21 Mayıs 2024

[bisikletle]Türkiye: Paflagonya’nın derinliğine doğru... (Çorum-Aydıncık)

 

19 Mayıs 2024, Pazar / Çorum - Aydıncık, 85 km (15. gün)

 

Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun. Öte yandan babaannemin de yaş günü bugün. Kutlu olsun, ışıklarda uyusun.

 

ÖE’nin yatağı geniş olduğundan iyi uyudum. Tek sıkıntım hep yastıklar oluyor. Bana fazla kalın ve yüksek. Kahvaltıya 7 buçukta gidip erken çıkayım diye 6 buçuk gibi yataktan kalkıp hazırlanmaya başlıyorum. Bir kısmını dün toplamış hazır etmiştim. Banyoda lavabodan da sıcak suyun akmasına çok seviniyorum. Tıraş olmak daha kolay oluyor. Buz gibi suyla başlamak pek sevimsiz bir durum.


Kahvaltı salonu 5. katta, çıkmadan önce çantaları lobiye indirdim. Küçük bir tabak hazırlayıp, biber kızartmasını sevdim, sandviç ekmeğine peynir ve biberleri koyup bir bardak çay ve domates-hıyar ve de zeytinle hallediyorum. 

 

Çıkmadan gene bir WC.yi ziyaret edip kalanları da boşaltıp, bisikleti saklandığı mekandan dışarıya alıp çantaları ÖE’nin önünde yükleyip yola hazırım, 08.14. İlk fotoyu da çekip dün aldığım tarifi yandaki taksi duraktakilerine teyit ettirip; Atatürk Bulvarından Saat Kulesini geç, 2’nci ışıklardan sol yapacaksın denilmişti. Hızla inmekteyim. Hem pazar hem bayram bugün. Yolum Aydıncık’a, 85 km gibi uzun ve tırmanışı olan bir yol. 1435 m rakımda Fındıklı Geçidi’nden geçeceğimi gösteriyor Karayolları haritası.


Geldiğim sapış noktasında zaten Ortaköy diye yazmış. Ama ben işareti anlamayıp hemen döndüm. Meğer bir sonraki noktaymış sapak. Neyse taksi şoförü beni doğru yola yönlendiriyor. İki sokak sonra sağ yapıp caddeye çıkarsın diyor. Aynen yapıp doğru yola giriyorum. Mahalle arasından dümdüz bir yolda hafif çıkıp trafik ışıklarını geçip kırsala doğru gitmekteyim. Şehir dışına çıkınca yol da tek şerit oluyor. Saat 08.36, hava 17,5 °C, rakım 800 m, şimdilik ortalamam 20,5 km/s. Yeşillikler başladı. Tavukçuluk yapıldığı yazılı bir takım binalar sağımda. Yolum iniyor ama ileride görüyorum çıkıyor. Ortaköy için 55 km dedi. Şapinuva diye bir Hitit kentini de gösteriyor bu yolda. Ama herhalde içerde, ayrılıyordur. 


Tek şeritli yol, ilk çıkışı kısa bir mesafe tırmıklı olarak devam etti. Şimdi kaba asfalt olarak sürüyor. İki çeşit kaba asfalt var. Bu açık gri renkli olandan. Nispeten aşınmış olduğundan siyahlar kadar kaba değil : )) Daha nazik davranıyor : )) Bu bölge de çok güzel. Yeşil hakim çevreye. Çok güzel bir coğrafyanın içindeyim gene.

 

Karşı tarafta tırmanma şeridinin sonunu gösterdi, 1500 m bir tırmanma şeridi varmış. Demek ki ben de 1,5 km inece’m. Ve 842 m rakımdan -2 ile iniyorum. Saat 08.44, hava 17,9 °C. Bugün sıcak olacak herhalde. Soğuk günler geride kaldı galiba. Havada pamukçuklar uçuşuyor. Bunlar kavak ağaçlarına mı ait bilemiyorum ama her bitkinin polenizasyon döneminin iklim ve bölgeden dolayı farklılık gösterdiği, ağaç polenleri Şubat-Nisan ayları arasında, çayır polenleri Mayıs-Temmuz, yabani ot polenleri Ağustos-Ekim ayları arasında polenizasyon yaptığını okumuştum.

