4 Ekim 2023

[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri... (Kırıkkale–İstanbul)

 

2 Ekim 2023, Pazartesi / Kırıkkale – (otobüs) İstanbul (30. gün)

 

Bugün dönüş günüm. Kahvaltı 7’den itibaren demişlerdi. Gece keyifli uyudum. Oda ve yatak rahattı. Eşyaları dünden hazır etmiştim. Yolda giyecekleri, vardığımda gerekenler vs. Otobüsün saati 10.15. En fazla 25 dk.lık bir yolum olsa 9.15 gibi çıksam, orada da biraz oyalanırım. Çantaları kapatıp asansörle lobiye indiriyor, kenarda bekleyen bisikleti kapı dışında yüklüyor, hazır ediyorum. Ardından kahvaltı salonuna. İkramları zayıf. Tek çeşit peynir, domates-hıyar-zeytin-yumurta ve bal-reçel çeşitleri. Karnımı iyice doyuracak bir tabak hazırlıyorum. Bir bardak da çay yanına.


Google haritada otogarı işaretleyip yola çıktım. ÖE’nin önünden Adalet Sarayına kadar, oradan sol ve bulvar boyunca gidip sağdan ayrılıyor, kısa bir rampa çıkıp iniyor ve Kırıkkale’nin dış mahallelerinden karayoluna bağlanıp, bu benim dün geldiğim yol olsa, sağdan otogar diye gelip giriş yapıyorum. Bisikleti cama dayayıp yandaki bankta beklemedeyim. Yanıma oturanın yaktığı sigaranın dumanı rahatsız edince kalkıp daha uzak bir banka oturuyorum. Otobüs Samsun’dan gelecekmiş. Bu pek işime gelmedi. Bagajda eşyalar olacaktır.

 

10 gibi gelen otobüsün muavinine bisikletim var diyorum. İlk tepki “bu eşyaları nereye çekece’m” oluyor. Şurasını bana açarsan direğe sabitlerim diyorum. O ise yatırarak götürmek istiyor. Olmaz diyorum, dik girmeli. Ön tekeri sökerim. Yattığında daha fazla orası burası eğiliyor, çamurluklar vs. Neyse, kaptan şoför de geliyor durumu görmeye ve ben öyle böyle yerleştiriyorum velespiti. Lastikle de bağlayınca mis gibi oluyor. Her otobüsün bagajı bir ayrı. Bu MAN’mış. Setra’lar olabiliyor veya Tourismo, bunlara tekeri sökmek gerek ama Travego olursa Fikret Albay’ın değimiyle, “kuzu gibi giriyor”. 17 nolu koltuğa yerleşip 8 saatlik yolculuk başlıyor. Biletler öyle pahalılandı ki. Bir de tek oturmak istediğinde 20 TL fark alıyor Kamil Koç. Otobüs ikramları da pek bir cılız oldu. Meyve suyu yok, uyduruk bir içecek alıyorum krikkrakın yanına. Neyse internet var da müzik dinlemekteyim. Bu iyi oluyor. Uzundur dinlemediğim eskilerden kalma, 70’ler 80’lerden... Mola vermiyor, indir-bindir’lerde 10 dk dur ve devam. Yani yemek yenilmeyecek. 

 

İlginç bir makale okuyorum: Gerçek ve Yalanın Hikayesi...

 

Anlatılanlara göre; Gerçek ve Yalan güneşli güzel bir günde birlikte gezinmeye başlarlar. Doğa güneşin ışığı altında parıl parıl parlarken, kuşların, böceklerin sesleri bir şarkı gibi süzülür kulaklarından ruhlarına. Yalan tutamaz kendini, "Ne kadar güzel bir gün!" der. Şaşırır Gerçek, ilk kez şahit olmuştur Yalan'ın gerçeği söylediğine. Gün boyu sürer bu şaşkınlığı, zira Yalan adeta bambaşka biri olmuştur ve hiç yalan söylemez gün boyunca.

