58. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun (Tour of Türkiye) İstanbul ayağı bu pazar koşulacaktı. Biz de arkadaşlarla, hem pidelemek, hem turu izlemek, hem de pedallamak üzere buluşmaya karar verdik. Sabah 9 gemisiyle Karaköy’e geçtik, İhsan’la birlikte. Karşı kıyıda Haluk O. ve Varujan bizi bekliyorlardı. Uzundur Varujan ve Haluk’la birlikte olmamıştık. Bu iyi bir fırsat oldu özlem gidermek için. Fazla oyalanmadan Galata Köprüsü üzerinden geçip Unkapanı’na doğru pedallıyor, yoldan Mehmet de dahil olunca 6’lı olarak devam ediyoruz.
8 etaptan oluşan TUR’un tarihçesi oldukça gerilere gider, 1963’e. Marmara Turu adıyla başlayan organizasyon, 1966'da uluslararası nitelik kazanıp 68'de Cumhurbaşkanlığı Uluslararası Bisiklet Turu adını alır. Ve o günden bu güne bir yığın durumlardan geçerek TUR of Türkiye olur. Bu yıl 24 takım, 36 ülke ve 168 bisikletçinin yarıştığı söylenen TUR 8 etaptan oluşmuştu. Toplam uzunluğu ise 1235,1 km. Bkz. > TUR 8 Ekim’de başlıyor...
Siirt Pazarı’nda her zaman gittiğimiz kahveye konuşlanıp, her zamanki uygulamayla bakkaldan alınan 450 gr peynir ve domates+biberi (115-) yanındaki fırına verip 5 pide ısmarlıyoruz (50-). Bu durumda pidenin tanesi 33- TL’ye çıkıyor. Bu da her şeyin ne kadar pahalandığını, Reisin ulufe (*) dağıtır gibi vereceğini söylediği 5 bin liranın aslında hiç bir değerinin olmadığını göstermekte. Onu da çalışan/çalışmayan diye ayırması işin başka bir boyutu. Burada açayım bir parantez; bu pide geçen sene 7 liraya çıkıyordu. Hani sanki kendisi muhalefet, zamlara da başkası sebep oluyor! Ama beyin denilen organı gelişmemiş olduğundan milletimize ne versen yiyor.
(*) Ulufe, Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılan bir terimdir. Kelime, 'ülke' veya 'memleket' anlamına gelen 'ulu' ve 'vermek' fiilinin 'fesih' zamanından türetilmiştir. Ulufe, Osmanlı yönetimi altındaki topraklarda yaşayan Müslümanlara ve bazen de bazı Hristiyan ve Yahudi cemaatlere yönelik olarak dağıtılan bir tür sosyal yardımdır.
3 verip 5 alıyorsun durumları sonrası midemizi pideler ve çaylarla şenlendirip (çaylar 7-) yarışın başlangıcını izlemek üzere Yenikapı yolunu tutuyoruz. Tam bir dönemeci seçip beklemedeyiz. Bizim gibi meraklı başkaları da bu noktayı tercih ediyorlar. Düz yolda çok hızlı geçerler. En azından burada yavaşlamak zorundalar : )) Gelmeleriyle gitmeleri bir oluyor, arkalarından baka kalıyoruz. Hızla Avrasya Tüneli’ne giriş yapıyorlar.
Varujan bu noktada bizden ayrılıyor. 5’li olarak devam ediyoruz. Ne kadar uzun zaman geçmiş buraları pedallamadığımız. Eskiden çokça “Şehir Turu” der, bölgeye gelir, Serhan bize rehber olur, peşinden pedalardık. Aklımızda kalanla bugün aynı rotayı bulmaya çalışmaktayız. Biraz kayboluyor ama sonra doğru yolu bulup havaalanı kenarından Florya diye devam ediyoruz. Üzülerek görmekteyiz ki, güzelim alan Millet Bahçesi’ne dönüştürülmeye çalışılmakta. Üstelik de Urfa Günleri’yle. Nasıl desem ki? Urfa nire ki?
Çok önemli bir süreçten geçiyoruz; Cumhuriyet’in 100. Yılı. Bakalım Reis nasıl kutlayacak? Bir ara 2 ayyaş demişti. Gerçi kendisi dün söylediğinin tam tersini bugün söyleyebilen bir kişilik. Pragmatik (**) deniliyor böylelerine!
(**) Pragmatizm, felsefede; uygulayıcılık, uygulamacılık, pragmacılık, fiîliyye, faydacılık, yararcılık gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş olan felsefi akımdır.
Ben daha çok nabza göre şerbet şeklinde anlıyorum : )) Ne fark eder ki, tükürdüğünü yalamak diye bir deyim yok mu?! Uzatmayayım, bastık, geldik Florya’ya. Sahil yolu her zamanki gibi kalabalık. Bir de yolum evsafı, halen parça parça dökülmüş betonun ek yerlerinin yarattığı sıkıntı! Nedense buna kimse çözüm düşünememiş ama Florya’nın içinde yapılmış bir bisiklet yolu görmek de ayrı bir mutluluk-tu. Ama bariyerle ayırmadığında araç parkını önleyemiyorsun!
