17 Şubat 2020

Ziyaret

Sözlükte “değer verilen birini, bir yeri görmeye gitmek” anlamında masdar olan ziyâretin kökü zevr de aynı anlamdadır ve hem ziyaret etmeyi hem de ziyaret edeni anlatır. Ancak “ziyaret eden” anlamında zâir (çoğulu züvvâr) kelimesi daha yaygındır. Züver ve mezâr da “bir kimseyi görmeye gitme” mânasını ifade etmekle beraber mezar ayrıca “ziyaret edilen yer” anlamına gelir ve Türkçede kabirle birlikte bu anlamda kullanılır. Ziyaret ibret almak için kabirleri, sevap kazanmak için mübarek yerleri, akrabaları ve hastaları görmek gibi amaçlarla gerçekleştirilir.

Biz de bu haftaki gezimizi, değerli büyümüz Fikret Albay ve sevgili kardeşimiz Kamil’i tedavi gördükleri hastanede ziyaret etmek üzere planladık. Sabah 9 buçukta Karaköy’de buluşmak üzere sözleştik arkadaşlarla. Kadıköy’den Osman G. ve Haluk O. ile 09.10 vapuruna binerek geçtik Boğaz’ı. Orhan D.’yi de Haliç köprü ayağından aramıza alarak Unkapanı yokuşunu pedallıyoruz. Hava serin, çok dik olmasa da yokuş ısıttı. Kahvaltıyı Siirt Pazarı’nda yapacağız hep birlikte, pide ile. Bakkaldan alınan malzemeyi (domates, biber, peynir) yandaki fırına verir pide yapması istersin. Kısa bir zaman sonra nefis pideleri alır karşısındaki Dostlar Çayevi’ne yerleşirsin... ve yemeğe başlarsın J Her şeyin fiyatı arttı. Gelen zamlar pideleri de 6 liraya çıkarttı. Ama gene de ucuz. Pideciye gitsen en az 15 lira. Çaycı Yaşar Bey taze demlenmiş çayları da servis edip afiyetle karnımızı doyurduktan sonra, ilkin Balıklı Rum Hastanesi, ardından da Memorial Hastanesine gitmek üzere Tarihi Yarımada’da başladık tekrar pedallamaya. At Pazarı Meydanı; adından da anlaşıldığı gibi vakt-i zamanında atların satıldığı, ahırların bulunduğu, bugün kafelerin, özellikle de nargilecilerin toplaştığı meydan. Muhafazakarların Cihangiri olarak da anılmakta. Bronz at heykeli altında çekilen bir aile fotografı ve Fatih Camisi içinden devam sürmeye. Caminin tarihine baktığımızda; Banisi Fatih Sultan Mehmet olan yapı 1462 – 1470 yılları arasında mimar Atik Sinan'a yaptırılmıştır. Külliye olarak tasarlanan yapıda medrese, darüşşifa, tabhane, aşevi, kütüphane, hamam ve cami bulunur. Yapının inşasında seçilen alanın önemi büyüktür. Bizans döneminde burada Hagioi Apostoloi Kilisesi’nin olduğu bilinir. Külliyenin inşası içinde bu noktanın seçilmiş olması burada yeni bir inancın hakim olduğunu simgelemektedir.

Bu yapılar topluluğu tam bir simetriye göre yapılmıştır. Külliyenin ortasında caminin bulunması şehrin en önemli dini ve kültürel merkezini oluşturur. Yapının çevresindeki birimler doğru bir biçimde korunamadığından ve 1509, 1557, 1754 ile son olarak yıkıldığı 1766 depreminden sonra geçirdiği hasarlar sonucunda topluca günümüze ulaşamamıştır. Sultan III. Mustafa'nın emriyle yaptırılan bugünkü Fatih Cami, özgünlüğünü kaybetmiş ve günümüzdeki görünümünü kazanmıştır. Örneğin, ilk yapımında tek şerefeli olan minareler bugün birer şerefe daha eklenerek ve boyları uzatılarak, külahları da kurşun kaplı ahşaba çevirerek yenilenmiştir... denilmekte.