 

Gezintilerine devam ederken bir kuyuya rastlarlar. Yalan yine şaşırtır Gerçek'i. Kuyuyu gösterir ve "Baksana şuna, suyu ne kadar da güzel görünüyor, yüzmek ister misin?" diye sorar. Gerçek emin olamaz, şaşkınlığı kadar büyüktür şüphesi de. Usulca kontrol eder suyu. Bir hile olmadığından emin olur kendince ve teklifi kabul eder. Soyunur ve girerler suya. Gerçek kendini suya tamamen teslim edip huzurla yüzmeye başladığında hızlıca çıkar sudan Yalan, Gerçek'in kıyafetlerini giyer ve kaybolur ağaçların arasında. Öfkeyle koşar Gerçek Yalan'ın arkasından, çırılçıplak karışır kalabalığa, her yerde Yalan'ı arar. Ancak bu çıplak hali ile dışlanır toplumdan, aşağılanır, hor görülür, ayıplanır. Kimse kulak vermez, görmezden gelirler onu. Kalbi kırılır Gerçek'in. Yalan onun kıyafetleri ile dolaşırken insanların arasında, o çaresizce döner kuyusuna ve sonsuza dek ortadan kaybolur. O zamandan beri Yalan, dünyanın her yerinde Gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak Gerçek’i görmek istememektedir.

 

İşte böyle hüzünlü bir sondur Gerçek'in hikayesi.


Hikaye ile ilişkilendirilen birçok tablo arasında en çok dikkati çeken, Jean-Léon Gérôme'un (*) 1896'da resmettiği 'The Truth Coming Out of Her Well to Shame Mankind' adlı eseri olmuş (İnsanlığı Utandırmak için Kuyudan Çıkan Gerçek). Gérôme, Gerçek’i bir kuyunun içine, dibine atılmış veya kuyudan çıkan çıplak bir kadın olarak kişileştiren en az dört resim yapmış, antik Yunan filozoflarından Demokritos'un bir aforizmasından esinlenerek: "Gerçeğe dair hiçbir şey bilmiyoruz, çünkü gerçek bir kuyudadır."

 

Konunun bilirkişilerinden Eugène Delacroix ise; sanatçının tabloyu Demokritos'un sözünden ziyade, sürekli sorgulanan tarzı sebebi ile gerçekçi üslubunun üstünlüğünü ve resimdeki doğruluk arayışını ortaya koymak için yaptığını düşündüğünü belirtmiş.

 

Öyle veya böyle. Ne demiş Servet-i Fünûn edebiyatının önde gelen temsilcilerinden Cenap Şahabettin: Gerçekleri güneşe benzetirler, gözlerimizi yakarlar korkusu ile çok defa bakamayız.”

 

(*) Jean-Léon Gérôme (11.05.1824–10.01.1904), Fransız ressam ve heykeltıraştı. Yapıtlarının kapsamı tarihsel resim, Yunan mitolojisi, Oryantalizm (Doğubilimi), portreler ve diğer konuları içerir. Ayrıca akademik resim geleneğini sanatsal bir zirveye getirmiştir. Bu akademik dönemin en önemli ressamlarından biri olarak kabul edilir. Aynı zamanda aralarında Osman Hamdi Bey'in de bulunduğu uzun bir öğrenci listesi olan bir öğretmendi. Diğer taraftan, daha Osman Hamdi hayattayken görülmeye başlanan, sanatçının Gérôme’un öğrencisi olduğu biçimindeki ifadelerin, iki sanatçının eserlerindeki bazı biçimsel benzerliklerden kaynaklanmış olduğu düşünülebilir. 

 

Gérôme ile çalışan John Milner'a göre atölyesi, Beaux-Arts'taki tüm stüdyolar arasında en "isyankar" ve "iffetsiz" olanıydı. Öğrencilere, birbirlerinin tuvallerini kesmeyi, öğrencileri merdivenlerden aşağı, pencerelerden ve taburelerin üzerine fırlatmayı, modelin kürsüsünde boya yüklü fırçalarla eskrim kibritleri sahnelemeyi içeren tuhaf başlangıç ​​törenleri uygulardı.

Vikipedi


Ne olduysa internet açılmaz oldu. Kesildi yani. Müzik keyfi bitti. Telefonunkini kullanmak istemiyorum 2,5 GB kaldı ayın ortasına kadar. İdare etmem lazım. Adapazarı tarafında şiddetli yağış oluyor. Ekim’e girdik, sonbahar başladı artık.

 

Etrafı izleyerek geliyorum İstanbul’a, tam da saatinde. Bisiklet ve çantalar bagajdan alınıyor. Muavinin yardımıyla ön tekeri takıyor ve 5 dk uzaklıktaki evin garajı önündeyim. Bas kumandaya, açılsın kapısı ve sal kendini rampadan içeriye. Firu’nun araba yok, gelmemiş daha. Bisikleti park yerine koyup alış veriş arabasına çantaları falan yükleyip asansörle 10. kata çıkıp kapıyı açmamla sürpriz olarak Firu evdeymiş. Çok sevindim buna. Bir aylık hasret, kucaklaşma öpüşme... İlk iş duşa girip temizlenmek ve ardından İstanbul yaşamına dahil olmak...


Turun başından beri her gün bir çalışmasını gösterdiğim sanatçı M.C. Escher: Maurits Cornelis Escher veya daha çok kullanılan şekliyle M.C. Escher 1898 yılında Hollanda’da doğdu. Okul hayatı çok iyi olmayan Escher, çizimlerini gösterdiği grafik öğretmeni Samuel Jessurun de Mesquita’nın da önerisiyle grafik üzerine çalışmaya karar verdi. Grafik eğitiminden mezun olduktan sonra İtalya’ya gitti ve burada çok sayıda çizim yaptı. 1922'de İspanya’yı ziyaret edip birkaç yıl kaldıktan sonra tekrar İtalya’ya döndü. 1924 yılında İtalya’da Jetta Umiker ile evlendi ve çift uzun süre Roma’da yaşadı.1935 yılında çok sevdiği İtalya’dan yükselişteki faşist hareket yüzünden ailesiyle beraber İsviçre’ye taşındı. Başlarda İsviçre'yi pek sevemeyen aile uzun Akdeniz gezilerine çıktı, bu geziler Escher'in eserlerini etkiledi. 1937 yılında kardeşi Berend onu matematiğe yönlendirdi ve Escher'i matematikle tanıştıran kişi oldu. 1937'nin sonlarına doğru ailesiyle Belçika'ya taşındı. Ancak 1941'de Alman işgali yüzünden ailesiyle beraber Belçika'dan Hollanda'ya kaçmak zorunda kaldı. 1950'lerin ortalarında ilgisi sonsuzluğun (2 boyutlu bir düzlemde) tasvirine kaydı. Daha sonra 1958'de tanıştığı Coxeter'in (*) çalışmaları Escher'in birçok eserine ilham kaynağı oldu. Bu yıllarda 2 boyutlu ve 3 boyutlu öğeleri aynı anda içeren birçok çalışmaya imza attı ve artık Escher büyük bir üne kavuşmuştu. Escher 1972 yılının 27 Martında, Hilversum'da hastanede vefat etti.

HBT


(*) Donald Coxeter 20. yüzyılın en önemli matematikçilerinden biri; geometri, özellikle Öklidyen-olmayan (**) geometri konusunda yaptığı çalışmalarla adını tarihe yazdırmıştır.

 

(**) Öklidyen-olmayan geometriler, hiperbolik ya da parabolik gibi alt türlere ayrılsalar da temelde, “İki nokta arasındaki en kısa mesafeye doğru denir” aksiyomunun geçerli olmadığı geometrilerdir; bunlar -doğrular yanında- eğrilerin de geometrisidir.

 

Jim Henson’un yönettiği 1986 tarihli Labyrinth (***) filminde M.C. Escher'den esinlenilmiş bir setin yer aldığı sahne; David Bowie: Within You



(***) On altı yaşındaki Sarah, Goblin Kralı tarafından kaçırılan küçük kardeşini kurtarmak için bir labirenti çözmek zorundadır.




Kırıkkale-İstanbul

Tur tarihi: 2 Ekim 2023

Alınan yol: 4,67 km
Ortalama hız: 15,2 km/s

En yüksek hız: 38,9 km/s
En yüksek sıcaklık 27 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 20 ˚C

 

Garmin yol bilgileri Kırıkkale-İstanbul

 

Relive yol bilgileri Kırıkkale-İstanbul


Her otobüsün bagajı bir ayrı. Bu MAN. Kamil Koç iyi

 kötü alıştı artık bana : )



Turun başı.


Turun sonu.

































































Sonuç: Senenin ikinci turuna Bolu’dan başlayıp Kırıkkale’de sonlandırdım. 3 Eylül’de yola çıktım, 2 Ekim’de döndüm İstanbul’a. 30 gün evden uzak kaldım. 1431 km yol pedallamışım. Yürüdüklerimi de eklersem çok daha fazla olur? 86,7 kg ile çıktım, 83,8 kg ile döndüm. Tura başlarken: ön çantalar toplamı 12,6 kg, arka çantalar toplamı 14,2 kg, gidon çantası 1,7 kg, hepsi toplam 28,5 kg ağırlıktaydı. Tur boyunca mataraların suyu ve alınan yolluklarla 30 kg’ı geçmiştir. Ufak tefekler hariç, not aldığım harcamalar toplamı 16591- lira: yemek 3054-, konaklama 10040-, ulaşım 1053- (1003- şehirler arası, 50- şehir içi), k.yemiş+içecek 1703-, hediyeler 2950-; bunun 2650- EFT, 2055- nakit, 11983- lirası kredi kartı ile.

















[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...; İstanbul – (otobüs) Bolu – Mudurnu – Nallıhan – Mihallıççık – Sivrihisar – Emirdağ – Yunak – Akşehir – Kadınhanı – Konya – Çumra – Karapınar – Ereğli – Ulukışla – Bor – Çiftlik – Niğde – Derinkuyu – Ürgüp – Hacıbektaş – Kırşehir – Kaman – Keskin – Kırıkkale - (otobüs) İstanbul





"Anadolu Beylikleri..." turu böylece tamamlanmış oldu. 5 il ve 19 ilçe; Bolu Bayezid Camii, Pertev Naili Boratav Kültür Evi, Armutçular Konağı, Tapduk Emre Türbesi, Aynalıkaya Geçidi (1210 m), Kartal Geçidi (1610 m), Yunus Emre Türbesi, Sivrihisar Kilim Müzesi, Zaimağa Konağı, Surp Yerortutyun Kilisesi, Sivrihisar Ulucami, Amorium Antik Kenti, Akşehir Taş Eserler Müzesi, Nasrettin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Seyyid Mahmut Hayrani Türbesi, Köpük helvası, Nasrettin Hoca Türbesi, Konya Aziziye Camii, Tayyare Abidesi, Alaeddin Camii, Karatay Medresesi, Panorama Müzesi, Mevlana Müzesi, Selimiye Camii, Konya Atatürk Evi, Kyoto Parkı, Sille Köyü, Zaman Müzesi, Aya Elena Kilisesi, Dar-ül Mülk Sergi Sarayı, Taşbina, Yağlı somun, Sırçalı Medrese, Konya Tropikal Kelebek Bahçesi, Bilim Merkezi, Çatalhöyük, Meke Maar Gölü, Acıgöl, Rüstem Paşa Kervansarayı, Kardeşgediği Geçidi (1400 m), Öküz Mehmet Paşa Külliyesi, Çaykavak Geçidi (1600 m), Kolsuz Geçidi (1458 m), Tyana Antik Kenti, Roma Havuzu, Sokollu Camii, Toparlakkaya Geçidi (1980 m), Tepecik Höyüğü, Güreşentepe Geçidi (2180 m), Niğde Müzesi, Tabal Gastronomi Evi, Hütavent Hatun Türbesi, Niğde Kalesi, Alâeddin Camii, Niğde Saat Kulesi, Gümüşler Manastırı, Andaval Kilisesi, Derinkuyu, Üzümlü Kilise, Maraşoğlu Köprüsü, Peri Bacaları, Avanos, Çilehane, Hacıbektaş Atatürk Müzesi, Hacıbektaş Müzesi, Hacıbektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Kadıncık Ana Evi, Kırşehir Masal Parkı, Melikgazi Kümbeti, Cacabey Medresesi, Kırşehir Arkeoloji Müzesi, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Ahi Evran Camii ve Müzesi, Kalehöyük, Japon Bahçesi, Sulu Mağara, Hacı Taşan Kültür Merkezi, Rahmi Pehlivanlı Konağı... daha nice görkemli yerler, yeni tanışıklıklar, macera dolu bir 4 hafta. 


----------


Tur öncesi hazırlık aşamasında belirlenen rota ve konaklama yerleri.
















[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...

 

İstanbul-Bolu


Bolu–Mudurnu, 50 km


Mudurnu-Nallıhan, 50 km


Nallıhan-Mihalıççık, 63 km


Mihalıççık-Sivrihisar, 69 km


Sivrihisar-Emirdağ, 61 km


Emirdağ-Yunak, 66 km


Yunak-Akşehir, 64 km


Akşehir-Kadınhanı, 76 km


Kadınhanı-Konya, 66 km


Konya II


Konya III


Konya IV


Konya-Çumra, 60 km


Çumra-Karapınar, 77 km


Karapınar-Ereğli, 68 km


Ereğli-Ulukışla, 56 km


Ulukışla-Bor, 61 km


Bor-Çiftlik, 50 km


Çiftlik-Niğde, 42 km


Niğde II


Niğde-Derinkuyu, 60 km


Derinkuyu-Ürgüp, 42 km


Ürgüp-Hacıbektaş, 71 km


Hacıbektaş-Kırşehir, 54 km


Kırşehir II


Kırşehir-Kaman, 64 km


Kaman-Keskin, 47 km


Keskin-Kırıkkale, 37 km


Kırıkkale-İstanbul










İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Akhisar–Gördes)