9 Mayıs 2017, Salı / Sungurlu – Alaca, 51 km
(3. gün)
Temiz bir
uyku çekip biraz tembellik yapıp 7 gibi yataktan kalktım. Tıraş, eşyaların
toplanması vs 8’i buluyor. Kahvaltıya 8 buçuğa doğru iniyorum. Açık büfe, malum
şeyler, tek fark kızarmış patates olması. Daha önce hiç çıkmamıştı, fena da
değil, ekmek yerine.
Yolda küçük
bir değişiklik yaptım. Alacahöyük’e Boğazkale yolundan gidiyordum, Çorum
yolundan gideceğim. Z çizmek yerine L daha akıllıca geldi, bir de yarın
Boğazkale’ye kestirme yoldan gidemezsem aynı yolu tekrarlamamış olacağım.
9 buçuk
gibi ayrılıyorum Sungurlu’dan, hava sabah açıktı şimdi puslanıyor. Bugün için
yağış da gösteriyordu meteo, sağanak şeklinde. Bir de kuvvetli rüzgar. Yol bir
30 km kadar 780’lerden 1000 metrelere çıkacak. Sonra anayoldan ayrılıp
Alacahöyük yoluna sapacağım.
Peki
kimlerdir Hititler? (3)
Hititler'de Mimari ve Şehircilik. Hitit yerleşimleri ya sarp kayalık bölgelere ya da
ova düzlüklerinde kurulmuştur. Bu yerleşimlerin ortak özelliği, belirli
aralıklarla inşa edilmiş kulelerle donatılmış bir sur ile sıkı koruma altına
alınmış olmalarıdır. Şehre giriş ise, uygun yerlere yapılmış kapılar
vasıtasıyla sağlanmıştır. Gerek resmi binalar, gerekse belirli bir plan
şemasını izleyen tapınaklar taş temelli, anıtsal olanları ise blok taşlardan
subasman ve ahşap destekli kerpiç duvarlı olup, düz damlıdır. Tek katlı
yapıların yanı sıra birden fazla kata sahip yapıların varlığı da bilinmektedir.
Arinna. Güneş tanrıçasının yurdu Arinna, eskiden beri Hititlerin en önemli
kült kentlerinden biri olmuştur. Hattuşaş'a bir günlük mesafede olan bu yer,
büyük bir olasılıkla bugünkü Alacahöyük olduğu düşünülmektedir.
Arinna kentinin
en önemli dinsel figürü, şehrin koruyucu olan Güneş
Tanrıçası'dır. Arinna'nın Güneş Tanrıçası Hitit Devletinin ve
ordularının koruyucusudur. Ayrıca Arinna'nın Güneş Tanrıçası, Hitit
Dininde Ana Tanrıça özelliğini de taşır. Arinna kafasında etrafında
güneşi sembolize eden bir halka ile betimlenir.
Güneş
Tanrıçası Arinna
|
Güzel bir
coğrafya. Duble yol, kenarda güvenlik şeridi. %1-2’lerle başlayan tırmanış yer
yer 4’lere 6’lara çıkıyor, Arifegazili’ye geldiğimde (16. km). Arada düzelip
gene tırmanıyor. Hafif hafif yediriyor. Ulusoy Tesisleri’ni geçtim, saat 10.50
ve 27. km’de ilk çentik gidiyor. Yol %4’lerle tırmanıyor, 1042 m’ye çıktım.
28. km’de
Alacahöyük ayrımı geldi, 1051 m oldu rakım. Biraz durup foto çekiyorum.
Kuzeydoğu yönünde ilerliyordum şimdi doğu yönüne saptım. Alacahöyük yolu kilit parke taş. 1000
metrelerde sürüyorum (rakım). Etrafta ağaç kesen, çim biçenler var. Uzaklardan
motor sesleri geliyor. %-1 gibi bir eğimle inmeye başladım. Hava puslu, rüzgar
var. Yönüm güney oldu. Solumda yol kenarında 2 hanım ot topluyor. Durup
soruyorum: topladığınız ne? Madımak.
Ana kız, ilerideki köydenler, Hüyük Köyü. Firuzan madımağı bulgurla yapar.
Bunlar bir de çemen ve sarımsak eklerlermiş. Ayak üstü yemek tarifi alıyorum,
ayriyeten ev daveti de. Daha önce bir bisikletli gelmiş onlarda kalmış, Cemil
dediler adını.
Müzeyi
ziyaret etmeden köydeki kahvede bir mola vermek iyi gelecek. 35 km durmadan
geldim. Soda eşliğinde masada kağıt oynayan köylülerle kısa bir sohbet, kısa
bir tanışma ve...
Müze
kartımla giriş yapıyorum Alacahöyük’e. Velespiti bir kenara park edip önce müze
sonra ören yerini dolaşayım. Küçük bir müze, çıkan parçaların çoğu Çorum Müzesi’nde
herhalde. İstanbul Arkeoloji’de de var, hatta Ankara Anadolu Medeniyetleri
Müzesi’nde de. 1935 yılında başlamış Alacahöyük kazıları. Çıkartılan
Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Hitit ve Frig eserleri ile Alaca Pazarlı ören yeri
kazısında bulunan eserler sergilenmekte.
Kalker
temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapı’dan giriliyor
ören yerine. Genişliği 10 metre kadar. Girişin
iki yanındaki büyük söve bloklarının dış yüzleri iki metre yüksekliğinde sfenks
protomlarıyla süslüdür. İki kulenin dış ve iç yüzleri de kabartmalı
ortostatlarla bezelidir.
Sol kulede, kaide üzerinde ayakta duran boğa
Fırtına Tanrısını sembolleştirir. İzleyen blokta sunak önünde dua jestinde
ilerleyen kral ve kraliçe; arkadaki bloklarda kült objeleri taşıyıcılarının
önünde, kurbanlık hayvanların getirilişini, merdiven ve hançerle gösteri yapan
figürler izlemektedir. Bu kulede köşe ortostatının içe bakan yüzünde, sembol
asalarını taşıyan, dört kişinin oluşturduğu ritüel sahne tasvir edilmiştir. Üst
sırada ise ok ve mızrağın kullanıldığı domuz ve geyik avı işlenmiştir.
Sağ kule ortostatlarında da aynı şekilde bir
dini tören sahnesi tasvir edilmiştir. Frizin başında tahtında oturan tanrıçaya
doğru dua jestindeki görevliler ilerlemektedir. Bu Tanrıça Fırtına tanrısının
eşi (Arinna, Şehrinin Güneş Tanrıçası) olarak yorumlanmaktadır.
Tüm bu tasvirler gerçekte kült, libasyon, av
ve eğlenceden oluşan bir bütünü, yani Fırtına Tanrısı Teşup onuruna kutlanan
bir dini töreni temsil etmektedirler.
Hititlerde
Mimari ve Şehircilik
|
Alacahöyük,
Tunç Çağı ve Hitit döneminin önemli bir dinsel tören ve sanat merkezi. İmparatorluk
Çağı’na, MÖ 1450-1200 olarak tarihlenmekte. En dikkat çekici özelliği, dört
farklı kültürden kalma on dört yapı katı, ya da yerleşim bulunması.
Alacahöyük’de
birinci kültür evresi olarak adlandırılan ilk kısmında, sırasıyla; Frigler,
Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine dek uzanan kalıntılar
bulunmuştur.
İkinci kültür evresi olan kısımda ise,
Hititler’e ait kalıntılar öne çıkmıştır. Üstelik bu kalıntılar, Hititlerin
başkenti Hattuşa’ya da yakınlığı ile dikkat çekmektedir. Üçüncü kültür
evresinde ise, Erken Tunç Çağı’na ait dört yapı kalıntıları bulunmuştur.
Bunlar MÖ 3000-2000 yılları arasını kapsayan kalıntılardır.
Alacahöyük’de
dördüncü kültür evresi olarak adlandırılan son bölümde ise, MÖ 3500-3000
yıllarına denk gelen, Bakır-Taş Çağı’na ve Erken Tunç Çağı’na ait kalıntılar
ortaya çıkarılmıştır.
Alacahöyük’de
ilk kazılar 1907’de yapılmış olmasına rağmen, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi
girişimleri sonucunda kazılar yapılmış ve Çorum’da yatan bu tarih, dünyaya
kazandırılmıştır.
Alacahöyük yaklaşık
310 metre genişliğinde ve 20 metre yüksekliğindedir.
Büyük
mabede giden tahtalardan bir yürüme yolu yapmışlar. Çepeçevre dolanıyorsun.
Kazı çalışmaları sürmekte, bazı yerlerin üzerine dam yapılmış. Kraliyet mezarları
zarar görmesin diye cam fanusla örtülmüş. Çıkan parçalar (güneş kursları, geyik
ve boğa heykelleri, kama, kılıç, pişmiş toprak kaplar...) aynen bırakılmış. İyi
düşünülmüş. Etkili bir mekan. Bir kayanın üzerine oturuyor, şöyle 180 derecelik
bir açıyla Alacahöyük’ü seyrediyorum. Nasıl bir yaşam vardı? Şenlikler, bayram
merasimleri, ziyafetleri, yeme-içme kültürleri...
