20 Mayıs 2019

[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Koçarlı–Karpuzlu)

18 Mayıs 2019, Cumartesi / Koçarlı – Karpuzlu, 62 km (26. gün)

Gece karışık rüyalar gördüm. Sabah kalktığımda hatırlamıyordum ama. Erken uyandım, o nedenle erken hazırlanıp, ÖE’de kahvaltı da olmadığından ayrılmam 7.50 oldu. 

Bugün Karpuzlu’ya gidiyorum, 60 km gibi bir yol. Ciddi rampası yok. Muğla yolundayım. Cine’ye varmadan sağdan ayrılacağım. Hava güzel, sabahın serinliği keyifli. Tek şeritli bir yol, asfalt bildiğiniz 2’nci sınıf olarak devam ediyor. Solda ileride bir duman ortalığı kaplamış, bir şeyler yakılıyor. Yakınına gelince bunların çöp olduğunu görüyorum. Anlaşılan Koçarlı çöpünü bu şekilde imha etmeye çalışıyor. Yakmak kaldı mı? Hani köyleri anladık da ilçede?!

Yol üstünde kumrular; ben geldikçe havalanıyorlar. Elektrik direğinde bir leylek yuvası; içinde iki tane leylek ayakta. Sağda solda inek çiftlikleri başladı. Ara sıra geçen araçlar. Kenarda ezilmiş sincap ve kirpiler, çok üzücü. Sağdan Amyzon Antik Kentine gidiliyor, 27 km yazmış. Burası Karya (Karia) krallığının bir ileri karakol kenti. Tarihi MÖ 3’üncü yüzyıla kadar geri gidiyor. Tiyatro, agora ve çeşme kalıntıları bulunduğu belirtilmiş. Ama şimdi gir-çık 54 km fazladan yol yapmak istemiyor, pas geçiyor devam ediyorum. 2 kilometre sonra da 16’ncı yy’dan kalma Cincin Kalesi sapağı geldi. Burası fazla uzakta değil, 3 km. Ancak okuduğum yazı kalenin ahır olarak kullanıldığı şeklindeydi. Biraz hayal kırıklığı olacaktı, onu da pas geçiyorum.

Bu bölge bisiklet için çok güzel. Ana yoldan uzak, yeşillerin içinden, kocaman bir ova, İncirli ovası göz alabildiğine uzanıyor. Tarlalarda çalışanlar. 10 kişilik bir grup görüyorum, kadınlar yanlarında iki erkek. Zaten tarlanın emek yükü daha çok kadınların sırtında. Çapalayanlar hep kadın; rastladıklarım. Seracılık da yapılıyor. Görüyorum solumda, çilek olabilir. Biraz kokusu geldi gibi. Zeytin sıkımhanesi geçildi. Baby Goat diye bir keçi çiftliği. Kırlangıçlar uçuşuyor ortalıkta. İnek çiftlikleri çoğaldı bu arada. 33 kilometre geride kalmış. Saat 8 buçuk. Sıcağın bastırmadığı, bunaltmadığı bir saat. Tam bisikletlik. 77 m rakımda sürüyor bu yol.

Bu şekilde eğimsiz bir yol beni Çakırbeyli yol ayırımına getirdi. Soldan gitmem lazım. Karşımda Adnan Menderes Çiftliği. Sanki kullanılmıyor gibi. Oldukça büyük olmalı. Yanında hoş bir çiftlik evi de var. Burası Adnan Menderes’in doğup büyüdüğü köy. Bu çiftlik, Adnan Menderes'in annesi Tevhide Hanım'ın babası Hacı Ali Bey'e Kırım Savaşı'nda gösterdiği başarılardan dolayı paşalık unvanıyla birlikte padişah tarafından hediye edildi. Konya'nın Bozkır kazasından gelerek Çakırbeyli'ye yerleşen Hacı Ali Bey, vefat ettikten sonra çiftlik kızı Tevhide Hanım'a kaldı. Tevhide Hanım ölünce çiftlik oğlu Adnan Menderes'in oldu. 19 yaşında yedek subay olarak Filistin Cephesi'nde savaşan Adnan Menderes, Mondros Mütarekesi'nin imzalamasından sonra çiftliğe dönüp idaresini devraldı. O zamanlar Menderes ailesinin evi Çakırbeyli Köyü'nün içindeydi. 1926'da köydeki evden ayrılarak yeni yapılan çiftliğe yerleşti. Bu arada Adnan Menderes, miras kalan 40 bin dönüm toprağın 38 bin dönümünü köylülere dağıttı. 1926'da yapılan çiftlik evi de 1950'de yıktırılıp şu andaki mevcut konak inşa edildi denilmekte.Menderes Vadisi'nin güneyine düşen Çakırbeyli Çiftliği, Menderes Nehri kıyısından başlayan ve güney yakasını kapsayan 40 bin dönümlük bir araziye yayılıyordu. 1960 ihtilalinden sonra Adnan Menderes'in mallarına el konulması sonucu çiftlik arazisi 2 bin dönüme düştü. Aydın Menderes'in payına düşen 750 dönüm ise çiftlikten geçen yollar nedeniyle zaman içinde 600 dönüme indi.Çiftliğin Adnan Menderes Üniversitesi’ne bağışlandığını ve konağın müzeye dönüştürülmek istendiğini öğreniyorum. Bu şekilde kaderine terk edileceğinden çok daha iyi olmaz mı?

