31 Mayıs 2015, Pazar / Foça – İzmir (9. gün)
Sabah tembelliği yaparak
uyandık. Gece gürültülü olur sanmıştım sokak ama rahat geçti. Terastan
havalandırdığımız eşyaları alıp toparlanıyoruz.
Çıkışımız gene 9’u geçiyor.
Neşe hanıma anahtarları teslim ediyoruz. İçeri aldığımız bisikletlerin
zincirine battaniyeyi sürtmüşüz. Neşe hanıma durumu anlatıp özür diliyor zararı
karşılamak istiyoruz. Önemli değil, yıkarım geçer diyor.
Kordondan ilerleyip çarşı
içinde Foça Simitçisi’nde hafif bir kahvaltı yapıyoruz. (9.30).
Artık yavaş yavaş Foça
geride kalmakta. Gelirken tırmandığımız yokuşu şimdi gene çıkmak pek de
sevdiğim bir şey değil. Esasen aynı yolu geri pedallamayı hiç sevmiyorum. Daire
çizmek daha keyifli. Dün öğrendiğim Karaburun feribotu / motoru aslında çok iyi
bir numara. Geri dönmeyip Karaburun’a geçmek ve oradan İzmir’e pedallamak.
Hatta Çeşme’ye. Ama mevsim daha açılmamış. Gerçi çok da araştırmadık. Ama bu
düşünceyi başka zaman uygulayacağım.
Yokuş Foça yönünden daha
kolay çıkılıyor. Daha uzun bir mesafede tepe noktasına ulaşılıyor. Biz tepede
nefeslenirken 2 bisikletçi de gelmekteydi. Demişlerdi pazar günü çok gelen olur
diye. Bağlararsı’na kadar geri döneceğiz, oradan İzmir’e doğru arka yolları
kullanarak ulaşmak istiyoruz. 8 arabasına yetişmemiz lazım. Öncesinde Nejat ile
buluşacağız.
Gelirken gördüğümüz Pers
Mezar Anıtı’na uğrayalım der Firuzan. 20 m kadar geçtik, geri dönüp 100 m sonra
yanına varıyoruz. (10.25). Bizimle birlikte 2 bisikletçi daha iniyor buraya.
Birlikte anıtı geziyoruz. İyi durumda, mezar odası açılmış muhtemel kazılmış. Taş Kule olarak anılan mezar anıtı MÖ 5.
yüzyıla ait. Bağımsız bir kaya kütlesinin şekillendirilmesiyle oluşturulan bu anıtın
karakteristik özellikleri, onun bir Pers için yapılmış olduğuna işaret etmekte.
Anıt Pers Kralı Kyros'un Pasargadai'deki (İran) mezar anıtı ile benzerlikler
göstermekte.
Bisikletçi arkadaşlar İzmir’den
geliyorlar. Sabah 7 de çıkmışlar. Bize kısaca köy yollarını tarif ediyorlar.
Deniz ve Uğur ile kısa sohbet, hatıra fotosu ve ayrılıyoruz. Bisiklet dostluğu
kolay kuruluyor. Ortak nokta bisiklet olunca çabucak tanışılıp dost olunuyor.
Bağlararası’na kadar tempolu
geldik. (10.30). Sabah serinliği yavaş yavaş kendini sıcaklığa bırakmakta.
Burada kahvaltı edeceğiz. Yolda pazar arabalarıyla gidenleri görüyoruz. Demek
ki bugün pazar var. Kaçar mı, hemen dalıyoruz içine. Harika şeyler tezgahlarda.
Yavru enginarlar, erik gibi kirazlar, çiçekli kabaklar, deniz börülceleri,
karpuz, peynirler... saymakla bitmez. Kiraz ve domates alıyor Firu ve yakındaki
kahveye yerleşiyor. Ben de bir gözlemeyle geliyorum. Sofra bu arada kurulmuş.
Çay ocağı sahibi ve servis yapan kişilerin nazik ve hassas davranışları Firu’nun
dikkatini çekmiş.
Etrafı izleyerek karnımızı
doyurduk. 2 ayran+3 çay hepsi 4 lira tuttu. Sularımızı da doldurup Bağlararası’na
veda ediyoruz. Bu arada Suriyelileri burada da görmek mümkün. Yerlisi pek
hoşnut değil durumdan. Normal yevmiye 75 iken onlar 40 liraya çalıştıklarından
ellerinden işleri gidiyor. Diğer yandan iş vermeyelim de hırsızlık mı yapsınlar
diyorlar. Doğru, aç adam her şeyi yapar. Bunun önüne geçemezsin. Ne yanlış bir
politika izledi hükümet bu konuda. Sonrasında insanları ortada bıraktı ve bu
gerilime neden oldu.
Karşı yönden bir hayli araba
gelmekte. Tüm İzmir Foça’ya akıyor sanki. Bir de öylesine hızlılar ki, sanırsın
yer kapacaklar. Bu asfaltı hiç sevmiyorum. Ziftin üzerine döküyorlar mıcırı,
bir silindir ve al sana yol. Sonra arabalar eziyor ama tırtıllı oluyor ve
bisiklet tekeri zor kayıyor. Bir de titretiyor.
Dört yol ayrımından sağa
sapıyoruz, Gerenköy yönüne. (12.20). Yolda rampa yok, hafif çıkışlar var sadece
ama genelde düz giden bu yol zaten Gediz ovası içinde seyrediyor. Gediz’in
üzerinden geçip Mustafa Kemal Atatürk’te mola vermeyip devam ediyoruz. (12.40).
Serbest bölge yakınında bir
benzincide (Petline) verdiğimiz ihtiyaç molasında otoyola çıkmadan köy
yollarından giden rotayı öğreniyoruz. Tuzçullu üzerinden Süzbeyli. Bu yol da
bize anıt mezarda tanıştığımız arkadaşlarca önerilmişti.
Tepemizden geçen bir savaş
uçağı ortalığı inletiyor. O hız ne öyle, görünmesiyle kaybolması bir oldu.
Sonra gösteri uçakları ve paraşütle atlayan 2 kişi. Seyrek’te Gediz
Üniversitesi önünde rüzgar türbinleri monte ediliyor. Kocaman kanatlar, dev bir
vinç ağır ağır çalışmakta.
Sanki sapacağımız yer geride kaldı. Tam vaz geçerken sağı gösteren Tuzcullu
ve Kuş Cenneti levhasını görüveriyoruz. (13.50). Evet, Foça’daki arkadaş Serkan
da kuş cennetini hararetle önermişti.
Kanal boyunca ilerleyen
dümdüz bir yol, yaklaşık 5 km sonra Tuzçullu’nun dışından geçerek Süzbeyli’ye
giriyor. (14.05). Hadi şimdi Tuzçullu’ya gir çık yaparak mola vermeyelim diye
düşündük ama Süzbeyli’de kahve bile yok. Zaten minnacık bir yer, girmenle
çıkman bir oluyor.
İzmir Kuş Cenneti ziyaretçi
merkezindeyiz. (14.40). Burası harika bir yer.
Başka bisikletliler de var. Hatta kiralık bisiklet de var, insanlar
dolaşabilsin diye. Biraz panolardan bilgi alıp şöyle bir uzanalım.
Kanal boyunca ilerleyen
yolumuzun solunda flamingolar, pelikanlar ve tanımadığımız kuşlar var. Çevre
çok büyük. Nereye kadar gider bilemiyorum ama bolca zaman lazım her yere
ulaşabilmek için. Bir kaç km gittikten sonra yolun bitmeyeceğini fark edip geri
dönüyoruz. Kafeteryada çay aradık ancak sallama varmış. Büyük bir ekrandan
canlı olarak uzaktaki flamingo kolonisinde çekim yansıtılıyor.
İzmir Kuş Cenneti - Gediz Deltası. İzmir’in
yanı başından, Mavişehir önlerinden başlayan Gediz Deltası, Foça tepelerine
kadar uzanan yaklaşık 40 bin hektarlık geniş bir alanı kaplar. Bu yüzölçümü ile
delta, Türkiye’nin dördüncü büyük deltası konumundadır.
