15 Mayıs 2024, Çarşamba / Kızılırmak - Sungurlu, 46 km (11. gün)
5 buçuk gibi uyandım ama hemen kalkmadım. Akşam 11 gibi bir ara elektrikler kesildi. İnternet de gitti. Ben de yattım. Sonra gelince şalterler açık kalmış. Odanın içinde flaş patladı, birden yanınca. Neyse, geniş bir oda olduğundan, yatak da duble, rahat bir uyku çektim. Tek sıkıntım yastıkların kalınlığı. Boynum tutuluyor, çekiyorum kafamın altından yastıksız yatıyorum.
Acele etmeden 7’ye doğru kalkıp hazırlanıyorum. Zaten büyük bir kısmını geceden toplamıştım. İki postada çantalar iniyor. Bisiklet saklandığı yerden alınıyor ve kapı önünde yükleniyor. Hareket saatim 07.55. Biraz başım döner gibi oldu ama binice geçti. Bu son düşüş bende bir takıntı yaptı. Hani tekrarlayacak endişesi. Neyse hemen ÖE’nin yanındaki yoldan sapıp ana yola çıkmak istiyorum. Sokak araları, sonra dün yürüdüğüm bölge olduğunu görüyor ve yola bağlanıyorum. Bugün Sungurlu, 48 km gibi mülayim bir yol. Sabahın soğuğu var ama güneşli bir gün. Yolum dünkü yolun benzeri. 2’nci sınıf asfalt, tek şerit, güvenlik yok ama etraf muhteşem. Otoyolda gitmekten daha keyifli. Trafik gürültüsü hiç yok. Tepemden alçak irtifa bir şahin uçtu. Gölgesini gördüm. Sonra kendisi de havada gözüktü. Kısa bir yokuş çıkılıyor ve ardından gelen iniş. Renkler çok güzel. Yeşil kahve ve sarının tonları, birbiri içinden geçişleri. Başakların bazıları yeşil bazıları sararmaya başlamış bile. Sürülmüş topraklar kahverengi. Dikenlerin mor çiçekleri, bir iki gelincik de kırmızı kırmızı parlamakta. Hava 10,4°C, rakım 619 m, ortalamam şimdilik 17,8 km/s, saat 08.23, 7,34 km.deyim. Bu durumda 11 gibi Sungurlu’da olurum.
Asfalt yamalı, büyük bölümler halinde. Simsiyah rengiyle uzaktan belli oluyor. Eski kısımlar gri renkte. 8’inci kilometrede Çorum İl Sınırı’na girdim. “35 km Domuz” uyarısı geldi. Dünkü çiftçi de anlatıyordu, domuzlar çeltik tarlalarına giriyorlarmış, çamuru sevdiklerinden. +1/0/-1 eğimde pedallıyorum. Arada kıvrılıyor, çıkıyor iniyor, tam bisikletlik bir yol ve coğrafya. Nadiren geçen araçlar dışında kimsecikler yok. Tarlalarda kuş olmuyor ama ağaçlı bölgelere gelince sesleri ortalığı kaplıyor. Büyük bir sohbet sürmekte. Solda 100 m içerde kalabalık bir koyun sürüsü vardı. Çobana el salladım ama cevap vermedi. Belki de görmedi. Yol o pütürlü asfalttan oldu. Çok da pütürlü değil ama, zift üzeri mıcır döküp silindir geçilen cinsten. Telefon kablolarının üzerinde küçük kuşlar oturuyor. Sanki porte üzerine yazılmış notalar gibi. Fotolarını çekeyim istiyorum ancak beni fark ettiklerinde havalanıyorlar.
Çadırhöyük köyünden geçiyorum. Yol kenarında, bir evin önünde, ördekler minnacık, bir su görmüşler, su bile değil birikinti, içine girmişler temizleniyorlar. Herhalde ördek için ceza, su olmaması, karada yaşaması. Bir köprüden geçiyorum. Delice Çayı, fazla suyu akmıyor. Mayıs ayında böyleyse ağustosta ne oluyordur? Halbuki 426 km ile İç Anadolu bölgesinde Kızılırmak'ın en uzun koluymuş. Kızılırmak’sa 1.355 km uzunluğu ile Türkiye'nin kendi sınırları içerisinde doğup kendi sınırları içinde denize dökülen en uzun akarsuyudur.