2 km sonra Muğla otoyoluna bağlanacağım. Yol üzerindeki Oya Fidancılık sırf palmiye yetiştiriyor. Bayılıyorum bu ağaçların görüntüsüne. Çine çayına geldim. Otoyol için üzerinden geçtiğim köprü çevresinde hummalı bir inşaat faaliyeti var. Arozöz ortalığı ıslatıyor. Toz kalmasın diye mi? Ama yol çamur olmuş bu durumda. Üzerime sıçramaması için dikkatli geçmekteyim. Sanırım nehir yatağının ıslah çalışması gibi görünüyor yapılan iş. 

15,5 km’de otoyola bağlanmamla her şey değişiyor. Yolda güvenlik şeridi var ve asfalt kaymak. Sıcak asfalt diyorlar buna. Haliyle trafiği de var. Kenardan kenardan giderken bana doğru koşturarak gelen bir at. Şimdi ürkmesin benden, yola fırlamasın. Tedirgin oluyorum. At da benimle karşılaşınca ne yapacağını şaşırıyor, geçip gidiyor ama. Bu hayvan niye kaçmış ki? Herhalde istediği gibi bir durum yok! Peşinden koşturarak gelen endişeli biri, genç bir adam. Elinden mi kaçırdı, bir telaşlı görünüyor ifadesi? Umarım bu otoyolda bir şey olmaz hayvana.

[e] 21,8 km/09.04/%20 harcandı. 160 metre rakıma çıktık şimdi. Otoyol bir çıkıyor bir iniyor, %4-6 arası değişerek. Yol kenarında gözleme-kahvaltı-çöp şiş gibi yerler var. Molasız geliyorum, dinlenmek için Petrol Ofisi’ne gireyim. Bisiyi dayayıp tabureye çöküyorum. Çalışanla bir iki laf. Dikkat çekici bir şekilde kırlangıçlar uçuşmakta çevresinde. Bir tanesi de tepedeki aydınlatmanın içine yuva yapmaya başlamış, başında beklemekte. Bunu fark eden benzinlik sahibi adam derhal indirilmesini emrediyor. Hop diyorum, dur bakalım, kalsın orada, sana zararı ne? Yok pislermiş müşterinin üstüne, yok ışığı kesermiş... Saçma bahaneler. Senin gibi onun da hakkı var, müdahale etme, zararı yok diyoruz ama anlatabildiğimi sanmıyorum. Vicdanın varsa dokunmazsın dememle “Bu ne biçim laf” demeye başlıyor. Böyle laflar bunlara iyi dokunuyor. Ama fayda etti mi, sanmıyorum. Daha fazla kalmak istemediğimden ayrılıyorum 10 dakika sonra istasyondan.

4 km sonra Karpuzlu ayırımı geldi. Yol dümdüz, 2’nci sınıf asfalt, güvenlik şeritli. Bas bas durumları. Tempoyu yükseltmek için Normal’e geçiyorum. 20 km kaldığını söylüyor levha. Ancak sıkıldım, yoruldum, acıktım. Sucuktan üç büyük ısırık ve devam. Çine Sanayi Bölgesi geçildikten sonra tek şeride düşüyor yol. Saat 10.15 ve 40,6 km’deyim. 107 m rakım burası.

