30 Eylül 2023, Cumartesi / Kaman - Keskin, 47 km (28. gün)
Yatak fena değildi ama banyo feci bir durumdaydı. Işığı yanmıyor, musluktan sular sağa sola fışkırıyor. Ne duş yaptım ne de tıraş oluyorum. Sabah 5 buçuk, ezanın odada patlamasıyla uyanıyorum. Balkon kapısı açıktı. Hava girsin istedim odaya, belki içim biraz rahatlar diye. Sevmediğim odalardan oldu Kaman. Ama sonra tekrar uyumuşum. Akşam ayaklarıma çorap ve boynuma Buff’ı giyerek yatmıştım. Sabah 6 gibi sokaktan sesler gelmeye başladı. Tahmin ettiğim gibi çıkıyor, kapalı alanda pazar kurulmakta. Satıcılar gelmeye başlamış, kurmaktalar tezgahlarını. 7’ye az kala kalkıp hazırlanmaya başlıyorum. Toparlanıp çantaların yerleştirilmesi ve iki kat aşağıya iki postada taşınması. Emre, Hüseyin Beyin oğlu resepsiyonda kanepede uyuyor. Sesimi duyunca uyanıyor ama ben yatmasını söylüyor, anahtarı kapı üzerinde bırakırım diyorum. Bisikleti karşı dükkanların birinin duvarına dayayıp yüklüyorum. Bu sırada dünkü Midyatlı bey, mahkum olan, küçük kızıyla kapıdan çıkageliyor, kahvaltılık almaya gidiyorlarmış. Durumlarını tahmin ediyorum, baba çocuklarını mapusluk nedeniyle göremiyor. Sanırım anneleriyle boşandı veya aşamasında. Dün bir şeyler anlatıyordu resepsiyonda otururken. Çocuklar da babalarını herhalde sık göremiyorlar. Hayat insanın önüne neler de çıkartabiliyor? Yarın neler olabileceğini kestiremiyoruz.
Hareket saati 07.57. Hava kapalı, serin de. Yarın da yağış var. Bugün akşamüstü için de gösteriyor. Neyse görece’z. Umarım yağış olmadan gideriz. Bugünkü yolum uzun değil, 48 km gibi. Keskin, Kırıkkale’nin ilçesi. Aslında 28 km uzaklıkta Kırıkkala’ye. 76 km.yi bir çırpıda bitirirdim ama göreyim bakalım nasıl bir yer? Kaman’ı da görmüş oldum, herhalde bir daha gelmem. Dünkü otele gittiğim yönde pedallıyorum. Hirfanlı Barajı için soldan ayrılıyordu yol. Kırıkkale-Ankara düz olarak, hafif yokuş aşağı gitmekteyim. Bölünmüş yol, ağaçlı. Küçük evler var burada, tek ve çift katlı. Jandarma da geçilip Kayseri’den gelen, dünkü yola bağlanıyorum. Aşınmış kaba asfalt. Güvenlik şeridi var ama dar ve gidilemez. Bölünmüş yol. Aşırı bir trafik olmadığından araçlar soldan rahat geçebiliyorlar. Yönüm kuzeybatı. Bulutlu bir gün, güneş yok. 16,9 °C. 1128 m rakımdayım. Bugün tırmanış yok. En fazla 100 m oynayacak. Bir minik şahin havalandı tellerin üzerinden. Bakayım belki başkaları da vardır. Etrafım açık alan. Ekinler biçilmiş, kurumuş, sarı bir ortam. Gri gökyüzü ve