26 Haziran 2017

[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Sivrice–Elâzığ)

29 Mayıs 2017, Pazartesi / Sivrice – Elâzığ, 32 km (23. gün)

Uyanma saatim genelde hep aynı, 6 buçuk gözlerimi açtığım saat. Sonra biraz kendime gelip toparlanmak vs 8’e doğru yola hazır hale geliyorum. Ramazan nedeniyle kahvaltı durumları değişiklik gösteriyor. Sanırım tek ben varım ÖE’de. Her zamanki şeylere sahanda yumurta ilave ettiriyorum. Gölün üzeri çarşaf gibi sakin. Güneş vurmuş parlatmış, ayna gibi yansıyor. 8.30 ÖE’den ayrılış saatim. Hemen kısacık bir rampayı çıkıyorum, ama %11’i görüyorum. Hava güzel, pırıl pırıl bir güneş. Sabahın serinliği de iyi geliyor. Gene üzerimdeki kolsuz Adidas’layım. Altımda şort var artık. Bugün Elâzığ fazla uzak değil, 30 km gibi. Önce 4 km’lik giriş yolunu tersine pedallıyorum. 

Elâzığ yoluna bağlanmamla yolum, yokuş aşağı gidiyor. Asfalt kaymak, güvenlik şeridi de olunca bırakıyorum kendimi yer çekimine. İn... in... in... Böyle 9-10 km gibi sürüyor bu iniş. Tren yolu da paralelimde ilerliyor.

İki kamyon ve traktörü geçiyorum inişte, onlar düşük vitesle iniyorlar çünkü.  Elazığ’a 9 km kala sağımdan birileri Hello diye sesleniyor, 2 yol bisikletçisi. Selamlaşıyoruz.

Elazığ’ın dışında ciddi güvenlik kontrolü var, zırhlı araç, dev beton duvarlar, kale gibi dizili. Bagaj magaj her yer aranıyor.

Peki kimlerdir Hititler? (21)

Muvatalli’nin bir harem kadınından oğlu olan Urhi-Teşup tahta geçince III. Murşili adını almıştır. Önceleri Urhi-Teşup ile amcası Hattuşili’nin arası iyiydi. Bu sebeple başkenti tekrar Hattuşaş’ya kaydırdı.

Urhi-Teşup Hattuşili’nin isteğiyle Amurru’nun tahtına yeniden Benteşina’yı oturtmuştur. Ancak Urhi-Teşup’un babasının bir zamanlar verdiği kararları geri almasına amcası onaylamamıştır. Özellikle de Şipaziti adlı bir kişiyi saray erkanına dahil etmesini. Bu olay amca ile yeğen arasında bir meydan okumaya dönüşmüş ve her ikisi de kendine müttefik bulmaya başlamıştır.

Ancak Urhi-Teşup’un potansiyel müttefiklerinden olan Şeha Kralı Masturi “Bir piçi mi destekleyeceğim” diyerek Hattuşili’nin tarafını tutmuştu.

Minnet borcu olan Benteşina ve Midanamuva’nın ailesi de Hattuşili tarafındaydı. Ayrıca Midanamuva’nın oğlu Urhi-Teşup tahta geçince başyazıcılık görevinden olmuştu.

Urhi-Teşup’un karşısında duranların tek sebebi kişisel düşmanlıklar değildi. Uyguladığı ağır kusurlu, aptalca dış politika bir diğer önemli gerekçeydi.

II. Ramses güçsüz bir kralla karşı karşıya olduğunu anlayınca Suriye’ye ilerledi ve Kadeş’in kuzeyindeki birçok kenti aldı.

Mitanni kralı Waşaşatta, Hititlerle Asurluları birbirine düşürüp bağımsızlığına kavuşmak istiyordu. Waşaşatta’nın planına göre Hititlerden destek alıp Asurlulara saldırmaktı. Ancak Urhi-Teşup yardım etmemişti . Mitanni Adad-Nirari’ye yenildi ve bağımsızlığına kavuşamadı. Bununla birlikte Hititler ve Asurlular arasında tampon devlet olmaktan da çıkmıştı.