 

Kaidem pişti. Şöyle bir kaç saniye durup dinlendiriyorum, iyi geliyor. Bir minibüsteki hanımın “bir ihtiyacınız var mı” diye sorması çok hoşuma gitti. Üstelik de başı bağlıydı. Kendine güvenen kadınlar benim için çok değerli. Erkekle konuşmaktan çekinenler sıkıcı : )) Cemilbey köyünden sonra tırmanış başlayacak. 683 m.den çıkılacak 1450’ye, 21 km.lik bir rampa. Sonra Ortaköy’e inilecek. Ve 30’uncu km.de tırmanış başlıyor, 739 m rakımdan. Saat 09.46. Hava ısındı. Buff fazla geliyor tırmanışlarda. Bacakları indirdim, bilekleri açtım. Esas rampa geliyor galiba. Buraya kadar idare ettik, şimdi %10 demiş. Yol kıvrılıyor. Dönemeçleri dıştan alıyorum ki daha yumuşak içe göre.

 

37,1 km.de 2’nci bataryaya geçiyorum. Değiştirirken bir araba duruyor ve her şey yolunda mı diye soruyor. Bir bey ile hanım oturmaktaydı. Teşekkür ediyorum. Ne güzel değil mi bu ilgileri? Saat 10.21, hava 24,5 °C, rakım 1069 m, ortalamam 18,8 km/s.

 

Bir kuş, böyle kafasının arkasında sivri bir çıkıntısı var, minik, ağaçkakan gibi. Yolu enine boydan boya yürüyerek son derece hızlı geçti, dıgıdık dıgıdık. Kenara gelince havalandı. 1154 m.de karı koca bir vatandaş yürüyerek geliyorlar. (...) Yok karı koca değilmiş, kocalar önden karılar arkadan geliyorlardı. Her ikisine de “Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun” dedim. Yüzleri güldü “sana da” dediler.

 

Mollahasan köyü geçilip solda dış bükey bir yol aynası görüyorum. Karşısına geçip bir iki foto aldım. Severim böyle balıkgözü açıları. 1189 m.de sağımda İsmail Can Parkı. 5-6 kamelya da attırmışlar etrafa. Böyle bir mesire yeri yapmışlar. En fazla %8-9 gösterdi rampa. O da çok uzun süre değil. 1298 metre rakımdayım, Yaylacık köyü. Hava bulutlandı, kara bulutlar gelmekte. Yoksa bir yağışla mı karşılaşacağım? Hiç istemem şimdi. Güneş bulutun arkasında kaybolunca ısı da düştü ve 15,3 derece şu anda. Gerçi tırmanış için daha iyi. 

 

Çıktım çıktım 1300’e sonra tekrar indim, şimdi tekrar çıkıyorum. Burası deve sırtı gibi, iniyor çıkıyor iniyor çıkıyor... Fındıklı köy sapağı geçildi. 48,64 km, saat 11.16, ort. 18,1 km/s. Bu geçide daha gelemedim. 1274 m.de %12’lik bir iniş levhası görüyorum. Şu anda 50,78 km geride kaldı. 10 km kalmıştı Ortaköy’e. (11.24/16 °C/18,3 km/s).

 

KGM haritada 1450 m.de Fındıklı Geçidi’ni işaretlemiş ama böyle bir yükselti yok, geçit de yok. Yanlış galiba, güncellenmesi gerek. Yolun zirvesi 1310 m.de, Komoot da bunu gösteriyordu. İnmeye başladım zaten. Buff’ı gene giydim. İnişlerde üşütüyor rüzgar. Uçuyorum, süper.

 

Ortaköy’ün tepesinde bir takım kamelyalar ve figürler var. Hatıra amaçlı. Durup biraz nefeslenip aynadan çektiğim fotoyu eşe dosta bayram kutlaması olarak yolluyorum.


Ortaköy’e hızla iniliyor. Burada kalacak yer yoktu, belli, küçük bir yer. Yol ilçenin içinden geçmekte. Kenarlarda gruplaşmış oturanlar var. Aydıncık düz, Şipinuva (*) için sağ gösterilmiş. 5 km diyor sorduğum kişi, fazladan 10 km yapmak istemediğimden pas geçiyorum Şipinuva’yı. Halbuki Ortaköy’de kalacak yer olsaydı ne güzel olurdu, gidilirdi o zaman. Hem böyle küçük ilçeler keyifli oluyor. Mutlaka birileriyle tanışıyor sohbet ediyorsun.