Sabah maillere bakarken David Sanborn’un ölmüş olduğunu okudum, 78 yaşında (30.07.1945-12.05.2024). Yıldızlar tek tek terk ediyorlar sahneyi. David Bowie gibi Stevie Wonder, James Brown, Carly Simon, Rolling Stones ve bir yığın başka sanatçılarla çalmıştı. Ülkemize de gelmiş olan Grammy ödüllü alto saksafoncu Amerika'nın en başarılı saksafon sanatçılarından biri olarak kabul edilir. 1997 Montrö Caz Festivali’nde bir solosu...
İnek sürüleri, koyun keçi karışık sürüler görüyorum, kimi yola yakın kimi uzaklarda. Bir dere akıyor sağımda. Çevrem, renkler çok güzel. Tam bisikletlik bir yol, dümdüz. Tertemiz hava. Bolca çekiyorum. Kuzeydoğu-Doğu yönündeyim. 20 km kaldı Sungurlu’ya, 09.23/14,2 °C/19,8 km/s/680 m R. %1 ile pedallıyorum. Ara sıra bir kaç saniye duruyor, biraz kaideyi rahatlatıyor ve devam ediyorum. Kurumuş bir dereden geçtim, Kızılkaya. Şimdi yol ileride çok güzel kıvrılarak yükseliyor. Görünüyor buradan.
Yolun tek yokuşu geldi, %7 ile çıkılıyor, 9-10’u da görüyorum. 1-1,5 km.lik bir rampaydı. 810 m rakıma çıkardı. Hava 15,9 °C. Cevizli sucuktan iki ısırık alıp devam. Bir şahin sağımda havada, daire çizip duruyor. İleride uzakta görünen Sungurlu olmalı. Geldim demektir. %8’lik bir iniş işaretlenmiş. Ve keyifle iniyorum. Yokuş aşağı kaptırmış olduğumdan Sungurlu fotosunu bisiklet üzerinden çekiyorum. Ve ilçenin binaları başlıyor. Yavaş yavaş çoğalmakta, dükkanlar gelmekte. Durup birine ÖE’yi soruyorum. Hemen az ileride sağına gelecek diyor. Konuşkan bir bey, adaş olduğumuz çıkıyor. Gel bir çay iç diye davet ediyor. Saat da erken (10.30), kabul ediyor ve dükkanının önünde taburelerde sallama çay ile sohbet ediyoruz. Buralı, 4 çocuğu (2 kız-2 oğlan) 6 torunu var, evi de dükkanın üstünde. Buranın belediye başkanını anlatıyor, MHP.liymiş. Eskiden İmar Bakanının yardımcılığını mı yapmış neymiş... İlçe yakınında mermi-fişek fabrikası kurulmuş. Kırıkkale'den daha büyük diyor. Bu da iş imkanı doğurmuş. Başkan zaten büyük bir oy oranıyla (%80) seçilmiş. Anlaşılan burada sevilen biri. Yarım saatten fazla kalıyorum ve ayrılıp ÖE’nin yolunu tutmaktayım. 7 sene önce ilçeye gelmiştim. Hafızamı tazelemeye çalışmaktayım. Saat Kulesini görünce canlanıyor belleğim. ÖE’ye hemen girmeyip bir şehir turu atayım. Buraya ilişkin bilgileri o günkü notlarımdan okuyabilirsiniz > [bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Kırıkkale-Sungurlu).
Bu ÖE’nin sıkıntısı her şeyin girişin üstünde olması, resepsiyon ve odalar. Yani benim için büyük sıkıntı, taşı babam taşı durumları. Yerim ayrılmıştı, resepsiyondaki genç eleman en üst katta ayrıldığın söylüyor. Yani iki kat daha çıkılacak. Hoppala oluyorum! O kadar da telefonda rica ettim, ilk kattaki odalar olsun diye. Peki bisiklet? Kapı önünü göstermez mi! Olmaz diyorum, bu durumu müdürle konuşayım. Nerede? Balkondaki beyi gösteriyor. Açıklıyorum-tanıtıyorum kendimi. Sonuçta oda bir kat aşağıya iniyor, No 215 (600- O.K), bisiklet içinse kazan dairesi öneriliyor. Tamamdır. Çantaları söküp çalışan personel Semih Beyle bisikleti kazan dairesine indiriyoruz. Binanın dışından, yandan girişi var. Sabah erken çıkacağım için anahtarı bana veriliyor. Kullanılmayan bir mekanmış. Sökülen çantaların üç kat taşınmasına Semih Bey yardımcı oluyor. Dört çantayı da kaptığı gibi oda kapısının önüne indiriyor. Oda daha temizlenmemiş, bekliyorum. Küçük bir oda, tek yataklı. Yani açıl saçıl rahat olamayacak. Neyse ki temiz bir oda. 7 sene önce geldiğimde 101’de kalmıştım, yepyeniydi. Tadilat daha ilk katta yapılmıştı. Bugünse tamamı elden geçmiş. Hazır olan odaya yerleşiyor, duş alıp, odada çeken internette biraz WA’ya bakıyor ve karın doyurmak üzere çıkıyorum. Bisikletle turlarken gördüğüm üç lokantadan “1976’dan beri” yazana (Hasan Ustanın Yeri) giriyor, etsiz olan kurudan az ve yayla çorbasından az, pilavda kemik suyu varmış (aslında bundan böyle bunu da sorgulamak lazım, kemik suyu konuluyormuş), onlardan ikram salata, turşu biber, ekmek yerine pide istiyorum, ardından da az şekerpare ve ikram çay ile doyuruyorum mideyi (110-)