Bu yolda acayip damperli trafiği var. Her iki yönde gidip geliyorlar. Nedeni anlaşılıyor, buradaki taş kırma ocağı. Büyük bir tesis. Damperliler sıra kapmak için yarışmaktalar.

Bir de yolda 2 dev güneş santralı gördüm (GES). Bu enerji kaynaklarına yatırım yapılması beni sevindiriyor. Yamaçlara doğru uzanan paneller vardı. Ama yetersiziz bu konuda. Güneş görmeyen Almanya bizden 46 kat fazla enerji üretiyor. Düşünün durumumuzu!

[e] 48,3 km/10.38/%40 harcandı. 124 m rakımda sürüyor yolum. 15 km gibi bir şey kaldı Karpuzlu’ya. Bazı derelerin suyu çekilmiş. Abak deresinin üzerinden geçiyorum. İp gibi akıyor.

Olacak gibi değil, Patlayacam sıkıntıdan. Kenardaki otobüs durağında biraz gölgeye çekilip rahatlıyorum. Geçtiğim 1-2 kahvede oturanlar vardı ama çay yoktu. Ramazan durumları burada geçerli.

Sonunda Karpuzlu geliyor. Girişte çekilen foto sonrası belediye binası aranıyor, bulunuyor, park ediliyor, Berna Hanım soruluyor. Başkanın sekreteri anlaşılan. Bir müddet sonra odasına gelip kaydımı yapıyor. Misafirhane için 40 lira alıyorlar. Başka da kalacak yer yok bu ilçede. Misafirhanenin ilgilisinin telefonu ve oda anahtarı verilip kurulu olan pazarın çevresinden bir yay çizerek “hamam” diye sorarak bulunuyor. Altında bir de hamamı var, onu bilirmiş vatandaş.

İlgili İshak Bey bana önce tek yataklı oda gösteriyor, itirazım üzerine çift yataklıyı açıyor. Yatağın teki eşyaları yaymak için gerekli. Yerlerde sürünerek zor oluyor.

Misafirhanenin durumu içler acısı. Doğuda bile bundan daha iyiydi. Bir de 40 lira istiyorlar burası için. Karpuzlu’ya yakışmadı. Pazartesi aktaracağım bu durumu.

Mevcut şartlarda bir duş alıp çıkıyorum yemeğe. Hemen yakındaki pazarın içinden geçerek Beşparmak lokantasında (önerilmişti) bir şey bulamayıp, misafirhane yakınındaki Görkem Yemek Pide ve Çorba Salonu’nda az az kuru+yoğurtlu kızartma+pilav (ikram yeşillik) için 18 lira alıyorlar. Türkiye nasıl pahalılaştı. Bu yemek eskiden 12-13 tutardı. %50 zamlandı her şey. Sonra da istikrardan söz edersin. Çık da dolaş bir kere.

Öğle sıcağı yakıyor ortalığı. Pazar hareketli. Hemen yakınındaki çayhaneye oturup aldığım çikolatayı bir sade (1,5) ile götürüyor, biraz etrafı izliyor, iyi soğumamış bir soda (1,5) ile oyalanıyor, sahibi beyle başlayan sohbet siyasete uzanıyor, eski-yeni belediye başkanları dinleniyor ve Alinda’ya alttan tırmanmak yerine Tekeler minibüsüne binip su kemerlerinde inip yürüyerek aşağıya gelmenin daha rahat olacağını anlatıyor. Çok iyi fikir, kafama yatıyor.

Minibüsü beklemedeyim. Benim gibi Tekeler köyünden pazara gelmiş bir aile de beklemede. Sohbet başlıyor. Taş ustası, Akyaka’da çalışmakta şu anda. İleri görüşlü biri. Hanımı da. İki güzel kız çocukları var.