Kıyı bataklıkları, tatlı su bataklıkları, geçici
sulak çayırlar, sazlıklar, tuz tavaları, tepeler, dalyanlar gibi pek çok farklı
yaşam alanı, deltanın eşine az rastlanır sayıda kuş türüne ve aynı zamanda
diğer canlı türleri açısından da yüksek çeşitliliğe sahip olmasının nedenidir.
Gediz Deltası’nda bu zamana kadar 277 kuş türü kaydedilmiştir. Bu sayı
ülkemizde bir alanda kaydedilen en yüksek kuş türü sayılarından biridir. Ayrıca
yıl içerisinde 235 kadar kuş türü bu alanda gözlenebilmektedir. Her kış düzenli
olarak yapılan su kuşu sayımlarında ise 30 bin ile 80 bin arasında su kuşunun
kışı burada geçirdiği tespit edilmiştir.
Gediz Deltası, Tuz Gölü ile birlikte Türkiye’de
Flamingo’ların ürediği iki alandan biridir. Her yıl Çamaltı Tuzlası içindeki
tuz tavalarının arasındaki üç küçük adacıkta 5 bin çift kadar Flamingo
kuluçkaya yatar. Kışın, deltadaki Flamingo sayısı 20 binleri bulur.
Türkiye’de sadece beş yerde üreyen ve Dünya’da nesli
tehlike altında olan Tepeli Pelikan’ın ise en önemli üreme ve beslenme
alanlarından biridir. Her yıl Homa Dalyanı’nın içindeki adalarda 70 çift kadar
Tepeli Pelikan kuluçkaya yatar. Kışın ise tüm deltadaki sayıları 700 kadardır.
Karagagalı Sumru’nun Türkiye’deki tek üreme alanı
Gediz Deltası’dır.
Tilki, Çakal, Yaban Kedisi, Saz Kedisi, Yaban
Tavşanı, Yaban Domuzu, Porsuk, Gelincik gibi memeli hayvanlar da Gediz
Deltası’nın içindeki uygun yaşam alanlarında nesillerini devam ettirir.
Gediz Deltası’nın tüm kıyıları boyunca geniş alanlar
kaplayan kıyı bataklıkları ve dalyanlar su canlıları açısından çok büyük önem
taşır. Denizde yumurtadan çıkan balıklar girintili çıkıntılı ve korunaklı kıyı
şeridi ve dalyanlarda, yırtıcı balıklar ve diğer düşmanlarından saklanırlar. Bu
yavru balıklar belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra tekrar denize döner. Ayrıca
bu sığ kıyı bataklıkları besin üretimi açısından zengin olduğundan, burada
yaşayan canlılara beslenme açısından büyük bir olanak sunar. Bu besin
zenginliği Adi Deniz kaplumbağası’nın sık sık körfezin içerisinde ve delta
kıyılarına yakın sularda gözlenmesine neden olur. Ayrıca dünyanın en nadir
canlılarından biri olan Akdeniz Foku da zaman zaman bu kıyılara beslenmek için
gelir. Tüm bu özellikleri ile Delta’nın kıyıları ve açıkları balıkçılık
yönünden çok değerlidir ve pek çok insan geçimini bu kıyılardan sağlar.
Gediz Nehri’nin 2 milyon yıldır taşıdığı alüvyonlarla
oluşan ve bereketlenen Gediz Deltası’nın tarım alanlarında Türkiye’nin en
kaliteli pamuğu yetişir. Pamuğun yanında mısır, ıspanak, buğday, kavun, karpuz
ve çeşitli meyveler deltanın zengin arazilerinde bol bol yetiştirilir. Bu
yüzden Delta içerisinde kalan yerleşim alanlarının en büyük geçim kaynağı
tarımdır. Tarımın yanında hayvancılık da, günümüzde az kalmış olan mera
alanlarında ya da kapalı şekilde yapılmaya devam etmektedir. Özellikle
Mavişehir ile Tuzla arasında kalan Güney Gediz Deltası otlatma açısından çok
önemlidir. Bu alanda binlerce küçük ve büyükbaş hayvan otlatılır. Gediz
Deltası’nın 20 bin hektarlık sulakalan kısmının 6 bin hektarını kaplayan
Çamaltı Tuzlası, Türkiye’nin yıllık tuz ihtiyacının üçte birini karşılar.
