11 Nisan 2022

94 yıl önce bugün...


Anayasa'dan çok önemli bir madde çıkarıldı... 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen ilk anayasanın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) 2'nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin dininin İslam olduğu belirtiliyordu. Söz konusu madde, 1924 Anayasası'nda da aynen korundu. 


9 Nisan 1928'de TBMM'ye sunulan kanun teklifi ile 1921 ve 1924 Anayasası'nın 2. maddesinde yer alan "Türkiye Devleti'nin dini İslam'dır" ifadesi kaldırıldı. Karar, 10 Nisan 1928 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylelikle, laiklik ilkesi her ne kadar anayasaya 1937 yılında girmiş olsa da 1928'den itibaren her alanda fiilen uygulanmaya başlandı...  Ve bu nedenle Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı yemin ederken, "Vallahi" yerine "Namusum üzerine söz veririm" demeye başladılar.


Biz de bu anlamlı günde -havaların soğuk ile sıcak arasında değişip durduğu bir mevsimde- Reşadiye’ye (*) pedal bastık. Yeni yılla birlikte önü kesilemeyen döviz/yakıt ve gıda ücret artışları karşında içtiğimiz sudan yediğimiz yemeğe, aldığımız ekmeğe kadar her şeyin pahalandığı Türkiye’mizde biraz farklı duygular hissedebilmek için. Ama olsun, dünya bizi kıskandığından hiç mi hiç umursamıyoruz. Çok yakın geçmişte kişi başı gelir 12 bin 500 dolardı şimdi 9 binin altında…

 

(*) 93 Harbinde İstanbul'a gelen Lazlar tarafından kurulmuştur. 26 Şubat 1889 tarihinde Hamidiye, 30 Aralık 1911 tarihinde ise Padişahın yönergesiyle Reşadiye ismini almıştır.

Vikipedi


Yolu biliyor olmalısınız. Daha önce anlatmıştım. Bilmiyorsanız buradan göz atabilirsiniz > Keşif Turları; Reşadiye


Evden çıkışımız 8 buçuğu az geçe. K. Çamlıca üzerinden Nakkaştepe, Beylerbeyi ve sahil boyunca Beykoz ve Akbaba köyü. Süper bir yol. Yaklaşık 1 saat 45 dakikamızı aldı. Hava muhteşem. Ramazan nedeniyle de ortalık fazla kalabalık değil. Görmeye alıştığımız yol bisiklet grupları bile karşımıza çıkmıyor.

 

Akbaba’da yapılan kahvaltı. Yanımızda getirdiğimiz peynir-domates, ısmarlanan çaylar, fırından alınan simit ile güneşli havanın tadına varıyoruz. Aklımda geçenlerde merak ettiğim ve farklı bilgiler edindiğim bir konu var: kullandığımız semboller nasıl ortaya çıkmış? Öyle değil mi; para birimleri, işlem sembolleri, erkek kadın işaretleri gibi bir yığın simge var (simge; Fransızca sembol karşılığı TDK’nin önerisi). 

 

(+) ve (-): Toplama ve çıkarma işaretlerinin kökeni 15. yy.a dayanmaktadır. '+' sembolü, Latince 've' anlamına gelen 'et' kelimesinin kısaltmalarından bir tanesidir. Bu sembolü matematikte ilk kullanan kişinin 14. yy gök bilimcilerinden Nicole d’Oresme olduğu bilinse de, Avrupa'da kullanılan 'p' ve 'm' sembollerinin yerine bu sembollerin geçmesi 15. yy.da gerçekleşmiştir. '-' sembolünün ise, bundan önce çıkarma işlemlerinde üzerine bir çizgi çekilerek kullanılan 'm' harfinin kısaltması olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu iki sembolün tüm dünyada yaygın olarak kullanmaya başlanması ise 16. yy.da gerçekleşmiştir.

 

(♀♂)Erkek ve kadını anlatan bu semboller Yunan Mitolojisinden gelmektedir ve günümüzde hala bu iki cinsiyetle özdeşleştirilen Mars ve Venüs gezegenlerini sembolize etmektedir. Ancak hikaye yalnızca bununla sınırlı değil... Antik astroloji ve simya pratiklerinde, belirli gök cisimleri, dünyada bulunan belirli metallerle özdeşleştiriliyordu: Örneğin Güneş, Ay, Mars, Venüs, Jüpiter ve Satürn sırasıyla altın, gümüş, demir, cıva, bakır ve kalayla ilişkilendiriliyordu. Bir süre sonra elementler çeşitli Latin harfleri ve sembollerle ifade edilmeye başlandığında bundan haberdar olan bitki bilimci Carl Linnaeus, kolaylık sağlaması açısından bu harfleri bitkileri tanımlamak için kullanmaya başladı. Linnaeus'un geliştirdiği bu sistemde bitkilerde erkek ve dişiliği ifade etmek için Mars ve Venüs sembollerini kullandı. Kısacası bugün kullandığımız ve cinsiyetleri ifade eden bu semboller aslında ilk olarak gök cisimlerini ifade etmek için kullanılmıştır.