Minibüs yola çıktı. Kilitli taşlı bir yoldan tırmanıyoruz. Sonra asfalt, yer yer toprak. Bir hayli çıktık. 3-4 km olabilir. Su kemerlerinde iniyor ve tamamen bir Karya yerleşimi olduğu kaydedilen Alinda Antik Kentine dalıyorum. Dalıyorum da yön mön yok bende. Nasıl nereden gidecem? Bir kule göstermişlerdi, ona doğru gitmek istiyorum ama kayboluyorum... İlginç jeolojik oluşumlarıyla bambaşka bir gezegendeymişsiniz hissi yaratan Latmos (Beşparmak) Dağları bölgesi irili ufaklı pek çok Karya yerleşmesine ev sahipliği yapar. Bu bölgenin önemli yerleşimlerinden biri olan, dört tarafı uçurumlarla çevrili ve yaklaşık 180 metre yüksekliğinde bir tepe üzerinde kurulu olan Alinda Antik Kenti sunduğu harika panoramanın yanı sıra kalıntılarıyla da etkileyici bir yerleşmedir. Alinda Antik Kenti'nde henüz kazı yapılmamasına rağmen ayakta kalan yapılarının sağlamlığı ve görkemi herkesi büyülemeye yeterlidir.

İnekler var otlayan, dev duvar kalıntıları, büyük kayalar... Öyle fotoğraf çekerek dolanırken bir çift insana rastlamanın sevincini tahmin edemezsiniz. Çölde su bulmuş gibi seviniyorum. Tiyatro-agora hangi yönde? Tamamen tersine gidiyormuşum. Yeni rotamla devam ediyor, biraz onların peşinden, tiyatroya kadar, sonra altta görünen agorayı hedefleyerek çayır bayır ulaşıyorum. 

Alinda tiyatrosu doğal bir eğime oturtulmuş, güneydoğuya bakan caveası oldukça iyi korunmuş. Sahne binası tamamen yıkılmış olan tiyatro Helenistik dönem özellikleri taşımakta. Tiyatro Roma döneminde de ilavelerle kullanılmış. Agora ise dikdörtgen planlı, güneyinde üst katı stoa olarak düzenlenmiş pazar yapısı yer alıyor. Doğu–batı yönünde uzanan yapı üç katlı. Güzel bir yer. Kim bilir zamanında nasıldı? Buranın bilinen hikayesi şöyle: Strabon’a göre; Karya'nın kurucu satrapı Hekatomnos’un kızı olan Ada, kardeşi Piksodaros tarafından tahttan indirilip Halikarnassos’tan kovulunca MÖ 340’da Alinda’ya çekilmiş ve bu şehri kendisine başkent yapmış. Bu arada da tahtını tekrar ele geçirme fırsatını yakalamayı bekleyen kraliçenin bu bekleyişi çok uzun sürmemiş ve MÖ 334 yılında Büyük İskender Karia’ya geldiğinde, Ada onu görmeye giderek Alinda’yı teslim etmeyi ve erkek kardeşine karşı da yardımda bulunmayı teklif etmiş. Ayrıca kraliçelere yakışan bir özgüvenle onu evlat gibi benimsemeyi de önermiş. Buna karşılık olarak da kaybettiği tahtını geri istemiş. İskender, Alinda’yı ondan almayı ret etmiş ancak oğlu olma teklifini memnuniyetle kabul etmiş. Daha sonra Halikarnossos ele geçirildiğinde, bunların işgal edilme görevini Ada’ya havale etmiş ve bu işi tamamladığında da onu tüm Karya’nın kraliçesi olarak ilan etmiş.
Halikarnasos’un Büyük İskender
 tarafından alınışı

Ada’nın İskender’le olan ilişkisi, Alinda için ayrı bir önem taşır. Alinda bir süre Aleksandria olarak adlandırılır. Bu dönemde Alinda kenti Grek kültünü benimser. Roma döneminde de önemini sürdüren kent MS. 3’üncü yüzyıla kadar kendi adına para basmıştır. Alinda, Bizans döneminde Aphrodisias Metropolitliğine bağlı piskoposluk merkezi olmuştur.

Yer çekimine göre merkeze doğru yürümekteyim. Burada eski taşları da kullanarak yapılmış, yörede Hanay denilen evler var. Bazıları boş, bazılarında oturuluyor. Tavuklar gıdaklıyor, horozlar ötüyor, inekler böğürüyor.

Misafirhane yanındaki cami kılavuzluk ediyor bana. Kolayca buluyor, hamamın kapısı önünde İshak Beyle buraya ilişkin siyaset, Türkiye, iktidar, Adnan Menderes gibi konuları konuşmaktayız.

Notları BS’ye girdikten sonra (hava da güzel serinlemiş) biraz sokakta dolaşıp A101’den alınan bir iki malzemeyle çay bahçesine oturup, iki çay eşliğinde arkadaşlarla WA üzerinden mesajlaşıyorum.

