Strabon'a göre Paphlagonia bölgesi; Halys (Kızılırmak) ile Parthenos (Bartın) / Billaios (Fiyos Çayı) ırmakları arasında kalan, kuzeyinde Pontos Eukseinos (Karadeniz), güneyinde Galatia, güneydoğusunda Cappadocia, güneybatısında Phrygia ve batısında Bithynia bölgeleri ile çevrelenmiştir.
Günümüzde Kastamonu, Sinop, Bartın, Çankırı ve Karabük bu bölgede yer alırken, Çorum, Bolu, Zonguldak ve Samsun illerinin de bir bölümü bölgenin içinde kalmaktadır. MÖ 1000 tarihinde bu bölgeye hakim olan Paflagonlar kendi adlarını bu coğrafyaya vermişler, bu nedenle Batı ve Orta Karadeniz bölümünü kapsayan bölgeye Paflagonya denmiştir.
İşte, Batı ve Orta Karadeniz illerini kapsayan Paflagonya bölgesinin 4 bin yıl öncesine işaret eden diptarih kalıntılarına doğru kültürel ve sosyal bir yolculuk; Paflagonya’nın derinliğine doğru...
5 Mayıs 2024, Pazar / İstanbul – (otobüs) Bolu, 5 km (1. gün)
Otobüsün kalkış saati 8 on beş idi. Kamil Koç’un eve çok yakın olması benim için büyük bir rahatlık. Ama gene de telaş yapıyorum. Geceden bisikleti yüklemiş, giyeceğim giysileri de hazır etmiştim. 6 buçuk gibi ayaklanıp hazırlanıyorum. Firuzan köpeklerini dolaştırmaya çıkmıştı. 7 buçuğu az geçe evden çıkıp garajda hazır bekleyen bisikletimi, Firuzan’ın da yardımıyla iterek çıkartıyoruz. Oldukça ağır. Alışmam için biraz zaman gerekiyor. Firu yürüyerek, ben sürerek KK terminaline varıp otobüsü beklemekteyiz. Hareket saatine 5 dakika kala geliyor. Setra; sol tarafına bisikleti, tekeri ve seleyi sökerek yerleştiriyoruz. Bu durum hep beni nedense tedirgin eder. Muavin nasıl davranacak, gene laf mı işiteceğiz...? Neyse bugünkü ses etmedi ve sıkıntısız iş çözüldü.
Bolu yolcusuyum. Tura oradan başlayacağım. Son [bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri... turuna da oradan başlamıştım. Yakın tarihte aynı yere ikinci gidişim olacak. 17 nolu koltuk tekli, 585 lira. Yolcu pek yok. Bu paralara zaten kaç kişi gider ki? 22 yılda ülkeyi bitirdi. Akşam yatağına nasıl yatıyor merak ediyorum? Uyku giriyor mudur? Sanmıyorum. Sonu geldi, farkındadır. Ne büyük bir korku olmalı. Koltuğu bırakınca başına gelecekleri düşünüyordur.
Otobüste bir sıkıntı olmalı ki kaptan şoför iki kez durup, inerek sağını solunu kontrol etti. Zaten berbat bir otobüs. Amortisör kalmamış, girdiğimiz her çukur aracın içinde balyoz gibi kafamıza çakılıyor, hem sesi hem darbesi. Kamil Koç her geçen gün geriye gidiyor. (*)
İzmit’teyiz. Terminal çıkışı duruyoruz. Kenarda bekleşen insanlar, ileri geri gidip gelen bir iki personel, trafik polisler… Bir şeyler var ama nedir? Bekleşenlerin bizim otobüse binmeleriyle ne olduğunu öğreniyoruz; Kamil Koç’un otobüsünü trafik bağlamış! Neden mi? Çünkü şoförünün ehliyeti yokmuş. Şaşmayın. Evet, adam ehliyetsiz İstanbul’dan buraya kadar gelip kontrolde yakalanıyor. Peki Kamil Koç bunu bilmiyor mu? Ehliyeti olmayan birine yolcuları nasıl emanet edebiliyor? Kaza olsaydı çok ciddi bir hukuki boyut doğardı. Tazminat davaları şirketi zora sokardı. Almanların almasıyla daha iyi olacağını sandığımız Kamil Koç tam bir rezalete döndü. Benim otobüs sola yatıyor. Kaptan ikide bir inip solu kontrol ediyor. Zaten demişti, otobüs benim değil. Şirket al bunu sür demiş ve otobüse yerleştirmiş.