Camiyi geride bırakıp Vefa Stadı yakınlarından geçerek -burası Osmanlı döneminde ‘Çukurbostan’ olarak adlandırılan ve Bizans’tan kalma açık sarnıçların birinin üzerinde 1926 yılında kurulmuştur- karşıya, Sulukule tarafına dalıyoruz. Adını İstanbul'da surların en alçak olduğu bölge olan ve Bayrampaşa Deresi'nin bu bölgede bulunması nedeniyle almış olan buraları, 50’li 60’lı yıllardaki ‘Eğlence Evleri’ ile en görkemli günlerini yaşar. 1985 yılına gelindiğinde üç tane olan Eğlence Evleri'nin sayısı 34'e çıkmıştır. 1990 yılında, Saadettin Tantan zamanında buralara baskınlar başlar, 1994’de ise artık hepsi kapanmış bölge fakirliğe teslim olmuştur. 2006’da ‘Kentsel Yenileme Projesi’ kapsamında kamulaştırılıp buranın sakinleri Romanlar da şehir dışına sürülüp (maddi imkansızlarından dolayı da geri dönemeyen) inşa edilen villalarda bugün zengin Suriyelilerin oturduğu yazılmakta.
Ahşap yetimhane binası, 1853
 Parke taşlı yollardan inerek, A. Menderes Bulvarı, Fetih Kapısı, Topkapı Kültür Parkı, 1453 Müzesi, Merkez Efendi diyerek, biraz kaybolup tekrar yolu bularak, Fikret Albay’a çok sevdiği baklavadan alarak Balıklı Rum Hastanesine geliyoruz. Albayımız odasında dinlenmekte. Tam öğle vakti, yemek saati. Hastane genişçe bir yeşil alan içinde. Osmanlı döneminde Rum Ortodoks Cemaati'ne sağlık hizmeti vermek amacıyla kurulan birkaç hastaneden biri. Kuruluş tarihi 1753 olarak kabul edilmekte. Geçmişi 1454 yılında Karaköy’de "Büyük Balıklı Han"ın bulunduğu yerde faaliyete geçen hastaneye dayanır.

18. yüzyılda veba salgını nedeniyle surların dışına taşınan hastane, "Yedikule Hastanesi" adıyla bakkallar esnafı locası tarafından 1753 yılında inşa edilmiş. Ahşap hastane binaları 1790 yılında çıkan yangında yok olunca, Patrik 7. Neofitos’un ve Bab-ı Ali tercümanı Yorgo Humuzi’nin katkısı ile yeniden inşa edilir. 1794 yılında yapılan bir düzenleme ile, kronik hastaları ve sokaklarda yaşayan insanlarla dilencileri kabul eden bir kurum haline gelir. Balıklı Meryem Ana Kilisesi’nin yönetimi hastaneye verilir. Eğrikapı’daki Meryem Ana Kilisesi, müştemilatında psikiyatri hastalarını kabul ettiği için 1816’da hastaneye bağlanır. 1894 depreminde hastanenin zarar görmesi üzerine bugün hizmet veren binalar inşa edilir ve tümü 1991 yılında restorasyondan geçer. Ben daha çok adını “alkol ve madde bağımlılarının tedavisi” ile duymuştum. Geriatri bölümü doğru bir yere benziyor. Personeli güler yüzlü, etraf temiz. Umarız Albayımız kısa zamanda sağlığına kavuşur. Benim için Fikret Dayı, değeri/önemi çok fazla; hem bahriyeden dayımla olan arkadaşlığı, hem beni ilk olarak Edirne’ye götüren, hem de "uzun yol bisikletçiliği"ne alıştıran.

Bakırköy sahil tarafı inanılmaz yüksek binalarla kaplı, bir duvar örülmüş. Ama öyle böyle değil. Halen inşaatlar sürmekte. Bu kadar insan buraya taşınınca ne olacak ortalık? Bunlar hangi yoldan gelip gidecekler? Alt yapıyı hazırlamadan üstüne inşaat izni! Hangi aklın işi, şaşarım!

Ataköy içinden geçmekteyiz. Orhan D. direksiyona geçiyor. Buraları iyi bilmekte. 1999 yılında Olimpiyat tesisleri içinde kurulmuş olan Ahmet Cömert Spor Salonu önünden süren yolumuz E-5 üzerinden geçip Memorial Bahçelievler Hastanesine varıyor. Velespitler otoparka, bizler 8B’ye. Yüzümüze takılan maskelerle Kamil’in odasına giriyoruz. Sadece beni beklerken hepimizi görmesi sanırım güzel bir sürpriz olmuştur arkadaşımıza. Kamil güçlü, üstesinden gelecek. Eşi de yanında. İkram sodalar eşliğinde kaynatıyoruz. Biraz bisiklet, biraz tedavi, biraz spor derken “Ziyaretin kısası makbuldür” denilir ama bu atasözünün aslı “Ziyaretin kısas’ı makbuldür”dür (yani kısas = karşılıklı olan), arkadaşımızı fazla da yormadan veda ediyoruz.