yumuşak ışık altında farklı fotolar çekiyorum. Hafif güneş, bulutların arkasından çıkmaya çalışıyor ama pek de şansı yok gibi. Güney tarafı açık, ancak ben kuzeybatıya gidiyorum, bulutlara. Bir yırtıcı kuş daha uçtu. Çok küçük bunların gövdeleri. Belki de atmaca, şahin değil. Veya çok küçük bir türü. Var mı öyle bilmiyorum? Tek tük küçük, numunelik damlalar düşüyor arada. Bugün olmaması gerekiyor. Yarın sıkıntılı. Eğer bugün varsa da öğleden sonraymış yağmur. Ama yukarıdakinin ne yapacağı bilinmez, yağdırıverir : ))
Şereflikoçhisar ayırımı sonrası yol kaymak asfalt oluyor ve geniş bir güvenlik şeridi geliyor. Haliyle rahatlıyorum. Bakalım nereye kadar? Böyle mi hep? Şimdi %6 ile çıkılıyor. Dağın tepesinde 9 kadar sayabildim, rüzgar pervaneleri görüyorum. Hafif hafif dönmekteler. Ve güneş yüzünü gösterdi. Bu yol, bu asfalt herhalde devam ediyor bu şekilde sıcak olarak. Çizgiler de yeni çekilmiş, bembeyaz. Yolu görüyorum, böyle kıvrılarak ileride yükseliyor. Ama şimdi iniyorum. Burada yağmış mı, yoksa asfaltın özelliği mi bu, siyah, ama bazı yerler sanki kurumuş, grisi çıkmış gibi. Sağımdan minik bir kuş sürüsü-topluluğu, cik cik ses çıkararak toplu bir şekilde uçtular. Turun sonuna yaklaşıyorum. Bataryaları dolu bırakmamak için harcamalıyım. Tepe noktası gibi bir yerde üstündekini, No 2’yi 1 ile değiştiriyorum. 22,1 km.deyim, saat 08.54, hava 17,4 °C, ort. 23,3 km/s. Cevizli sucuktan da iki büyük ısırık aldım durmuşken. Akşam yağmış ki yerler ıslak. Bataryayı yere koyunca fark ettim siyahlığın ıslaklıktan kaynaklandığını.
Bu yoldan ayrılıp sağdan Keskin diye gideceğim. Kuzeye yönelmiş olacağım. Orası bulutlu. Bu arada gördüğüm rüzgar pervaneleri dönmüyor(-muş). Demin dönüyor muydu bilmiyorum ama şimdi dönmüyor. Geldiğim sapakta tek tük ara sıra düşen damlalar sıklaşarak hafif bir yağmura dönüşüyor. Böyle gidilmez, sağda bir ağaç altında yağmurluğumu üstüme, ayakkabılara da geçirip devam ediyorum, çok sert yağmıyor ama. Yol tek şerit oldu saptıktan sonra. Kaba asfalt. Hafif inilip çıkılan bir yol. Taksici götüreyim diye sordu ama gerek yok, gidiyoruz. Ara sıra TIR’lar gelip geçmekte. Güzel bir bölge, böyle yollarda daha net fark ediliyor pedallanan bölge. Kırsalın içerisinde ilerliyorum. Tarlalar biçilmiş sararmış, bazıları sürülmüş kahverengi toprak çıkmış. Bu arada yağmura konsantre oldum ancak %6-7 ile çıkılıyor. Devamlı yağmıyor, arada yağıyor, hafif olarak. Ama benim üzerimde yağmurluk duruyor.
