı Medlerin yaşadığı Media bölgesinin kuzey batı ucundaki topraklara çekilmiştir. Bir başka görüş de, Kyros Pers egemenliği altında kalmamak için bu bölgeye yerleştiği şeklindedir. Karaçalı, sazlık ve bataklıktan oluşan bu bölgenin ortasında yapay bir adacık oluşturulmuş, adına da han obası anlamında olan "Elekhan" (MÖ 546) denilmiştir. Elekhan MÖ 352 yılında Büyük İskender'in istilasına uğrayana kadar, tam 194 yıl bağımsız bir dönem geçirmiştir. Daha sonra Lesepkoslar, Partlar, Romalılar, Sasaniler ve Bizans’ın hâkimiyetine girmiştir. Artuklular, Moğollar, İlhanlılar, Celaliler, Karakoyunlular (Pezrese), Akkoyunlular ve 1500 yılında da Safeviler’in eline geçmiştir.  

1515’te, IV. Murat'ın Bağdat seferi sırasında büyük yararlıklar gösteren Turhan oğlu Mahmut Paşa'ya, Elekhan'ı içine alan ve Batman suyu ile Botan suyu arasında kalan bölgenin tamamı verilmiştir. Bu gelişmeden sonra Elekhan telaffuz değişikliğine uğrayarak halk dilinde Elah, zamanla da "İluh" adını almıştır. İluh köy olarak kayıtlara geçmiş ve Siirt ilinin Elmedin ilçesine bağlı olarak varlığını sürdürmüştür.

Elmedin, 1926-27 yılının ilkbaharında bugünkü Batman Çayı’nın taşmasıyla haritadan silinmiş ve İluh köyü, Beşiri (Kobin) ilçesine bağlanmıştır. 

1937 yılında bucak haline getirilen İluh, 1940'ların sonu ile 1950'lerin başında bölgede var olan petrol filizlerinin değerlendirilmesi sonucunda, her alanda büyük gelişme göstermiştir. Bu gelişmeler üzerine 1957’de ilçe olarak kabul edilmiş, 1955’teki nüfus sayımından sonra da belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılına kadar çok hızlı bir gelişme yaşayan Batman, 1990’da Türkiye'nin 72. ili olmuştur.

Dinlendikten sonra yemek işine sıra geliyor. Nerede sulu yemek yiyebilirim? – 200 metre ileride karşıda Kristal var. Veya daha da ileride sokak içinde Haşlamacı Mehmet Usta var. Bakalım burada ne çıkacak karşımıza?

Kristal’de etsiz sulu yok. Nohutta bile var. Etsiz veririz bana uymuyor. Devam Haşlamacı’ya (Mehmet Usta). Orada da durum aynı ama kızartma görüyorum. Yoğurtlu olsun, az da mercimek çorbası önden. Onlar da acılı ezme (ben buna acılı diyorum ama değil) ve çoban salata getiriyorlar yanına. Nedense sirke istedim, bu bölgede hep yok dediler, kullanmıyoruz. Lokantada sirke bulunmamasını anlayamadım. Nar ekşisi öneriyorlar hep. O da sosu oluyor, ucuz versiyonu. Yemeğin yanında ikram edilen çoban salata buralara yaklaştıkça daha diri, daha renkli, daha taze oldu. Acılı ezmenin de suyu azaldı. Daha katı görünür oldu. Daha iyi yani... Daha daha durumları J Güzelce, hatta fazlaca doydum. İkram olarak çay ve az irmik tatlısı da çok hoş geldi. Ve 20 liraya çıkıyorum lokantadan.

Batman hoşuma gitti. Beklemiyordum doğrusu. Tarih olarak tek bir şey yok, yeni oluşmuş bir il. Petrol sayesinde. Geniş bir bulvarı (Turgut Özal Blv.) ve geniş kaldırımı var. Rahatça yürünüyor. Bisiklet yolu yapılmış ama öküzler üzerinde park ediyorlar. Aslında bunlara ceza yazacaksın ki anlasınlar. Kafe-dükkan-AVM-otel-lokanta-büfe... gırla. Atatürk Parkı önünde kiralık bisikletler, Iğdır tipi 26” jant-vitessiz-çubuk fren bisiklete binenler oldukça, MTB kullananlar var... Sevdim burasını. İki gün kalacağım, acaba 3 gün kalıp buradan mı binsem trene?
Batman veya Yarasa
 Adam, ilk defa 
1939'un mayıs ayında
 Detective Comics'in
 27. sayısında çizilen
 bir çizgi roman
 süper kahramanıdır

Sokaklarında dolanıyor, bankında dinleniyor, etrafı kesip insan profilini çıkartmaya çalışıyorum. Öyle muhafazakar tipte fazla kadın da gözüme ilişmiyor. Ama yazın sandaleti naylon çorapla giyen kadınlar var. Gene de hoşuma gittin “Yarasa Adam” J Yemek konusunda en iyisi gene bu turda Kars’tı. Gelişmişlik, batı anlamında kent olarak Batman öne çıkıyor.

