Yılın, bisiklet için en güzel aylarındayız, nisan-mayıs bu
işin keyfini-tadını yaşamak için kaçırılmaması gereken bir fırsat. Ben de
kendime bir rota seçtim: Trakya. Bu sefer tek başıma. Firuzan işinden dolayı
gelemiyor.
Daha önce pedalladığım, hatta 2008’de ilk defa Fikret Albay
ile gittiğim İstanbul-Edirne rotasına Enez-Keşan’ı da ekledim. Aslında solo
olarak ilk çıkışım. Bu nedenle bildiğim bir yolu kullanarak deneyim kazanmak
istiyorum.
6 Mayıs 2015, Çarşamba
/ İstanbul – Çatalca (1. gün)
Geceden pek çok şey hazırdı. 1-2 eksik de sabah tamamlanacaktı.
Tek gittiğimden kimseyle buluşma-geç kalma gibi sıkıntım yok. Rahat ol.
Defalarca yola çıkmış olsam bile gene de bir heyecan. Hem yalnız olmak, hem
acaba bir şeyler atladım-unuttum mu gibisinden kaygılar. Sabah erken kalkmama
rağmen evden ayrılış 9’u buldu.
Bugün Çatalca’ya gideceğim. Fazla uzak değil ancak İstanbul’dan
çıkış bir hayli dert oldu. Yolların çoğu damperli kamyonların işgali altında.
Gitmek mümkün değil. Adamlar birbirleriyle yarıştıklarından sanki altlarında
otomobil var gibi sürat yapmakta-yakın geçmekteler. Zaten rüzgarı bile yetiyor.
Nasıl çıksam bu şehr-i İstanbul’dan? Bir kaç yolu var
Çatalca’ya gitmenin. 1- Arnavutköy üzerinden, 2- Büyükçekmece üzerinden, 3- Bahçeşehir
üzerinden. Şehir içinde de az pedallamak istiyorum. Toplu taşıma araçlarını kullansam!
Kadıköy-Bakırköy, İDO olabilir. Yoksa Topkapı’dan tramvayla Habibler’e mi
gitsem? Veya Marmaray’la Yenikapı ve metroyla Kirazlı mı yapsam? Düşün-taşın-kaşın...
ve huzurlarınızda Marmaray.
Ayrılık Çeşmesi tren istasyonundan başlıyor yolculuk. Firuzan
beni yakınlara arabayla bırakmıştı. Saatler 10’u gösteriyor. Malumunuz, bisiklete
ancak 9’dan sonra izin veriyorlar.
Yüklü bisikletle istasyonlara girmek-çıkmak pek de kolay
değil. Yürüyen merdivenlerde bisiklete çok dikkat etmelisin. Frenleri sıkıca
sıkmadın mı kaçarsa elinden geriye, takla atarsın. Atanı biliyorum. Paldır
kültür yuvarlanmış gerisin geriye.
Niyet şöyle: Marmaray’la Yenikapı, oradan metroyla Kirazlı,
sonra da Olimpiyat Stadı. Aynen yapıyorum. 4 aktarmayla kendimi stadın önünde
buldum.
Önceden yapılmış yol çalışmaları, görevlilerden alınan yol
tarifleri vs derken çok sıcak bir mayıs günü biraz fazla kalın giyinmiş olarak
Altınşehir yönüne pedal basıyorum. Bereket yollar iniş. Yüzüme vuran rüzgar iyi
geliyor. Bisiklet mermi gibi inmekte. Ağırlıktan dolayı hızlanıyor. Yer yer
frenliyorum. Altınşehir’de alınan yeni bir tarifle Bahçeşehir yönüne devam
ediyorum.
Buraya kadar bir tarihte gelmiş ve arızalanan arka göbek
nedeniyle geri dönmüş, Trakya-ül Hüsran olmuştum.
Ara ara, cep telefonuna Maps.Me’den indirdiğim haritadan
yolun sağlamasını yapıyorum. Bu mobil uygulamalar harika oldu. Bulunduğun yer,
gideceğin yer, hepsi önünde. Maps.Me’nin iyi yanı internet bağlantısı olamadan
da haritayı görebilmen.
Başakşehir’i geride bırakıp Hadımköy yönüne gitmekteyim.
Şehir içindeki sıcak hava burada biraz ferahlıyor. Etraf daha açık, hava esebiliyor.