Tuzla’da her yıl 500–600 bin ton civarında tuz üretilir.
Gediz Deltası’nın tüm doğaya ve insanoğluna cömertçe
sunduğu hazinelerinden, her canlı kendi kısmetini alır. Sürekli daha fazlasını
istemek ise başka canlıların haklarından çalmak olur. İşte bu yüzden Gediz
Deltası’nı kuşlar için, çakallar, tilkiler için, köylüler, kentliler için,
ülkemiz, dünyamız ve tüm insanlık için korumak boynumuzun borcudur.
Kafeterya önünde bir
bisikletçi lastiğiyle uğraşıyor. Kolay gelsin durum ne? -Gene patladı, daha az önce yamamıştım. İlgileniyorum, yardımcı
olmak adına. (15.30). Birlikte yamıyoruz. Ve tanışıyoruz bu sebeple. Uygar,
avukat, İzmir’de çalışıyor. 3 yıldır bu bisikleti kullanıyormuş, 29” Mtb. İlk defa
29’luk bir lastiği söküyorum. Ne de kocaman, 622x59.
Kuş cennetinde fazlaca vakit
geçirdik. Saat 4’ü geçti. Nejat’ı arıyorum ve durumu söylüyorum. Nasıl geliriz,
nerede buluşuruz, nasıl gideriz otogara vs.
Sonuçta buradan İzmir’in içine kadar gelen bir bisiklet yolu varmış.
Harika, onu kullanın ve Bostanlı’dan gemiye binin der.
Uygar da aynı yöne
gideceğinden bize rehberlik ediyor ve birlikte pedallıyoruz. (16.15).
Sağımızda kuşlar, Firuzan
fotolarını çekmekte. Bir flamingo havalanıyor. İncecik bir gövde ve kocaman
kanatlar. Müthiş bir aerodinamik form. Çoğunun kafası suda, yemek arıyorlar.
Bol bisikletlinin gidip
geldiği yoldan, bisiklet yolu yani, İzmir e yaklaşmaktayız. Bugün uçaklarla
ilgili bir yıldönümü varmış ve o nedenle de havadaki gösteriler yapılmaktaymış.
Kalabalık bir araba konvoyu törenden dönmekte.
Doğal yaşam parkı sonrasında
Kentsel Atıksu Arıtma Tesisleri’nin yanından geçmekteyiz. Koku adamın burun
direğini kırıyor. Sonrasında sanayi var solumuzda.
Mavişehir denilen mevkide Uygar
ayrılıyor bizden. (17.40). Evi hemen
yakında. Nazik davetini geri çevirmek zorunda kalıyoruz. Sanırım ucu ucuna
yetişeceğiz otobüse.
6’da Bostanlı’dan Konak’a
kalkan bir gemi varmış. Uygar onu öneriyor. Başka yere uğramadan direkt gider,
Alsancak da çok uzak değil oradan der. Nejat da bunu onaylayınca basıyoruz
pedallara 20 dk sonra kalkacak gemiye yetişmek için.
Bilet mesele oluyor. Kartın
yoksa nasıl bineceksin, nereden alacaksın? TC vatandaşı olarak biz yerini
bulamadıktan sonra elin adamı nasıl bulur? Neyse 2 genç kartlarını kullanarak
binmemize yardımcı oluyorlar. Parasını ancak ısrarımız üzerine alıyorlar.
Gemi burnundaki bisiklet
yeri bizim 35 kg’lık bisikletleri pek tartmıyor. Ön tekeri yerleştirdiğinde
jant tellerine yaslanıyor. Ben başka bir yere, Firu da kendince dengeleyerek
yola çıkıyoruz. 15 dk sonra Konak’ta Nejat’la buluşuyoruz. (18.15)
2 sene oldu görüşmeyeli. Son
İzmir-Datça turumuzda kahvaltı etmiştik. Aslında programın başında onda kalıp Urla-Çeşme
yapacaktık ama hem onun göz ameliyatı hem Çeşme’de Firuzan’ın teyzesinin
olmaması programın değişmesine neden olmuştu.
Nejat bize kısaca yolu
gösteriyor. İstasyon önünden dümdüz devam, zaten levhaları göreceksiniz.
Teşekkürler dostum, kendine iyi bak ve İstanbul’a bir gel. (18.40).
Saat 7’ye gelmekte, kısaca 1
saatimiz var ve öncesinde şu bisi kıyafetlerinden de kurtulmak istiyoruz. 10
saat taytla oturmak istemiyorum!
İzmir’in dış mahallerinden geçmekteyiz. Aynen İstanbul
gibi burası da başka bir İzmir. Uzunca bir yoldan hızla otogara ulaşıyoruz.
Karşısındaki Petrol Ofisi’nde üstleri değiştirip, benzincilerle kısa bir sohbet
ve Kamil Koç’un aktarma istasyonundayız.
Tam zamanında geldik. Az
sonra Didim’den gelen Travego’ya bisileri yerleştirip dönüşe geçiyoruz.
Yarı baygın vaziyette sabah
6'da Dudullu’da inip 5 dk sonra evde olmak kadar güzel bir şey yok.
Foça – İzmir
Foça-Bağlararası-Gerenköy-M.K.Atatürk-Seyrek-Tuzçullu-Mavi
Şehir-Bostanlı-İzmir
Tur tarihi: 31 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 82,45 km.
Ortalama hız: 12,0 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 6 sa.
51 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 57 dk.
En yüksek sıcaklık 35 ˚C, en
düşük 23 ˚C, ortalama 27,9 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış)
329 m, kaybı (iniş) 308 m.
Tur bilgisi: Foça çıkışı
rampalı sonrasında hiç bölünmüş yola girmeden Gediz ovası üzerinden İzmir’e
gidiliyor, Gerenköy-Tuzçullu üzerinden. Kuş Cenneti sonrası İzmir’e 25 km’lik
bisiklet yolu ile giriliyor. Konak-Otogar arası şehir içi trafiği olan yol.
Bağlararası yiyecek-içecek
mevcut. Büyük yerleşim yerlerinde var ancak küçüklerde olmayabiliyor.
Benzincilerde bolca. Kuş cennetinde fazla yiyecek-içecek bulunmuyor. Yol durumu
fazla bozuk olmayan ara yollardan.
|
Derya’ların 19. yy’dan kalma evleri. Foça
|
|
Pers Mezar Anıtı. Foça
|
|
Bisiklet kardeşliği Uğur ve Deniz ile. Foça
|
|
Bağlararası pazarı
|
|
Her yer deniz börülcesi. İzmir
Kuş Cenneti
|
|
Bisiklet kardeşliği Uygar ile.
İzmir Kuş Cenneti
|
|
İzmir Kuş Cenneti-İzmir arası 25 km bisiklet yolu var
|
|
Nejat ile. İzmir
|
|
Otogar yolunda. İzmir |
1. gün:
İstanbul – (otobüsle) Tekirdağ > Mürefte = 56,69 km
2. gün:
Mürefte > Gelibolu = 74,14 km
3. gün:
Gelibolu > Çanakkale = 44,77 km
4. gün:
Çanakkale > Bozcaada = 62,25 km
5. gün:
Bozcaada > Arıklı = 59,55 km
6. gün:
Arıklı > Ayvalık = 80,83 km
7. gün:
Ayvalık > Çandarlı = 62,43 km
8. gün:
Çandarlı > Foça = 74,30 km
9. gün:
Foça > İzmir – (otobüsle) İstanbul = 82,45 km
Toplam = 597,41 km
Turun başı Tekirdağ-Mürefte
bisikletle]Türkiye: Tekirdağ – Çanakkale – İzmir / “Rüzgara Karşı”