10 Nisan 2023

bisikletle Quo Vadis


“Quo vadis” Türkçeye "Nereye gidiyorsun?" olarak çevrilen Latince bir cümledir. Efsaneye göre, Hristiyanlığı yaymakla görevli havarilerden Peter, İmparator Neron'un zulmünden ve muhtemel çarmıha gerilmekten kurtulmak için Roma'dan kaçar. Yolda giderken sırtında haçını taşıyan Hz. İsa'ya rastlar. Peter sorar: "Quō vādis?" İsa cevap verir: "Rōmam eō iterum crucifīgī". Türkçesi: "Roma'ya tekrar çarmıha gerilmeye". Peter bunun üzerine Roma'da bırakıp kaçtığı görevini hatırlar, cesaretini toplar ve geri döner. Dönüş o dönüş, baş aşağı çarmıha gerilir sonra da Aziz ilan edilir, St. Peter olur.


Efsane çeşitli romanlara, bir yığın sinema ve TV filmine konu olmuştur. En ünlü romanı "Quo Vadis" adıyla Polonyalı Henryk Sienkiewicz (1846-1916) yazar ve 1905'te Nobel alır. Bu romanı 1951'de Mervyn LeRoy (1900-1987) aynı adla filme çeker. Robert Taylor (1911-1969) ve Deborah Kerr'in (1921-2007) baş rollerini oynadığı film 8 dalda Oscar adayı olur, İmparator Neron'u canlandıran Peter Ustinov (1921-2004) da Altın Küre'yi kazanır.

 

Biz de “bisikletle nereye gidiyorsun?” dedik ve yola çıktık. Haftalardır pazar günü yağışlı geçti, hapis kaldık evde. Bir buçuk aydır pedallamıyor göbek yapıyorum : (( Bu hafta havanın açık olmasıyla sabah 9’da bastık pedallara... İstanbul’un kuzeyine doğru. Hava soğuk, 10 °C. Ama tedbirli giyindik. Halen yapılmakta olan, adına Finans Merkezi dedikleri, iç içe geçmiş, dar bir alana yığılmış yüksek yapıların olduğu şantiyenin altından geçmekteyiz. O kadar birbirine yakın ki her şey, camdan cama tuz bile alıp verebilirsin. Öylesine inşaatlar var ki, ekseni etrafında döndürülmüş, dört köşesine kuleler kondurulmuş, yamultulmuş, yatırılmış, farklı olayım diye her şey denenmiş. Burası bitince nasıl bir trafik oluşturacak çok merak ediyorum. 

 

Yol bizi Küçük Çamlıca altından, Nakkaştepe üzerinden Beylerbeyi’ne indiriyor ve devamında Beykoz-Akbaba’ya getiriyor. Pedalladıkça ısınıyoruz ama hava soğuk, hele de rüzgar karşıdan yüzümüze doğru estiğinde iyice hissediliyor. “Gelmeyeli neler olmuş, değişiklik var mı etrafta?” Bolca karavan ve kalabalıktan oluşan çekim ekibi görüyoruz - Beykoz Belediyesi kocaman bir Ramazan Çadırı kurmuş - Ara sıra geçen yol bisikletli minik gruplar - Kıyıda balık tutanlar ve yol kenarına bırakılan araçları – Kanlıca’yı gezen küçük bir turist grubu - Tokatköy’de yapımı süren ve tepki çeken inşaatın faaliyetleri...

 

Ramazan nedeniyle Akbaba’daki çaycımızda yoktur diye (ki varmış) yanımıza aldığımız termos çay ile orman masalarına yerleşip kahvaltımızı ettikten sonra ilk ciddi rampamızı, Dereseki’yi çıkıp Riva yoluna bağlanarak keyifli bir yolu, Paşamandıra ayırımına kadar gelip sağdan sapıyoruz. Riva çayına paralel sürdük, Öğümce’ye kadar. Yol üzerindeki ekmekçi kadından 2 adet yapraklı ekmekten alarak. 40-45 olmuştur dedik ama 30’a verdi. Zam yapmadım diyordu. Buraya gelişimizin, yani buradan geçişimizin bir nedeni de hep bu ekmek oluyor. Tadı çok leziz, sert, öyle sünger gibi değil.

 

