20 Mayıs 2017,
Cumartesi / Sarız – Afşin, 71 km (14. gün)
Bu sabah da erken uyanıyorum. WC’nin dışarıda olması tabii
pratik değil. Bereket bir kişi daha kalıyor otelde. 4 odası var, 10 yatak. Dolu
olsaydı sabah trafiği sıkıcı olurdu. Neyse, biraz oyalanıyorum. Perdeyi açıp
hava durumunu merak ediyorum. Bulutlu kapalı. İçime tedirginlik düşüyor. Yağar
mı, ne zaman, nerede yakalar...? Fazla da bekleme, biran çık, yakalanırsan
artık yolda çaresine bakmaya çalışırsın diyor ve eşyalarımı topladığım gibi
(tıraş bile olmadan) alttaki lokanta bölümüne iniyorum. Ekip ayakta, 5’te başlıyorlarmış
yemek hazırlığına. Dün Adnan Beyin ekibi gittikten sonra çalışan 2 genç ile
sohbet ettim. Adana Seyhanlı kuzenler. Okulu bırakmasına üzüldüm, lise 1’den
ayrılmış. Dışarıdan devam etmek istiyor ama çok da kolay değil çalışıp okumak.
Kuaför olmak istermiş. Umarım emeline ulaşır. Temiz yüzlü çocuklar, benim katta
odaları var, orada kalıyorlar.
Kahvaltıyı bal-kaymak, sıcak pide ile yapıyorum (5-). Balın
tadı da nefis, petekli. Bu enerjiyle veda edip (8.15) Afşin yoluna sapıyorum.
İlçe çıkışındaki çeşmeden suyumu tazeleyip önümde tırmanacağım dağa bakarak
pedallamaktayım. Afşin 70 km uzakta. Hava kapalı.
Çöp işini yakarak çözüyorlar. Olacak iş mi bu şimdi. Belediye
için büyük bir ayıp. Dumanı genzimi yakıyor. Dağ yoluna dökmüşler, ne var ne
yoksa.
Peki
kimlerdir Hititler? (12)
Anitta, Pithana’nın oğlu ve Kuşşara şehrinin
kralıdır. Hatti döneminin en önemli krallarından birisi
olan Anitta, MÖ 17. yüzyılda yaşamıştır.
Hitit dilinde şu ana kadar bulunan
en eski yazı, Anitta Metni
olarak adlandırılan yazıdır. Ayrıca, bulunan bu yazı Hint Avrupa dil ailesinin
keşfedilmiş ilk yazılı metnidir. Çivi yazısında yazılmış olan bu
tablette Anitta, babası
olan Pithana’nın Neşa (Kültepe)’yı ele geçirmesini ve bu olayın Kuşşara için
önemini anlatmıştır. Anitta hükümdarlığında,
Hatti kralı Piyusti’yi yenerek, gelecekte Hititlerin başkenti olacak olan
Hattuşaş’ı ele geçirmiştir, şehri tamamen yok etmiş ve lanetlemiştir.
"Hattuşa kenti açlıktan
kırılınca, Tanrım Şiu, onu Taht Tanrıçası Halmaşuit'e teslim etti ve ben Hattuşa'yı
fırtınalı bir gecede aldım, ne var ki burada elime geçen bir şey olmadı. Kenti
yaktıktan sonra yabani otlar ektirdim. Benden sonra kral olacaklardan her kim,
Hattuşa'yı yeniden canlandırırısa göklerin Fırtına Tanrısı onun belasını
versin."
Anitta metninde
ayrıca; Harkiuna, Ullamma ve Tenenda adlı şehirleri de hükümdarlığı süresince
ülkesinin sınırları içine aldığını belirtmiştir. Anitta
ismi, Kültepe'de bulunan birçok
kilden yapılmış tablette ve önemli bir keşif olan hançerde babası Pithana ile
birlikte geçer.
I. Hattuşili,
MÖ 1565'te tahta çıkmıştır. Öncüsü olan Anitta'nın lanetlediği Hattuşaş'ı
Hititlerin başkent ilan etmiştir. İsmi olan Hattuşili "Hattuşalı
Adam" anlamına gelmektedir.