Saçlar, ense daha doğrusu uzadı. İstanbul’a gitmeden bir düzeltsem diye sokak aralarında berber arayışındayım. İlki meşgul, ikincisi fazla lüküs gözüküyor, üçüncüsü de meşgul, dördüncüsü boş. Dalıyorum dükkana. Derdimi anlatıyor koltuğa yerleşiyorum. Berber genç bir bey. Güzelce alet çantasını açıp makasını tarağını çıkartıp işe başlıyor. Nasıl istersiniz, makineyle mi makasla mı alayım? soruları... Baktım eli iyi, işini biliyor, hoşuma gitti. Enseyle bırakmıyor yanlara da dokunduruyorum, derken güzel bir tıraş oluyorum. İsmi İslam. “Maharetlisin, işini iyi yapıyorsun. 30 senedir aynı berbere tıraş olurum, ilk defa bir başkası kesti. İstanbul’da olsan sana gelirdim.” - “Bir ara Küçükçekmece Kanarya’da bir arkadaşın yanında bulundum. Çok da ilgi uyandırdı tıraşım.” - “Hiç şaşmam” diyorum. Ama öğreniyorum ki tesadüf bugün burada. Normalde sabit çalışmıyor. Müşterisi telefonla arar o gün neredeyse oraya gelirmiş. Bir nevi seyyar, arkadaşlarının dükkanını kullanıyor. İlkokul mezunu, boyacılık yaparken berberleri izlerdim diyor. Oradan başlamış, çıraklıktan yani. Bu bir yetenek işi, varsa oluyor. Tıraşa 20, bebelere de bir beşlik bırakıp ayrılırken telefonunu alıyor, kendiminkini veriyor, gelirsen İstanbul’a haber ver neredeysen tıraşa gelirim diyorum J
Külliyen kaçak... J

Batman’ın sokaklarında yürüyerek keşiflerimi sürdürmekteyim. Yara tozu aldım, minik bir paket 5 lira. Bu ne kadar pahalı böyle demekten alıkoyamıyorum kendimi. Eczacıdan rica edip birazını yaranın üzerine döktürdüm. Açık kalsın kurusun artık. Daha sonra nöbetçi eczaneden gazlı bez ve bant da aldım, yatarken kapatayım, etrafa bulaşmasın. Batman’ın güneyine yürüyorum, Atatürk Bulvarı yönüne. Fıskiyeli kavşaktan sonra Yıldız Camiye doğru biraz daha Doğu Anadolu oluyor. Sokakta oturanlar, çay, tabure, nargile durumları. Üst taraf daha batı. Bu taraf biraz daha doğu havalarında. Dolanırken Gülersin arıyor, uzunca konuşuyoruz. Güzel geliyor. Dondurmacı Amca diye Maraşlı bir marka var. İki top, fıstık+kaymak alıyor (2-), yalayarak yürümekteyim. Müjdat arıyor, onunla da uzunca konuşuyoruz. The Black diye her yere ilan vermiş mekanı merak ediyor Atatürk Parkında yerini buluyor 9 liraya bir espresso tadıyorum. 10 üzerinden 7. Hava çoktan karardı. Meyve (armut+nektarin) ve suyu (elma+şeftali) ve su alarak ÖE yolunu tutmaktayım. 

Bu gezilerde bir de alışkanlıklarımın farkına varıyorum. İnsan bir şeylere alışıyor, eksilince onları arıyor, bulunca seviniyor. Bunlar yeme içme, yaşam standardı, markalar, tarzlar, benzerlikler falan gibi.

Akşam geç saate kadar odada oyalanıp, internet bağlantı meselesini çözüp, sörf yaparak geçirmekteyim.
Osmanlı İmparatorluğu’nun
 egemenlik alanı

Osmanlı Devleti'nin zamanında sahip olduğu topraklar üzerinde şu an 64 ülke vardır. Bu 64 ülkenin yanında bir de Osmanlı, Hindistan Müslümanları Pakistan, Doğu Hindistan Müslümanları Bangladeş, Singapur, Malezya, Endonezya, Türkistan Hanlıkları, Nijerya ve Kamerun'u da hilafetten kendisine bağlamıştır. Asya, Avrupa ve Afrika'da hüküm süren Osmanlı Devleti, 17. yy'dan sonra geri çekilmeye başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla da sonlanmıştır. 