Bu kayıp Hattuşaş’da olumlu karşılanmamıştı. Ayrıca Asur kralı Adad-Nirari’ye attığı yanıt mektubunda yazdığı “Sana niçin kardeşim diye hitap edecekmişim?” sözü ortamı daha da gerginleştirmişti. Bu mektup dolaylı da olsa bir savaş ilanıydı.

Ancak savaş Hititlerle Asurlular arasında çıkmadan, Hattuşili Urhi-Teşup’u Şamuha’da yakaladı ve Nuhaşşe’ye sürgüne gönderildi.

Kaideli Heykel,
Geç Hitit Dönemi MÖ 9. yy
 (İst. Arkeoloji M.)






















Ve Elazığ levhası göründü. Merkeze girmeden bir soda molası için benzincide duruyorum. Biraz da yol bilgisi alıyorum. Girmeden bu şekilde durup bilgi almak faydalı oluyor. Yol boyunca kenarlara güller dikmişler, hoş bir girişi var ilin. Ama %69 E’ci. %4-5-6’lık bir tırmanış, sonra alt geçitler geliyor. İleride yol çalışması nedeniyle dolandırıyorlar. Biraz sokak aralarından sürüyorum ve şehir merkezi levhalarını takiben geldiğim meydanda DSİ için soldan gitmem gerektiği belli oluyor.

DSİ biraz merkez dışı. Çoğu kez hep oluyor. Çünkü bahçeleri falan var, genelde düz ayak yerleşim oluyor. Sosyal tesislerde Zülfiye Hanım zaten beni bekliyor. Yer ayırtmıştım, yani dışarıdan kabul etmeyip müdire hanımın araya girmesiyle aldılar beni. Oda kapatmak 54- lira. Ramazan nedeniyle kahvaltı vermiyorlarmış. Yani, hoppala... herkes oruçlu olmak zorunda mı?

Kattaki odaya yerleşip, bisi’yi de merdiven altına park ettikten sonra, bir duş sonrası hemen Fadime Hanım’a (müdire) teşekkür etmek için, öğle tatiline girmeden, merkez binaya koşuyor ve ayak üstü tanışarak nezaketine şükranlarımı sunuyorum. Ardından fazla oyalanmadan Elâzığ keşif turuna başlıyorum. Merkeze 500 m uzaklıkta DSİ. Hava sıcak, güneş sağlam, yakıyor.  Yürüyorum, etrafa bakarak. Karnım açıktı, nedense, saat daha erken ama. Bakalım bu diyarda sulu yemek bulabilecek miyim? Şöyle bakınıyorum ama çoğu yer kapalı, ramazan durumları. Geçtiğim pizzacıda mı yeseydim. Halkbank’tan biraz para çektikten sonra bir vatandaşın tarifi üzere girdiğim sokakta sulu yemek yok, her şey etli ve kebaplı. Bu Doğulular ne de çok et severlermiş, bilmezdim. Kazılmış sokakta aranırken bir vatandaş kolumdan tutuyor, gel seni götüreyim, ben de o tarafa gidiyorum diyor. Evet, Tuncelililer mahallesine geldik. Burada yemek de var, çay da. Getirdiği lokantada (Merkez Ocakbaşı) bana göre; yayla çorbası+az pilav+bir iki patates biber+az salata=10 liraya doyuyorum.








Harput’a gideyim istiyorum. Minibüs durağından 1,75 TL’ye 6 km uzaktaki Harput yolundayım. 1400 m’de burası, yokuş çıkıyor araba ve meydanında iniyorum. Eski Elâzığ. Pek çok tarihi mekan burada, bir açık hava müzesi gibi. MÖ 20. yy’dan kalıntılar bulunmakta. Ulu Camii, Kalesi ve çevreyi dolaşıyorum. Pertek’li bir hanım ve 2 torunuyla kısa bir tanışma. Oğlu Cerrahpaşa Acil’de doktormuş.

Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından H.551 (M.1156-1157) yılında yaptırılan Ulu Camii, Anadolu'daki en eski ve en önemli yapılardan birisidir. Cami; dikdörtgen planlı, dışa kapalı görünümlü olup, minaresinin eğri durumda oluşu ve tuğlalarının süsleme öğesi olarak kullanılması bakımından ilgi çekicidir. Harim, son cemaat ve avlu olmak üzere üç bölümden yapılmıştır. Caminin iç duvarları kemerlerle birbirine bağlanmıştır.