Saat 13’ü 5 geçe Bolu terminalindeyiz, 15-20 dakikalık bir gecikmeyle. Neyse ki yağmur yok. Hafta içi devamlı kontrol ettim, sürekli yağış gösteriyordu. Muavinin de yardımıyla ön tekeri takıp, çantaları yükleyip Google desteğiyle kalacağım Evren Konukevi’ne doğru yol alıyorum. Önceki gelişimden az çok kafamda bir şeyler kalmış ama gene de Google’ı açtım. Bu sefer etrafa daha dikkatli bakıyorum. Önceki gelişimde şehrin bu tarafına dikkat etmemiştim. Daha çok gençlere yönelik yerler var, kafeler, lokantalar, alış veriş yerleri vs. vs…
Yerimi ayırtmıştım, 304 nolu oda. Telefonda 103 demişlerdi ama airBnB kapmış orasını. Geceliği 500 lira (O.K.). 600’den indirim yaptılar ama peşin istediler. Kart olursa komisyon durumları deniliyor. Neyse asansörü varmış. Temiz bir aile işletmesi burası. 12-13 odaları var. Merkezi bir konumda.
Açıl-saçıl-yayıl durumları. Eşyaları çok bilinçli paylaştırmamıştım. Artık kullanım sırası-sıklığına göre dağıtıyorum, bazıları dibe bazıları üst sırada yer alacak. Ama tamamlama işini akşama bırakaca’m. Bolu’yu gezmek istiyorum. İkinci defa gelmek ayrı bir keyif oluyor.
Çıktığımda saat 3’e geliyordu. Gelirken gördüğüm çorbacıya (Mülayım) uğruyor, etsiz kuru olduğunu öğreniyorum. Acıkınca gelirim diyerek ayrılıyorum. Önceki gelişimde diğer tarafta bir lokantada menemen yemiştim. Bu kesimi bilmiyordum. Hava gölge yerlerde soğuk, rüzgar da esince bayağı üşütüyor. Üzerimde sarı ceket var, fermuarı çekiyorum. Ancak güneş çıkınca rahatlayabiliyorum. Ama biraz ince giysiler almışım. Uzun pantolon yok. Bacak ısıtıcılarını kullanacağım bu durumda. Kollara da ısıtıcı almıştım. Yarın öbür gün sabahları oldukça soğuk bir havada başlayacağım. Sonraki günlerde ısınıyor (**), bölge de dağlık olmaktan çıkıyor.
(**) Hıdırellez ya da Hıdrellez; Orta Asya, Orta Doğu, Anadolu ve Balkanlar'da kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez Günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hâkimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.
Gregoryen takvimine (miladi takvim) göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen takvimine göre 23 Nisan Hıdırellez günüdür. 6 Mayıs'tan başlayıp 7 Kasım'a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım'dan 5 Mayıs'a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir. Türkiye'de Hıdrellez Bayramı 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece kutlanır. Bu gün Hristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bu günü Rum Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler "Aziz George" günü olarak kutlamaktadırlar... Yani yarından itibaren yaz mevsimi başlıyor. Yuppiii...
1001 çeşit mağazaların birinde Arko tıraş sabunu ve kremi alıyorum. İstanbul’dan daha ucuza buldum. Geçen gelişimden bildiğim sebze halini/pazarını dolaşıyor, 70 liraya sultaniye, 35 liraya muhteşem domatesler görüyorum. Burası İstanbul’da olsa hiç çıkmazdım. Bayılıyorum pazarlara.
Sıra mideyi rahatlamaya geldi. Çorbacı Mülayim’de az az kuru-pilav, yanına ikram salata, kuru soğan ve biber turşusu ile doyuruyorum mideyi (140-). TDK mülayim için; yumuşak huylu, ılıman (hava), uygun, hoş görülebilir açıklaması getirmekte. Bir de isim var değil mi? Mülayim Sert, 1979 yapımı Korkusuz Korkak filminde Kemal Sunal’ın canlandırdığı, altı ay ömrü kaldığını öğrendikten sonra bir dizi işler yapan tip.
Makbul denilen yerden kuruyemiş çeşitleri alıyorum (256-). Bunlar yolluk olarak çok işime yarıyor. Kahvaltı olmayan yerlerde acıkınca yolda iki ısırık cevizli sucuk, akşam odada yazı yazarken kuruyemişler… Anlayacağınız böyle idare ediyoruz : )) Çıkmadan tartıldım, 87 kilo. Acilen vermem lazım. İşte bu turların bir faydası da kilo vermek oluyor. Bakalım bu sefer ne kadar gidecek?
Bayağı bisiklet kullanan gençler görüyorum. Başı kapalı kadın da var, bizim gibi kaskla binen de. Küçükler ise akrobatik hareket peşindeler. Gloria Jean’s Coffees’de içilen bir filtre kahve (60-) ile biraz dinlenmece, internetten Bolu ve Kıbrıscık’a ait tarihi bilgi edinme şeklinde oyalanıyorum. Bolu’ya ilişkin bilgileri önceki gelişimde ayrıntılı olarak yazmıştım. Tekrar etmiyor buradan okumanızı istiyorum > [bisikletle]Türkiye: Anadolu Beylikleri... (İstanbul–Bolu). Zaten önceki gelişimde gezip dolaştığım mekanları da bu sefer tekrarlamıyor, başka taraflara gidiyorum. Bolu bu şekliyle hoşuma gitti-gidiyor. Güzel bir ilimiz. Coğrafyası da çok güzel. Yeşil, ormanlık, yaylaları var… süper. Yerel gıdaları da ayriyeten önemli. Üniversite şehri olması nedeniyle sokaklar genç kaynıyor. Kafeler vs. ful. Daha ne olsun değil mi? Belediye başkanının renkli yaşamı, ileri geri çıkışları, partisinden ihracı ve geri dönüşü...