Keskin için Kayseri’den gelen Ankara’ya giden yola bağlanıp, kısa bir müddet burada gidip sağdan Şehir Merkezi olarak ayrılıyor ve geldiğim göbekte sağ ÖE denmiş, düz Sulu Mağara. Saat daha erken, mağaraya bir göz atayım diye düz devam ediyor, bakkaldan alınan tarifle camiyi bulmaya çalışıyorum. Nedense başka bir yönlendirme levhası konulmamış. Yürüyen bir hanım da ileriden sola gidin, caminin yanında diyor. Geldiğim mağaranın önündeki demir kapı kapalı. Etrafta kimsecikler yok. Caminin imamı da yok. Benim gibi gelmiş bir aile de gezme isteğinde. Ne’dcez diye konuşuyoruz. Aklıma buradan tanıdığım Savaş Bey geliyor. Arayıp yardım istiyorum. Bana kaymakamın telefonunu yolluyor, ama kaymakama ulaşılamıyor. Sonra korumasınınkini yolluyor. O yardımcı oluyor ve mağaranın görevlisini seferber ediyor. Bu arada başkaları da gelmekte. Sohbetteyiz beylerle. İlki Konyalı mobilyacı, diğeri Çorumlu. Yarım saat sonra gelen görevli kapıları açınca birikmiş insanlar sırayla giriş yapıyorlar. Ücretsiz geziliyor. Paleozoik döneme ait (en az 250 milyon yıl öncesi) doğal bir mağara olmakla birlikte, maden ocağı (kurşun işletmesi) olarak kullanıldığı dönemlerde insan eliyle büyütülmüş. Erken Hristiyanlık döneminde bazı bölümlere destek amacıyla taştan duvarlar örülmüş. Toplam uzunluğu 285 m olan mağara, üç kattan oluşmakta. 115 m.lik birinci kat bize açık ve bu kat bir havuzla sonlanıyor (tanıtımda 3 denmiş ama herhalde kurudu ikisi). Havuzların bulunduğu salonun oluşumu doğal. Havuzlar (derinliği 2 m.yi bulan), tavan da dahil çeşitli yerlerden sızan suları toplamak için antik dönemde yapılmış. Havuzda toplanan sular, düden yaparak boşalmakta imişler. İçi güzel aydınlatılmış. Tavan yüksekliği 1 ile 4 m arasında değişen mağarada 25 m kadar derine girip fotolar çekip çıkıyorum. Görevli Kemal Bey kahvaltı için davet ediyor. Çay demlemiş. Domates-zeytin-biber-peynirle kahvaltı ederken sohbet ediyoruz. 10 yıl yattım diyor. Bir cinayete tanık olmuş, orada bulunmuş, o nedenle 10 yıl vermişler, bulundu diye. Bu sırada okula gitme şansı da elde etmiş, hapishanenin mutfağında çalışıp 500 kişiye yemek pişirmiş. Bilmezdim aşçılığı, orada öğrendim diyor. Samimi biri. 30 km ileride bir köyde kalıyormuş yazları. Kışın Kırıkkale’de. Hayvancılık işine giriştim diyor. Gelen bir bey oluyor, Mehmet Bey. Malın (hayvana mal diyorlar) parasını ödeyecekmiş gelen beye.
Ayrılıyorum yanlarından ve uzunca bir yokuştan Keskin merkeze giriyorum. Burası tepelik bir ilçe anlaşılan. ÖE sorularak bulunuyor. Büyükçe bir bina, yeni gibi. Kısa bir şehir turu da atıyorum, burası da küçüğe benziyor. ÖE’nin arka kapısında araç girişi var, oradan girip rampadan da giriş kapısına çıkıyorum. Bunun olması bile önemli. Bazı ÖE’lerde yok. Tekerlekli sandalye ile geleni ne ediyorsunuz diye hep soruyorum. Kimi hiç gelmedi demişti, kimi de altı okka ediyoruz diyordu. Ne ilkel bir durum, düşünsenize, kim kucaklayacak, kadınsa ayrı dert, ağırsa ayrı. Yani bir rampayı düşünememek!