(*) Hitit Krallığı'nın 2. büyük kenti olarak bilinmekte olup, 3300 yıllık bronz savaşçı miğferi bu bölgede bulunmuştur. Eski zamanlarda siyasi ve coğrafi konumu nedeniyle önemli bir askerî ve dini merkezdir.

Vikipedi


Ortaköy sonrası yol inmeye devam ediyor. Daha bir köy yoluna benzedi ve çevre daha da keyifli oldu. Kalabalık bir keçi-inek karşımı sürü arasından geçiyorum. Onlar bana ben onlara yabancıyım, sesimi çıkartmıyorum. Tedirgin olmasınlar.

 

Bisikletin tadı keyfi bunun gibi-böyle yollarda çıkıyor. Araç trafiğinin seyrek, hatta hiç olduğu, coğrafyanın, ışığın, havanın muhteşem olduğu... etrafı izleyerek, şarkılar mırıldanarak, bol bol düşünerek... Binin yarısı kaçtı? : )) Bir 2’nci tırmanış daha gelecek, ve ilkinden daha alçak olsa da daha kısa mesafede yükselecek yol. Komoot üzerinden çıkarttığım yol profilinde görülüyordu, 700’lerden 1160 m.ye, 9 km.de. Ve başladık tırmanmaya... Ağır ağır çıkarken, aklım beynim de böyle dolanıp durur, bazen filmlerin içinde kullandıkları müzikler olur, tanımadığım gruplar, ama çok hoş parçalardır. Hangi filmdi şimdi hatırlamıyorum, parçayı duyar duymaz kapıldım. Hemen Shazam yardımıyla (bu da ne müthiş bir uygulama değil mi?) kim olduklarını buldum; Urban Species: Blanket (feat. Imogen Heap) diyordu.

 

Urban Species; 1990'lardaki birkaç hit single'ıyla tanınan bir İngiliz hip-hop grubudur. Grubun müziği çok çeşitli etkilerden (reggae, blues, funk, dub, caz, ragga ve acoustic folk dahil) yararlanıyor ve canlı performanslarını programlamayla birleştirerek organik bir ses ortaya çıkarıyor. Bazen Arrested Development grubunun İngiliz versiyonu olarak karşılaştırılan grubun müziği sıklıkla 1990'ların ortasındaki ‘acid jazz’ hareketiyle ilişkilendirilir.

 

Imogen Heap; Grammy ödülü sahibi Britanyalı müzisyen, şarkıcı ve söz yazarıdır. Çalışmaları pop ve elektropop müzikte öncü olarak kabul edilmiştir.

Wikipedia, Wikipedia2



Güzel değil mi parça. Bunun bir de Jeff Beck ile olan versiyonu var. O da çok dokunaklı, özellikle JB’nin gitar solosu. Ne yazık ki JB geçen yıl aramızdan ayrıldı : (( Bu arada rampa öncekine göre daha çetin, %11’i gördüm şarkıdan söz ederken. Saat de 12.44 olmuş. 18,8 km/s ortalamayla  gelmişim, 66’ncı kilometredeyim. Hava, ne bu ya, 32,4 °C olmuş. Doğru mu? Suyum da azaldı. 914 m rakımdaki Esentepe köyünde köylüye çeşme soruyorum. Başka bir cevap veriyor sanki ama sonra çeşmenin yerini gösteriyor. Gidip yalağa, ince akan sudan matarayı doldururken iki minik köylü kızı ile sohbet ediyorum. Biri okula gidiyormuş diğeri değil. Dikkat kurbağa vardır diye beni uyarıyorlar : ))

 

Biraz daha tırmanıp ve 1336 m.deki zirve sonrası artık Aydıncık’a kadar iniş. Yol kaba asfalt olduğundan çok çabuk hızlanmıyor ama yolun durumu sıkıntılı olduğundan frenlemek zorundayım sık sık. Soldan Kazankaya Kanyonu (**) diye gösterilmiş, 3 km. Burada bir yerleşim de var, bir köy veya kasaba. Bayağı hane görünüyor. Bazıları 4 katlı bina bile yapmışlar. Kazankaya köyü olmalı. Yeşilırmak’ın kollarından Çekerek Çayı’nın kenarında kurulu olan.