Saatler ilerledikçe hava da soğumaya başladı. Gölgeler artık donduruyor. Bakıyorum da, 6 olmuş bu arada. Biraz daha dolanıp, biri iki dükkana bakıp Evren Konukevi’ne dönüyorum. Duşun altına girip sıcak suyla ısınıp yapılması gereken işleri tamamlamaktayım. Yazı-foto-ses kaydı, çantaların düzeni vs. Yarın pedallar dönmeye başlıyor. Kıbrıscık, 66 km ama 700’den 1600’e tırmanaca’m. Hadi hayırlısı.
Gözleri yummadan; Rus romancı Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910) dünyanın en büyük yazarlarından biri olarak görülüyor. Aristokrat bir ailede doğan Tolstoy, daha ahlaki ve ruhsal eserlere geçmeden önce gerçekçi bir kurgu ile yarı otobiyografik romanlar yazdı. 'Savaş ve Barış' şimdiye kadar yazılmış en büyük romanı olarak kabul ediliyor. Tolstoy, roman yazmanın yanı sıra kısa öyküler, denemeler ve oyunlar da yazdı. Ayrıca ahlaki bir düşünür ve sosyal bir reformcu olan Tolstoy, ciddi ahlaki görüşlere sahipti.
İşte Tolstoy'un kaleminden çıkmış bazı sözler...
- 'Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.'
- 'Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir.'
- 'Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünür, ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez.'
- 'Kıskançlık, insanı alçaltan ve küçülten bir duygudur.'
- 'Her zaman kalbimizden gelen ve doğru bulduğumuz sese uymalıyız, çünkü o ses hiçbir zaman yalan söylemez.'
- 'En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.'
- 'Müzik duygunun kısaltılmış halidir.'
- 'Hayat bizi resmen dört işlemle sınar; Gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der.'
- 'Sadelik, iyilik ve doğruluğun olmadığı yerde, büyüklük de yoktur.'
- 'Her şey beklemesini bilen kişiye kendiliğinden gelir.'
- Evren Konukevi 0374 2104949 Nermin hn. / 0505 5017842 Nurettin bey
İstanbul - Bolu
Tur tarihi: 5 Mayıs 2024
Alınan yol: 4,67 km
Ortalama hız: 17,1 km/s
En yüksek hız: 37,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 16 dk, dışarıda geçen süre 19 dk
En yüksek sıcaklık 24 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 18 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 16 m, kaybı (iniş) 74,7 m
En düşük yükselti 718,9 m, en yüksek 785,7 m
Garmin yol bilgileri İstanbul-Bolu
Relive yol bilgileri İstanbul-Bolu
Bolu’dayım. Muavinin de yardımıyla ön tekeri takıp, çantaları yükleyip... |
Evren Konukevi |
Bolu’yu gezmek istiyorum. İkinci defa gelmek ayrı bir keyif oluyor. |
Hava gölge yerlerde soğuk, rüzgar da esince bayağı üşütüyor. |
Bayağı bisiklet kullanan gençler görüyorum. Başı kapalı kadın da var, bizim gibi kaskla binen de. Küçükler ise akrobatik hareket peşindeler. |
Geçen gelişimden bildiğim sebze halini/pazarını... |
... dolaşıyor, 70 liraya sultaniye, 35 liraya muhteşem domatesler görüyorum. |
Ressam Mehmet Yücetürk Sanat Merkezi |
Anıtpark |
Çorbacı Mülayim |
Valilik |
Gloria Jean’s Coffees’de içilen bir filtre kahve ile biraz dinlenmece. |
2. gün (devamı) Bolu-Kıbrıscık
[bisikletle]Türkiye: Paflagonya’nın derinliğine doğru...
İstanbul-Bolu, 5 km
Bolu-Kıbrıscık, 63 km
Kıbrıscık-Beypazarı, 54 km
Beypazarı-Güdül, 35 km
Güdül-Kızılcahamam, 58 km
Kızılcahamam-Atkaracalar, 68 km
Atkaracalar-Ilgaz, 55 km
Ilgaz-Çankırı, 57 km
Çankırı-Kızılırmak, 55 km
Kızılırmak-Sungurlu, 46 km
Sungurlu-Uğurludağ, 49 km
Uğurludağ-Çorum, 74 km
Çorum-Aydıncık, 85 km
Aydıncık-Saraykent, 60 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde (Kars–Kağızman)