Kale restore çalışmaları ile meşgul. Biraz tırmanılıyor. Kazı çalışması da yapılmaktaymış. Bazı bölümler kapatılmış, örtülmüş. Her tarafa, duvarlara uyarı yazıları yazılmış; çizmeyin, yazmayın, kırmayın, dökmeyin, atmayın... Fayda etmemiş, kıymet bilmeyen zavallılar gene pislemişler.

Harput’a çok çok seneler önce gelmiştim, Gülnar ile. 1975’de. O zaman arabayla geziyordum. Ancak Harput’un bende başka bir önemi var. Babaannem anlatırdı, Hüsnü dedemi, dönemin padişahı Harput’ta yollanmış, sürgüne. Menfa derdi. Tahminen 19. yy’ın sonuna doğru olmalı. Etrafımı bir de dedemin gözünden görmeye çalışıyorum. Acaba nerede oturdu, yaşadı sürgün günlerini?

Mevcut tarihi kaynaklara göre Harput'un en eski sakinleri MÖ 2000 yıllarından itibaren Doğu Anadolu'ya yerleşen Hurrilerdir. Yine tarihi kayıtlara göre Hurrilerden sonra bölgenin Hitit hakimiyeti altına girdiğini görmekteyiz. Çok uzun sürmeyen Hitit hakimiyetinden sonra MÖ 9. yy’dan itibaren Doğu Anadolu'da devlet kuran Urartular Harput'ta uzun süre hüküm sürmüştür. Bugün bile tarihi heybetiyle ayakta duran Harput Kalesi Urartu devrinin izlerini taşımaktadır. Kale'de kaya içine oyulmuş merdivenler, tünel ve hücrelerle su yolu bulunduğu tespit edilmiştir. MÖ 9. yy’dan beri bu kalesiyle müstahkem mevkii olarak bilinen Harput, 4000 yıllık bir maziye sahiptir. Harput isminin ilk hecesi olan Har, taş (kaya) anlamına, son hecesi olan put (berd) ise kale anlamına gelmektedir. Günümüz Türkçesi ile Taş Kale anlamını taşımaktadır.

Ne var ki Harput adının dayandığı temeli Vikipedi farklı açıklamış. Surguroğlu; Harput adının kökeninin "Har-pu-ta-va-nas" veya "Har-pu-ta-aş" kelimelerinden türediğini, bu kelimelerin ise "Ga-ar-ba-ta" veya "Har-pu-ta-aş" adlı bir tanrı/tanrıça veya lider adından gelme olabileceğini belirtirse de, bu isimlerin nerede yer aldığını ve hangi kültüre ait olduğunu belirtmez. Bütün bu açıklamaların aksine Nurettin Ardıçoğlu, Harput'un en eski adının "Carcathiocerta" olduğunu belirtirken; "Carcath=şehir", "Certa=kale" anlamlarını koyarak, Carcathiocerta/Karkathiokerta adının "Şehir Kale" anlamına geldiğini söylemektedir.

Dönüş aynı yoldan oluyor. Ramazan nedeniyle midir Harput’ta kimse yoktu.
Elazığ’da dolanıyorum, Kapalı Çarşı’sını, bakliyatların satıldığı bir han, Kunduracılar Sokağı’nı (bu kadar çok kunduracıyı bir arada görmemiştim), Sobacılar... falan diye gidiyor. Şimdi doğu havası başladı. Sokaklarda, parklarda oturan kalabalıklar, Tuncelililer mahallesi çok renkli, doğu aksanıyla konuşmalar, o meşhur tabureleri, ayakkabı boyacıları, poturla dolaşanlar...

Osmanlı Lokmacısı diye bir yerden söz etmiş birisi, internette okudum, irmik helvasını tadın diye öneriyor. Arayıp buluyorum dükkanı. Var mı, dondurma da koyar mısınız? Evet ama şimdi veremeyiz, akşama. Neden? Akşam gelin, böyle. Adamda bir haller tavırlar. Hoppala, mecbur muyum oruç tutmaya? Ta nerelerden geldik, ayıp ediyorsun... hata ettik dükkanına gelmekle! Arada bu kadar fark var, Aleviyle-Sünni. Kalıvermiş sıkışıvermiş Sünni, Alevi ise rahat, ferah, sıkıntısı yok.