(**) Yozgat'ın Aydıncık ilçesinin eskiden belde olan Kazankaya mahallesinden başlayıp, Çorum'un İncesu ilçesine kadar uzanan Kazankaya Kanyonu saklı cennet olarak adlandırılıyor. Aslında buraları görmek çok isterim, ama bisiklet turlarında pek mümkün olamıyor. Sadece bölgesel turlar yapmak lazım. Bir daire içinde dönerek.


Ortaköy’den beri yol o gri kaba asfalt. Şimdi 709 m.deyim. Saat 13.11 ve kilometrem 79,19. 9 km falan kaldı Aydıncık’a. Hava 27,6,°C, güneybatı yönünde pedallıyorum 19,4 km/s ortalama ile. O kaba asfalt şimdi aşınmış versiyonuna geçti. Bazı bölümler böyle kaymak gibi oluyor. İndiğim ovada yol artık dümdüz, eğimsiz olarak sürmekte. Bana doğru gelen araçlar daha fazla. 77’nci kilometrede ileride uzakta kalabalık bir yerleşim gözüktü, sanırım orası Aydıncık olmalı. Bir de sağlı sollu giden araçlar var, herhalde otoyol geçiyor.


Aydıncık için otoyolu geçip düz-karşıya devam ediyorum. Bataryanın da sonuna geldim. Orada da biraz şehir turu atarsam diye 3’üncüyü takıyorum (83 km/13.24/25,6 °C/ 743 m R/19,4 km/s). 3-4 km kaldı ilçeye, yol dümdüz gitmekte. Girişte hemen ÖE geliyor. Pek sevinmedim. Merkezde olmasını daha çok seviyorum. Böyle durumlarda yürü babam yürü oluyor. İlçeye doğru uzanıyorum. Burası küçük bir ilçe olduğu belli. Minik bir çarşısı veya merkezi diyelim var. Oturanlar görüyorum. Pazar sohbetleri. Şöyle biraz ilerleyip, Bim geçilip oto tamircisinde duran 3-4 adama yarınki yolu soruyorum, nereden giderim diye. Tarif ediyorlar ve sohbet ediyoruz, neredensin, kaç yaşındasın vs. Dik rampa var deniliyor, 1500’ye çıkacaksın. Evet yarınki yolum dik. Ama sabırla pedal çevirerek çıkılıyor.


Aydıncık ilçesinin kuruluşu hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, antik çağlardan beri tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeri olarak kullanıldığı, yazılı kaynakların, Zile Kütüphanesi'nde çıkan bir yangında yok olduğu, bugün Aydıncık'ta yaşayanların 15. ve 16. yüzyıllarda Amasya, Sivas ve Kahramanmaraş civarlarından buraya gelerek yerleşen Türkmenlerden oluştuğu söylenmektedir.

 

Mamure adı ile bilinen köyün esas ve kadim ismi Eskiköy olup bu isimle 200 yıldan beri teşekkül etmiş bir nahiye olduğu, hem jandarma teşkilatı, hem de polis teşkilatının mevcut olduğu bilinmektedir.

 

Karakolun ilk önce başka yerde açılıp buraya nakledildiği, nahiyenin Sivas vilayetine bağlı olduğu, kazasının da Tokat Sancağı'na bağlı Zile olduğu bilinmektedir. O zamanlar Eskiköy Nahiyesine bağlı 65 adet köy bulunduğundan, hem nahiyenin vasıtası olmaması, hem de bağlı bulunduğu Zile kazasının 65 kilometre uzakta bulunması nedeniyle karakolun burada açılmış olduğu tahmin edilmektedir. 

 

Nahiyenin ismi uzun yıllar eski yerleşim merkezi anlamına gelen Eskiköy olarak anılmıştır. Nahiyelik döneminde Mamure adını almış, 1965 yılında belde olan Mamure'nin adı yeniden değiştirilerek Aydıncık halini almış ve 1991 yılında ise ilçe olmuştur.