Sahil yolu oldukça kalabalık. Her şekliyle dolananlar var. Çarpışmamak için çok dikkatli olunmalı. Dondurma için ayrılıyor ve geldiğimiz dondurmacıda, artık topu 20-TL olmuş, ama gerçekten lezzetli Roma Dondurması’dan, ben 2 top alıp keyfine-lezzetine varıyorum.
Neyse, Bakırköy yolunu pedallıyoruz. İhtiyaç molası. İhsan çok önce camiyi mekan seçip işini hal etmekte. Bizse, Bakırköy’deki benzincide çözüm buluyoruz. Yolların bazıları kapalı olduğundan Yenikapı’da trafik sıkışmaya başlıyor. Bisikletle bile ilerlemek zor oldu. Bir polis memuru, bisikletle bile kaldırımdan gitmemize izin vermedi. Ne dediysek ikna edemedik. Binmeyelim itelim, bak yayalar yürüyor, biz de yürüyelim. Nuh diyen peygamber demiyen cinsinden. Bırakın bisikletleri gidin demez m?! Her ne ise, İhsan’dan gelen mesajla karşı şeride geçip kaldırım üzerinden geçerek hızla ilerlemekteyiz.
İşte kaybolmak buluşmak şeklinde geldiğimiz Cankurtaran noktasından TUR’un son etabının finişini izlemek üzere yerimizi aldık. Tam bir dönemeç var. Burada az da olsa yavaşlamaları gerek. İlkin sirenlerini çalarak gelen motosikletler, bir heyecan yaratıyorlar. Ve ufukta göründüler. Görünmeleriyle gelmeleri bir oldu sanki. Adamlar, inanılmaz bir hızda gelerek-dönerek yokuşa vurup Sultanahmet’e çıkmaktalar. Yani nasıl böyle dip dibe gidebiliyorlar, anlamam mümkün değil. Peşlerinden destek araçları da gelip geçince ortalık gene sakinleşiyor. Kim mi kazandı? Bu günü ve geneli, yani TUR’un tamamını? Akşam haberlerden öğreniyorum ki; İstanbul etabını Belçika'nın Alpecin-Deceuninck takımından Jasper Philipsen kazanmış. Genel klasman lideri olarak da Kazakistan'ın Astana takımından Alexey Lutsenko tamamlamış.
Yollar daha açılmadan keyifle Eminönü’ne vardık. Burada da polis geçişe izin vermeyince kaldırımdan iterek Galata Köprüsü’ne çıkıp Karaköy’e pedalladık. Gemilerin kalkışı saat 3’den sonra olduğundan, beklerken birer kahve içmek üzere EspressoLab’te boş bir masaya yerleşiyoruz. Bu markayı artık sık görmeye başladım. Hatta bazı taşra turlarımda da rastladığımda kahvesini içmekteyim. Merak ettim, neyin nesi? Türkiye menşeili 3. dalga kahve zinciridir. Merkezi İstanbul'da bulunan Espressolab, ilk mağazasını 2014 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde açmıştır. Aralık 2022 tarihi itibarıyla Türkiye, Orta Doğu ve Avrupa'da olmak üzere toplam 130 mağazası bulunmaktadır. Ayrıca çevrimiçi satışta da etkin bir şekilde faaliyet göstermektedir. Espressolab markası, Sütiş ile birlikte Kocadağ Ailesi Şirketleri’ne aittir ve Emre ve Esat Kocadağ tarafından yönetilmektedir.
Bravo demek lazım. Bir de sitelerine baktığımda “Mardinli üretici kadınların ürettiği doğal sabunlar ile mağazalarımızda atık olan kahve posalarını geri dönüşüme kazandırıyoruz.” şeklinde bir haberi okumak da insanı mutlu ediyor ve merakta bırakıyor; kahveli sabunlar nasıl kokar?
TUR 2023-İstanbul: Dudullu-Kadıköy-(gemi) Karaköy-Unkapanı-Yenikapı-Florya-Yenikapı-Cankurtaran-Eminönü-Karaköy-(gemi) Kadıköy-Dudullu
Tur tarihi: 15 Ekim 2023
Alınan yol: 78,31 km
Ortalama hız: 19,6 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 59 dk, dışarıda geçen süre 8 sa. 38 dk
En yüksek sıcaklık 31 ˚C, en düşük 16 ˚C, ortalama 22,2 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 751,8 m, kaybı (iniş) 737 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 119,8 m
Garmin yol bilgileri TUR 2023-İstanbul
Relive yol bilgileri TUR 2023-İstanbul
Foto katkıları için Varujan’a teşekkürler.
İlginizi çekebilir Dünyanın en çılgın bisikletleri..., Bisikletim Sigortası, UCI Yeni Kurallar Getirdi