Hititler'de Mutfak Kültürü. Mutfak
kültür açısından bakıldığında Orta Anadolu’nun coğrafi ve iklimsel nitelikleri
ile Neolitik Çağ’dan başlayan beslenme biçimi, flora ve fauna göz önüne
alındığında burada yaşayan insanların nasıl bir yeme-içme kültürü geliştirmiş
olabilecekleri tahmin edilebilmektedir. Anadolu’da Neolatik Çağ’dan beri biline
tahıl tarımı ve bunun sonucu olan tahıla dayalı beslenme elbette Hititler için
de temel yeme-içme içerisinde yer almış olmalıdır. Boğazköy ve diğer bazı Hitit
yerleşimlerinde ortaya çıkartılan tahıl depoları bunun kanıtıdır. Hitit
metinlerinin çözümlerinden anlaşıldığı üzere Hititler 180’den fazla ekmek ya da
unlu mamul ürün yapmaktaydılar. Hititlerde et ve süt ürünleri tahıldan sonra
ikinci sırada besin kaynaklarıdır. Kazılarda bulunan hayvan kemikleri ve çivi
yazılı metinler kıyaslanarak günümüz Türkiye’sinde olduğu gibi koyun ve sığır
etinin en başta tüketildiğini göstermiştir.
İstanbul
Arkeoloji Müzesi
|
Ortaokul
öğrencileri var, sahada koşuşturmaktalar. Ağaç yaşken eğilir. Bazı şeyleri,
müzeciliği gençlere kazandırmak lazım.
Kara bulutlar
geliyor. Beni bir telaş alıyor. Yetişebilecek miyim gelmeden? Basıyorum
pedallara. Şansım Alaca’ya iniş olması (1131 m’den başlayan). Köy yolu, kaba asfalt,
kuzeydoğu yönünde pedallıyorum. Küçük bir köyden (Çevreli) geçmekteyim. Bir iki
damla yüzüme iniyor. Bas pedallara oğlum...
Yol çok
güzel, çevre de, ama ben hıza kilitlendim, bir an varayım istiyorum. Alacahöyük
Hitit Barajı solumda ve Çorum yoluna bağlanmamla yönüm güney-güneydoğuya
dönüyor, rüzgar tam karşımdan esiyor. Ama öyle şiddetli ki yokuş aşağı pedalla
bile zor ilerliyorum. Damlalar da artıyor. Dursam mı? Açık arazide bastırırsa
perişan olurum. Benzinci falan da yok! 4 km sonra bir benzinci gelecekmiş,
ilanını görüyorum. Oraya kadar yağmasa. Rüzgar daha da şiddetlendi, şimdi tam
yanımdan esiyor. 136 kiloyu neredeyse devirecek. Güvenlik şeridinden gidiyorum
ama beni yola itiyor. Gidonu o kadar sıkmışım ki sağ elim uyuştu. Bırakamıyorum
da. Tedirgin oldum. Hiç böyle şiddetlisine rastlamamıştım. Kötü bir tecrübe
yaşamayayım! Yavaşladım biraz, ama bir an önce de varayım düşüncesindeyim.
Benzinciyi geçiyorum, girmiyorum. 3 km kaldı Alaca’ya. Başarabileceğim galiba.
Desteği normalde, bazen de yüksekte kullanıyorum, yokuş aşağı rüzgara meydan
okurcasına.
Ve (%68
E’lik) Alaca’ya girdim. Binalar biraz rüzgarı kesiyor. Öğretmenevi de az sonra
karşıma çıkıyor. Solda, biraz dökük bir vaziyette. Zaten 20 TL, fiyatından
anlamalıydım. Kalitelerine göre fiyat belirleyebiliyorlar. Kapıda 2-3 kişi,
soruyorum. Buranın personeli, birisi de yer ayırtmak için konuştuğum Selami
Bey. İlkin dikkat çeken bisikletin özellikleri konuşuluyor. Sonra bir sürpriz
geliyor, yerimi ayırmamışlar! Konuştuğum kişi meselenin acemisiymiş. Bana
depoda bir yatak gösteriyorlar. Mecburen kabul ediyorum. WC falan umumi. Keşke
Höyük Köyü’ndeki daveti kabul etseydim. Neyse yapılacak bir şey yok. Bisikleti
de odaya alıp yerleşiyorum. Korktuğum yağmur da gelmiyor. Ne demeli?
Zorla
bulunan bir havluyu alıp duş giriyorum. Neyse ki su sıcak. Sonra çay eşliğinde
biraz gezi notlarını toparlayıp Alaca’yı keşfe çıkıyorum. Bakalım ilçenin
durumu nasıl?