Lavazza Cafe’de içilen bir duble espresso (7-) iyi geliyor, enerji katıyor. Tüm gün dolanıp durdum, herhalde pedal dışında yürüyerek de 100 km yapmışımdır bu turda. Akşam üstü oldu, yavaş yavaş DSİ’inin yolunu tutayım. Yarın biraz bakliyat alıp kargolamak istiyorum. Değişik şeyler gördüm bugün.

Harput, birbirine benzeyen sebeplerle tarihe karışan birçok eski Türk şehirleri gibi nihayet terkedilmiş ve yerini bugünkü Elazığ'a bırakmıştır. Bugünkü Elazığ, II. Mahmut zamanında, 1834 yılında şark vilayetlerinde ıslahata ve devlet otoritesini yeniden kurmaya memur edilen Reşit Mehmet Pasa zamanında halk arasında "Mezra" denilen şimdiki yerine kurulmaya başlanmıştır. Ayni yıl içinde (1834) hastane, kışla ve cephane binaları yapılmış Vilayet Merkezi Harput'tan buraya nakledilmiştir. Bu nakilde Harput'un artık bir hudut şehri olmaktan çıkması, ana yollara sapa kalması, bilhassa kış mevsiminde ulaşım güçlüğü ve mezranın güzel bir şehir kurulmasına elverişli bulunmaması rol oynamıştır. 

Yeni kurulan şehir önceleri eyalet ve bilahare vilayet merkezi olmuş, bir ara Diyarbakır vilayetine bağlı bir Sancak haline gelmiştir. 1875'de Müstakil Mutasarrıflık, 1879'da da tekrar vilayet olmuştur. Osmanlı devletinin son yıllarında Malatya ve Dersim Sancakları da buraya bağlanmış, 1921'de bu iki sancakta Elazığ'dan ayrılmıştır. Sultan Abdülaziz’in tahta çıkısının 5. yılında Hacı Ahmet İzzet Paşa devrinde buraya tayin edilen Vali İsmail Paşanın teklifi ile 1867 yılında "Mamurat ül-Aziz" adı verilmiştir. Fakat telaffuzu güç olduğundan halk arasında kısaca "El Aziz" olarak söylenegelmiştir. Atatürk'ün 1937 yılında şehre teşrifleri sırasında "Azık İli" anlamına gelen "Elazık" adı verilmiş, bu isim daha sonra "Elâzığ”a dönüşmüştür.











Sivrice - Elazığ
Tur tarihi: 29 Mayıs 2017
Kat edilen mesafe: 32,60 km.
Ortalama hız: 20 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 1 sa. 37 dk., dışarıda geçen süre 1 sa. 46 dk. 
En yüksek sıcaklık 28 ˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 24,1 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 254 m, kaybı (iniş) 446 m.
En düşük irtifa 895 m., en yüksek 1289 m.

Garmin yol bilgisi Sivrice-Elazığ

Elazığ DSİ Mis.h 0424-2386911/2530
Elazığ ÖE 0424-2332550 / 2332411
Fırat Üni Misafir 0424-2370000/6000






Elâzığ yoluna bağlanmamla yolum, yokuş aşağı gidiyor



Asfalt kaymak,
 güvenlik şeridi de olunca bırakıyorum kendimi yer çekimine




Kontrol noktasına yaklaşıyorum


Elazığ sizi güllerle karşılıyor


Elazığ    



Gazi Caddesi





Merkez Ocakbaşı


Tuncelililer Mahallesi




Elazığ Hükümet Konağı





Kapalı Çarşı





Böyle lezzetli hurma yemedim






Harput’a minibüsle 1,75’e gidersiniz

Harput 

Sarahatun Camii 


Sarahatun Camii içi



Sarahatun Camii




Ulucamii



Ulucamii içi




Ulucamii

































Harput Kalesi 





















Harput Kalesi içi 



Ufukta Elazığ















































Uyarı yazısı fayda etmemiş




Tuncelilerin taburesi semere benziyor



Temel ne demiş? Öldürenden ver


Tuncelililer Mahallesi






Buğday Pazarı









Saray Ocakbaşı


Ali’nin dükkanı :))


Mis gibi... 




İftarın bekleyişi






































24. gün (devamı) Elazığ II