25 Eylül 2023

[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri... (Niğde II)

 

23 Eylül 2023, Cumartesi / Niğde II (21. gün)

 

Gece geç yattım, o nedenle sabah da geç kalkıyorum. Bugün acelem yok. Yola çıkmıyorum, Niğde’de 2’nci günüm. Toparlanma da yok. Ancak dün akşam foto ve ses kayıtlarını yüklememiştim, o işi hallediyorum. Kahvaltıya 9 gibi iniyor, alt kattaki salonda kendime bir tabak hazırlıyorum. Kahvaltı beklentimin altında. Daha zengin olabilirdi. Tek çeşit peynir, zeytin, domates, hıyar ve paketlenmiş reçel, bal, yağ.


Kahvaltı sonrası dün bıraktığım noktadan keşif turuma çıkıyorum. İlkin hava ısınmadan Kale, Alâeddin Camii ve Saat Kulesi. İnceden yön duygum gelişmekte. Dün de öğrenmiştim nereden gidileceği. Hafif bir rampadan tepeye çıkmaktayım. Birçok yeri yıkılmış Niğde Kalesi’nin bugün tepenin kuzeydoğusunda bir hisarı içine alan kısmı ayakta kalabilmiş. Kale ve bulunduğu tepe sit alanı kategorisinde. 2021 itibarıyla çevresinin restorasyon projesi başlamış, temizlenmekte, yıkım var. Ayriyeten kazı çalışması da yapılmakta. Ekip iş başında.

 

Niğde Kalesi’nin MÖ 8. yüzyıldan kalmış tarihi temeller üzerine inşa edildiği, 10. yüzyılın ilk yarısında üç surla çevrili olup, Eski Niğde şehrinin bulunduğu tepeyi çevrelemekte olduğu sanılmakta. Dış kale ve kalın bir surla kuşattığı iç kaleden oluşmakta. Kılıçarslan II (1155-1192), Rüknettin Süleyman Şah II (1196-1204) ve Alâeddin Keykubat I (1220-1237) Anadolu Selçukluları zamanına kadar önemini arttırmış, 1740 yılında onarım görmüş, Cumhuriyet döneminde hapishane olarak kullanılmış.

 

Alâeddin Camii (*) 13. yy.dan kalma. Neredeyse bin yıllık. Şu an kapalı. Çevre temizliği yapan kişiye ibadete açık mı soruyorum. Açıkmış ama daha ileri saatlerde açılırmış. Tepe bir yeşil alan, park. Ancak pek bakımlı olduğu söylenemez. Havuzlar var ama boş. Bahçe temizliğini yapan bir işçi dolanıyor, çimler sulanıyor ama bunun dışında bir şey yok. Arabayla gelenler park etmiş vaziyette etrafta. Belki sevgililer daha çok geliyor olabilir buraya. Aşk tepesi : ))

 

(*) Niğde sancak beyi Ziynettin Beşare tarafından 1223 yılında yaptırılan Alaeddin Cami’nin ilginç bir özelliği var; doğuya bakan kapı üzerinde yaz aylarında 9 buçuk 11 saatleri arasında oluşan gölge, “Taçlı Kadın Başı”na benzetiliyor. Bununla da ilgili bir efsane anlatılıyor: Dillere destan güzelliğiyle meşhur bir kızı olan Ziynettin Beşare, il merkezine bir cami yapılması için emir vermiş. Camiyi yapan usta da sancak beyinin kızına gönlünü kaptırmış. Camiyi yaparken aşkını sonsuza kadar yaşatmak isteyen usta, kapı duvarının taşlarına Beşare’nin kızının siluetini işlemek için büyük emek vermiş. İşte asırlardır Alaeddin Cami’nin kapısında ışık gölgesi olarak beliren yüz, sancak beyinin kızına aitmiş.


Saate doğru yürüyorum, kenardan gidip, panoramik Niğde fotosu çekerek. Bir küçük cami daha var, Rahmaniye Camii; Abdurrahman Paşa tarafından 1747 yılında yaptırılmış. Dikdörtgen planlı, tek minareli, kiremit çatılı minik bir yapı, tek sıra basık kemerli büyük pencereleri olan. Renginden burada da yonu taşı kullanıldığını görüyorum. Kalenin eski burçlarından birinin üzerine yapılan Saat Kulesi Niğde’nin sembolü gibi; Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında yapılmış, 1901-2’de. Dört bölümden oluşan kule dıştan minare görüntüsünde. Tam ve yarım saatlerde çaldığı ve ağırlıklarla çalıştığını okumuştum, ama duymadım.


