Bu pazar Gebze bölgesi keşif turlarımın ikincisini yaptım. Tek çıktığımdan tempomu da kendime göre ayarladım, mola vermeden döndüm. Bölge bisiklet için uygun. Sürekli İstanbul içinde dolanmaktansa buralarda pedallamak güzel oluyor. Marmaray’ın da devreye girmesiyle başlangıç noktalarına ulaşmak daha kolaylaştı.
Sabah erken çıkıp Bostancı tren istasyonundan 8.02 treniyle Gebze’ye hareket ediyorum. 1 saat tutuyor tren yolculuğum. Erken olduğundan fazla da insan yoktu. Gebze’den başladım pedallamaya, ilkin Pelitli’ye. Buraya ulaşmak için E-5 yoluna paralel giden yan yoldan devamla (sıkı bir karşı rüzgara doğru) Gebze Center AVM sonrası otogara kadar gelindi. Ancak vardığım noktada üst geçit tamamlanmamış olduğundan, yol çalışmaları nedeniyle karışık bir durum vardı. Minibüs kalkış durağı içinden geçip küçük bir duvarı bisikleti taşıyarak atlatıp otogara çıkabildim. (Buraya da AVM’den sonra sağdan ayrılan bir yoldan ulaşmak daha kolay olduğunu sonradan haritadan tespit ettim.) E-5’in üstünden geçip biraz daha karışıklık yaşadıktan sonra GOSB Tembelova içinden devam ederek Pelitli’ye ulaşabildim. GOSB’a ulaşmak için de sanki fazladan ilerlediğimi, Gebze Otogar’ına varmadan daha kısa gelinebileceğini düşünüyorum. Bu durumu harita üzerinden takip etmem lazım, gelecek sefer için. (Haklıymışım, yolu uzatmışım, Gebze merkeze girerek GOSB’a ulaşmak daha kısa görünüyor. Ancak şehir içinden sürmek gerekiyor bu durumda.)
Pelitli küçük bir yer. Mola verecek bahçeli bir kahve gözüme ilişti. Merkezdeki caminin karşısında gibi. Ben devam ettim, durmadım. GOSB’dan sonra yol kırsal bir coğrafyadan geçti. Asfaltın durumu da fena sayılmaz. Bazı yerler hatta yeni döşenmiş, kaymak gibi derler ya J.
Bölgeye ilişkin bilgi araştırdığımda bulduklarım fazla değil: Kocaeli Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından hazırlanan Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıkları envanterinde Gebze’de kaç türbe olduğu ortaya çıktı.
Envantere göre Gebze’nin tescilli kültür ve tabiat varlıkları şöyle sıralanıyor: Eskihisar kalesi, Eksihisar yağhanesi, Pelitli köyü tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Ören Çeşmesi ve Han Kalıntıları, Gebze Merkez’de Kale altında ve Sultan Orhan Mahallesi’nde bulunan tarihi evler. Mollafenari köyünde bulunan tarihi taş mezarlar. Mollafenari Köyünde bulunan Ebu Süfyan Türbesi, Gebze Merkezde 40 kızlar türbesi, Pelitli köyünde Nuri Baba Türbesi ve yanında bulunan 600 yıllık mezarlık. Son olarak Eskihisar’da bulunan 400 yıllık sakız ağacı. Gebze Merkez Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve Camisi.
Mollafenari yoluna bağlanmamla trafik arttı. Buralarda piknik yerleri ve kendin pişir-ye durumları bolca. Rağbet de oldukça büyük oluyor pazar günleri. Mollafenari bölgenin kalabalık yeri. Piknik yapanların malzemelerini alabilecekleri marketler falan var. Ortalık dolu, insan-araç kaynıyor.
Mollafenari’nin tarihine ilişkin bilgiler de pek kısıtlı. Ahsen Okyar’ın blogunda bulduklarımı okuyacak olursak: Mollafenari köyünün tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Köyün ilk kuruluşu Mollafenari ile Pelitli köyü arasında bulunan Türkmendere mevkiidir. Buraya yerleşen, tarım ve hayvancılıkla geçinen köy halkı, bugünkü Mollafenari bölgesinden geçen kervanlara ayran satmak için Türkmendere mevkiinden gelip buralarda konaklamışlardır. Bu gidiş gelişler zamanla yerini ufak tefek yerleşim mekanlarına bırakmış ve böylece şu anki Mollafenari'nin ilk adımları atılmıştır. Köyün ilk adı ayrandan esinlenerek o günkü köylüler tarafından Ayrancılar olarak belirlenmiştir.