Tek tük
damlalar düşüyor şimdi. Beklenen sağanaktan iz yok. Tentelerin altından dolanıyorum
Alaca’da. Bir yandan da lokantalara girip sulu yemek soruyorum. Seçenek fazla
yok, kuruya bile et koymuşlar. Mercimek çorbasında kemik suyu var, yani yani...
:((
TDK
sözlüğüne baktığımızda ‘alaca’ için şu açıklamaları görüyoruz:
1. isim Birkaç
rengin karışımından oluşan renk, ala
2. sıfat İki
veya daha çok renkli
3. Birkaç
renkli iplikten yapılmış dokuma
4. Keklik,
bıldırcın vb. kuşları avlamak için kullanılan iki renkli bez
5. bitki
bilimi Ağaçta ilk olgunlaşan meyve, "Bu incirin alacasını ben
yedim."
6. bitki
bilimi Meyvelere, genellikle üzüme düşen ben
Alaca ilçesinin tarihi MÖ 5000 yıllarına
kadar uzanmaktadır. Eskiçağ’da ilçe merkezinin bulunduğu alan “Etonia” olarak
geçmektedir. XIX. ve XX. yy’larda Hüseyinova yöre adı yerine, nahiye ve bucak
adının tanımlanmasında önceleri bucak olan Alaca, Hüseyinabâd adıyla 1919’da
ilçe olmuş, Alaca adı ise 1932’de resmiyet kazanmıştır.
İlçe merkezinde 1763 yılında Ömer Osman Paşa
tarafından yaptırılan Eski Cami ile 1893 yılında Ardahan Göçmeni Şeyh Efendi
tarafından ahşap olarak yaptırılan Yeni Cami ve Hüseyin Gazi Türbesi de tarihi
değeri olan yapılardır.
Alaca’nın
merkezi denilen yer bir dört yol ağzı. Ortasında saat kulesi dikili. Bu saat
kulelerini başka yerlerde de gördüm. Fazla bir şey yok, pek gelişmemiş. Hava da
soğudu bayağı. Polar yelek içimde. Bir tekel dükkanı, oldukça zengin çeşitler
görmekteyim.
Karnımı
yayla çorbası+az pilav+çoban salata+soda=10 lira ile doyuruyorum Sultan
Sofrası’nda. Sonra gene sokak aralarında dolanıp meraklı gözlerle
karşılaşıyorum. Yarınki yol için biraz bilgi topladım. Kestirme bir yol vardı,
10 km kadar kısaltan ama asfalt değilmiş. Bu yükle toprak yolda ilerlemektense
fazladan ana yoldan giderim.
Türk
kahvesi esnaf çay evlerinde bulamıyorum. Biraz tarz yapmış “Cafe Nagizza” bana
5 liraya lokumlu bir servis yapıyor.
Sungurlu - Alaca
Tur tarihi:
9 Mayıs 2017
Kat edilen
mesafe: 51,37 km.
Ortalama
hız: 19,3 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 2 sa. 39 dk., dışarıda geçen süre 3 sa. 52 dk.
En yüksek
sıcaklık 28 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 24,6 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 466 m, kaybı (iniş) 303 m.
En düşük
irtifa 750 m., en yüksek 1131 m.
Garmin yol
bilgisi Sungurlu-Alaca
Alaca ÖE
0364-4112611
Güneş enerji
panelleri
|
Höyük Köyü
|
Alacahöyük
yerleşim maketi
|
Sfenksli Kapı,
Alacahöyük
|
Alacahöyük
Ören Yeri
|
Kraliyet mezarları |
Müze
|
Höyük Köyü
|
Tarlada İzi
Olmayanın / Harmanda Yüzü Olmaz
(Traktörün arkasında yazılı)
|
Alaca |
İlçenin merkezi, Saat Kulesi
|
Sultan
Sofrası
|
[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde
Kırıkkale-Sungurlu = 96,77 km
Sungurlu-Alaca = 51,37 km
Alaca-Boğazkale = 49,23 km
Boğazkale-Yozgat = 45,08 km
Yozgat-Sorgun = 38,20 km
Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km
Sarıkaya-Boğazlıyan = 64,78 km
Boğazlıyan-Kayseri = 83,59 km
Kayseri-Bünyan = 48,46 km
Bünyan-Pınarbaşı = 62 km
Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km
Sarız-Afşin = 71,15 km
Afşin-Elbistan = 45,39 km
Elbistan-Nurhak = 42,64 km
Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km
Doğanşehir-Malatya = 55,51 km
Malatya-Kale = 46,47 km
Kale-Sivrice = 66,38 km
Sivrice-Elazığ = 32,60 km
Elazığ-Tunceli = 78,63 km
İlginizi
çekebilir [bisikletle]Türkiye:İzmir-Seferihisar-Didim-Bodrum-Datça