Kale tepesinden geldiğim yoldan dönüyor dün geç gittiğim, Kadıoğlu Sokaktaki yıkık dökük Geleneksel Niğde Evleri’ni gündüz ışığıyla fotoğraflamaya. Yol üzerindeki askeri malzeme satan bir dükkandan Firu’ya güneşe karşı iki şapka alıyorum, 185 liraya. Yolumu hatırlıyorum. Yokuşu çıkarken fotolar da çekiyorum. Dün büyük bir ateş yakıp leğende domates kaynatılan ocaktan sadece taşları kalmış. Demek işini halletti ki toparlamış her şeyi. Diğer yandan bakıldığında; ilin ortasında, Niğde Evleri olarak tanıtılan bölgede böylesine sokak ortası ateş yakılıp salça hazırlamak da son derece otantik bir görünüm vermiş. Herhalde turistik atraksiyon olsa : ))


Aşağı Kayabaşı Mahallesi, Kadıoğlu Sokak’ta yer alan bu yapı topluluğu Niğde kentindeki geleneksel Türk evi özelliklerini ayrıntılı bir biçimde yansıtmaktadır. Yapıların ana taşıyıcı elemanı olan duvarlar genelde ince yönü, kaba yönü ve moloz taştan inşa edilerek, duvar örgüsünde genellikle kum ve kireç karışımından oluşan harç kullanılmıştır. Genelinde duvarlarda ahşap hatıllara yer verilmiştir. Duvarların masifliği çeşitli sayıda pencerelerle giderilmeye çalışılmıştır. Örtü sisteminde genelde ahşap tavan tekniği ile ya doğrudan duvarlara, sivri kemer yardımıyla taş veya mermer ve ahşap sütunlara istinat ettirilmiştir. Çoğunluğun da kitabe ve vakfiye olmamasına karşın, kitabesi olan yapılar eşliğinde, gerekse üslup bakımından 19’uncu yüzyıl Geç Osmanlı yapı topluluklarıdır.

 

Zamanında herhalde çok güzeldiler, ama bugün buradaki evler ya terk ya da harap durumda. Varoş bir görünümü var. Bir iki tanesinde oturan görüyorum. Niye bugüne kadar sahip çıkılmamış anlamak zor. Uygun açılar seçerek sokağın ve evlerin fotoğrafını çekerken bir dar aralıktan karşıma çıkan gence buranın nereye gittiğini soruyorum. Mahallelere diyor. Bunun üzerine ben de dalıyorum oraya. Daracık bir toprak yokuş, terk ve yıkık evlerin arasından gitmekte. Buraları acaba ne olacak? Evlerin çoğu boşaltılmış. Ne zaman bu şekilde harabeye döndü burası ki? Ve tepeye ulaşıp bir caddeye çıkıyorum. Buradaki binalar yeni ve yüksek. Belli ki kentsel dönüşüm olmuş. Çok ilginç fotolar çıkıyor. Önde eskiler arkada yeniler, bir dev gibi tepeden bakıyorlar. Haritadan konum ve yön bakınırken hemen yakında Niğde Korku Evi diye bir yer görüyorum, işaretlenmiş. Yönümü oraya çevirdim. Google haritada 11’de açıldığı yazılı. Yani bir 15 dk sonra. Beklenir. Bina kapısında bir telefon numarası asılı. Arıyor ve ancak 12 buçukta açıldığını öğreniyorum. Tekrar gelemem buraya, pas geçiyorum mecburen. Ve yokuşu inmeye devam. Dün Hüdavent Hatun’a giderken geçtiğim Kültür Merkezi’ne geldim. Burası da kapalı. Yolum beni gene ÖE’nin yakınına getiriyor. İçini göreyim, belki bir odaya bakarım diye taş merdivenleri çıkıyor müdür beyden bana verilen fiyatların yanlış olduğunu öğreniyorum. Bana oda kapatma 600 denilmişti. Halbuki suit oda 400. Ben de 600’ü çok bulduğumdan Konukevi’ni tercih etmiştim. Gerçi iyi de olmuş. Hem merkezi hem de bisiklet meselesi sorunsuz çözüldü. ÖE’de bazen dert oluyor. Ama bina muhteşem, 1917 yapımı (**). 20. yy başlarında ilkokul sonra lise olarak kullanılmış. Kafesinde oturup bir sade kahve (10-) eşliğinde WA’daki mesajlara cevap yazmaktayım.