1958 yılında tapu kadastro çalışmaları yapılmış ve köyün adı Akviran olarak kayıtlara tescil edilmiştir. Akviran’dan sonra köye nahiyelik statüsü verilerek Mollafenari Nahiyesi denmiştir. Köyü adı nahiyelikten sonra tekrar değişmiş ve Mollafenari Nahiyesi Akören Köyü olmuştur. 1960'lı yıllarda köyde Nahiye Müdürlüğü bulunmuş ve Nahiye Müdürü görev yapmıştır. Daha sonra Türkiye'nin idari yapısında nahiyelikler kaldırıldığından köy olarak kalmış ve köyün adı da Akören Köyü olarak yeniden düzenlenmiştir.
1991 yılında köyün birçok ismi olduğundan (Aren, Akviran, Akören, Mollafenari) o dönemin muhtarı İsmail Çelik tarafından yapılan müracaatlarla nahiyelik ismi olan Mollafenari adı altında tekrar kanuni düzenleme yapılmış ve köyün adı Mollafenari altında tek isim olarak v
Mollafenari’de de durmuyor, ana yolu takip ediyor, Düzmeşe Mesire Yeri’nden sola Cumaköy’e sapıyorum. (Sanırım burada da yolu uzattım. Mollafenari içinden daha kısa başka bir yol gözüküyor haritada.)
Karışık noktalarda ara sıra yön tarifi alarak vardığım Cumaköy küçük ama gözüme daha sevimli göründü. Mola için merkezde bir kahve var. Kuzeyi ormanlık olup, iki dağın arasında bulunan Cumaköy’ün Kocaeli’nin en büyük ve gelişmiş köylerinden olduğu anlatılıyor internette. (Halbuki Mollafenari bana daha büyük gözükmüştü.) Köy yörenin Bizans’ın fethi sırasında Osmanlı Ordusunun buraya cami inşa etmesinden sonra kurulmuştur. O zamanki adı Akviran idi. Şeyhülislam Mollafenari’ne vakıf olarak verilmiş, bu sebeple Mollafenari olarak da anılmıştır. Osmanlı öncesi asırlarda bu köyün çevresindeki Sıralı, Şuaypli ve Çonkara adlı Türkmen köyleri vardı. Bu köylerin ahalisi zamanla bu ve civar köylere göç ederek köyler tarihe karıştı. 18. yüzyıldaki bir belgede köy Fenarizade Ahmet Paşa Vakfı olarak geçiyor. 1844'te iki köy bir muhtarlıktı. 245 nüfusluydu. Bu köyün adı Cuma diğer köy ise Akviran oldu. Cumaköy 1900'lerin başında Mollafenari adıyla 14 köyün bağlı olduğu nahiye oldu. Nahiye 1929’da Denizli’ye giden yol üstündeki Akviran’a taşındı. Mollafenari ismi de Akviran’a taşınmış oldu.
Cumaköy’de de durmuyor Kadıllı’ya yöneliyorum. Hava güzel, fazla sıcak yok, rüzgar var, iyi serinletiyor. Ama karşıdan estiğinde de yavaşlatıyor. Bölge keyifli. GOSB’dan beri köylerden geçmekteyim. Etrafta çokça atlı spor kulüpleri görüyorum. Kadıllı daha da küçük bir köy olarak görünüyor. Buralara ilişkin, tarihçesi, insanların nereden geldiği gibi bilgilere pek ulaşamıyorum. İçinden geçip Göçbeyli’ye doğru pedal basmaktayım. Yolun durumu bozuldu. Yama ve delik sayısı oldukça fazla. Ovacık-Darlık ayırımına geldim. Ben düz devam edeceğim. Buraya kadar çok ciddi tırmanışlar yoktu. Yani rahat bir parkur. Fi tarihinde iki üç kere bu yollardan geçmiştim. Çok zaman geçti, kafamda pek bir şey kalmamış o günlerden. Veya hatırladıklarımı bu sefer göremiyorum.
2019 Aralık ayından beri dünya Korona virüsüyle boğuşuyor. Umutla bir aşı bekleniyor. O zaman hayatımız gene eskisi gibi mi olacak? Yoksa bu yolda devam mı edeceğiz? Mesafeli, tedirgin... Geçenlerde okuduğum, Özdemir Aktan’a ait ‘İnsan deneylerinden hayvan deneylerine geçtik’ başlıklı yazısından bir bölüm paylaşmak istiyorum. Denek olarak insanların kullanıldığı bir dönemi anlatıyor… 1685 yılında Fransa Kralı XIV. Louis'nin makat bölgesinde bir şişlik belirir. Kayıtlar mükemmel tutulduğundan bütün ayrıntılar nettir. 15 Ocak'ta oluşan şişliğin 18 Şubat'ta apse olduğu anlaşılır ve 2 Mayıs'ta da apse patlayarak boşalır ve kral rahatlar. Ancak, günümüzde de bu apseler tedavi edildiğinde sıklıkla bir "fistül" oluşur. Bu bölgedeki fistül bir ucu deride, diğer ucu makatın içinde, iyileşmeyen bir kanal anlamına gelmektedir. Sürekli bir akıntı yanı sıra bazen apse de tekrarlar. Kralı bu sorundan kurtarmak üzere cerrah Charles François Felix çağrılır. Ne var ki Felix bu ameliyatı daha önce hiç yapmamıştır ve altı aylık bir hazırlık süresi ister.
Charles François Felix
(1635-1703)
|
Kral ve etrafındakiler bu altı ayda ne olacağını sormuşlar mıdır bilmiyoruz ama cerrahımız bu süreyi bulmuş olduğu 75 hastayı, anestezinin henüz bilinmediği bu dönemde, ameliyat ederek geçirir. Bu hastaların büyük çoğunluğu mahkûmlardır. Diğerlerinin de kendi istekleri ile bu çalışmaya katılıp katılmadıkları elbette bilinmiyor ama "hasta onamı" denilen kavramın ortaya çıkmasına neredeyse üç asır var. Üstelik de her şey kral için olduğuna göre bir önemi de kalmıyor.
Felix değişik ameliyatlar denedikten sonra fistülün kesilip açıldıktan sonra açık tutularak kendiliğinden iyileşmeye bırakılmasının en iyi yöntem olduğuna karar verir. Günümüzde en çok kullanılan yöntem de budur zaten. Anestezi uygulamasına daha çok uzun yıllar vardır ve kralın fistülü kesilerek başarılı bir şekilde tedavi edilir.
Ameliyatta kullanılan tarihi alet
Paris'te, Tıp Tarihi Müzesi'nde
sergilenmektedir.
|
Kayıtlara göre Felix bir daha cerrahlık yapmamış. Almış olduğu unvan ve ödül ona fazlasıyla yetmiş olmalı. Ameliyatta kullanılan tarihi alet ise halen Paris'te, Tıp Tarihi Müzesi'nde sergilenmektedir.
Göçbeyli’ye gelmemle artık tanıdık bir yoldayım. Bundan sonrasını bilirsiniz. Defalarca yazdık çizdik (derler ya J). Molasız geldim ve devam ediyorum. Kurtköy-Sultanbeyli-Sancaktepe-İMES. Biraz kaidede pişme ve yapışma hisleri arttı. Arada seleden kalkıp rahatlamaya çalışıyorum. Eski bataryanın da gücü az kaldı. Hem tazeliyor hem de yanımdaki iki salatalığı götürüyorum. Bu arada kahvaltı da etmediğimi, acıktığımı söylemem lazım. Anlayacağınız iki salatalıkla idare ediyorum JJJ. Ancak Metro’nun bayramda açık olduğunu görmemle hem alış veriş eder, hem de yanındaki Aslı Börek’te biraz karnımı doyururum diye yanaşıyorum. Sahibesi cana yakın, sempatik ve konuşkan bir hanım. Bana bisikletiniz nerede diye soruyor. Evet, iki yol bisikletçisiyle yaptığım Ömerli turu sonrası burada mola vermiş, bisikleti kendilerine emanet edip alış-verişe gitmiştim. Bugün de aynısını yapıyor Metro’nun kışkırtıcı mekanına giriyorum...
Keşif Turları; Gebze-2: Dudullu-Bostancı-(tren) Gebze-Pelitli-Mollafenari-Cuma-Kadıllı-Göçbeyli-İMES-Dudullu
Tur tarihi: 2 Ağustos 2020
Kat edilen mesafe: 74,03 km.
Ortalama hız: 18,7 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 57 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 48 dk.
En yüksek sıcaklık 34 ˚C, en düşük 24 ˚C, ortalama 30 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 961 m, kaybı (iniş) 969 m.
En düşük irtifa 4 m., en yüksek 273 m.
Ortalama hız: 18,7 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 57 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 48 dk.
En yüksek sıcaklık 34 ˚C, en düşük 24 ˚C, ortalama 30 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 961 m, kaybı (iniş) 969 m.
En düşük irtifa 4 m., en yüksek 273 m.
Garmin yol bilgileri Keşif Turları; Gebze-2
Relive yol bilgileri Keşif Turları; Gebze-2
Pelitli Mezarlığı ve GOSB levhalarını izlemek lazım.
|
Yolun durumu harika. Bir an için nerede olduğunu
unutuyor, çevreye takılıyorsun.
|
Sağda solda ufak tefek sanayi kuruluşları var. Pelitli
|
Mollafenari
|
Kırıcı rampası olmayan bir parkur.
|
Kadıllı sonrası yolun durumu bozuluyor.
|
Bölgeye yapılmış geziler Ge-Ze-Ge-Ze-Geb-Ze, Keşif Turları; Gebze-1
İlginizi çekebilir Göçbeyli, ±112, Kurt-Doğmuş, Ballıca-Kurna, Genç ve Sportif