Odam ayrılmıştı. Burasını da telefonlar ederek, hikayeler anlatarak sağlayabildim. Bazen Okan’da olmanın faydalarını kullanıyorum. Öğretim möğretim diyerek : )) Bisiklet de sorunsuzca içeri alınıyor. No 102, 140 demişlerdi ama 100 lira alıyorlar. Herhalde öğretmen fiyatı bu. Oda 1. katta ve asansör de var. Daha ne olsun? Sadece tek yataklı olması sıkıntı, dar haliyle. Yunak’ta da aynı durumdu. Zaten biraz benzeşiyor binalar, hani tam tamına değilse de. Temiz bir ÖE. Öylesine yıpranmamış. Yayıl-saçıl-duş al ve az uzat ayakları. Bu arada Keskin’in tarihçesine de bir göz atmaktayım: Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen Keskin ilçesinin tarihi belge ve seyahatnamelerden edinilen bilgilere göre eski bir tarihe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Keskin, Denek Dağı yakınlarında kurulmuş olmasından dolayı önceleri Denek Madeni adını almış, daha sonra ilçe Keskin Madeni olarak adlandırılmıştır. Daha sonra Keskin adını almıştır. Keskin ismi pek çok tarihi belgede belli bir yerleşim merkezinden çok şimdiki Elmadağ, Kırşehir ve Yozgat arasındaki coğrafi bölgeyi kastetmek üzere kullanılmıştır. Adının nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamelerinde Sivas Eyaleti’ne bağlı sancaklardan söz ederken Çorum Sancağı’ndan sonra Keskin Sancağı’ndan da söz etmektedir. Buna göre Keskin’in yakınında bir şehir olduğu, Keskin adının muhtemelen buradan geldiği sanılmaktadır. Ancak ilçeye 8 km uzaklıktaki Ceritkale Köyü’nde Hititlerden kalma kayalara oyulmuş mağaralar içinde bulunmuş olan kabartma boğa ve aslan resimlerinden, ilçenin tarihinin daha eskiye dayandığı anlaşılmaktadır.
İnterneti telefonun bir yavaşladı ki, tek çentik. Vodafone’u arayıp şikayet ediyorum. Bir şeyler yapıyorlar (sözde) ama değişiklik olmuyor bence. Rahmi Pehlivanlı Müzesi görevlisi hanımı arıyor, ne zaman gelebileceğimi soruyorum. Kemal Bey vermişti telefonunu, 1 saat sonra ara denilmişti. Ve karın doyurmaca için çıkıyorum. Esnaf Lokantası diye gittiğim yerde etsiz kuru yok. Zaten kafama koymuştum, çiğ köfte yiyeyim diye ilçenin açık olan tek çiğ köftecisinde (Ömer Aybak Adıyaman Çiğköftecisi) bir dürüm yaptırıp (25-) yiyerek dolanmaktayım. Kaymakamlık ve müftülük binaları sanki uzaydan düşmüş gibi buraya hiç uygun yapılar değiller. Çevre dokusuna son derece yabancı. Hacı Taşan Kültür Merkezi (*) diye bir yeri arayıp buluyor ama kapalı. Eski Taş Mektep, güzel bir bina, tek katlı, kırmızı Ankara taşından inşa edilmiş. Hacı Taşan’ın kardeşleri-akrabaları yönetiyormuş burasını. Ama hafta sonu düğünlere çalmaya giderlermiş.
(*) Hacı Taşan; 1930 yılında Keskin’e bağlı Kırtıllar köyünde doğdu. 12 yaşında saz çalmaya başladı. Aynı yıllarda bozlakların büyük ustası Muharrem Ertaş’ın çıraklığını yapmaya başladı. 1950’lerde Muzaffer Sarısözen’le tanıştı. Radyoda mahalli sanatçı olarak program yaptı. Söylediği türküler ve bozlaklarla çok sevildi, radyoda en sık program yapan mahalli sanatçılardan biri oldu. Bir yandan plaklar, kasetler yayınlarken diğer yandan mahalli düğünlerde çaldı, söyledi. 1983’te öldüğünde, ardında onlarca repertuvara girmiş beste, Keskin türküsü, bozlak (**) bıraktı.
(**) Bozlak, Türk halk müziğinde bir uzun hava türünün ve bir ayağın ortak adı. Bozlak kelimesi, “feryat etmek, haykırmak” anlamlarını taşır. Bozlak denen uzun havalar Orta Anadolu’ya özgü sayılırsa da, Türkiye’nin birçok yerinde çeşitli uzun havalara da bu ad verilir. Son derece dokunaklı sözleriyle ve kederli ezgileriyle birer ağıt sayılabilecek olan bozlaklar, yaratıldıkları yörenin ya da boyun adıyla anılır.
A101’den alınan çikolata ile kahve içebileceğim yer arayışındayım. Sorduğum üç kahvede de yok. Burada bulamazsın diyorlar. Keskinliler kahve içmiyorlar anlaşılan. Şaşılası bir durum. Birine Türk Kahvesi soruyorum, olmaz diyor. Espri olsun diye Fransız var mı diyorum? 3’ü bir arada varmış. Belediyenin oradaki çay bahçesinde içilen bir çay (5-) sırasında Selma Hanım beni aramış, geri arıyorum ve 15 dk sonra geleceğimi bildiriyorum. Kahvesi de varmış, ben de giderken Eti Browni alıyorum yanıma. O bölgede kalmış güzel 1-2 konak var, resmi sosyal işler için kullanılmakta.
Selma Hanım konuşkan, bana çok şey anlatıyor. Hem tarihçesi, hem buranın durumu, Rahmi Pehlivanlı (***), belediye başkanı, kaymakam, vali, MEB müdür..., kardeşleri İstanbul’da, annesini yakın zamanda buraya almış. Zor şartlar altında yürütmeye çalışıyor burasını. İki katlı konağı geziyoruz birlikte. Bazı yerler tadilat sırasında zarar görmüş. Kendisi BBP’den yerel seçimlerde belediyeye aday olacakmış. Hadi hayırlısı. Sokak köpeklerine bakıyor, sahip çıkıyor, doğru bir insan, Keskin’e yakışır.
(***) Rahmi Pehlivanlı (1926-1992); 66 yıllık ömrünün büyük bölümünü resim yaparak geçirmiş, Türk ve Dünya Resim Sanatına önemli katkılarda bulunmuş, hiçbir sanat eğitimi olmaksızın 1952’den beri ülke ülke gezerek 25 Kral, Kraliçe ve Devlet Adamının portrelerini çalışmıştır. Dünyanın dört bir yanından sanatseverler, müzeler ve koleksiyonerler Pehlivanlı’nın 4 binin üzerindeki eserini saklamakta ve tüm insanlığa tanıtmaktadır. Kralların Ressamı hayatı boyunca çalışkanlığı ve idealistliği kendisine düstur edinmiş, devletini seven benzersiz bir sanatçıdır. Eserleri hâlâ İtalya Floransa Müzesi, İstanbul Harbiye Askeri Müzesi, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi, Hollanda Boog Wilhestadt Ulusal Müzesi, Zambiya Ulusal Müzesi, ABD Texas, Houston Galeri ve Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesinde sergilenmektedir.
Saat 6’ya geliyor, hava hafiften kararmakta ve serinlemekte. ÖE’ye uğruyor, fazlalıkları bırakıyor, sarı montu giyiyor, bisikleti girişten yan koridora alıyorum. Çok fazla göz önündeydi. Sabahtan beri bir davul sesi gelmekte. Düğün durumları, bir bakayım diye sesin geldiği tarafa yöneliyorum. Yola kurulmuş eğlence, davul zurna ekibi iş başında, daha fazla yaklaşamadan yolumu kesen biri, sorgu sual ediyor. Yabancılar istenmezmiş gibi laflar ediyor. Ben de geri dönüyor, biraz sokak aralarından, tekrar bir çiğköfte dürüm alıp ÖE’nin yolunu tutuyorum.
- Keskin ÖE 0318 5154049
- Keskin Bel. 0318 5153483 dah. 1, Oğuz bey Yz. İşl. / 0541 2967771 Savaş bey
Kaman-Keskin
Tur tarihi: 30 Eylül 2023
Alınan yol: 47,96 km
Ortalama hız: 21,4 km/s
En yüksek hız: 56,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 14 dk, dışarıda geçen süre 5 s 09 dk
En yüksek sıcaklık 28 ˚C, en düşük 14 ˚C, ortalama 17,1 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 777,6 m, kaybı (iniş) 776,9 m
En düşük yükselti 925 m, en yüksek 1192 m
Garmin yol bilgileri Kaman-Keskin
Relive yol bilgileri Kaman-Keskin
Sabah 6 gibi sokaktan sesler gelmeye başladı. Tahmin ettiğim gibi çıkıyor, kapalı alanda pazar kurulmakta. |
07.57 hareket saatim. |
Hava kapalı, serin de. Yarın da yağış var. Bugün akşamüstü için de gösteriyor. Neyse görece’z. Umarım yağış olmadan gideriz. |
Aşınmış kaba asfalt. Güvenlik şeridi var ama dar ve gidilemez. Bölünmüş yol. |
Tek tük küçük, numunelik damlalar düşüyor arada. |
Yolu görüyorum, böyle kıvrılarak ileride yükseliyor. Ama şimdi iniyorum. Burada yağmış mı, yoksa asfaltın özelliği mi bu, siyah, ama bazı yerler sanki kurumuş, grisi çıkmış gibi. |
Kırıkkale İl Sınırı’na girmiş oldum. |
Hafif güneş, bulutların arkasından çıkmaya çalışıyor ama pek de şansı yok gibi. Güney tarafı açık... |
... ancak ben kuzeybatıya gidiyorum, bulutlara. |
Yol tek şerit oldu saptıktan sonra. Kaba asfalt. |
Tek tük ara sıra düşen damlalar sıklaşarak hafif bir yağmura dönüşüyor. |
Güzel bir bölge. Kırsalın içerisinde ilerliyorum. Tarlalar biçilmiş sararmış, bazıları sürülmüş kahverengi toprak çıkmış. |
Devamlı yağmıyor, arada yağıyor, hafif olarak. Ama benim üzerimde yağmurluk duruyor. |
Keskin için Kayseri’den gelen Ankara’ya giden yola bağlanıp... |
... kısa bir müddet burada gidip... |
... sağdan Şehir Merkezi olarak ayrılıyorum. |
Keskin |
Sulu Mağara |
Paleozoik döneme ait doğal bir mağara olmakla birlikte, maden ocağı olarak kullanıldığı dönemlerde insan eliyle büyütülmüş. |
Toplam uzunluğu 285 m olan mağara, üç kattan oluşmakta. |
Sulu Mağara |
Keskin ÖE |
Karın doyurmaca için çıkıyorum. |
Ömer Aybak Adıyaman Çiğköftecisi |
Kaymakamlık ve... |
... müftülük binaları sanki uzaydan düşmüş gibi buraya hiç uygun yapılar değiller. Çevre dokusuna son derece yabancı. |
Hacı Taşan Kültür Merkezi kapalı. Eski Taş Mektep, güzel bir bina. |
Keskin Kaymakamlığı |
Keskin Belediyesi |
Rahmi Pehlivanlı Müze Evi |
Rahmi Pehlivanlı Müze Evi |
Dikkat çekici birkaç güzel konak kalmış. |
Sabahtan beri bir davul sesi gelmekte. Düğün durumları, bir bakayım diye sesin geldiği tarafa yöneliyorum. |
29. gün (devamı) Keskin-Kırıkkale - 27. gün (öncesi) Kırşehir-Kaman
[bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri...
Bolu–Mudurnu, 50 km
Mudurnu-Nallıhan, 50 km
Nallıhan-Mihalıççık, 63 km
Mihalıççık-Sivrihisar, 69 km
Sivrihisar-Emirdağ, 61 km
Emirdağ-Yunak, 66 km
Yunak-Akşehir, 64 km
Akşehir-Kadınhanı, 76 km
Kadınhanı-Konya, 66 km
Konya-Çumra, 60 km
Çumra-Karapınar, 77 km
Karapınar-Ereğli, 68 km
Ereğli-Ulukışla, 56 km
Ulukışla-Bor, 61 km
Bor-Çiftlik, 50 km
Çiftlik-Niğde, 42 km
Niğde-Derinkuyu, 60 km
Derinkuyu-Ürgüp, 42 km
Ürgüp-Hacıbektaş, 71 km
Hacıbektaş-Kırşehir, 54 km
Kırşehir-Kaman, 64 km
Kaman-Keskin, 47 km
Keskin-Kırıkkale, 37 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Salihli–Kula)