Kahve için A101’den alınan çikolata ile bir avlu içindeki çay evinde 25’e bir sade içip -kahveyi az koymuş pek de lezzetli değildi- ardından turlamaktayım. İlçe yedi senede çok büyümüş. Bu kadar yeri hatırlamıyorum. Gerçi o zaman fazla da vaktim yoktu, daha geç ulaşmıştım. Yarın gideceğim yola ilişkin bilgi edinmeye çalışıyorum, şoförlere sorarak. Kimi sanayiden git kestirme, 3 km kazanırsın, kimi karıştırırsın ana yoldan git diyor. Önceki gelişimde içini göremediğim Ulucami’ye girip fotoluyorum. 1762 tarihli, Mehmet Sungur Bey tarafından yaptırılmış. Geniş bir avlunun ortasında, duvar örgüsünde kaba yontma taş kullanılmış. Bir ana kubbe ile onun yanında üç küçük kubbesi var. Kare taş kaideli, tek şerefeli minaresi yuvarlak gövdeli ve tuğladan inşa edilmiş. Günümüze birçok kez restorasyon görerek gelmiş. Tarihi Saat Kulesi de hemen yanında sayılır. Bu da 1891 tarihli, Kaymakam Edip Bey ısmarlamış, Yozgatlı Şakir Usta yapmış. 19 metre yüksekliğinde olduğu söyleniyor. Kare prizma gövdesi sekiz kata ayrılıp ikinci kat dışında her katta yuvarlak kemerli küçük pencereleri bulunmakta. Kulenin en üstüne de dalgalı saçağı olan ahşap bir köşk eklenmiş. Dört yönde yuvarlak kadranlı saatleri var... Ardından ben de 4 yöne yürümekteyim : )) İlk gelişimde tanıştığım Selanik göçmeni, muhtar olan, ‘buggy’ tarzı araç üreten Zihni Sinir dediğim Galip Beyi buluyor ve hatırlatıyorum kendimi. Takılıyorum yanında. Şimdilerde motosiklet tamir ediyor. Yedek parçalar gelmiş onları kontrol etmekte-saymakta. Ben de bir plastik kasa üzerine çöküp, ikram çay eşliğinde izliyor ve sohbet ediyorum. Burada çok Selanik göçmeni var (-mış)-yerleştirilmişler. Gençler geliyorlar, motorlarını tamir ettirmeye. Onları izliyorum. Ehliyet-plaka Hak getire, dolanıp duruyorlar.
Farklı yerler yürüyor, aynı yerlerden gene geçiyor, kuruyemişçiden sucuk ve muskalardan ve A101’den alınan kefirle ÖE’ye dönüyorum. Burada bilardo oynayanları izliyor, müdür beyin ısmarladığı çayı içiyor ve odada takılıyorum. Firu’yla konuşuyor, odada internet olduğundan sörf yapıyor, Youtube takılıyorum.
Geçen hafta salı günü Beypazarı’nda, karmaşık melodiler (sound) ve vuruşlarla (beat) miks müzikler üreten Davit Barqaia adında bir Gürcü müzisyenden söz etmiş, bana Enigma’yı hatırlattı demiştim. Şimdi Enigma’yı dinliyorum. 2016 tarihli “The Fall Of A Rebel Angel” albümünden Amen (vokallerde Aquilo *)
Enigma; 1990 yılında Rumen-Alman müzisyen ve yapımcı Michael Cretu tarafından kurulan bir Alman müzik projesidir. Michael Cretu, mistisizm, etniksellik ve elektronik müzik ritimlerini birleştirip, elektronik ve new age temalı müzikal projesi Enigma’nın ilk albümünü çıkardığında yıl 1990’ı gösteriyordu. MCMXC a.D. isimli albüm hem tepkileri üzerine çekmiş hem de büyük bir hayran kitlesi oluşturmuştu. Tepki çekmesinin sebebi ise bazı şarkılarındaki “sakıncalı” bulunan sözlerdi. Müziklerdeki dini motifler ve bahsi geçen “sakıncalı” sözlerin birleşimi özellikle Katolik inanca sahip olan kesimi bir hayli rahatsız etmişti. Ama diğer yandan Enigma’nın müzikleriyle adeta huzur ekspresine binen insanların sayısı da gün geçtikçe artmaktaydı.