Vikipedi


ÖE’ye dönüp kapısında etrafı sulayan kişiye telefonda konuştuğum kişileri soruyorum ama onlardan değil. Yılmaz Bey önce bisiklete dışarıda bir yer gösteriyor. Derhal tepkimi çekiyor bu, tahmin edersiniz. Bu bisiklet dışarda durmaz, gerekirse müdürü ararım diyorum. Neyse sonunda içeriye alınıyor. Kayıt yapılıyor, post cihazıyla ilgili bir sıkıntı anlatıyor ve nakit istiyor. Burası 220 lira ile diğerlerinden ucuz. 105 nolu oda 1. katta, diğerleri üst katlarda. Aman birinci olsun diye 105’i istiyorum. Çantalar için bana yardım ediyor. 105’de hafif yayılırken bir sifona basmak geçiyor içimden. Genelde bunu yapıyorum, çünkü sıkıntılı olabiliyor, nitekim suyu kesilmiyor, şamandıra bozuk. Sürekli akıtıyor. Söylüyorum ve en üst katta boş odalar gösteriliyor. Öldüm  bittim, bisiklet sonrası merdiven çıkmak ölüm benim için. Hadi çantalar iki kat yukarıya taşınılıyor. 302, tamam fark etmez, olsun da bitsin. Foto çekmek için ışıkları yakmak isterken düğmesinin çalışmadığı çıkıyor. Hadi 3 kat in, durumu söyle, tekrar çık ve odaları gez. Bir diğerinde duş başlığı yok. Sonunda 307 oluyor. Öf anam öf durumları. Neyse ki güneşe bakan oda. Üstümdekileri balkona güneşe koyuyorum, havalanması için. 


Sıcak suyu güzel ama ÖE’nin, hemen geliyor ve güzel akıyor. Altıdan çıkmak istemiyor insan. Kurulanıp biraz ayakları uzatmaca ve 4 buçuğa doğru karın doyurmak için merkeze yürümece. Otostopla bir kamyon alıyor (Mustafa Bey) ve çabucak ulaşıyorum. Bir lokanta var ama pazar yemek yoktur, pide varmış sadece. Ancak pide için hemen karşısındaki pideciyi tercih ediyorum ve bir peynirli ısmarlıyorum. Yanına acılı şalgam suyu da, onlardan da biraz salata ile yoğurtlu makarna geliyor. Pidenin üzerine de domates biber eklettim. 10 dk sonra kocaman bir pide geliyor önüme. Yoksa bu 1,5 mu? Afiyetle yiyorum. Pide 90, şalgam 15, 105’e çıkıyorum. Pide ne ucuzdu. 180 istemişlerdi Ilgaz’da. Pide kenarlarını minik köpeklere veriyorum, nasıl yutuyorlar görseniz. Yemek buluyorlar mı acaba burada bunlar? Her köşede bir köpek yatıyor. Kısırlaştırma yapmıyorlar mı ki?

 

Biraz sokak aralarına giriyor, foto çekiyor ve Bim’den alınan çikolata ile kahve soruyorum ama burada bulamazsın deniliyor. Masasına davet eden beyin yanına oturup tanışıyoruz. Hamid Bey, konuşkan. Ülkeden, sıkıntıdan, ilçeden laflıyoruz. Anladığım kadarıyla bilinçli sol eğimli. Diğer iki beylerin adı Dursun ve Mehmet. İki çay ısmarlıyor Hamid Bey. İlçede otel yok, tek yer ÖE. 2-3 apart varmış. Dolanırken gördüğüm (neyin nesi), cephesi cam kaplı olan AKP ilçe başkanına aitmiş. Memurlar için olsa.

 

ÖE’ye yürüyorum. Hava serinledi, sarı ceket üzerimde. Her tarafta köpekler var. Bu durumu Kızılırmak ve Uğurludağ’da da görmüştüm. Belediyeler boşluyorlar bu işleri, sonra da şikayet ediliyor. Kısırlaştırılmaları lazım! 

 

Oda da serin geliyor. Yeleği giyiyor Buff’ı takıyorum, ısınana kadar. Yatakta tabletten, önümüzdeki günlerde görecek yerlere ait bilgiler okumaktayım. Şaşırtıcı bir haber geliyor ekranıma: 19 Mayıs'ta Türkiye saatiyle öğleden sonra 4 civarlarında İran haber ajansları Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopterin kaza yaptığı haberini geçti. Reisi Azerbaycan sınırında Aras nehri üzerinde iki ülke tarafından ortaklaşa inşa edilen Kız Kalesi Barajının açılışını Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yapmak amacıyla bölgeye gelmişti ve Hudaferin bölgesinden Tebriz’e geçerken helikopter ile yolculuk etmeyi tercih etmişti. Reisi ve Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ın da aralarında yer aldığı beraberindeki heyet 3 helikopterle hareket ederken bir süre sonra İranlı yetkililer Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanının bulunduğu helikopterin sert iniş yaptığını açıkladı.