I. Hattuşili'nin
yazdırmış olduğu yıllıklar incelendiğinde, kısa süre içinde büyük ve güçlü bir
krallık kurmuştur. Tahta çıktıktan sonra ilk seferini başkent Hattuşaş'ın
kuzeydoğusunda bulunan Şanahuitta şehrine gerçekleştirmiştir. Şanahuitta
şehrini ele geçirdikten sonra Kızılırmak nehrinin Karadeniz'e döküldüğü bölgede
yer alan Zalpa kentine yönelmiş ve bölgeyi Hititlere bağlamıştır. I.
Hattuşili, kuzey seferinden sonra başkentin güneyinde yer alan bölgeleri de
güvenli bir hale getirmiştir.
Başkent ve çevresinin güvenliği
sağlandıktan sonra I. Hattuşili, ülkesinin bölgedeki gücünü
arttırmak için ticaret yollarının geçtiği Suriye'ye yöneldi. Bölgenin güçlü
krallığı, Halpa (Halep) bu ticareti elinde tutmaktaydı. I. Hattuşili,
güçlü bir orduya da sahip olan Halpa'ya direk saldırmak yerine vasal Kargamış,
Warşuva, İkakali krallıklarına saldırmış ve bu şehirleri ele geçirmişti.
Böylece Hititler artık Yakın Doğu ticaretinden pay almaya başlamışlardır.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
|
I. Hattuşili,
Suriye seferinde Fırat Irmağını geçmiş ve bunu Akadlı Sargon'dan 700 yıl sonra
gerçekleştiren ilk kral olmuştur. Hititlerin artık sınırlarını Batı
Anadolu'dan, Fırat Irmağına, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar genişletmişlerdir.
Ancak I. Hattuşili bu bölgenin kontrolünü devamlı
sağlayabilecek güce sahip değildi. Fethedilen bölgelerdeki şehirler
vur-kaç taktiği ile ele geçiriyordu. Seferler sona erince şehirler Hitit
egemenliğinden çıkıyorlardı.
I. Hattuşili,
güney seferinden sonra Anadolu'nun batısında yer alan Arzawa'ya sefere
çıkmıştır. Bu sefer başarı ile sonuçlanmamıştır. I. Hattuşili,
güney ve batı seferlerini gerçekleştirirken, başkent çevresi zayıflamış, kuzey
ve doğudaki krallıklar bu boşluktan faydalanıp bağımsızlıklarını elde etmiştir.
Ancak I. Hattuşili başkente geri dönmesi ile bu bölgelerdeki
karışıklıklara son vermiştir.
İç Anadolu’nun sert kış koşulları
nedeniyle I. Hattuşili ve ardılları, seferlerine ilkbaharda
başlayıp kış yaklaşırken sona erdiriyorlardı. Kış aylarını başkent Hattuşaş’ta
geçiren I. Hattuşili hükümdarlığı süresince 6 büyük sefer
düzenlemiştir.
I. Hattuşili torunu
Murşili’ye tahtı emanet etmiştir.
Ve tırmanış başlıyor. %3-4-5’ler ama sonra ciddi bölümler
geliyor. 11-12-15-16 bile görüyorum Garmin’de. Ama beni destekleyenler
sayesinde ağır ağır yol alıyor Sarız’ı geride bırakıyorum. 1550-1600 m gibi bir
noktadan 2000’lere doğru çıkıyorum. Fakat sandığımdan daha rahat. 5 km gibi
sürmesi lazım bu tırmanışın. Arada düz bölümler nefeslenmenize yardımcı oluyor.
1897 m oldu rakım. %10’la geldik. Normal’le çıkıyorum. 5,2’nci
km’de ilk %20 harcanıyor (8.50). 12°C sıcaklık var.
Solda çadırlarını kurma hazırlığında birileri var. Uzaktan
selamlaşıyoruz. Tek tük geçen arabalar el sallıyorlar. Yağmura karşın
çantaların kılıflarını geçirmiştim, kendime ait olanlar da sol ön çantanın
üstünde hazır bekliyorlar. Üstümde Adidas, bacaklarım kapalı, ısıtıcılar
takılı. Şansıma rüzgar arkadan esmekte. Bir destek de ondan.
Tepe noktası 1993 m, şimdi inilecek. Asfalt kaba ama delik
çukur pek yok, yer yer soyulmuş ancak sıkıntı yok. Hızla iniyorum, %7 gibi bir
eğimle. 73 km’yi gördüm bir ara. Fazla da dikkatimi yoldan ayırmak istemiyorum.