Alinda ile Karya bölgesine girmiş bulunuyorum. Peki kim bu Karyalılar diyeceksiniz herhalde: Karyalılar, MÖ 2. bin yılının sonlarından itibaren güneybatı Anadolu'da varlıkları bilinen ve Karya uygarlığını kurmuş kavim. Başkentleri başlangıçta Mylasa'da (Milas) iken, MÖ 4. yüzyılda Mausolus tarafından Halikarnas'a taşınmış, ancak Mylasa önemini korumuştur. Yaklaşık olarak Büyük Menderes Nehri ile Dalaman Çayı arasındaki bölgeye denk gelen yayılma alanlarında çok sayıda köy ve mezra türü yerleşimin bir araya gelerek oluşturduğu federasyonlar etrafında örgütlenmişlerdir. Herodot'a göre, Karyalıların ismi efsanevi kurucu kralları Kar'dan türemiştir. Dilbilim araştırmaları Karya dilinin, komşu Lidya ve Likya ve daha kuzeydeki Misya dilleri gibi, Hititlerin ardılı Luvi dilinden türemiş yerli bir Anadolu dili olduğunun kanıtlarını ortaya koymuştur. Bizzat Karyalıların Anadolu'nun yerlileri olduğu inancını taşıdıkları yine Herodot tarafından belirtilmektedir...














Koçarlı - Karpuzlu
Tur tarihi: 18 Mayıs 2019
Kat edilen mesafe: 62,01 km.
Ortalama hız: 18,4 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa 21 dk., dışarıda geçen süre 4 sa 22 dk. 
En yüksek sıcaklık  31 ˚C, en düşük  20 ˚C, ortalama 23,3 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 524 m, kaybı (iniş) 464 m.
En düşük irtifa 24 m, en yüksek 174 m.

Garmin yol bilgileri Koçarlı-Karpuzlu

Relive yol bilgileri Koçarlı-Karpuzlu

       

Karpuzlu Belediye Misafirhanesi 0256-7412003 / 7412211

07.50




Hava güzel, sabahın serinliği keyifli. Tek şeritli bir yol,
 asfalt bildiğiniz 2’nci sınıf olarak devam ediyor...



Duman ortalığı kaplamış, bir şeyler yakılıyor

Sağdan Amyzon Antik Kentine gidiliyor, 27 km yazmış. Ama 
şimdi gir-çık 54 km fazladan yol yapmak istemiyor,
 pas geçiyor devam ediyorum

Bu bölge bisiklet için çok güzel. Ana yoldan uzak, yeşillerin
 içinden, kocaman bir ova, İncirli ovası göz alabildiğine uzanıyor



Tarlalarda çalışanlar. 10 kişilik bir grup görüyorum, kadınlar
 yanlarında iki erkek. Zaten tarlanın emek yükü daha çok
kadınların sırtında. Çapalayanlar hep kadın; rastladıklarım...

Yol üstünde kumrular; ben geldikçe havalanıyorlar

Sağda solda inek/keçi çiftlikleri 


Elektrik direğinde bir leylek yuvası; içinde iki tane leylek ayakta

Bu şekilde eğimsiz bir yol beni Çakırbeyli yol
 ayırımına getirdi. Soldan gitmem lazım

Karşımda Adnan Menderes Çiftliği. Sanki kullanılmıyor gibi.
 Oldukça büyük olmalı. Yanında hoş bir çiftlik evi de var. Burası 
Adnan Menderes’in doğup büyüdüğü köy




Yol üzerindeki Oya Fidancılık sırf palmiye yetiştiriyor.
 Bayılıyorum bu ağaçların görüntüsüne

Korkuluk

Köprü çevresinde hummalı bir inşaat faaliyeti var. Sanırım
 nehir yatağının ıslah çalışması gibi görünüyor yapılan iş



Yolda güvenlik şeridi başlıyor ve asfalt kaymak. Trafik de var


Kenardan kenardan giderken bana doğru koşturarak gelen bir
 at. Şimdi ürkmesin benden, yola fırlamasın. Tedirgin oluyorum



Otoyol bir çıkıyor bir iniyor, %4-6 arası değişerek



Kırlangıçların bir tanesi tepedeki aydınlatmanın içine yuva
 yapmaya başlamış, başında beklemekte. Bunu fark eden
 benzinlik sahibi adam derhal indirilmesini emrediyor L


Karpuzlu’ya saptıktan sonra yol dümdüz, 2’nci sınıf
 asfalt, güvenlik şeritli. Bas bas durumları...