 

()Kalp sembolünün en eski tasvirine buzul çağının sonlarına ait Cro-Magnon (erken Homo Sapiens) çizimlerinde rastlanmıştır, ancak bugünkü anlamını Orta Çağ'da kazandığı düşünülmektedir. Kimilerine göreyse bu sembol, tarihte doğum kontrol amacıyla kullanılan ve bugün nesli tükenmiş olan silphium bitkisinin tohumlarının şeklinden esinlenilmiştir. Hatta Cyrene şehir devleti, tohumun sahip olduğu bu şekli basılan paraların üzerinde kullanmıştır; bu da şeklin zamanla aşk ve seksle ilişkilendirilerek yayılmasına yardımcı olmuştur. Kimileri ise ortaya çıkışını ilahi bir hikayeye bağlayarak, bu şeklin Orta Çağ'a dayanan, Hz. İsa'nın elinde tuttuğu etrafı dikenli telle çevrili kalp sembolünden esinlenildiğini iddia etmiştir. Tarihçilere göre ise bu sembolün kullanılmaya başlanması 16. yy.dan çok daha eskilere dayanmaktadır.

Onedio


Dereseki rampası çıkılırken karşı yönden gelen bir yol grubuna rastlıyoruz burada. Bir de aynı yönde pedallayan, bizim gibi bir çifte. Her ikisiyle de selamlaşarak devam ediyor ve ana yola bağlanıyoruz. Riva yolunu, 5-6 arabadan oluşan bir grup yarış pisti sanıyor olmalı. Yanımızdan öyle bir geçtiler ki, sormayın. Kendilerini F1 pilotu süsü vermişler. Madem bu kadar heveslisin, İstanbul Park’ı kullan. Öyle değil mi?


Paşamandıra’da aldığımız ekmek 20 lira olmuş. Sanırım 4 lirayla başlamıştık. Ne kadar iyi olduğumuzun kanıtı. Kim olsa kıskanır bu durumu. Hatırladım da; 6 sıfır atılmış, alış verişlerde 1 kuruş bile veriliyor-alınıyor, sanki AB ülkesiyiz. 1 dolar = 1,30 lira. O denli iddialı konuşuyorlar ki, 1e1 olacak deniliyor. Geldik oralardan bugüne. 10 kuruş değil 25 bile konuşulmaz oldu. 50 kuruşun metal değeri kendini aştı, 60 kuruş deniliyor. Ama olsun, manda yoğurdumuz var! Türkiye’nin dünya ticaretindeki payı yüzde 1,2 civarındaydı şimdi binde 8…


Bu yol Riva deresine paralel Öğümce-Bozhane şeklinde Cumhuriyet’e ulaşır. Dümdüz diyebiliriz, bir iki ufak tümsek dışında, yeşilliklerin içinden geçer. Çayırlarda atlar inekler otlar. Her zaman da güzeldir. Bugünse daha güzel, çünkü boş ortalık. Fazla piknikçi yok.

 

Hava 27-28 derecelere çıktı. Yaz sanki. Üzerimizdekileri çıkartarak biraz hafifliyoruz. Şort-kısa kol bile giyilirmiş. Ağaçlar çiçek açmış, ters ışıkta cam biblolar gibi parlıyorlar. Doğa uyanmış, kendini yeniden yaratıyor.

 

Reşadiye’ye yalnız tırmanışla çıkılır. İki aşamalıdır, ilki daha kolay gibi gelse de ikincisi iyi terletir. Yani bu rotanın Dereseki çıkışından sonra ikinci tırmanışı olur.


Köpeklerin yaşam alanlarının kenarlarından geçerek Reşadiye’ye geldik. Köy merkezine girmek, biraz dinlenmek, bir şeyler içmek için dalıyoruz. Şöyle 500 metre içerdedir. Köyde cenaze olmalı ki, etraf kalabalık. Taziye evi önü insan dolu. Buranın tek kahvesi camiyi geçince gelir. Ancak o da, herhalde ramazan nedeniyle kapalı. Marketin tekinden alınan iki aromalı soda ile merdiven üzerinde biraz dinleniyor ve tekrar yola çıkıyoruz.


Su fiyatlarının aşırı pahalılaşması sonucu -damacanın 30 lira olduğu söyleniyor- bugün nerede çeşme görsek önünde kuyruklar var. Vatandaş kamyonetle gelmiş damacana dolduruyor. Ama olsun, çok iyi durumdayız. Dünya bizi kıskanıyor. En büyük 16’ncı ekonomiydik şimdi ilk 20’den düşmek üzereyiz…

 

Öğleden sonra rüzgar şiddetini arttırıyor. Hatta yandan estiğinde sallıyor bile. Temkinli olmazsan düşebilirsin. Reşadiye sonrası yol artık şehir içinden gider. Alemdağ-Sancaktepe şeklinde geldiğimiz bir noktada ufak bir şaşırma yaşıyor, vatandaştan yön tarifi alıp TEM yoluna paralel sürerek İMES içine varıyoruz. Aslı Börekte yenilen sütlaç ve içilen çay sonrası Metro’dan bir iki şey de alıp evin yolunu tutuyoruz.

 



 



















94 yıl önce bugün...: Dudullu-Beylerbeyi-Beykoz-Akbaba-Paşamandıra-Öğümce-Reşadiye-Alemdağ-Sancaktepe-Dudullu

 

Tur tarihi: 10 Nisan 2022

Alınan yol: 89,58 km
Ortalama hız: 18,8 km/sa

En yüksek hız: 66,1 km/sa
Bisiklete biniş süresi 4 sa 45 dk, dışarıda geçen süre 7 sa 20 dk
En yüksek sıcaklık 21 ˚C, en düşük 16 ˚C, ortalama 22,9 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1292,7 m, kaybı (iniş) 1301,1 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 236,3 m

 

Garmin yol bilgileri 94 yıl önce bugün...

 

Relieve yol bilgileri 94 yıl önce bugün...































İlginizi çekebilir Korona günlerinde bisikletle kaçamak; Paşamandıra, Değirmendere; Güzel İstanbul, MahmutŞevketPaşa, ±84