Ağır bisiklet, çukuru kaçırır da girersem ne olur tahmin etmek size düşer.
Etraf öyle güzel ki, hava tertemiz. Kimsecikler yok. Bulutlar
uzaktalar, ama benim gittiğim yön açık. Bakalım 3 gündür yağmurdan kaçıyorum,
yakalanmadan. Gerçi ilkinde yakalandım. Sonra tedbirli davrandım. 1962 m’de
pedallamayı sürdürüyorum. Saat 9.05 ve 10,6 km geride kaldı. Küçüksöbeçimen
köyünden geçmekteyim. Sağda bir köpek, beni fark eder etmez havlamaya başlıyor.
Çıldırdı, ama bağlı. Neredeyse üzerinde oturduğu saçaktan düşecekti.
Hava sıcaklığı 9,2°C’ye düştü, hızla iniyorum, 1883 metredeyim,
110 metre kadar irtifa kaybettim. Mermer ocakları var uzaklarda. Köy görünürde
yok. Bu şekilde yol zaman zaman kısa tırmanışlar (%10’luk) yapıyor. Aldığım
hızla yokuşun yarısını çıkıyor, bazen kısa sert %16’lık bölümler sorunsuz
geçiliyor. 22,5’inci km’de %40’ını harcadım bataryanın (9.30).
Bir iki damla yüzüme indi. Geliyor mu? Hemen durup üzerime
yağmurlukları geçiriyorum. Neme lazım. Sonra aniden inerse telaş içinde doğru
dürüst yapamıyorsun. Bu arada Maraş il sınırına da girmiş oldum. (25,4 km/9.50)
Dağlıca köyündeyim. İnekler otlamakta, çoban keçilerini
güdüyor. Duruyor laflıyoruz Mehmet Çobanla. İleride
kale de bir tırmanış daha var sonrası kolay diyor. 116 keçisi varmış.
Sağımda Dağlıca Çayı akmakta, benimle aynı yönde. Yağmayacak
galiba, güneş de zaman zaman çıkıyor. Üstümdekiler fazla geldi (35,8 km/10.20).
Durursun çıkartırsın. Burası da Dağlıca köyünün devamı. Yanıma gelen köylüyle
ayak üstü iki laf. Bizimkiler seneler
önce kaçıp buralara gelmiş mekan edinmişler. Bizler de kaldık burada
gibisinden konuşuyor. Espriyi seven birine benziyor.
Ve gerçekten bir kale kalıntısı çıkıyor karşıma, filmlerdeki
şatolar gibi, yüksek bir dağ-kayanın üstüne kurulu. Neresi burası, hangi kale? Hurman
Kalesi’ymiş. Bugün Afşin ilçesi sınırları
içinde olan bu kale Afşin-Sarız yol güzergâhında olup bölgede Marabuz Kalesi
olarak da bilinir. 10–15 m yüksekliğindeki surlar, sekiz burçla
güçlendirilmiştir. Kalenin kapısı batıdadır. İçinde su ve yiyecek depoları,
asker barınakları ve kilise vardır.
Roma, Bizans ve Selçuklar tarafından
kullanıldığı bilinmektedir. Ortaçağ’da Bizans, Arap, Süryani ve Ermeni
kaynaklarda bu kaleden sıkça bahsedilmektedir. Hurman Kalesi, Anadolu’nun
doğusundan, batısına, kuzeyinden güneyine uzanan kervan yollarının kesişme
noktasında bulunmaktadır. Bu kale Elbistan’dan
gelen geçen kervan yolunun üzerinde olup bu yolun güvenliğini sağlamaktaydı. Haçlılar
tarafından da işgal edilen Hurman Kalesi, daha sonra Selçukların eline
geçmiştir. 1277’de Memluk Sultanı Baybars bu kaleyi Elbistan Savaşı’ndan sonra
almıştır.
Ve kaleden sonra çobanın sözünü ettiği rampa. Duvar gibi
karşıma dikiliyor. %16-17 gibi bölümleri vardı, ama genelde %10 ile sürdü ve
böylecene 1521 m’ye çıkıverdim. Hava 15°C sıcaklıkta, bulutlu, arada güneşi
görüyoruz.
Bu son tırmanış sonrası yol rahatlıyor. Ama şunu söyleyeyim,
yolu ters yönde yapmak istemezdim, uzunca tırmanılırdı. Hava soğudu, rüzgar
karşıdan esiyor. Yönüm güneydoğu oldu. Batarya da tükenmek üzere, %40 kaldı
(39,4 km/10.35). Eco yetmiyor, duruyorsun hissi veriyor, rüzgara karşı Normal’e
geçtim.
Tanır’a tırmanılıyor, kısa ama sağlam. Şimdi araç trafiği de
arttı. Açıktım, yanımdaki cevizli sucuktan bir parça atıyorum ağzıma. Bataryanın
son %20’lik bölümdeyim (52,6 km/11.20).
Afşin’e 25 km kaldı. Solda uzakta termik santrali, Türkiye’nin
en büyüğü denilmekte. 8 dev ünite, zehir saçıyor. Bölgedeki linyit kömürünün
kullanılması için ilk ünite (A) 1984’de, daha sonra eklenen B termik santrali
de 2004’de elektrik üretimine başlamış. Bu yıl şubat ayında bu santralde (A)
çıkan yangın sonucu 3 işçi yaralanmıştı. Konuya ilişkin Tes-İş Sendikası Afşin
Şube Başkanı Mustafa Kılıç’ın açıklamaları kaygı verici: “A Termik Santrali, 30 yıldır üretim yapıyor. Çok eski bir santral. Şu
anda da eksik personelle elektrik üretilmeye çalışılıyor. Olması gerekenin
yüzde 20-25’i kadar bir işçiyle çalıştırılmak zorunda bırakılıyor. Santrale
gereken bakım yapılmıyor. Çevreye verdiği zarar da zaten gündemde. Her zaman bu
tür kazalara açık bir işyerimiz var. Santrale gereken personelin en kısa
zamanda alınması lazım. İşçilerimizi bu şekilde zorlamak da iş kazalarına neden
olabiliyor. Bu kaza en ucuz şekliyle atlatıldı. Geçen yıl bu kazanın bir
benzeri daha yaşanmıştı. Can kaybı ile sonuçlanmıştı o da. Tek tesellimiz
arkadaşlarımızın şu anki durumlarının iyi olması. Arkadaşlarımız, kıl payı
farkla kendilerini kurtarmışlar”. Türkiye’nin en yaşlı santrali (A)
rehabilitasyon programı çerçevesinde (nihayet!) 5 yıl elektrik üretmeyecekmiş.
Bataryanın sonu geldi sayılır, yolun ortasında stop etmesin
diye benzinciye giriyor, hem bir soda, hem de yedeği takıyorum. 60 km götürdü
bu yolda. Benzinciyle sohbet, termik santralın bacasını gece 12’den sonra
açıyorlarmış, gazı salıyorlarmış. Bunu duymuştum daha önce de, yapılmaması
gereken bir şey ama “burası Türkiye” durumları. Ne kural tanırız, ne insan
sağlığına önem veririz. Radyasyonlu çayı bile içen kahraman bakanlar olduktan
sonra. İmam-cemaat durumları.
71. km’de Afşin’e giriyorum. Yeni bataryanın da %20’sini
bitirdim bu arada. Çarşısının olduğu
caddede ÖE’yi soruyor kolayca buluyorum. Daha önceden yerimi ayırtmıştım. Ergün
Beyi çay ocağında. Bana odamı gösteriyor, bisikleti girişte bir yere alıyoruz.
Oda 2 yataklı, küçük değil. Banyosu da idare eder. 20-TL, O.K. Daha ne olsun?
Duş alıp biraz dinlendikten sonra çarşıya inip karnımı doyurmak
istiyorum. Cumartesi nedeniyle yemek yok, var olanlar da sırf kebap. Bu
insanlar ne çok et yemekten hoşlanıyorlar? Her yerde et, kuruya bile et,
mercimek çorbasına kemik suyu, olmadı tablet. Bugün bana da etsiz çiğ köfte
yemek düşüyor. Uzundur yememiştim. İyi de oldu. Adıyörem Lokantası’nda bir
porsiyon (8 köfte) 6 lira, doymuş oldum. Dükkan sahibi ne tesadüf ÖE’nin
çaycısının oğluymuş.
Roma İmparatorluğu devrinde
Arabissos adıyla anılan kentin belki imparator Gordianus (234-238)
devrinde Urfa'dan göçen Arap aşiretleri tarafından iskân edilmiş olması
olasılığı ileri sürülmüştür. Kentin adı yazılı kaynaklarda en erken 4.
yüzyılda görülür. 540 yıllarında imparator
Justinianus tarafından
oluşturulan Üçüncü Armenia eyaletinin yönetim merkezlerinden biri
Arabissos'tur. 582-602 yıllarında imparator olan
Maurikios aslen buralıdır.