Ama gene de sıcak bir gün. Benzincide paçalarımı kıvırıyorum. Biraz olsun
serinliyor vücudum.
Fatih Üniversitesi’ni de solumda bırakıp çok güzel bir
yola-bölgeye girdim. Araba çok azaldı. Yol yokuş aşağı. Sessizlik, rüzgar,
hız... gel keyfim gel durumları.
Hezarfen Havaalanı öncesi Karaağaç’ta bir yemek molası: mercimek çorbası
(4) ve ayran (2) 6 lira. Garson çocukla sohbet, Vanlı. Bayramda oraya bekliyor.
Çok iyi fikir. Çok istiyorum gölün etrafını pedallamak. (23,5 km / 14.00)
Minik havaalanına küçük uçaklar inmekte. Burası güzel bir
mekan, 1992’den beri faal. Konserler ve çeşitli etkinlerde için de kullanılıyor
Hezarfen.
Gölün huzuru ve sessizliği içinde sürüyor yolum. Bahşayiş,
daha önce de uğradığım-keyifli bir köy. Ama nedense biraz güzelliğini yitirmiş
gibi. Oturduğumuz kahvenin ağaçlarını öyle bir budamışlar ki! Kimse altındaki
kahvede oturmuyor.
Köyü geride bırakıyor, Ahmediye’de ana yola bağlanıyorum.
Tabii o sessizlikten eser yok. Her yer trafik. Neyse fazla uzak değil buradan Çatalca
artık.
Bir motosikletli genç yanaşıp adres soruyor. Bilemediğim bir
yer. Altında BMW yarış motoru. En hızlısı bu diyor. Kısa bir konuşma ve gözden
kaybolması saniye alıyor.
İşte Çatalca levhası, geldim bile (15.15). Sadece 40 km yol.
Oh ne ala Mualla. İşte bu kadar olmalı günlük mesafeler. Günden zaman kalmalı
geriye. Dinlenmek, yıkanmak, yerleşmek, dolaşmak vs...
Koray&Tamay, Çatalcalı arkadaşlarım dönmemişler
seyahatten. İzmir’delermiş. Denk düşüremedik. Onları da ziyaret etmeyi
düşünmüştüm bu fırsatla. Başka sefere. Bu durumda ben de öğretmen evine
gidiyorum.
Beni öğretmen kabul ettiler ve 35 liradan odayı teslim ediyorlar.
Yarım saat kadar resepsiyonda sohbet. Çay ikramları. Sigara kokan 5 no’lu oda
yerine kokmayan 1 no’lu odaya transfer. Duş ve günün notlarını yazmak. Birazdan
da karnımı doyurmaya çıkacağım. Haberiniz ola.
İstanbul – Çatalca
İstanbul (metro)-Olimpiyat Stadı-Altınşehir-Fatih
Üniversitesi-Hezarfen Havaalanı-Karaağaç-Bahşayış-Ahmediye-Çatalca
Garmin yol bilgileri İstanbul–Çatalca
Tur tarihi: 6 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 41,01 km.
Ortalama hız: 10,9 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 45 dk., dışarıda geçen süre 4
sa. 58 dk.
En yüksek sıcaklık 42 ˚C, en düşük 26 ˚C, ortalama 32,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 505 m, kaybı (iniş) 502 m.
Tur bilgisi: İstanbul’dan çıkmanın en kolay yolu
Marmaray+Metro ile Olimpiyat Stadı’na gelmek. Ancak sabah 9’dan sonra bisiklete
izin var. Fatih Üniversitesi’ne kadar şehir içi trafiği. Sonrası Ahmediye’ye
kadar köy yolları. Ahmediye-Çatalca arası karayolu, trafiği olan. Yolun
tamamında sert rampalar yok.
Çatalca’da Öğretmen Evi var. Önceden arayıp yer durumunu
sormakta yarar var. Bisikleti içeride park etme imkanı var.
Gerek yol üzerinde gerekse Çatalca’da yeme-içme imkanları
bolca.
Yolun başı, İstanbul
|
Metro dolu değil |
Karaağaç mola
|
Kahve sadece 1,5 lira |
Dondurma sadece 2 lira |
Öğretmen Evi, Çatalca
|
2. gün (devamı) Çatalca-Saray
bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden”