2 Mayıs 2019, Perşembe / Arıklı – Burhaniye, 57 km (10. gün)
Kesintisiz uyudum. 6 gibi uyanıyorum. Telefondan baktığım hava durumu bugün saat 8 için yağış gösteriyor. Biraz can sıkıcı, hazırlanma hızımı kesiyor. 7’ye kadar yatakta oyalanıyor, günün aydınlanmasıyla umutlanıyor ve hazırlığı tamamlıyorum. Bulutlar gidiyor. Gece yağmış, hiç duymadım. Evin önü düz olmadığından çantaları yüklemek kolay olmuyor. Kenan sanki uyanmamış. Sesleniyorum. WC’deymiş. Adnan’ın da gelmesi, kapıya birlikte çıkılıp üç keyifli gün geçirdiğim arkadaşlarımdan vedalaşma faslı sonrası evin önünden inen yokuşa bırakıyorum kendimi (08.20). Dimdik, dönemeçler %18, ortası 14, ortalaması 10. Yani sıkı bir rampa.
Frenleyerek sahil yoluna indim. Küçükkuyu’ya doğru pedallıyorum. Tek tük araç geçmekte, iki yönde. 8 buçuk kilometre sonra Küçükkuyu’dayım. Sağda AdatepeZeytinyağı Müzesi. Önünde bir grup yabancı giriş yapıyor. Ben de velespiti park edip peşlerinden dalıyorum. Onlar alt katı gezerken ben üst katı. Güzel, minik bir müze. Burası tarihi sabunhane binası. Restore edilmiş. Civar köylerden toplanmış zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin çeşitli araç - gereç ve aksesuarlar fabrika binasında sergileniyor. Bunlar eski zeytinyağı presleri, zeytin toplama aletleri, taşıma ve saklama kapları, çeşitli folklorik objeler.Zeytinyağının üretim aşamaları, saklanması, aktarılması, filtre edilmesi, zeytinin dalından soframıza geliş öyküsü gibi faydalı bilgiler edinerek ayrılıyorum müzeden.
Hava güzel, güneş var. Ama serin. Pedalladıkça karşıdan esen rüzgar biraz üşütmekte. Ama yol böyle deniz kıyısı boyunca ilerliyor. Asfalt düzgün, geniş, güvenlik şeridi de var, dümdüz. Balıkesir il sınırı başlıyor. Altınoluk burası. Kıyı boyunca, hatta tepeler yazlık evlerle dolu. Oldukça kalabalık. Kim bilir dolunca nasıl oluyordur ortalık?
Akçay’a yaklaşıyorum. Bir poğaça ile geldim. Sağdaki pastaneye yanaşıp çay+az su böreği ile biraz rahatlatıyorum mideyi. 7 lira tutuyor. TR’nin nasıl pahalılaştığını görebiliyorum. Her şeyin fiyatı artmış. Bir de onu yaptık bunu ettik diye övünmüyorlar mı? Bu kadar kolay alay edebiliyorlar.
Antandros Ören Yeri levhasını görmemle duruyorum. Burayı görmek istiyorum. Mozaikleriyle ünlü antik şehir. Yolun karşısından giriliyor. Orta refüj üzerinden bisiyi atlatıp giriş kapısındayım, ama kimsecikler yok. Bekçilerin telefonları yazılmış. Niye sahipsiz? Bisikleti bırakıp tırmanmak istemiyorum, neme lazım. Pas geçiyorum Antandros’u mecburen.
Antandros; kentteki arkeolojik buluntular MÖ 7.- 8. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Ele geçen buluntuların bir kısmı Bursa Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Kazılar sırasında Roma dönemine ait mozaiklerle bezenmiş bir villaya, kanalizasyon ağına ve pek çok lahite rastlanmıştır. Kent özellikle Kaz Dağından sağlanan keresteleri ihraç etmekteydi ve bu yolla zenginleşti. Kentte Afrodit kültü egemendir.
Aeneas'ın Rotası |
Antandros adı Troya savaşı sırasında da geçer. Troya savaşına da katılan Aeneas, Troya yıkılınca Antandros'a yıkımdan kurtulan insanlarla gelir ve 20 gemi inşa edip denize açılır. Ayrıca Antandros kenti Strabon'un da belirttiği gibi bir süre kuzeyden gelen ve Barbar Konan'ın halkı olarak bilinen Kimmerler tarafından işgal edilmiştir.
Daha ayrıntılı bilgiye kendi sitesinden ulaşabilirsiniz; Antandros
[e] 29,9 km/10.04/%20 harcandı.Edremit’e girmeden Akçay üzerinden Burhaniye yapacağım. Kavşak yönümü sağdan gösteriyor. Akçay, bir zamanların popüler tatil beldesi. Türkiye’nin ilklerinden. Ankaralılar çokça gelirlerdi.
Haliyle Akçay kalabalık, dükkan, kafe, büfe, lokanta, çay bahçesi, otel, pansiyon, bungalov... dopdolu. Bir iki yön sorarak Ören yoluna giriyorum. Firu’yla bir vakitler geçmiştik buradan. Hafiften hatırlıyorum yol aldıkça.
[e] 42,9 km/11.21/%20 harcandı. Akçay’dan çıktım Burhaniye’ye doğru ilerliyorum. Hamdi Türe köprüsü ve ardından minibüs son durağı geçildi, şimdi kırsal bir coğrafyadan geçiyor yol.
Boş çayır alan bitiminde solda Meslek Yüksekokulu sağda arkadaşım Müjdatların ORJAN sitesi geliyor. Müjdat’ın yazlığı. Çok seviyor burasını, her yaz geliyor, abla ve eniştenin evi var. Önünden geçiyor, bir hatıra fotosu çekip Müjdat’a yolluyorum. İsmi orman ve jandarmadan geliyormuş. 1978 tarihli bir kooperatif. 735 bin metrekarelik kocaman bir alan.
Ve Antik çağın en zengin kralı Krezüs’ün kardeşi Adramys’in kurduğu; limanı, anayasası, bölge mahkemesi ile ünlü Adramytteion kentine, Ören’e gelmiş oldum. Fi tarihinde Gülnar’la buraya Aliş&Tolga’nın evine geldiğimizi hatırlıyorum. Ama neredeydi bilemiyorum. Antik tiyatroyu görmek için dalıyorum. Pek düzgün yönlendirme levhaları olmadığından sormak zorundayım. Demezler mi antik tiyatro yok, uyduruk yeni bir tiyatro dikmişler. Anlam veremedim. Ne var ki durum böyle. Aynı yerde turladıktan sonra vaz geçiyor Burhaniye yönüne pedallıyorum.
ÖE’yi sorduğum iki kişi de buralı değil, neyse üçüncü, bir hanımın tarifi üzerinde fazla uzağımda olmayan yeri buluyorum. Velespit park edilip resepsiyondaki hanıma:
- “Fatoş Hanım siz misiniz?”
- “Evet.”
- “Yerim ayrılmıştı, ben MD.”
Bakıyor listeye, buluyor ama tek kişilik oda kalmamış. Yani %50 fark ile iki kişilik oda veriyor, 75 lira (O.K.). Aslında biraz pahalı oluyor ama 2’nci yatak çantaları açmam için kolaylık sağlıyor. Bisikleti de odaya sokuyorum. Ohh ne ala Muallâ durumları...
Duş sonrası biraz ayakları uzatıyor, ÖE’nin internetine bağlanarak uzundur dinlemediğim Bohren’e takılıyorum. Son zamanın en güzel keşfi benim için. Alıp götürüyor... David Lynch’in filmlerini ilk izlediğimde yaşadığım heyecan gibi. Şöyle bir açıklama yapılmış: Müziklerini horhor caz olarak tanımlayan enstrümantal alman grup. oktavı düşürülmüş kontrbaslar, bozuk bir kasetten dinleniyormuş hissini veren bol reverb'lu surf gitarlar, son derece yavaş ve minimal piyano melodileri ve arada bir duyulan zil sesleri. Karanlık ve çok çok ağır - her anlamda.
Karnımı doyurmak, Burhaniye’yi biraz görmek için çıkıyorum. ÖE yakınında bir peynirci, lezzetli görünüyor dolaptaki mallar. Yarın gitmeden arkadaşlara alayım biraz.
Sokak aralarında dolanırken, “Yemeklerimiz zeytinyağlı” yazan Saray Et Lokantası’na dalıyorum. “Ne var etsiz?” Kuru+bulgur+yoğurt (az az). 12 lira tutuyor.
Başlıyorum sokak aralarına girmeye. Çarşı Camisi; içinden araç geçebiliyor. Yani bir kemer üzerinde olduğundan altından geçebiliyorlar. Müjdat’ın yeğeni buralı bir çocukla evlenmiş; Kasap Gökhan. Dükkanını kolaylıkla buluyorum, ancak zaten kendi de burada değilmiş. İyi ki. Kasap dükkanına da girmeyi hiç istemezdim.
Dikkat çekici miktarda fırın-unlu mamul dükkanları var. Kahve Diyarı’nda içilen doppio espresso ile Hilmi ve Cihat ile telefonlaşıyor, kırtasiyeden iki küçük not defteri alıyor, soda içiyor, yolluk kuruyemiş karışımı hazırlatıyor, yarın alacağım peynire karar veriyor..., ÖE’nin yolunu tutuyorum.
Tarihte Bugün: 2 Mayıs 2011; Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri'nin Pakistan'ın Abbottabad şehrinde açtığı ateş sonucu Usame bin Ladin öldürüldü.
ABD’nin yarattığı canavar El-Kaide nasıl kuruldu ki?
Usame Bin Muhammed Bin Avad Bin Ladin tarafından 1989 yılında Afganistan'da savaşan Arap birliklerini bir araya getirmek ve onlara liderlik yapmak amacıyla kurulan birlikler, El-Kaide isimli bir kampta bir araya getirilmiştir. Örgütün ismi de bu kampa verilen isimden gelmektedir.
El-Kaide kelimesi Arapça, kaf-ayın-dal kökünden gelir. Ka'id; kamp ya da ev gibi merkez alınan bir mekân veya bir üs anlamına gelir, bir sütunu destekleyen tabanı da anlatır, kural ilke, akide, formül, yöntem, örnek ya da izlek anlamlarına da gelmektedir. Bunların yanı sıra “operasyon üssü”, “kuruluş” anlamlarında da kullanılmaktadır.
1979 Aralık'ında, Sovyetler Birliği Afganistan'a askerî müdahalede bulunduktan sonra Sovyet güçlerine karşı mücadeleye girişen Afgan mücahitlerinin içinde yer alan 1984 yılında Abdullah Azzam ile Usame bin Ladin tarafından, Arap dünyasından Afganistan'a para, silah ve gönüllü toplama amacı güden Mekteb el-Hidemat kuruldu.
15 Mayıs itibarıyla Sovyet güçlerinin ülkeden çekiliş süreci başladıysa da Azzam'ın çağrısı sonucu El-Kaide üyeleri bir toplantı düzenleyerek
Sovyet kuvvetlerinin ülkeden ayrılmasının ardından da cihada devam edilmesine karar verdiler. 20 Ağustos'ta düzenlenen bu toplantıyla birlikte el-Kaide'nin esas kuruluşu gerçekleştirildi.
Arıklı - Burhaniye
Tur tarihi: 2 Mayıs 2019
Kat edilen mesafe: 57,06 km.
Ortalama hız: 16,9 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa 22 dk., dışarıda geçen süre 4 sa 32 dk.
En yüksek sıcaklık 28 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 21,1 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 151 m, kaybı (iniş) 287 m.
En düşük irtifa 0 m, en yüksek 174 m.
Garmin yol bilgileri Arıklı-Burhaniye
Relive yol bilgileri Arıklı-Burhaniye
Burhaniye ÖE 0266-4223973
08.20 |
Dimdik, dönemeçler %18, ortası 14,
ortalaması 10. Yani sıkı bir rampa...
|
Küçükkuyu’ya doğru pedallıyorum. Tek tük
araç geçmekte, iki yönde...
|
Adatepe Zeytinyağı Müzesi
|
Civar köylerden toplanmış zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin çeşitli araç - gereç ve aksesuarlar fabrika binasında sergileniyor |
Adatepe Zeytinyağı Müzesi
|
Hava güzel, güneş var. Ama serin. Pedalladıkça
karşıdan esen rüzgar biraz üşütmekte...
|
Balıkesir il sınırı başlıyor. Altınoluk burası...
|
Altınoluk ÖE, konumu süper
|
Viva Carlos
|
İşte budur aradığım...
|
Akçay, bir zamanların popüler tatil beldesi...
|
... Türkiye’nin ilklerinden. Ankaralılar çokça gelirlerdi
|
Firu’yla bir vakitler geçmiştik buradan. Hafiften
hatırlıyorum yol aldıkça...
|
Hamdi Türe köprüsü ve ardından minibüs son durağı geçildi, şimdi kırsal bir coğrafyadan geçiyor yol... |
Sağda arkadaşım Müjdatların ORJAN sitesi geliyor. Müjdat’ın
yazlığı. Çok seviyor burasını, her yaz geliyor,
abla ve eniştenin evi var...
|
Fi tarihinde Gülnar’la buraya Aliş&Tolga’nın evine
geldiğimizi hatırlıyorum. Ama neredeydi bilemiyorum...
|
Burhaniye ÖE
|
Burhaniye Belediyesi, ne de çok borç bırakmış önceki başkan
|
Saray Et Lokantası |
Kent Müzesi
|
L |
Çarşı Camisi; içinden araç geçebiliyor
|
Kahve Diyarı
|
Hacı Ahmet Camisi
|
Yazım hatası
|
11. gün (devamı) Burhaniye-Ayvalık – 9. gün (öncesi) Arıklı III
[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Tekirdağ – Çanakkale – İzmir / “Rüzgara Karşı” (Çanakkale-Bozcaada)