AA



- Aydıncık ÖE 0354 4871291 Md. Yrd. Selami bey

 

 



 












Çorum - Aydıncık

Tur tarihi: 19 Mayıs 2024

Alınan yol: 84,76 km
Ortalama hız: 19,1 km/s

En yüksek hız: 75,9 km/s
Bisiklete biniş süresi 4 s 26 dk, dışarıda geçen süre 5 s 41 dk

En yüksek sıcaklık 33 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 23,1˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1565,8 m, kaybı (iniş) 1581,8 m
En düşük yükselti 653 m, en yüksek 1336,7 m

 

Garmin yol bilgileri Çorum-Aydıncık

 

Relive yol bilgileri Çorum-Aydıncık


08.05 hareket saatim.



Dün aldığım tarifi yandaki taksi duraktakilerine teyit

 ettirip; Atatürk Bulvarından Saat Kulesini geç, 2’nci ışıklardan

 sol yapacaksın denilmişti. Hızla inmekteyim.



Mahalle arasından dümdüz bir yolda hafif çıkıp

 trafik ışıklarını geçip kırsala doğru gitmekteyim. 



Şehir dışına çıkınca yol da tek şerit oluyor.


Yeşillikler başladı. 




Bu bölge de çok güzel. Yeşil hakim çevreye. Çok
 güzel bir coğrafyanın içindeyim gene.





Cemilbey köyünden sonra tırmanış

 başlayacak, 683 m.den çıkılacak 1450’ye.



Esas rampa geliyor galiba. Buraya kadar
 idare ettik, şimdi %10 demiş.


Mollahasan köyü geçilip solda dış bükey bir yol aynası
 görüyorum. Karşısına geçip bir iki foto aldım. 


Sağımda İsmail Can Parkı. 5-6 kamelya da attırmışlar etrafa.






KGM haritada 1450 m.de Fındıklı Geçidi’ni işaretlemiş ama böyle
 bir yükselti yok, geçit de yok. 
Yolun zirvesi 1310 m.de.

İnmeye başladım. Buff’ı gene giydim. İnişlerde

 üşütüyor rüzgar. Uçuyorum, süper.


Ortaköy’ün tepesinde bir takım kamelyalar ve
 figürler var. Hatıra amaçlı. 

Durup biraz nefeslenip aynadan çektiğim fotoyu

 eşe dosta bayram kutlaması olarak yolluyorum.



Ortaköy’de kalacak yer yoktu, belli, küçük bir yer. 


Yol ilçenin içinden geçmekte. Kenarlarda gruplaşmış oturanlar var.


Aydıncık düz, Şipinuva için sağ gösterilmiş.


Ortaköy sonrası yol inmeye devam ediyor. Kalabalık

 bir keçi-inek karşımı sürü arasından geçiyorum. 


Daha bir köy yolu ve çevre daha da keyifli oluyor.


Bisikletin tadı keyfi bunun gibi-böyle yollarda çıkıyor. 



Soldan Kazankaya Kanyonu diye gösterilmiş, 3 km.


Kazankaya Köyü


İndiğim ovada yol artık dümdüz, eğimsiz olarak sürmekte.


Aydıncık için otoyolu geçip düz-karşıya devam ediyorum. 


13.28 Aydıncık’tayım.


İlçeye doğru uzanıyorum. Burası küçük bir ilçe olduğu belli. 


Kaymakamlık



Aydıncık ÖE



Aydıncık Pide ve Kebap Salonu



Yurt içi neden daha pahalı?


Minik bir çarşısı veya merkezi var.


Biraz sokak aralarına giriyor, foto çekiyorum.



İlçenin eski yerleşimi burada.





Eski evler, yıkık dökük yerlerin arasında böyle bir. Neyin nesi?





Öndeki mavilik havuz herhalde!


Karşılarda TOKİ’ler yan yana dizilmişler.