Çine Sanayi Bölgesi geçildikten sonra tek şeride düşüyor yol. Bu
 yolda acayip damperli trafiği var. Her iki yönde gidip geliyorlar

GES’ler geçiliyor

Taş kırma ocağı; damperlilerin nedeni L


Sıkıldım, yoruldum, acıktım. Sucuktan üç büyük ısırık ve devam...

Bir ikincisi; GES

Korkuluk


Olacak gibi değil, Patlayacam sıkıntıdan. Kenardaki otobüs
 durağında biraz gölgeye çekilip rahatlıyorum. Geçtiğim 1-2 kahvede
 oturanlar vardı ama çay yoktu L




Karpuzlu Belediye Misafirhanesi






Görkem Yemek Pide ve Çorba Salonu

Buradan da bir gömlek beğenemezseniz...


Öğle sıcağı yakıyor ortalığı. Pazar hareketli


Sarışın mı desem, esmer mi desem, kumrala da
 benziyor, yok yok demeyim en iyisi

Su kemerlerinde başlıyor yolculuk; tamamen bir Karya yerleşimi
 olduğu kaydedilen Alinda Antik Kentine dalıyorum...

Kente su sağlayan su kemerleri de yer yer korunmuş durumdadır. 
Akropolün batısındaki su kemeri dört ayak üzerine oturmuş
 yuvarlak kemerli bulunmaktadır

MÖ 4. yy’a giden bir uygarlık



Antik kentin her yerinde karşılaşabileceğiniz mezar tiplerinin
 en yaygını kayaya oyulmuş ve üzeri bir lahit kapağıyla
 örtülmüş karakteristik Karya mezarlarıdır


Bir Alindalı dikkatlice beni kesiyor J



Alinda’nın sakinleri


Alinda kentinin etrafı bir sur ile çevrilidir. Sur duvarları yerel
 granit taşından yapılmıştır. Oldukça iyi korunmuş durumdaki
 sur duvarları yer yer kulelerle desteklenmiştir 

Akropolün güneybatı eteğinde tiyatro yer alır. Alinda tiyatrosu
 doğal bir eğime oturtulmuş, güneydoğuya bakan
 caveası oldukça iyi korunmuştur...

Sahne binası tamamen yıkılmış olan tiyatro Helenistik
 dönem özellikleri taşımaktadır. Tiyatro Roma döneminde
 de ilavelerle kullanılmıştır


Alinda’da bugünde ayakta kalan en önemli yapı Agora’dır.
 Dikdörtgen planlı yapının güneyinde üst katı stoa olarak
 düzenlenmiş pazar yapısı yer alır 


Doğu–Batı yönünde uzanan yapı üç katlıdır


Anadolu'nun en sağlam market yapılarından biri olan yapı yöreye
 özgün kesme taşlardan yapılmış, üç katlı ve 99 m
 uzunluğunda olup, 15 m yüksekliğindedir


Eski taşları da kullanarak yapılmış, yörede Hanay denilen evler







Karpuzlu’nun hanımefendi ve beyefendilerinin
 abiye giysilerinin baş adresi; Tuğra Abiye




































27. gün (devamı) Karpuzlu-Milas – 25. gün (öncesi) Tire-Koçarlı 






[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos 
  

Bandırma–Biga = 72,88 km

Biga–Yanıklar = 73,88 km

Yanıklar-Arıklı = 61,12 km

Arıklı–Burhaniye = 57,06 km

Burhaniye–Ayvalık = 37,13 km

Ayvalık–Bergama = 62,30 km

Bergama–İzmir = 25,10 km

İzmir–Akhisar = 10,29 km

Akhisar–Gördes = 60,94 km

Gördes–Demirci = 54,22 km

Demirci–Selendi = 32,54 km

Selendi–Alaşehir = 63,74 km

Alaşehir–Kiraz = 66,69 km

Kiraz–Tire = 67,39 km

Tire–Koçarlı = 64,20 km

Koçarlı–Karpuzlu = 62,01 km

Karpuzlu–Milas = 36,24 km

Milas-Bodrum = 52,40 km