Gulyabani veya Gul-i beyabani orijinal söyleyişiyle de karşımıza çıkan bu muhayyel mahlûk, gezginlere ve yolculara uğrayıp onları mahveden canavardır. Daha sonraları Anadolu kültüründe Ahubaba’yla beraber anılmaya başlanmış ve insan yediği düşünülen kocaman, uzun sakallı ve asalı bir dev olarak tasavvur olunmuştur.
Şubat’ın ilk haftasındayız, karlı günler geride kaldı. Soğuk olsa da güneşin varlığı hem içimizi ısıtıyor hem de neşemize neşe katıyor. Bu pazar bir İstanbul içi turu yapalım dedik ve -artık klasiklerden sayılan- pideli kahvaltıyla başladık.
Kadıköy’den Çiğdem ve İhsan ile Karaköy’e geçip, orada Nurhan ve yeni tanıyacağımız Çağlayan ile buluşup Fatih Siirt Pazarındaki Dostlar Kahvesine doğru yola çıktık. Kahvenin açık alanına yerleşirken Mehmet de dahil olup pidelerin malzemesi alınıp fırına verildikten 15 dakika sonra sıcacık pideler, kurulu masalara dağıtıldı. Bu işe ilk başladığımızda 3 liraya çıkan pideler günümüz “mini” enflasyonu karşısında 11 buçuk liraya ulaştı. Ama şikayet etmiyoruz çünkü iyi gidiyoruz. Öyle ki tüm dünya bizi kıskanıyor.
Çağlayan, Mehmet’in asker arkadaşı buradan geri dönüyor. Niye geldi niye döndü? Belki de “dur bakayım nasıl insanlar” mı dedi? Bizler 6’lı olarak klasik rotamızı: At Pazarı, Fatih Camii, Karagümrük, Sulukule, Edirnekapı, G.O.P. şeklinde sürdürerek Piyer Loti’ye gitmeyip soldan Yıldıztabya-Alibeyköy olarak sapıyoruz.
Yıldız tabya; bir askerlik terimidir. Girintili çıkıntılı yapısıyla yıldız meydana getiren tabya.
Yıldıztabya, G.O.P.’nin bir mahallesi. Biraz araştırdım ama burada tabyaya mabyaya ilişkin bir bilgiye ulaşamadım. Sadece; Yıldıztabya Mahallesi 1950 ile 1956 yıllarında Dörtyol Mahallesi olarak kurulmuş. 1960 yılında Karlıtepe Mahallesi olarak adını değiştirmiştir. Adını mahallenin bazı yerlerinde bulunan kar kuyularından almıştır... şeklinde bir bilgi vardı. Sonra adı neden-nasıl Yıldıztabya oldu? Na:mâlum!
Yıldıztabya’dan dimdik bir yokuştan inerek geldiğimiz noktadan sağa sapsaydık Alibeyköy’e giderdik. Biz ise sola, Küçükköy olarak devam ediyoruz. Bir tarihlerde keşif gezilerim sırasında bu yoldan gittiğimi hatırlıyorum. Maviye boyalı bisiklet yolu bile var. İsfanbul denilen eğlence merkezinin altından geçerek süren yolumuz, minibüs şoförünün tarifiyle vardığımız Opet’den sağ ve uzunca bir yolu takiben gelen otoyol geçidinden sonra tekrar sağ olarak sürüyor. Burası herkese tanıdık geliyor, çünkü Şamlar olarak yaptığımız turun güzergahı. Böylece yeni bir rota daha çıkarmış olduk.
İBB’nin Alibeyköy Fidanlığı’na geldik. Velespitleri park edip girdiğimiz bitki satış bölümü her zamanki gibi muhteşem. Hele de girişteki kaktüsler. Bugüne kadar gördüğüm satışa sunulmuşların en güzelleri. Ama fiyatlar da ayrı güzel. 5’binden başlayıp 10’bine kadar kaktüs var.
Gulyabani bilirsiniz Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir romanının adıdır aynı zamanda. Yazar burada cin, peri, cadı gibi doğaüstü varlıkları konu edinerek masalın romana, romanın masala dönüştüğü bir teknikle halkın batıl inançlarını ele alır. Ve bizi bütün bu tuhaf yaratıkların, garip mahlûkatın ötesinde yaptıklarıyla daha şaşılası, daha acayip bir varlıkla tanıştırır: İnsanla.
Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944); dönemini ve çevresini romanlarında yaşatıp, genç yaşlarından itibaren geniş halk kitlelerince sevilerek okunmuş, edebiyatımızın benzeri az bulunur şahsiyetlerindendir. Kitaplarında İstanbul yaşamının özel inanışları, toplumsal ve ekonomik eşitsizlikler, kadın erkek ilişkileri gibi konular halkın özgün konuşma biçimleri korunarak, çok defa gülünç, bazen hüzünlü olarak işlenir. Romanımıza “mahalli renk” ilk kez onunla girer. Yazarlık yaşamına 1883’te Tercüman-ı Hakikat gazetesinde başlar. 1896’da İkdam gazetesinde roman ve öyküleri tefrika edilirken üne kavuşur. Döneminin en çok okunan yazarı olur. Tüm kazancı yazarlıktan gelir. Bu sayede Heybeliada’da şimdi müze olan köşkünü alır. 1908 Meşrutiyet’inden sonra Ahmet Rasim’le Boşboğaz adında bir mizah gazetesi çıkarır. İlk soruşturmaya böylelikle uğrar. Gazetesi kapanır. İkinci kez Ben Deli miyim? romanıyla mahkemelik olacak ve yine beraat edecektir.
Turumuz, Alibeyköy-Eyüp-Balat şeklinde sürüp, Vefa’da içilen bozalar sonrası Nurhan’ın Eminönü’nde ayrılması, İhsan, Çiğdem ve Mehmet’in de Kadıköy’de ayrılmaları ile sonlanıyor.
II. Pi(de)Yer Loti: Dudullu-Kadıköy-(gemi) Karaköy-Unkapanı-Fatih-Sulukule-Edinekapı-G.O.P.-Küçükköy-Cep Otogarı-Alibeyköy-Eyüp-Vefa-Karaköy-(gemi) Kadıköy-Dudullu
Tur tarihi: 06 Şubat 2022
Alınan yol: 65 km
Ortalama hız: 15,7 km/sa
En yüksek hız: 45,6 km/sa
Bisiklete biniş süresi 4 sa 7 dk, dışarıda geçen süre 9 sa 4 dk
En yüksek sıcaklık 23 ˚C, en düşük 6 ˚C, ortalama 10,6 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 637 m, kaybı (iniş) 605 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 192 m
Garmin yol bilgiler II. Pi(de)Yer Loti
Relive yol bilgiler II. Pi(de)Yer Loti