 

(**) Günümüzde Öğretmenevi olarak kullanılan yapı, kuzey-güney yönde dikdörtgen planlı zemin + 1 kattan ibarettir. Zemin kat günümüzde çok amaçlı salon olarak hizmet vermektedir. Kapı, önünde genişçe bir avlusu olan doğu cephede yer alır. Ana giriş iki sütunlu ve üç kemerli anıtsal bir yapıdadır. Giriş alınlığı üçgen biçimli ve mermer taştan, üzerinde Osmanlı Arması bulunan süsleme vardır. Orijinal arma Niğde Müzesi'nde sergilenmektedir. Giriş zeminden dolayı yüksek tutulmuş ve giriş önünde 12 basamaktan oluşan merdiven dizisi bulunur. Zemin katta salonlar ve 15 oda vardır. Bina zamanla iç mekanlarda değişik uygulamalara ve yeni mekanlara maruz kalmıştır. Yapının dış cephelerinde sağlamlığı artırmak için plasterler yapılmıştır. Duvarlara metal çubuklar monte edilmiştir. Çatısı kırma çatı olup, kiremit örtülüdür. 


Hava hafiften de ısınmakta, karnım da hafiften acıkma sinyalleri veriyor. Kuruyemiş depom için üzüm çeşitleri alarak Konukevi’ne geri dönüyor, şapkaları bırakıyor ve Tabal Gastronomi Evi’ne gidip kendime tabule ve muhammara ısmarlıyor, 95 liraya doyuyorum. Yalnız şunu söylemem lazım, servis kötü burada. İki şey ısmarlıyorsun, biri geliyor diğerini uzun zaman bekliyorsun. Tabule, bilirsiniz, Arap Mutfağında sıklıkla yapılan bir çeşit salata. İçerisindeki malzemelerden dolayı aslında bizim kısırımızı anımsatan, ancak malzemelerin oran farklılığından dolayı bambaşka bir lezzete dönüşen, sağlıklı bir salata. İçerisinde bulunan bulgur, ceviz ve yeşilliklerle oldukça besleyici ve tok tutucu bir öğün. Arapça da “kırmızılaştırılmış” anlamına gelen Muhammara’nın ise ana malzemesi kırmızıbiber salçası, zeytinyağı, sarımsak, ekmek içi, kişniş tohumu, karabiber, nar ekşisi, reyhan ve öğütülmüş cevizden oluşmakta. Her ikisini de Suriye turumuzda tatmış, bolca yemiştik. Bugün bile İstanbul’da Suriye lokantasına gittiğimde ısmarlıyorum.


Demin yemeğe gitmeden önce, herhalde 8 yaşlarında falan bir çocuk grubu, bana yaşımı sordular. El işaretleri ile 70 olduğu çıktı ortaya. Ne dediler beğenirsiniz? “Ne biçim giyinmişiniz. Niye böyle giyindiniz? 20 yaşındakiler böyle giyinir!” Bileydim 20 derdim : )) Niğde’nin içinde, merkezinde dolanmaktayım. Burada kadınları daha az başı kapalı olarak görüyorum. Mesela Konya’da gençlerin daha fazlasının kafaları bağlıydı. Burada o kadar çok rastlamadım. Konya’da neden o kadar çok olduklarına da anlam veremedim! Bir soda alıyor, içerek dolaşmaktayım., Dikkat çekici şekilde ne çok kasap var burada. Şehrin en işlek caddesinin adı Dr. Sami Yağız Caddesi, ama herkes “Mecburiyet Caddesi” diyor. Küçük şehirlerin hepsinde bu söz kullanılır. Caddeyi baştan sona yürümekteyim. Dr. Sami Yağız Caddesi’ni bitirince Ayhan Şahenk Bulvarı başlıyor. Niğdeli olan Ayhan Şahenk burada çok sevilmekte. Doğuş Grubunun yaptığı katkıları nedeniyle.


Yürü yürü bitmez bu caddeler sokaklar ve geldiğim Akmedrese ziyarete kapalı. Bahçesine iniyor, dıştan bir iki foto alıyorum. 1409 tarihli Selçuklu işi. I. Dünya Savaşı sıralarında nalbanthane olarak kullanılmış, 60 öğrencisi ile medrese fonksiyonunu sürdürmüş, 1936 yılından itibaren çevrede bulunan tarihi eserler medresede toplanarak 1939-1950 yılları arasında ise II. Dünya Savaşı tehlikesine karşı İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin deposu, 1950-57 yılları arası Niğde Müzesi deposu, 1957-1977 yılları arası Niğde Müze Müdürlüğü olmuş ve 1997'den beri de burada taş eserler saklanmakta. İçini görmek isterdim. Açık avlulu ve iki katlıymış. Planı son derece simetrik olup Türk Medrese Mimarisinde tek örnektir denilmekte. Bu arada bir şey belirtmek istiyorum. Niğde’deki tüm tarihi yapılarda kare kod uygulaması var. Böylece eser hakkında kolaylıkla bilgi sahibi olunuyor. Bir de gezdiğim bazı bölge ve sokakların trafiğe kapatılması lazım. Özellikle tarihi yerleri içine alan.


