2 Mayıs 2019

[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Arıklı II)

Uyan hadi, Üsküdar’da sabah oldu... Çok güzel uyumuşum. Kalkışım 8’e geliyordu. Kenan ayakta. Kahvaltı hazır diyor. Güzel bir gün var, güneş ısıtıyor. Gölgeler serin. e-Bisi olayını konuşuyoruz. Kenan da almaya niyetli, hatta bir tane seçmiş. Ona Carraro’yu öneriyorum. Seçtiğinden biraz daha pahalı ama özellikleri itibariyle daha iyi. Bakalım seçimini nasıl yapacak?

Günümüz evin önünde güneşin sıcaklığıyla ısınarak, bolca sohbet ederek geçiyor. Yoldaş ve Birbuçuk da (bunlar Kenan’ın iki minik köpeği) etrafımızda sev beni sev diye dönmekteler. 

Burada dört ev var. Daha doğrusu dört kişiye ait mekanlar var. Kenan’ın ayriyeten marangoz atölyesi, misafirhanesi ve yeni inşa ettiği bilardo-pinpon odası var. Uğur da kızlarına yeni bir odalık mekan eklemiş evinin yakınına. Arazide bolca zeytin ağaçları mevcut. Dördüncü evin sahibi yenilenmiş, Kenan’ın bir kız arkadaşı almış.

Saat 7’ye doğru Adnan Bodrum’dan dönmüş. Akşam yemeğinde buluşuyoruz. Eski Ankara günleri konuşuluyor. O-bu-şu nerede-kiminle-ne yapıyor gibisinden... Ardından TV karşısında geçirilen bir zaman. 4’üncü evin sahibesi Hacer Hanım da aramıza katılıyor. Tanışıyorum. Güzel bir insana benziyor.

Tarihte Bugün, 30 Nisan 1986: Çernobil; 4 gün önce gerçekleşen Çernobil reaktör kazası sonucu meydana gelen nükleer kaza sonrasında atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı tüm dünya tarafından öğrenildi. Santralde meydana gelen patlama ve yangın sonrasında SSCB'ye, Avrupa'ya ve Türkiye'ye büyük miktarda radyasyon yayıldığı tespit edilmiştir.

Kaza, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğine göre bugüne kadar meydana gelmiş en büyük nükleer kazadır. Çernobil felaketi, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğinde en yüksek sınıflandırma oranı olan 7 ile ölçeklendirilmiştir. Bu sınıfta ölçeklendirilen yalnızca iki nükleer felaket bulunmaktadır. Bunlardan birisi Çernobil felaketi, diğeri ise 2011 yılında meydana gelen Fukushima Daiichi nükleer felaketidir. 

Türkiye’nin dört gün sonra kazadan haberi oldu. Ülke o sırada ekonomik sıkıntılar, siyasi gerginlikler ve terör olaylarıyla meşguldü. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Başbakan Turgut Özal’dı. 30 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinin sürmanşeti, “Tepemizde ölüm bulutu dolaşıyor. Nükleer Alarm!” diyordu. Ertesi gün Türkiye hava sahasındaki radyasyon oranı normalin 10 kat üzerine çıktı. Radyoaktif iyotların tiroit bezlerine yerleşmesini önleyen iyot hapı talebinde patlama oldu. 4 Mayıs’ta radyasyon bulutunun tam etkisine girdik. O gün Kapıkule-Edirne yolunda havadaki radyasyon, Türkiye’de ölçülen en yüksek değer olarak tarihe geçti: 16 miliröntgen/saat. Başbakan Özal, “Yahu kardeşim, bu işi teknisyenler bilir. Bana ne soruyorsunuz. Yayıldıkça etkisi azalıyormuş” açıklaması yaptı. Asıl endişe çay hasadından sonra başladı. Batılı kaynaklar, nükleer yağmurla yıkanan Karadeniz çayında yüksek miktarda radyasyon olduğunu ileri sürüyordu. Panik başladı, aileler çocuklarına çay içmeyi yasakladı. 6 Aralık 1986’da Cumhurbaşkanı Evren, “Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz” dedi. Başbakan Özal, “Azıcık radyasyonlu çay sağlığa faydalı. Korkmadan içilebilir, radyasyonlu çay lezzetli oluyor” esprisi yaptı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, kameralar önünde çay içti, demlenince çaydaki radyasyon oranının düştüğünü iddia etti.  
İtiraz mı ettin; dinsizsin...