Şimdi gelin Osmanlı topraklarında bulunan 64 ülkeye bir göz atalım:

1-   Türkiye 
2-   Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı: Uyvar 
3-   İsrail (402 yıl)
4-   İran'ın batı toprakları (30 yıl) 
5-   Kenya sahilleri (350 yıl)
6-   Bulgaristan (545 yıl)
7-   Macaristan (160 yıl)
8-   Filistin (402 yıl)
9-   Lübnan (402 yıl) 
10- Tanzanya sahilleri (250 yıl) 
11- Yunanistan (400 yıl) 
12- Moldova (490 yıl) 
13- Ürdün (402 yıl)
14- Mısır (459 yıl) 
15- Çad'ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Reşade
16- Sırbistan (539 yıl) 
17- Ukrayna (308 yıl) 
18- Suudi Arabistan (399 yıl) 
19- Libya (394 yıl) Osmanlı adı: Trablusgarp 
20- Nijer'in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar 
21- Karadağ (539 yıl) 
22- Azerbaycan (25 yıl)
23- Yemen (401 yıl)
24- Tunus (308 yıl) 
25- Mozambik'in kuzey toprakları (150 yıl) 
26- Bosna-Hersek (539 yıl) 
27- Gürcistan (400 yıl)
28- Umman (400 yıl) 
29- Cezayir (313 yıl)
30- Fas (250 yıl) -himaye-
31- Hırvatistan (539 yıl) 
32- Ermenistan (20 yıl) 
33- Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl)
34- Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nübye 
35- Batı Sahra (250 yıl) -himaye-
36- Makedonya (539 yıl)
37- Güney Kıbrıs (293 yıl) 
38- Katar (400 yıl)
39- Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş 
40- Moritanya (250 yıl) -himaye- 
41- Slovenya (250 yıl) 
42- Kuzey Kıbrıs (293 yıl) 
43- Bahreyn (400 yıl)
44- Cibuti (350 yıl)
45- Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
46- Romanya (490 yıl) 
47- Rusya'nın güney toprakları (291 yıl)
48- Kuveyt (381 yıl)
49- Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
50- Senegal (300 yıl)
51- Polonya (25 yıl) -himaye- Osmanlı adı: Lehistan 
52- İtalya'nın güneydoğu kıyıları Otranto ve çevresi (20 yıl) 
53- Arnavutluk (435 yıl) 
54- Belarus (25 yıl) -himaye- 
55- Litvanya (25 yıl)-himaye- 
56- Letonya (25 yıl) -himaye-
57- Kosova (539 yıl) 
58- Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat
59- Irak (402 yıl) 
60- Suriye (402 yıl)
61- Gambiya (300 yıl) 
62- Gine Bissau (300 yıl) 
63- Gine (300 yıl)
64- Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş

Not: Ülke isimlerinin yanında bulunan tarihler Osmanlı Devleti'nin o topraklar üzerinde hüküm sürdüğü zaman dilimidir.


Batman ÖE 0488-2154603













Bismil - Batman
Tur tarihi: 3 Eylül 2019
Kat edilen mesafe: 53,42 km
Ortalama hız: 20,9 km/sa
Bisiklete biniş süresi 2 sa 33 dk, dışarıda geçen süre 6 sa 46 dk
En yüksek sıcaklık 40 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 23,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 237 m, kaybı (iniş) 211 m
En düşük irtifa 532 m, en yüksek 608 m

Garmin yol bilgileri Bismil-Batman

Relive yol bilgileri Bismil-Batman





Bismil’den ayrılışım 06.35

Bismil daha tam uyanmamış. Dükkan sahipleri
 hafiften kapı önlerini temizlemekteler

Dondurması çok lezzetliydi


Beni gören bisikletli genç çocuk hemen peşimden gelmekte.
 Bisiklet bisikletlinin ilgisini çekiyor. Ben de nerede görsem
 dikkat kesiliyorum. Algıda seçicilik demişler buna

Yol kaymak, bölünmüş, güvenlik şeridi var. Hava sabahın
 serinliğinde, üstümde ince yelek. Bu saatlerde gerekiyor

Sağım solum ekili. Pamuk bunlar. Dün de gelirken geniş
 alanlar görmüştüm. Bilmiyordum Bismil’in pamuk
 ektiğini. Sulama yapılmakta, fıskiyelerle

Bazı yerlerde mısır da ekili. Ama öyle böyle
 değil, sonsuza dek gidiyor gibi bu alanlar


Yönüm doğuya doğru. Uzun bir ovadan geçmekteyim


Anla bakalım ne yazıyor L

İleride bir güvenlik otosu, panzer mi diyorlar? Kirpi, akrep; böyle
 isim vermişler araçlara. Hangisi hangisi bilmiyorum ama



Batman’a yaklaştıkça pamuk yerini mısıra
 bıraktı. Bu sefer sonsuza dek mısır ekili


Hafiften otellerin reklam panoları başlıyor. İlçe yakında herhalde



Yol sağdan Hasankeyf’e ayrılıyor. Benim yolum düz ama...