(*) Aquilo, Silverdale, Lancashire'dan Tom Higham ve Ben Fletcher'dan oluşan bir İngiliz müzik ikilisidir. 2013 yılında tanınmaya başladılar.
- Sungurlu ÖE 0364 3119898
Kızılırmak - Sungurlu
Tur tarihi: 15 Mayıs 2024
Alınan yol: 45,81 km
Ortalama hız: 18,7 km/s
En yüksek hız: 60,9 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 27 dk, dışarıda geçen süre 3 s 38 dk
En yüksek sıcaklık 23 ˚C, en düşük 10 ˚C, ortalama 14,3˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 664,9 m, kaybı (iniş) 459,9 m
En düşük yükselti 546,6 m, en yüksek 836,3 m
Garmin yol bilgileri Kızılırmak-Sungurlu
Relive yol bilgileri Kızılırmak-Sungurlu
07.44 hareket saatim. |
ÖE’nin yanındaki yoldan sapıp ana yola çıkmak istiyorum. Sokak araları, sonra dün yürüdüğüm bölge olduğunu görüyor ve anayola bağlanıyorum. |
Sabahın soğuğu var ama güneşli bir gün. Yolum dünkü yolun benzeri. 2. sınıf asfalt, tek şerit, güvenlik yok ama etraf muhteşem. |
Renkler çok güzel. Yeşil kahve ve sarının tonları, birbiri içinden geçişleri. Başakların bazıları yeşil bazıları sararmaya başlamış bile. Sürülmüş topraklar kahverengi. |
Çadırhöyük köyünden geçiyorum. Yol kenarında, bir evin önünde, ördekler minnacık, bir su görmüşler, su bile değil birikinti, içine girmişler temizleniyorlar. |
Çevrem, renkler çok güzel. Tam bisikletlik bir yol, dümdüz. Tertemiz hava. Bolca çekiyorum içime. |
Yokuş aşağı kaptırmış olduğumdan Sungurlu fotosunu bisiklet üzerinden çekiyorum, 10.04. |
Ve ilçenin binaları başlıyor. Yavaş yavaş çoğalmakta, dükkanlar gelmekte. |
Sungurlu ÖE |
Sungurlu |
Hasan Ustanın Yeri |
Tarihi Saat Kulesi |
Ulucami |
Tarihi Saat Kulesi; 1891 tarihli, Kaymakam Edip Bey ısmarlamış, Yozgatlı Şakir Usta yapmış. |
Ulucami |
1762 tarihli, Mehmet Sungur Bey tarafından yaptırılmış. Geniş bir avlunun ortasında, duvar örgüsünde kaba yontma taş kullanılmış. |
Ulucami (içi) |
Ulucami (içi) |
Ulucami |
Terziler Çarşısı |
Dileğin olacak, merak etme… |
Turlamaktayım. İlçe yedi senede çok büyümüş. Bu kadar yeri hatırlamıyorum. |
Ulucami |
Sungurlu Kaymakamlığı |
Hem ilçe... |
... hem köy. |
İlçede bunları görmek çok hoş... |
12. gün (devamı) Sungurlu-Uğurludağ - 10. gün (öncesi)
[bisikletle]Türkiye: Paflagonya’nın derinliğine doğru...
İstanbul-Bolu, 5 km
Bolu-Kıbrıscık, 63 km
Kıbrıscık-Beypazarı, 54 km
Beypazarı-Güdül, 35 km
Güdül-Kızılcahamam, 58 km
Kızılcahamam-Atkaracalar, 68 km
Atkaracalar-Ilgaz, 55 km
Ilgaz-Çankırı, 57 km
Çankırı-Kızılırmak, 55 km
Kızılırmak-Sungurlu, 46 km
Sungurlu-Uğurludağ, 49 km
Uğurludağ-Çorum, 74 km
Çorum-Aydıncık, 85 km
Aydıncık-Saraykent, 60 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde (Bahçesaray-Çatak)