ÖE’de bir ikinci kahve ve çay içiyorum (16,50). Çikolata almıştım, onunla. Doğan ve Ali ile telefonda konuşuyor, kuruyemişçiden bu sefer ceviz ve fındık alıp kuruyemiş depomu dengeliyorum. Bunlar, acıktığımda atıştırmalık olarak çok işime yarıyorlar. Akşam 7 gibi gene Tabal Gastronomi Evi’ne gidip erişte ve patatesli tatlıdan yiyorum (107-). Ama servis gerçekten kötü. Garsonlar ayakta uyuyorlar. Yönetici hanım gelip durumu soruyor. Öğlen kendisine şikayette bulunmuştum ama bu sefer de iyi sözler söyleyemiyorum ve yaptıkları yanlışları açıklıyorum. Odada Habertürk kanalında İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilgili bir program izlerken gezi notlarını da yazıyorum. Hafiften de eşyaları toplamaktayım. 2 gün boyunca yayıldım. Yarın tekrar yola koyulaca’m, Derinkuyu’ya gidece’m. Yatmadan önce, salı günü anlattığım yatakta yatma alışkanlığının tarihsel derinliklerinin devamını dinleyin; Antik Roma ve birçok başka toplumda, insanların yatma şekli sosyal statülerine bağlı olarak değişiyordu. Köleler, ya kuru otlardan ve hayvan derilerinden oluşan bir yatağa, ya da çıplak zemine kıvrılıyordu. Ancak zenginler rahatına düşkündü. 2021'de arkeologlar, Pompei kentinin yakınlarındaki Civita Giuliana'da antik bir yerleşimi keşfettiklerinde, 2000 yıl öncesine ait bir yatak odasının neredeyse hiç zarar görmeden bugüne geldiğini ortaya çıkardılar. Ahşap saklama alanlarının ve başka objelerin yanı sıra, yatak odasında üç yatak vardı. Yatağın altında saklama kavanozları ve bir fareden geriye kalanlar bulundu. 79 yılında burası da, antik Roma şehri Pompei gibi Vezüv Yanardağı'nın volkanik küllerine gömüldü ve her şey dondurulmuş gibi bugüne ulaşabildi. Peki erken dönem Avrupa’sında nasıldı durum? Yarına. Bizi izlemeyi sürdürün : ))


Kale ve bulunduğu tepe sit alanı kategorisinde. 2021 itibarıyla

 çevresinin restorasyon projesi başlamış, temizlenmekte, yıkım

 var. Ayriyeten kazı çalışması da yapılmakta. Ekip iş başında.


Alâeddin Camii 


Alâeddin Camii 



Alâeddin Camii 

Panoramik Niğde




Rahmaniye Camii


Rahmaniye Camii

Niğde Saat Kulesi




Kalenin tepesi bir yeşil alan, park.


Çeşme, Alâeddin Camii karşısında. 


Alâeddin Camii





Kadıoğlu Sokak-Niğde Evleri 



Kadıoğlu Sokak-Niğde Evleri 




Zamanında herhalde çok güzeldiler, ama
 bugün buradaki evler ya terk ya da harap
 durumda. Varoş bir görünümü var. Bir iki
 tanesinde oturan görüyorum. 

Daracık bir toprak yokuş, terk ve yıkık evlerin
 arasından gitmekte. Buraları acaba ne
 olacak? Evlerin çoğu boşaltılmış. 





Büyük apartmanlar evlerin çevresini

 kuşatmış bile. Kurtuluş yok mu?



"Mustang Sally", ilk kez 1965'te Mack Rice 

tarafından yazılan ve kaydedilen

 bir R&B şarkısıdır.




Korku Evi


Korku Evi


Yazım yanlışlarıyla dolu olsa da mesaj yerinde.


Niğde Valiliği


Devlet kapısında bir işin olacak... 


Benzeri babamda da vardı.



Daruzzikir Camii




Tabal Gastronomi Evi


Akmedrese






Akmedrese


Akmedrese Taçkapı





Yol görünüyor, uzunlu kısalı yollar...







Murat Paşa Camii


Murat Paşa Camii


Niğde Üni. Göncü Konağı Konukevi by Night

Tabal Gastronomi Evi






İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Divriği-Arapgir)