Memorial Hastanesi, 2000 yılında hizmete giren ve Türkiye genelinde sağlık kuruluşları olan Trabzonlu Turgut Aydın’a ait. Hayat hikayesi; 15 yaşında İstanbul’a gelip Sultanhamam’daki bir tornacıda çırak olarak çalışmaya başlayan... diye anlatılıyor. Ondan sonra yürü kulum yürü olur ve holdingleşir. Gelelim bu E-5 karayolunun kenarındaki yapının üzerinde oturduğu arazinin hikayesine: Bahçelievler İlçesinin kalbine saplanan bir hançer gibi duran bu yapının zararı sadece Bahçelievler ilçesine değil, Bağcılar, Güngören başta olmak üzere E-5’i kullanan yüz binlerce sürücüye. Hastanenin ana kapısının E-5’e açılması bu halka yapılabilecek en büyük kötülüktür... denilmekte. Arazinin imara açılması ise daha da ilginç: Son yıllarda imar olmayan yerlere ülkemizin saygın firmaları veya holdingleri önce küçük bir imar alarak ayak atıyorlar. Daha sonra nasıl oluyorsa oluyor bu imar hakları çok yüksek bir bedel ile satılıyor. ... Sabancı Holding aynı formülü bu seferde Bahçelievler İlçesinin girişinde, yıllar önce Carfoursa için imar alıp mütevazi bir bina yapmıştı. Daha sonra bu yeri ciddi bir menfaat karşılığı Memorial Hastanesine verdiği iddiaları var... denilmekte. Burası imara uygun bir konumda değil ama kamunun her kademesine yönetici veren büyük holdinglerin işi her yerde kolay. Rant aşkı; sonra da ihanet ettik dersin, olur biter L

Orhan D. bizi güzelce Ataköy’ün içinden çıkartıyor. Sahilinde pedallıyoruz. Ataköy oldu Katarköy diyorlar. Katar Devleti TOKİ'den aldığı 125 dönümlük arazide hayata geçireceği 70 metre yüksekliğindeki Sea Pearl projesiyle Ataköy sahilini “kapattı”. 250 bin metrekare inşaat hakkı olan arsaya tam 547 bin metrekare inşaat yapılıyor. Turizm imarlı olmasına rağmen, 1401 konutun yer alacağı proje 2,7 milyar dolara satılacak… denilmiş 5 yıl önceki haberde.

Bugün bunlar gerçekleşmiş durumda. Kıyıya duvar örülmüş. Dünü ve bugünü gösteren fotolara baktığınızda nasıl bir durumda olduğunu net görebilirsiniz. Dev binaların gölgesinde Bakırköy’e doğru devam ediyoruz. 

İDO iskelesinden sonra bisiklet yoluna geçtik. Maviyle boyanmış, kimi bazı vatandaşlar nedenini bilmediklerinden halen üzerinde salınmaktalar. Onları zil sesiyle uyarıp kışkışlıyoruz. Bu şekilde Yenikapı’ya kadar gelip buradaki İDO iskelesi yakınındaki Caffé Nero’da bir mola. Kocaman pideydi ama eridi gitti, açıktık. Herkes mideyi sakinleştirmekle meşgul. Kimi sandviç, kimi tost, kimi simit...

Bakırköy Sahil Yolu’ndaki düzenleme ile eski yol atıl bir şekilde bekliyor. Umarım buraları yeşil alana dönüştürürler. Ama bu adamlardaki rant aşkı buna izin verir mi?

Biraz yoldan, biraz kıyıdan diye Sirkeci’ye geliyoruz. Haluk O. trene, Orhan D. metroya, biz de Osman G. ile Karaköy’den vapura.

Evli evine köylü köyüne durumları yani J Aslında bu söz; “Evli evinde köylü köyünde” şeklindedir ve “Herkes kendi yerinde ve işinin başında bulunmalıdır. Toplumun düzeni de, kendisinin rahatlığı da bunu gerektirir” anlamındadır ama ben bize göre değiştirdim J










Ziyaret: Dudullu-Kadıköy-(gemi) Karaköy-Eminönü-Fatih-Topkapı-Merkez Efendi-Balıklı Rum H.-Bakırköy-Ataköy-Memorial H.-Zeytinburnu-Eminönü-Karaköy-(gemi) Kadıköy-Dudullu

Tur tarihi: 16 Şubat 2020
Kat edilen mesafe: 70,15 km.
Ortalama hız: 15 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa. 41 dk., dışarıda geçen süre 8 sa. 40 dk.
En yüksek sıcaklık 20 ˚C, en düşük 7 ˚C, ortalama 12,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 565 m, kaybı (iniş) 571 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 130 m.

Garmin yol bilgileri Ziyaret

Relive yol bilgileri Ziyaret











Fikret Albay ile




Kamil ile