İşin şakası olmadığı 12 Aralık’ta gelen haberle anlaşıldı; Almanya’daki Türk çayları toplatılıyordu. Frankfurt’taki Battelle Enstitüsü’nün Türkiye’den 13 çay türünü inceleyerek hazırladığı rapora göre radyasyon oranı tehlikeliydi. 62 ton çay geri yollandı. Tarihler 24 Aralık’ı gösterdiğinde gizlenenin yalnızca radyasyon oranları değil koskoca bir radyasyon dalgası olduğu ortaya çıktı. Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Özemre, Doğu Karadeniz’in ikinci bir radyasyon bulutunun etkisi altına girdiğini fakat panik çıkmaması için bunun gizlendiğini itiraf etti. İki ay sonra basına sızan bir rapor, çay tartışmasını yeniden alevlendirdi. Çaylarda radyasyonun demden suya geçme oranının TAEK iddiası gibi yüzde 1-3 değil, 65-68 olduğu anlaşıldı. Almanya’nın iade ettiği çayın İstanbul’da ÇAYKUR Fabrikası’na gizlilikle boşaltıldığı belgelendi. ÇAYKUR İşletmeleri Genel Müdür Yardımcısı Tarık Araslı, “Bu çayların imhası söz konusu değil. Eski üretim çaylarla harmanlanıp piyasaya sürülecek” dedi. Ancak tepkiler üzerine 40 bin ton çay hakkında kararın beklendiği bildirildi. Tartışmalar Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun yeni başkanı Doç. Dr. Atilla Özmen’in, 1987 ürünü çayda çok az radyasyon belirlediklerini açıklamasıyla sona erdi.

O dönem basına sızan radyasyonlu çay raporunda imzası bulunan ODTÜ
Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. İnci Gökmen anlatıyor: “Türkiye’de asıl etkilenen yerin Karadeniz olduğu sonbaharda çay hasadıyla anlaşıldı. Almanya’daki ölçümlerde çayın radyasyonlu çıkması üzerine halk panikle elindeki çayı bize getirdi. Radyoaktivitenin büyük kısmının deme geçtiğini gördük. YÖK, sonuçların açıklanmamasını istedi. Raporumuz Hürriyet gazetesinde yayımlanınca hükümet ‘Belli doz radyasyon sağlık sorununa neden olmayacaktır’ dememizi istedi. Sonunda ilgililer görevden alındı. Çayların toplatıldığına dair haberler okuduk. Ancak akıbetlerini tam öğrenemedik. Şu an bile depolarda olabilirler... Karadeniz’deki insanlar radyasyonu hem hava hem topraktan aldı. Çayla radyasyon etkisi tüm Türkiye’ye yayıldı.” 

Çakmakgiller Misafirhanesi, Arıklı


Bilardo Salonu

Uğur&Semra çocukları için yeni mekan

Uğur&Semra Evi

Ve görünen manzara






9. gün (devamı) Arıklı III – 7. gün (öncesi) Yanıklar-Arıklı






[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos 
  

Bandırma–Biga = 72,88 km

Biga–Yanıklar = 73,88 km

Yanıklar-Arıklı = 61,12 km

Arıklı–Burhaniye = 57,06 km

Burhaniye–Ayvalık = 37,13 km

Ayvalık–Bergama = 62,30 km

Bergama–İzmir = 25,10 km

İzmir–Akhisar = 10,29 km

Akhisar–Gördes = 60,94 km

Gördes–Demirci = 54,22 km

Demirci–Selendi = 32,54 km

Selendi–Alaşehir = 63,74 km

Alaşehir–Kiraz = 66,69 km

Kiraz–Tire = 67,39 km

Tire–Koçarlı = 64,20 km

Koçarlı–Karpuzlu = 62,01 km

Karpuzlu–Milas = 36,24 km

Milas-Bodrum = 52,40 km