2 Haziran 2015

[bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden” (İstanbul-Çatalca)

Yılın, bisiklet için en güzel aylarındayız, nisan-mayıs bu işin keyfini-tadını yaşamak için kaçırılmaması gereken bir fırsat. Ben de kendime bir rota seçtim: Trakya. Bu sefer tek başıma. Firuzan işinden dolayı gelemiyor.

Daha önce pedalladığım, hatta 2008’de ilk defa Fikret Albay ile gittiğim İstanbul-Edirne rotasına Enez-Keşan’ı da ekledim. Aslında solo olarak ilk çıkışım. Bu nedenle bildiğim bir yolu kullanarak deneyim kazanmak istiyorum.

  

6 Mayıs 2015, Çarşamba / İstanbul – Çatalca (1. gün)

Geceden pek çok şey hazırdı. 1-2 eksik de sabah tamamlanacaktı. Tek gittiğimden kimseyle buluşma-geç kalma gibi sıkıntım yok. Rahat ol. Defalarca yola çıkmış olsam bile gene de bir heyecan. Hem yalnız olmak, hem acaba bir şeyler atladım-unuttum mu gibisinden kaygılar. Sabah erken kalkmama rağmen evden ayrılış 9’u buldu.

Bugün Çatalca’ya gideceğim. Fazla uzak değil ancak İstanbul’dan çıkış bir hayli dert oldu. Yolların çoğu damperli kamyonların işgali altında. Gitmek mümkün değil. Adamlar birbirleriyle yarıştıklarından sanki altlarında otomobil var gibi sürat yapmakta-yakın geçmekteler. Zaten rüzgarı bile yetiyor.


Nasıl çıksam bu şehr-i İstanbul’dan? Bir kaç yolu var Çatalca’ya gitmenin. 1- Arnavutköy üzerinden, 2- Büyükçekmece üzerinden, 3- Bahçeşehir üzerinden. Şehir içinde de az pedallamak istiyorum. Toplu taşıma araçlarını kullansam! Kadıköy-Bakırköy, İDO olabilir. Yoksa Topkapı’dan tramvayla Habibler’e mi gitsem? Veya Marmaray’la Yenikapı ve metroyla Kirazlı mı yapsam? Düşün-taşın-kaşın... ve huzurlarınızda Marmaray.












Ayrılık Çeşmesi tren istasyonundan başlıyor yolculuk. Firuzan beni yakınlara arabayla bırakmıştı. Saatler 10’u gösteriyor. Malumunuz, bisiklete ancak 9’dan sonra izin veriyorlar.

Yüklü bisikletle istasyonlara girmek-çıkmak pek de kolay değil. Yürüyen merdivenlerde bisiklete çok dikkat etmelisin. Frenleri sıkıca sıkmadın mı kaçarsa elinden geriye, takla atarsın. Atanı biliyorum. Paldır kültür yuvarlanmış gerisin geriye.

Niyet şöyle: Marmaray’la Yenikapı, oradan metroyla Kirazlı, sonra da Olimpiyat Stadı. Aynen yapıyorum. 4 aktarmayla kendimi stadın önünde buldum.

Önceden yapılmış yol çalışmaları, görevlilerden alınan yol tarifleri vs derken çok sıcak bir mayıs günü biraz fazla kalın giyinmiş olarak Altınşehir yönüne pedal basıyorum. Bereket yollar iniş. Yüzüme vuran rüzgar iyi geliyor. Bisiklet mermi gibi inmekte. Ağırlıktan dolayı hızlanıyor. Yer yer frenliyorum. Altınşehir’de alınan yeni bir tarifle Bahçeşehir yönüne devam ediyorum.

Buraya kadar bir tarihte gelmiş ve arızalanan arka göbek nedeniyle geri dönmüş, Trakya-ül Hüsran olmuştum.

Ara ara, cep telefonuna Maps.Me’den indirdiğim haritadan yolun sağlamasını yapıyorum. Bu mobil uygulamalar harika oldu. Bulunduğun yer, gideceğin yer, hepsi önünde. Maps.Me’nin iyi yanı internet bağlantısı olamadan da haritayı görebilmen.