... durumu berbatlaştı. Tek şerit, yamalı yumalı oldu

Bir de trafik arttı. Hepsi de dibimden geçmekteler. Karşıdan
 gelince beklemek yok, illa devam edecek L

Hani Batman-Batman Petrol-Petrol’dü. Nerede bu kuyular diye
 insan merak ediyor? Her tarafta varmış diyorlardı! Göremedim.
 Sadece sonsuza giden mısırları görüyorum. Bu kadar mısır nasıl
 toplanır? İşte kocaman biçer döver makinalardan birinin
 çalışmasını izliyorum. Önünde takılı dev çatal ile kurumuş mısır
 tarlasına dalmış, berber gibi tıraş ediyor. Mısır taneleri
koçanından ayıklanıp gerisi arkadan dışarı atılıyor



Köprüyü geçip çekilen bir foto sonrası Batman’ın
 içine doğru devam ediyorum

Korkuluk


Adilcevaz’da tanıştığım Nezir Beyin sanayideki
 işine uğramak niyetindeyim

Kavşaktan Bitlis yoluna sap, 1 km sonra sanayiyi görürsün demişti

Sanayiye doğru devam

Nezir Bey ile

Geldiğim yolu dümdüz sürerek merkeze doğru
 yaklaşmaktayım. Kocaman geniş bir bulvar boyunca

Bisiklet yolu bile var

Batman ÖE




Batbis, Atatürk Parkı önünde kiralık bisikletler J

Geniş bir bulvarı (Turgut Özal Blv.) ve geniş
 kaldırımı var. Rahatça yürünüyor

Haşlamacı Mehmet Usta


Haşlamacı Mehmet Usta


J J J

Atatürk Parkı


Batman hoşuma gitti. Beklemiyordum doğrusu. Tarih olarak
 tek bir şey yok, yeni oluşmuş bir il. Petrol sayesinde


Iğdır tipi 26” jant-vitessiz-çubuk fren bisiklete binenler oldukça

Fıskiyeli kavşaktan sonra Yıldız Camiye doğru biraz daha Doğu
 Anadolu oluyor. Sokakta oturanlar, çay, tabure, nargile durumları.
 Üst taraf daha batı. Bu taraf biraz daha doğu havalarında


Bu kadar da ihtiyaç mı olur?

Yıldız Camisi

Sokaklarında dolanıyor, bankında dinleniyor, etrafı
 kesip insan profilini çıkartmaya çalışıyorum

Öyle muhafazakar tipte fazla kadın da gözüme ilişmiyor. Ama
 yazın sandaleti naylon çorapla giyen kadınlar var. Gene
 de hoşuma gittin “Yarasa Adam” J

Dondurmacı Amca diye Maraşlı bir marka var. İki top,
 fıstık+kaymak alıyor, yalayarak yürümekteyim

The Black diye her yere ilan vermiş mekanı merak ediyor Atatürk
 Parkında yerini buluyor bir espresso tadıyorum. 10 üzerinden 7




























































































































31. gün (devamı) Batman II – 29. gün (öncesi) Silvan-Bismil






[bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde


Kars-Kağızman = 49,25 km

Kağızman-Tuzluca = 60,63 km

Tuzluca-Iğdır = 48,61 km


Çaldıran-Erciş = 72,05 km

Erciş-Adilcevaz = 70,31 km

Adilcevaz-Tatvan = 72,24 km

Tatvan-Hizan = 47,21 km

Hizan-Bahçesaray = 69,69 km

Bahçesaray-Çatak = 63,21 km

Çatak-Pervari = 73,58 km

Pervari-Şirvan = 71,65 km

Şirvan-Siirt = 27,49 km

Siirt-Baykan = 47,77 km

Baykan-Bitlis = 57,27 km

Bitlis-Muş = 76,67 km

Muş-Kulp = 95,50 km

Kulp-Silvan = 87,91 km

Silvan-Bismil = 60,58 km

Bismil-Batman = 53,42 km

Batman-Kurtalan = 60,31 km