4 Şubat 2019

T・U・Z・L・A

Şubat ayının sıcak bir gününde, oldukça rahat bir yolu olan Tuzla ilçesine pedalladık. Bostancı Caffé Nero buluşması 9.30’daydı. Geldiğimde İhsan’ı ve bizimle ilk defa pedallayacak olan Çiğdem’i bekler buluyorum. Çiğdem, Aydın’ın iş arkadaşı. Bisiklete bindiğini duyunca “Gel bizimle pazar günü, dümdüz bir yol. 30 km’lik menzilini de böylecene genişletmiş olursun.” dedim. Firuzan bu hafta katılamıyor, Dört Ayaklı Dostlar’ımızla meşgul. Sırayla arkadaşlar da gelmekteler; Haluk O., Recep, Nurhan ve eski arkadaşım, bir süre bisiklete ara verip tekrardan sele üzerine oturan Haluk Ç. Bu sayede [bisikletle] grubunda iki Mustafa varken iki de Haluk oluyor. Birine bir şey olursa diğeri devreye girer :)) Bu şekilde 7’li olarak Pendik’e, kahvaltı noktamıza doğru yola çıkıyoruz. Hava iki gündür şahane. Dün daha fazla güneş vardı ama bugün daha sıcak. Şubat ayında 15-17 °C. Pazar olmasından dolayı daha millet dökülmemiş. Sahil yolundan, temiz deniz havası alarak Pendik’e gelmeden Kamil bizi karşılamak üzere çıkmış bile yola. Böylecene sekizledik.
Prof. Dr. Sami Zan

Düz yol sohbet etmek için güzel bir fırsat. Araç içinden de gidilmeyince bakıyorum herkes biriyle yan yana muhabbette. Ben de sizle sohbet edeyim. Prof. Dr. Sami Zan, belki duymuşunuzdur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi hocası. Beyazıt'ta verdiği dersler, Tıp Fakültesinden olsun olmasın onlarca öğrenci tarafından takip edilen hocaların hocası. 1921-1984 yılları arasında yaşamış. 63 yaşında geçirdiği bir kalp krizi sonucu erken ayrılmış aramızdan. Anlatıldığına göre dersten önce hocayı iyi bir yerden dinleyebilmek amacıyla yer kapmak için mücadele verilen özel bir insan. Öğrencilerine kalıcı bir şeyler öğretebilmek için resimler, gazete parçaları, maketler, öğrenciler arasından canlı modeller, eline ne geçerse kullanırmış. Hatta ders içeriğini interaktif olarak anlatacak şekilde kendi kurgu senaryolarını devreye sokarmış. Sıraların üzerinde oraya buraya atlarken bir yandan da aşağıdaki sözler çıkıverirmiş ağzında: “Yaz yavrum!” dediği anda dersin ortasında tüm öğrenciler hocadan gelecek inci niteliğindeki özdeyişlere kendini hazırlarmış. Artık o gün hocanın ağzından hangileri dökülürse, öğrencilerin ya da o günkü derse katılma şansını yakalayanların bahtlarına ne çıkarsa…

İşte günümüzde bile halen geçerliliğini koruyan sözlerinden bazıları:

• Hekim olmak her konuya hâkim olmaktır.
• Bence en acınacak insan, görevinde ücretten başka bir şey alamayandır.
• Hayat denklemi: Çalışma (10) x Doğruluk (10) x Bilgi (10) x Güzellik (10) x Şans (0) = 0. Eğer şansın sıfırsa, sonuç ta koca bir SIFIR olur.
• Hıyara kıyasla turba şükür!
• Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca mı lanet edilir?
• Hekim hastasını nadiren tedavi, genellikle teselli eder.
• Üniversiteye girip te çıkamayanlara profesör denir.
• Okumak sanatı esasları hatırlamak, ayrıntıları unutmaktır.
• Biz sidikle pislik arasından dünyaya geldik, öğünmemiz nedendir?
• Hayat size bir limon verirse siz onu limonata yapınız.
• Hayat, üstü pamuklarla örtülü bir kazık tarlasıdır.
• Hayatta mutlu olmak yalnız aranılan insanı bulmakla değil, aranılan insan olmakla mümkündür.
• Hayatta bütün setler üzerinden geçilmek için yapılmıştır, önünde durulmak için değil!
• Dilediğin gibi yaşa, nasılsa öleceksin!
• Yükselmek için kendi ayaklarınızı kullanınız, başkalarının sırtı ve ellerini değil!
• İyilik belki unutulur ama ölmez. Kötülük ölür ama unutulmaz.
• Göz medeniyetler yapar fakat medeniyetler göz yapamaz.
• Moloz alma adam al. Adam yoksa hiç kimseyi almamak hırdavat almaktan iyidir.
• Sevmek oturup birbirine bakmak değil, belki beraberce aynı yöne bakmaktır.
• Söndüremeyeceğin ateşi yakma!
• Yaşlılık gözlerde başlar, genital organlarda biter.
• Gülme bunlara, doktor gülmez, tebessüm eder!
• Herkesin ter kokusu ayrıdır, parmak izi gibidir.
• Yüksek makamlar yalçın kayalara benzer. Oralara nadiren kartallar, çoğunlukla kertenkeleler çıkar.
• Yolun ilerisini göremiyorsanız dönemece gelmişsiniz demektir.
• Aşk hayatta her yaşta insana musallat olan bir hastalıktır.
• Mutluluk insanın sevdiği işi yapması değil yaptığı işi sevmesidir.
• İbret al, ibret olma.
• Hastalık randevu ile gelmiyor ki sen hastaya randevu veresin.
• Doktorluğunuz kalbinize oturmadıkça doktor değilsiniz.
• Zaman paraya benzer, lüzumsuz sarf edilmedikçe yeter.
• Elzem lazımdan önce gelir.
• Felakete dayanamamak büyük bir felakettir.
• Geleceğin en iyi habercisi geçmiştir.
• Aşağıda olan düşmekten korkmaz.
• Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızlı kapatma, geri dönmek isteyebilirsin.
• Mezar üstünde oturmak, gebe kadın üstünde oturmak gibidir.
• Kapıyı kilit, kadını yiğit tutar.
• Dört şeye güvenme; kış havasına, düşman sevgisine, amirin iltifatına, kadının sadakatine.
• Söndüremeyeceğin ateşi yakma.
• Gönlün yuvandaysa ne ala, yoksa yürümez bu evlilik.
• Dünyada değeri en zor anlaşılan şey doğru sözdür.
• Gerçek kalp her şeyi affeder.
• Her aşk layık olduğu kadar yaşar.
• Büyük mutluluklar açı çekmeden elde edilmez.
• Tehlike geliyorum, namus gidiyorum demez.
• Ana baba evladını yeryüzüne getirir, hoca onu gökyüzüne çıkarır.
• Hayatta nasihatçi olarak ölüm yeter.
• Para iyi bir uşak kötü bir efendidir.

Pendik’te kahvaltımızı yapıyoruz. Kimimiz evde yaptığından sadece çay içiyor. Beltur da çayı 2,5’a çıkarmış. Yani belediye bile fırsatları kullanıyor. Hani Enflasyonla Mücadele Programı vardı?

Yolda Çiğdem ile viteslerin durumunu konuşuyoruz. Sanırım önceden kimse bir şey anlatmamış ki sert bir vitesle rampayı çıkmaya çalıştı. Belki bundan böyle daha bilinçli kullanırsa değil 30, 130 kilometre yapabilir. İyi biniyor. Ama lastiklerin tırtılları çok hız kesiyor. Tempomuz biraz yavaş, bu da İhsan’ın arada kaçıp gitmesine neden oluyor.

Tuzla’da Filizler Köftecisi’ne oturuyoruz. Daha iyi köftecilerin olduğu söylendi ama burada sebze de var. Bir de önü bisikletleri park etmeye çok müsait. Tuzla’da da işi olduğundan yemeğe Firuzan da dahil oluyor. Haluk’tan, hekimliğinden dolayı bazı hastalıklar, beslenme çeşitleri gibi konularda oldukça faydalı bilgiler ediniyoruz yemek sohbetinde. Yaş ilerledikçe bazı sıkıntılar kaçınılmaz oluyor.

Bir Tuzla daha var, biliyorsunuzdur. Bosna-Hersek’te. İsmi Türkçe olan Balkan şehirlerinden. Tuzlanski Kantonu’nun merkezi. Federasyonun üçüncü büyük şehri. Majevica dağının eteklerinde, Jala nehrinin yakınlarında. Nispeten ılımlı denilebilecek karasal bir iklimi olan. Tuzla’nın neolitik dönemdeki varlığına ilişkin yeterince kanıt var. 6000 yıl öncesine ait toplu yaşamla ilgili bulgular şehrin Avrupa’nın en eski yerleşimlerinden biri olduğunu ortaya koyar. 950’lerde Macar hakimiyeti altına girdiği biliniyor. Tarihçiler bu şehirden ilk olarak “Soli” olarak bahsetmişler. Soli Boşnakça dilinde tuz demektir. Zamanla şehrin ismi Türkçeleşmiş ve Türkçedeki “tuz yeri” anlamına gelen “Tuzla” olmuş. 1460 yılında Osmanlı hâkimiyetine girmiş. Kanuni devrinden itibaren de tamamıyla bir Türk şehri haline gelip nihayetinde İzvornik Sancağının merkezi olarak teşkilatlandırılmış. 

Bizim Tuzla’mız ise 1400 yılında Yıldırım Beyazıt zamanında kesin olarak Osmanlı yönetimine girmiş. Bu dönemde bir balıkçı köyü ve yazlık dinlenme (sayfiye) yeri durumunda. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde yer verdiği İçmeler (şifalı suları) o günden bu güne halkın büyük ilgisini çekmeye devam etmekte. Adını Osmanlı Dönemi'nde İstanbul'un tuz ihtiyacını karşılayan Tuz Gölü'nden almış. (Yetmiş yıl öncesine kadar bu gölden tuz çıkarılmaktaydı.)
Atatürk Tuzla’da, 6.8.1929

1912 yılına kadar balıkçı köyü özelliğini koruyan Tuzla'ya 1924 yılında Lozan Antlaşması gereği Atatürk'ün emriyle gerçekleştirilen mübadelede Rumların yerine Selanik, Drama, Kavala, Kılkış'dan gelen Türkler yerleştirilmiş. Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında Tuzla Üsküdar Mutasarrıflığı'na bağlıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Gebze'ye bağlı bir köy olan Tuzla, 1951 yılanda Kartal'a, 1989 yılında Pendik'e bağlanmış. 1992’de de ilçe olmuştur.

Sınırları içindeki tersane sıkça işçi grevleri ve yangınlarla adını duyurmakta. Daha 1 hafta olmadı, bir geminin kazan dairesinde gaz kaçağından çıkan yangında 2 işçi hayatını kaybetti, 1'i ağır olmak üzere 11 işçi yaralandı.

Dönüşü aynı yoldan yapıyor, havanın güzelliğinden dolayı kalabalıklaşan sahil yolundan Pendik’e geliyoruz. Bir çay/kahve molası sonrası Bostancı’ya geri dönerken, ilkin Kamil ve İhsan, İdealtepe’de Haluk O. ve Çiğdem, Bostancı’da Recep, Nurhan ve en son da Haluk Ç. ayrılıyor. Bense evin yolunu tutmaktayım.

Kapatmadan bir haberi paylaşayım: Ekonomik ve çevreci bir ulaşım aracı olan bisikletin kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla Pendik Belediyesi, kente 50 kilometre uzunluğunda bisiklet yolu kazandıracak. Pilot bölge seçilen Yenişehir, Çamlık, Kurtköy ve Harmandere Mahallelerini bisiklet yollarıyla birbirine bağlayacak çalışmaya Nisan ayında başlanmıştı. İstanbul'un en büyük bisiklet yolu projelerinden biri olan çalışma
tamamlandığında dört mahalle bisiklet yollarıyla birbirine bağlanmış olacak. Proje kapsamında tüm bisiklet yolları metro, okullar ve AVM’lere entegre edilecek. Güzergâhlar EDS’yle izlenecek. Bisiklet yollarında teknik servisler de yer alacak. İngilizce bir laf vardır: “Too good to be true.”, yani “Gerçek olamayacak kadar iyi.”













Tuzla: Dudullu-Bostancı-Pendik-Tuzla ve dönüş
Tur tarihi: 3 Şubat 2019
Kat edilen mesafe: 76,62 km.
Ortalama hız: 15,8 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa.51 dk., dışarıda geçen süre 8 sa. 34 dk. 
En yüksek sıcaklık 21 ˚C, en düşük 12 ˚C, ortalama 16,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 584 m, kaybı (iniş) 590 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 130 m.

Garmin yol bilgileri Tuzla

Relive yol bilgileri Tuzla

        
































Katkılarından dolayı Ali’ye teşekkürler.



Bölgeye yapılmış geziler Şaka Maka Tuzla, Sizlere Niyaz Tuzlada Piyaz