İmparatorun "esmeroğlu" anlamına gelen adı belki de doğduğu kentin
etnik yapısına dair bir ipucu olabilir.
Arap kaynaklarında daha sık olarak
görülen diğer isim el-Efsus'tur. Osmanlı kayıtlarında da bu isim
kullanılmış ve kentin resmi adı 1944'e dek Efsus olagelmiştir. Bu isim, geç
Bizans döneminde halk arasında kullanılan
Ephesós adına
işaret eder. Bu adın kaynağı hakkında bilgimiz yoktur. Ancak Batı Anadolu'daki
Ephesos (Efes) gibi burada da Yedi Uyurlar efsanesinin hürmet
görmesi, Hıristiyanlık döneminde iki kenti birleştiren ortak bir dinî pratiğe
işaret edebilir.
1071 Malazgirt Savaşı'ndan kısa
bir süre sonra Afşin bey adlı bir Türk komutanı eliyle kentin zapt
edildiği anlatılmaktadır. Ancak hakkında başka bir bilgiye sahip olmadığımız bu
Afşin'in, zapt ettiği kentin adıyla lakaplandırılmış olması kuvvetle
muhtemeldir. Yunanca Ephesós adının, Anadolu'daki pek çok yer adında olduğu
gibi, Yunanca ismin nesne (akkuzatif) halinden Efsun veya Afşun biçimini almış
olması gerektir. Tarsus>Tersun, Adrassós>Adrasan, Momoassós>Mamasun,
Termessós>Tırmısın örneklerinde de aynı evrim görülür.
Afşin sokaklarında dolaşmaktayım. Burası da E’ci, %70! Hafiften
yağmur damlaları düşüyor. ÖE’nin yolunu tutuyorum. Bugün de ıslanmaktan
kurtuldum, oh ne ala.
Sarız - Afşin
Tur tarihi:
20 Mayıs 2017
Kat edilen
mesafe: 71,15 km.
Ortalama
hız: 18,6 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 3 sa. 50 dk., dışarıda geçen süre 4 sa. 40 dk.
En yüksek
sıcaklık 22 ˚C, en düşük 9 ˚C, ortalama 15,3 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 983 m, kaybı (iniş) 1340 m.
En düşük
irtifa 1212 m., en yüksek 1964 m.
Garmin yol
bilgisi Sarız-Afşin
Afşin ÖE
0344-5112434/2536 / 0506-5119529 Ergün Bey
Bal-Kaymak, Hilal Lokantası |
Yağmur yağacak mı?
|
Ve tırmanış başlıyor
|
Sarız uzakta kaldı
|
Hava soğuyor
|
116 keçi
|
Hava açtı J
|
Marabuz Kalesi
|
Çobanın sözünü ettiği rampa duvar gibi karşıma dikiliyor
|
Sağımda Dağlıca Çayı akmakta, benimle aynı yönde
|
Hava bir açıyor bir kapıyor
|
Uzakta Termik Santral
|
Hava soğudu, rüzgar karşıdan esiyor |
8 dev ünite zehir saçıyor
|
Afşin
|
Adıyörem Çiğ Köfte
|
Yazım
hatası
|
15. gün (devamı)
Afşin–Elbistan - 13. gün (öncesi) Pınarbaşı-Sarız
[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde
Kırıkkale-Sungurlu = 96,77 km
Sungurlu-Alaca = 51,37 km
Alaca-Boğazkale = 49,23 km
Boğazkale-Yozgat = 45,08 km
Yozgat-Sorgun = 38,20 km
Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km
Sarıkaya-Boğazlıyan = 64,78 km
Boğazlıyan-Kayseri = 83,59 km
Kayseri-Bünyan = 48,46 km
Bünyan-Pınarbaşı = 62 km
Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km
Sarız-Afşin = 71,15 km
Afşin-Elbistan = 45,39 km
Elbistan-Nurhak = 42,64 km
Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km
Doğanşehir-Malatya = 55,51 km
Malatya-Kale = 46,47 km
Kale-Sivrice = 66,38 km
Sivrice-Elazığ = 32,60 km
Elazığ-Tunceli = 78,63 km