Bu yol çok çok güzeldir, bilirsiniz. Bisikletin keyfi çıkar. Solunda Riva akar, lokantalar, gazinolar, düğün mekanları, villalar, at çiftlikleri geçilir... Ama Öğümce’den sonra, Cam Ocağı da geride kalıp, sağdan sapılınca (yoldan ayrılıp) 2’nci tırmanışla karşılaştık. Ortalama %8 ile, TEM üzerinden geçtikten sonra kısa bir bölümde de 12’yi gösterdi. Uzundur bu yoldan çıkmamıştık, son hatırladığım yol inşaatı gibi bir şey vardı. Tırmanış da geride kalınca, bundan sonrası ormanlık alan ve pek de keyifli. Temiz havayı soluyarak, pek de aracın geçmediği, inen çıkan yolda pedallıyoruz. Bölgede, eskiden bulunan Beykoz Barınağı nedeniyle kalmış köpekler sizi merakla karşılar, acaba yiyecek bir şey getirdiniz mi diye peşinizden gelirler. Polis Atış Poligonu sonrası Değirmendere’den gelen yolla birleşip Mahmutşevketpaşa’ya doğru dimdik indik. Belediyenin kahvesi ramazan nedeniyle midir bilemem, pasif görünüyordu. Dıştaki masalara oturup, buranın ayranından alıp (bu da 10 TL olmuş) yanımızda kalan son sandviçi de yiyerek biraz dinleniyoruz. Ardından A101’den alınan Eti Lifalif (yolda gerekebilir, enerji düşerse) sonrası 3’üncü rampayı çıkıp Zerzavatçı’ya geliyoruz. Molasız devam ederek 4’üncü yokuşu da tırmanıp Acar villaları önünden (uzunca) devamla Çavuşbaşı diye soldan, sıkı bir yokuşu iniyoruz. Burayı tersten düşünemiyorum, ölüm olsa, çok dik ve dar! Bu arada zaman zaman yüzünü gösteren güneş de havayı ısıtıyor. 16-17 dereceyi görüyorum ekranda.

 

Çengeldere olarak adlandırılan caddeye (belki de bölgenin adı) gelip sonundaki kavşaktan sol yaparak, 5’inci yokuşu çıkıp, öncekiler kadar sert olmasa da, Elmalı Barajı kenarından devam ediyoruz pedallamaya. Buraları uzun çıkılıp ardından uzun iniliyor. Baraja su taşıyan Değirmendere’si kenarında yayılmış insanlar var. Ramazan nedeniyle sayıları azdı ama diğer zamanlarda buraları dolu olur.

 

6’ncı rampa bizi Hekimbaşı’na çıkarttı. Kırıcı olmasa da uzundu. Ama sıkıntısı yoldaki sertleşmiş çimento atıkları. Zorunlu olarak ortadan gitmek durumundasın. Araçlar da sürekli korna çalıp tedirgin ettiler. 

 

Hekimbaşı sonrası Ümraniye’ye giden yol tam bir azaphane. Sıkışık trafik, salak yayalar, solak motokuryeler, kapıyı açan mı istersin, önüne çıkan araç mı ararsın... Her türlü manyak arasından zorlu bir mücadeleyle sıyrılmaya çalıştık. Yaşadığımız tüm güzellikleri unutturan bu son bölümü (anlatmadan pas) geçiyor ve eve ulaşıyoruz. Ama yorulduk, hem de çok. Ayaklar, kollar gülle gibi. Hamlamışız, acilen toparlanmamız lazım : ))

 

Yorgunluğu atmaya çalışırken evde, Youtube’da Manu Chao’ya rastlıyorum (nasılsın, neler yapıyorsun, uzundur görüşemedik). Bir dönem çok popülerdi (belki de halen). Müziği reggea, ska, hip hop ve rock tarzında, çeşitli dillerde söylerdi; Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İngilizce, Arapça. Bazen bir şarkıda bu dillerin hepsini birden kullandığı da olurdu. Şarkıları aşk sözlerinin yanı sıra, sık sık göçmenler üzerine, ayrımcılığa karşı ve uluslararası dayanışmayı destekleyen eleştirel sözler barındırır(dı). 2007 tarihli albümünden La Vida Tombola (Hayat Bir Tombola), Emir Kusturica’nın Maradona belgeselinin finalinde söyler bu şarkıyı Manu Chao. “Eğer Maradona olsaydım” diye başlar şarkıya... Ve nakaratta ise “Hayat bir tombala” der.



Diego Armando Maradona (1960-2020); Arjantinli profesyonel futbolcu, teknik direktör ve menejerdi. Birçok uzman, futbol eleştirmenleri, eski futbolcular, faal futbolcular ve futbol taraftarlarınca tüm zamanların en iyi futbolcularından biri olarak görülmektedir. Pelé ile beraber FIFA 20. Yüzyılın Oyuncusu ödülü almıştır... denilmiş Vikipedi’de. Buenos Aires'in gecekondu kasabası Villa Fiorito'dan çıkan bu sokak çocuğu kim ne derse desin yolundan şaşmamıştır. İstediği yere varmış ve sonra yavaş yavaş oradan inip Diego'ya (*) dönüşmüştür. Chao'nun dediği gibi “Herhangi bir yerde kayıplara karışmış”tır.

 

(*) El koyan, zorla alan kimse anlamındadır.
























bisikletle Quo Vadis: Dudullu-K.Çamlıca-Beylerbeyi-Beykoz-Akbaba-Paşamandıra-Öğümce-M.Şevketpaşa-Zerzevatçı-Acarlar-Cavuşbaşı-Hekimbaşı-Ümraniye-Dudullu

 

Tur tarihi: 9 Nisan 2023

Alınan yol: 90,28 km
Ortalama hız: 16,8 km/s

En yüksek hız: 58,2 km/s
Bisiklete biniş süresi 5 s 22 dk, dışarıda geçen süre 7 s 

En yüksek sıcaklık 20 ˚C, en düşük 10 ˚C, ortalama 12,5 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1545,2 m, kaybı (iniş) 1546,5 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 241,9 m

 

Garmin yol bilgileri bisikletle Quo Vadis

 

Relive yol bilgileri bisikletle Quo Vadis