Başakşehir’i geride bırakıp Hadımköy yönüne gitmekteyim. Şehir içindeki sıcak hava burada biraz ferahlıyor. Etraf daha açık, hava esebiliyor. Ama gene de sıcak bir gün. Benzincide paçalarımı kıvırıyorum. Biraz olsun serinliyor vücudum.

Fatih Üniversitesi’ni de solumda bırakıp çok güzel bir yola-bölgeye girdim. Araba çok azaldı. Yol yokuş aşağı. Sessizlik, rüzgar, hız... gel keyfim gel durumları.

Hezarfen Havaalanı öncesi  Karaağaç’ta bir yemek molası: mercimek çorbası (4) ve ayran (2) 6 lira. Garson çocukla sohbet, Vanlı. Bayramda oraya bekliyor. Çok iyi fikir. Çok istiyorum gölün etrafını pedallamak. (23,5 km / 14.00)

Minik havaalanına küçük uçaklar inmekte. Burası güzel bir mekan, 1992’den beri faal. Konserler ve çeşitli etkinlerde için de kullanılıyor Hezarfen.









Gölün huzuru ve sessizliği içinde sürüyor yolum. Bahşayiş, daha önce de uğradığım-keyifli bir köy. Ama nedense biraz güzelliğini yitirmiş gibi. Oturduğumuz kahvenin ağaçlarını öyle bir budamışlar ki! Kimse altındaki kahvede oturmuyor.

Köyü geride bırakıyor, Ahmediye’de ana yola bağlanıyorum. Tabii o sessizlikten eser yok. Her yer trafik. Neyse fazla uzak değil buradan Çatalca artık.

Bir motosikletli genç yanaşıp adres soruyor. Bilemediğim bir yer. Altında BMW yarış motoru. En hızlısı bu diyor. Kısa bir konuşma ve gözden kaybolması saniye alıyor.

İşte Çatalca levhası, geldim bile (15.15). Sadece 40 km yol. Oh ne ala Mualla. İşte bu kadar olmalı günlük mesafeler. Günden zaman kalmalı geriye. Dinlenmek, yıkanmak, yerleşmek, dolaşmak vs...

Koray&Tamay, Çatalcalı arkadaşlarım dönmemişler seyahatten. İzmir’delermiş. Denk düşüremedik. Onları da ziyaret etmeyi düşünmüştüm bu fırsatla. Başka sefere. Bu durumda ben de öğretmen evine gidiyorum.

Beni öğretmen kabul ettiler ve 35 liradan odayı teslim ediyorlar. Yarım saat kadar resepsiyonda sohbet. Çay ikramları. Sigara kokan 5 no’lu oda yerine kokmayan 1 no’lu odaya transfer. Duş ve günün notlarını yazmak. Birazdan da karnımı doyurmaya çıkacağım. Haberiniz ola.

















İstanbul – Çatalca
İstanbul (metro)-Olimpiyat Stadı-Altınşehir-Fatih Üniversitesi-Hezarfen Havaalanı-Karaağaç-Bahşayış-Ahmediye-Çatalca

Garmin yol bilgileri İstanbul–Çatalca

Tur tarihi: 6 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 41,01 km.
Ortalama hız: 10,9 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 45 dk., dışarıda geçen süre 4 sa. 58 dk. 
En yüksek sıcaklık 42 ˚C, en düşük 26 ˚C, ortalama 32,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış)  505 m, kaybı (iniş) 502 m.

Tur bilgisi: İstanbul’dan çıkmanın en kolay yolu Marmaray+Metro ile Olimpiyat Stadı’na gelmek. Ancak sabah 9’dan sonra bisiklete izin var. Fatih Üniversitesi’ne kadar şehir içi trafiği. Sonrası Ahmediye’ye kadar köy yolları. Ahmediye-Çatalca arası karayolu, trafiği olan. Yolun tamamında sert rampalar yok.

Çatalca’da Öğretmen Evi var. Önceden arayıp yer durumunu sormakta yarar var. Bisikleti içeride park etme imkanı var.

Gerek yol üzerinde gerekse Çatalca’da yeme-içme imkanları bolca.

Yolun başı, İstanbul



















Metro dolu değil    





















Karaağaç mola






















Kahve sadece 1,5 lira    

Dondurma sadece 2 lira    

Öğretmen Evi, Çatalca


2. gün (devamı) Çatalca-Saray





bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden”