8 Mayıs 2015, Cuma /
Saray – Lüleburgaz (3. gün)
Akşam yağan yağmur sabah dinmiş. Hava kapalı ve soğuk. Gene
uzun pantolonu giyip ceketin kollarını taktım.
Uyanışım 7.15. Çatı arası bir oda, gün ışığı zayıf.
Toparlanmak çıkmak 9. Gitmeden Tuncay beyle tekrar karşılaşmak hoş oldu.
Küçük bir kahvaltı, dün İzzettin beyin verdiği poğaçalar 2
bardak çayla mideye indirildi (9.15). Çayevi hemen otelin iki yanında.
Halkbank’tan biraz money takviyesi. (genelde nakit çalışıyor buralar) ve haydi
bas pedallara.
Km saati değer göstermiyor. Hoppala nereden çıktı şimdi bu
durum? Solda bir kenara çekiyorum. Bereket yanımda yedek pil var. Janttan
okuyan kablosuz parçanınkini değiştirince düzeliyor. Bu gibi ufak detayları
atlamamak lazım. Yedek pil, üçlü priz vs.
Yol düz, araba trafiği var. Çimento taşıyan kamyonlar çok. 8
km sonra Çakılı köyü geliyor. Aslında bu tur 2 sene önce yaptığımız turun
benzeri. Gün olarak da aynı. O zaman da çarşamba çıkmıştık. Cuma burada pazar
vardı. Gene aynı kahveye yerleşiyorum. Hatırlıyorlar. Çaycı ve Hüseyin beyle
sohbetler. Vize’den Burgaz’a (buradakiler halen Osmanlı dönemi adını
kullanıyorlar. Lüleburgaz Cumhuriyet’te denilmiş) Ahmetbey üzerinden de daha
kısa bir yol varmış. Minibüsler bunu kullanırmış. Onlar kullanıyorsa trafik
vardır yolda. Poyralı’dan sapan yol en güzeli. Zaten Fikret Albay’ın izinden
gidiyorum. (10.50)
Vize Saray’a 20 km mesafede. Yol da çok rahat, hemen hemen düz.
Vize de yavaş şehir statüsünde. Merkezde bir mandıradan (Çiftçiler) peynir alıyorum (10.35). Telefona Zeki Alasyalı’nın ölüm haberi düşüyor. Üzücü,
değerli bir sanatçıydı.
Öğretmen evinde bir karın doyurma molası. Aslında burada bir
yığın lokanta görüyorum ama tok karınla gidilmiyor. Ağırlaşıyorsun. O nedenle
akşama saklıyorum iştahımı.
Limonata ve sodayla yanımdaki neredeyse küflenme hazırlığına
geçmiş ekmek ve dil peyniri ve hıyarın yarısıyla doyuyorum. Hava da açmaya
başlıyor. 2 sene önce de bu zamanlarda aynı
hava vardı. Saray’da yağmur Vize’de güneş.
Üstümdekiler artık fazla gelmekte. Yolda da artık daha fazla,
kısa olmayan rampalar, inişler-çıkışlar bulunuyor. Ama etraf çok güzel. Uçsuz bucaksız
yemyeşil ovalar. Yeşilin tüm tonları. Pedallamak bir zevk.
Biraz hafifletmek lazım üstleri. Kolları söküyorum. Pazardan
aldığım muzun teki de mideye iniyor. Güzel inişler ve kırıcı olmayan çıkışlarla
Poyralı’ya geliyorum (13.45). Fikret Albay’ın selamını bırakacağım Muzaffer
beyi bulmalıyım. Emekli öğretmen. Tarif üzerine evini buluyor ve 1 saate yakın
keyifli, neşeli ve anılarla dolu bir zamanı paylaşıyoruz. Tanışıklıkları 20
yıla yakın. Poyralı’nın önemi şeker pancarında. Yüksek şeker oranına sahip,
%16-17 gibi ki çok makbulmüş. Muzaffer beyden pekmezin yapılışını da
öğreniyorum. Üretim hala geleneksel yöntemlerle ve süreç belli bir döneme
yayılmakta. Bu genellikle sonbahar boyunca süren bir üretimi kapsıyor.
Şöyle anlatıyor: “Sökülen
şeker pancarları topraklarından iyice ayrılır. Bolca suyla güzelce yıkanırlar.
Dışındaki kabuk kısmı bu işe mahsus bıçaklarla törpülenip, parçalara kıyılır. Kıyılan
şeker pancarları derin kazanlara alınır. Yarısına kadar su doldurulup diğer
yarısına kıyılmış pancar ilave edilir. Harı sürekli beslenen odun ateşleri
üzerine oturtulan kazanlar içerisindeki pancarlar, 3-5 saat gibi bir süre
kaynatılıp yumuşatılır. Yumuşayan pancarlar su içerisinden alınarak mengene düzeneğine
sahip bir alette sıkılır. Şeker pancarının kendi öz suyu olan şıra, daha
yayvan, leğen benzeri geniş pişirme tavalarına alınırlar ve yine ateşin üzerine
oturtulur. Ateş sürekli beslenirken, büyük kevgir benzeri düzeneklerle sürekli
kıvam kontrolü yapılmak üzere, havalandırarak karıştırılır ve köpükleri zaman
zaman alınır.
Pekmezin ateşten
alınma zamanını kıvamından olduğu kadar, renginin önce kızarıp sonra sarıya
çalar bir hal almasından da anlarsınız. Şıranın kaynatılmaya başlanmasından
itibaren bu süre yaklaşık 4 saate varmaktadır.
Bir süre genişçe
kaplarda soğutulan pekmezler, kış boyunca muhafaza edilecekleri kapalı kaplara
alınırlar. Direk güneş görmeyen, serin ve mümkünse gölge bir ortamda
saklanırlar.”
Çaylar, gazozlar, fotolar derken sonunda ayrılma vakti
geliyor. 30 km var daha önümde. Bir sonbahar pekmez yapımında buluşmak üzere
vedalaşıyoruz.
Poyralı çıkışında mezarlığın yanından sola sapıp, turun, hatta
Türkiye’nin en güzel bisiklet yolundan birine giriyorum. Köy yolu, arada geçen tek
tük araç. Rüzgar esiyor, arkadan. Gökyüzü güneşli, kuş sesleri her tarafta. Sanki
pedal basmasan Lüleburgaz’a kadar gideceksin. Fotolar, videolar çekerek
sürüyorum. İlk köy Tozaklı. Bir 4 yol ağzı (14.55). Sağ Pınahisar, sol Ahmetbey,
düz Lüleburgaz. 2. köy Karaağaç ve 20 km sonra otoyoldayım. Gene hafif meyil
ile sürüyorum. Turgutbey’de bir serinletici molası ve büfe sahibiyle sohbet.
Doğalgaz burnumuzun dibinde bize getirmiyorlar diyor. Hamitabat Dağıtım Merkezi
hemen arkası. Herhalde AKP’ye oy çıkmadı buradan diyorum. Ceza sana!
Burgaz’a 7, merkeze de 10 km uzaklıktayım. Yol kendiliğinden
gidiyor.
(16.40) Şehrin girişinde geniş bir askeri alan, birlik,
araçlar ve çalışan askerler. 8-9 asker bir ağaç kütüğünün başında, oynatmaya
çalışıyorlar. Yerimi ayırttım, DSİ misafirhanede. Vize’den aradım. Kamuya 30,
misafire 36 lira. Beni de kamudan kabul edecekler :))
Burgaz’ın içinden dolanarak DSİ’yi buluyorum. Otogarın yakınında.
Kapıdaki güvenlik memuru alıyor beni içeriye. Odaya kadar sohbet ederek
yürüyoruz. Bisiklet ve turu üzerinden, geçenlerde gelen ve yürüyerek dolaşan
turiste kadar 10 dk’da ne konuşulursa konuşuyoruz.
Oda temiz, 2 yataklı. Arka bahçeye bakan. Velespiti altta merdiven
altına çekiyorum. İlk iş duşa girmek. Off ne keyifli geliyor bu su.
Akşam Lüleburgaz’ın çarşısına gitmeden DSİ’de bir menemen götürüyorum
(+soda = 8-TL). Güvenlikçi Hakan bey ile bölgeye ilişkin sohbetler. Hamitabat
köyünden kendisi. Yarın yolum oradan geçecek, sözleşiyoruz.
Telefona bir şeyler oluyor. Sapıtmaya başladı, açılmıyor.
Oraya buraya basma denemelerim sonuç vermiyor. Artık dönüşte ilgilenirim.
Yürüyerek, 20 dk kadar, buranın çarşısına geldim. Turluyorum.
Trakya ayrı güzel bir Türkiye. İnsanlar daha serbest, daha rahat hareket
ediyorlar. Bunu özellikle kadınlarda görüyorsun. Kafası kapalı tek tük gördüm
desem abartmış olmam.
Solda bisikletli bir grup, toplanmakta. Gitsem mi yanlarına?
Boş ver, yürüyüşe devam. Çok küçük ama güzel bir yer Lüleburgaz. Doğu ile
batının farkını çok iyi ortaya koyuyor. Nedense böyle bir hat var, batıya
yaklaştıkça özgürlükler de artıyor.
Herkes dondurma yalıyor, ben de alıp dondurma ile yürümeye
devam ediyorum. Hadi gideyim bisikletlilerin yanına, bir tanıyayım. Lafa girmek
için kendimi tanıtıyorum. Yolda olduğumu, tura çaktığımı ve ne yaptıklarını merak
ediyorum. Lüleburgaz Bisiklet Derneği olarak her cuma gece sürüşü
yapıyorlarmış. 20 gidiş 20 dönüş 40 km’lik turlar. Ayaküstü gerçekleşen bu
sohbette öğrendiklerim. Gençler hepsi. Bir iki isim soruyorum ama tanımıyorlar.
Herhalde babaları bilir :)) Pek de oralı değiller. Kendi dertlerindeler.
Birsinin sırtında güzel bir yelek var. Arkasında sağ-sol oku ve uyarı işareti.
Önden eliyle kumanda edebiliyor. Böylecene grubun en arkasından gelen araçları
uyarabiliyor. Soldan geç-dikkat! gibisinden.
Çarşıda sağa sola bakarak 1-2 tur atıyorum (20.50). Biraz
kaybolurken yolumu gene bulmanın sevinciyle. Belediye birkaç renkli ışıklı fıskiyeler
serpiştirmiş. Gece karanlığında göze hoş geliyor. Bisikletli grup hareket etmiş
önümden geçmekte. Hepsinin ışıkları çakmakta. Güzel bir görünüm.
DSİ’ye döndüm. Yorgunluk da artık kendini hayli belli etmeye başlıyor. Iphone kaput, uğraşıyorum ama fabrika ayarlarına geri döndüremiyorum. Bu kötü oldu. Fazlasıyla iletişim ve yön bulma-harita için kullanıyordum. Eski usul, güneşe göre istikamet tayin edeceğiz artık :))
DSİ’ye döndüm. Yorgunluk da artık kendini hayli belli etmeye başlıyor. Iphone kaput, uğraşıyorum ama fabrika ayarlarına geri döndüremiyorum. Bu kötü oldu. Fazlasıyla iletişim ve yön bulma-harita için kullanıyordum. Eski usul, güneşe göre istikamet tayin edeceğiz artık :))
Saray – Lüleburgaz
Saray-Kavacık-Vize-Poyralı-Tozaklı-Karaağaç-Turgutbey-Lüleburgaz
Garmin yol bilgileri Saray–Lüleburgaz
Tur tarihi: 8 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 73,80 km.
Ortalama hız: 14,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 03 dk., dışarıda geçen süre 7
sa. 44 dk.
En yüksek sıcaklık 33 ˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 24,3 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 381 m, kaybı (iniş) 486 m
Tur bilgisi: Saray çıkışı 8 km sonra Çakılı köyü, sağda
kahve var, sırayla 2 adet. Vize 20 km Saray’a, yol düz-rampasız. Vize’de
lokanta bol, öğretmen evi lokali var.
Vize sonrası rampalar başlıyor. Poyralı’da kahve, bakkal
var. Poyralı-Lüleburgaz yolu üzerinde köylerde kahve var. Yol düz.
Lüleburgaz’da otel ve DSİ misafirhanesi var. DSİ için
önceden telefon edip yer ayırtmakta yarar var. Bisiklete merdiven altında yer
gösteriyorlar. DSİ içinde lokanta var. Lüleburgaz içinde bolca var.
Saray’dan çıkış
|
Yağmur yağdı yağacak, Saray
|
Hüseyin bey ile, Çakılı
|
Çiftçiler, peynirinden tadın, Vize
|
Öğretmen Evi mola, Vize |
Hava düzeldi, Pazarlı
|
Muzaffer bey ile, Poyralı
|
Muzaffer bey, Hüseyin bey ve Poyralılar ile, Poyralı
|
Dörtyol: Ahmetbey-Lüleburgaz-Pınarhisar
|
Lüleburgaz
|
Lüleburgaz by Night
|
Renkli ışık oyunları, Lüleburgaz
|
4. gün (devamı) Lüleburgaz-Kırklareli - 2. gün (öncesi) Çatalca-Saray
bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden”