24 Ocak 2023

Tessie Reynolds


 

19. yüzyılda kadınlara bisiklete binmemeleri önerilirdi. Sözde "kırılgan" kadın bedeni için sağlıksız bir eylem olarak görülür, köklü toplumsal geleneklere aykırıydı.

 

Gel gör ki 1893'te, henüz 16 yaşında olan Reynolds, Brighton'dan Londra'ya sadece 8 saat 30 dakikada bisikletle gidip gelme rekorunu kırdı. Günün normlarının aksine, geleneksel hacimli bir etek yerine “akılcı” elbise-pantolon ve gömlekle 190 kilometrelik turu tamamladı.

Wikipedia



 

Katkıları için Gülsevil’e teşekkürler.

 






 

İlginizi çekebilir Dünyanın en çılgın bisikletleri..., Fotogezgin: Friglerin İzinde, Bisikletim Sigortası

23 Ocak 2023

Son Dakika Tuzla II


İkidir Ballıkayalar’a keşif turu yapmak, bir vakit gittiğimiz yolu tekrarlamak istiyorum, ama hep bir sebeple erteledim; hava kapalı güneş yok, yorgunum şimdi oralara kadar gitme... gibisinden nedenlerle. Bu pazar İhsan’ın mesajı üzerine ona katılıp Tuzla fikri hoşuma gidince sabah 10 gibi Bostancı’dan yola çıktık, ikili olarak. Biraz 3L şeklinde sahilden, kıyıdaki bisiklet yolundan, bolca sohbet ederek ilerledik. Güzel de oldu bu şekliyle. Fazla da insan yürümüyor sahilde, rahatça pedallıyoruz. Pendik Beltur’da içilen çay sonrası devam.

 

Havanın daha sıcak olacağını tahmin etmiştim. Hatta içime yelek giymemeyi bile düşünmüş, kısa parmak eldivenlerle çıkmıştım. İyi ki yelek içimde, iyi ki uzun parmak eldiven yanımda.


Tarihte Bugün okumayı çok severim, bilmediklerimi öğrenir, bildiklerimi hatırlarım. 22 Ocak 1946; Mahabad Cumhuriyeti kuruldu. II. Dünya Savaşı sırasında, Temmuz 1941'de Büyük Britanya ve Sovyetler Birliği İran'ın işgali konusunda anlaştı. İngilizler güneyden, Sovyetler ise kuzeyden saldırarak İran'ı ikiye bölerek işgal etti. Sovyetler işgal ettiği bölgelerde, Azerbaycan eyaletlerinde iki cumhuriyet kurduracaktı. Kasım 1945'te Sovyetler'in teşvik ve desteğiyle İran'da önce Azerbaycan Milli Hükûmeti kuruldu. 22 Ocak 1946'da Mahabad'da Çarçıra Meydanı'nda Mahabad Cumhuriyeti'nin kuruluşu ilan edildi. Bu cumhuriyette, 13 bakanın bulunduğu bir yönetim kurulu oluşturuldu. Devlet başkanı Kadı Muhammedi idi. Bu cumhuriyet Senendec, Uşnu ve Miyandoab şehirlerini kapsadığı gibi başkenti Mahabad'dı. Ancak Sovyetler 9 Mayıs'ta İran topraklarından çekilince 17 Aralık'ta İran ordusu Mahabad'ı işgal ederek Mahabad Cumhuriyeti'ni yıktı. 31 Mart 1947'de Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed ve Savunma Bakanı Muhammed Hüseyin Han Seyfi Kadı, cumhuriyetin kurulduğu yer olan Çarçıra Meydanı'nda asılarak idam edildi. Cumhuriyete katılmış olan Barzani Aşireti Nisan 1947'de Kuzey Irak'taki Barzan'a döndü. Irak hükûmeti Şeyh Ahmed Barzani'yi yakalayarak hapsetti ve işbirlikçi suçlamasıyla Irak ordusundan dört subayı idam etti. Molla Mustafa Barzani ise Barzan bölgesinden kaçarak Aras Nehrine ulaştıktan sonra Sovyetler Birliği'ne iltica ederek Bakü'ye gitti.

Vikipedi


Merak ediyordum, Tuzla’da tersanelerin arkasında açılmış, göl kenarındaki yeni Beltur’u. Belediye bir çevre düzenlemesi yapmış, yürüme ve bisiklet yolları da koymuş, keyifli bir alan oluşturmuş. Ancak kaçırılır mı bu fırsat, hemen harekete geçilmiş: Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çevresini park ve piknik alanı olarak düzenlediği Kamil Abduş Gölü havzasını imara açtı. Bakanlık, 2. Derece Doğal Sit alanı olarak tescilli Göl’ün kuzey kesimini, konut ve ticaret alanına açan imar planını onayladı.

Cumhuriyet



İhsan önde ben peşinde, Tuzla’nın gezilecek bölümlerini pedallıyoruz. Ardından daha önce de oturduğumuz yerde (*), gene menemen ve koko ile karnımızı doyurup dönüşe geçtik. Hava da biraz ısınmaya, güneş da ara sıra yüzünü göstermeye başladı. Maltepe’de İhsan düz devam ederken ben Başıbüyük diye ayrılıp evin yolunu tutuyorum. Yol düz olsa da gene de 85 km. Düz yolun tek sıkıntısı sürekli pedal çevirme zorunluluğu. Halbuki tırmanıp ardından inilen yollar daha keyifli benim için.


(*) Neye niyet neye kısmet; Tuzla

 

Gezimizi, 18 Ocak’ta aramızdan ayrılan David Crosby anısına bir parçayla sonlandıralım: Wooden Ships



David Van Cortlandt Crosby 14 Ağustos 1941'de Kaliforniya'da doğdu. Crosby, Santa Barbara City College'da kısa bir süre tiyatro eğitimi aldı. Crosby, yapımcı Jim Dickson'ın yardımıyla 1963'te ilk solo seansını kaydetti. Crosby, Byrds'a 1964'te katıldı. 1968'de Stephen Stills ve Graham Nash ile Crosby, Stills & Nash'i kurdu. CSN, 1969'un En İyi Yeni Sanatçısı dalında Grammy Ödülü'nü kazandı. 1971'de Crosby, Nash, Young, Joni Mitchell ve Jefferson Airplane, Grateful Dead ve Santana üyelerinin katkılarıyla ilk solo albümü If I Could Only Remember My Name'i çıkardı. Bir ikili olarak, Crosby & Nash (C&N), dört stüdyo albümü ve iki canlı albüm çıkardı. Crosby, 1980'lerin sonlarından 1990'ların başına kadar ara sıra Phil Collins ile çalıştı. 1996'da Crosby, Pevar & Raymond'u kurdu. Kariyeri boyunca, iki kez Rock and Roll Onur Listesi'ne alındı.





















Son Dakika Tuzla II: Dudullu-Bostancı-Pendik-Tuzla-Maltepe-Başıbüyük-Dudullu

 

Tur tarihi: 22 Ocak 2023

Alınan yol: 85,64 km
Ortalama hız: 18,8 km/s

En yüksek hız: 52,8 km/s
Bisiklete biniş süresi 4 s 32 dk, dışarıda geçen süre 6 s 08 dk

En yüksek sıcaklık 22 ˚C, en düşük 11 ˚C, ortalama 14,1 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 862,4 m, kaybı (iniş) 863,7 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 170,8 m

 

Garmin yol bilgileri Son Dakika Tuzla II

 

Relive yol bilgileri Son Dakika Tuzla II




10 Ocak 2023

Anadolufeneri 2023; ...öyle devam edersin


Nasıl başlarsan öyle devam edersin turlarımıza devam. 2’ncisini Anadolufeneri’ne yaptık. Şöyle 80 km.lik bir daire, muhteşem keyifli bölümleri olan. Özellikle Akbaba’dan başlayıp Zerzevatçı’ya kadar aşağı yukarı 30 km.lik bir bölge. Ama sağlam 3 tırmanış sizi bu yolda bekler. İlki Akbaba’dan başlar. Uzundur ve %14’ü gösterir. İkincisi Kaynarca’dan, ilkine göre daha kısadır ama %19’u gösterir. Üçüncüsü Zerzavatçı’dan başlar, başı rahattır ama dönülen köşe (%19) sonrası dikleşir, %10’un altına düşmez. Ama işin en güzel yanı, Akbaba sonrası zirveye çıkınca neredeyse Anadolufeneri’ne kadar iner, Kaynarca’ya kadar da hiç tırmanmazsın. Yemyeşil bir bölge, tertemiz bir hava, trafiği olmayan bir yol...

 

Sabah gene buluşma stresi olmadan 9 buçuk gibi çıktık. Eve yakın diyebileceğimiz, Finans Merkezi dedikleri inşaat alanının altından geçen yol, nedense her sabah geçişlerimizde sulanmış oluyor. İnşaatın da çimentoları yollara kadar geldiğinden/uçtuğundan, ıslanmış, berbat bir çimento grisi üzerinde sürmekten nefret eder oldum. Hem kayganlaşması, hem sıçratması, üstelik dar bölümlerde arkandaki araçtan kaçarcasına pedallamak... Başka bir yol bulmak lazım. Bu inşaatlar daha 2 sene sürecektir.

 

Küçük Çamlıca, Nakkaştepe, Beylerbeyi ve sahilden Beykoz-Akbaba’ya uzandık. Boğazın bu yakası çok soğuk oluyor hep. Bugün de 6 derecenin üzerine çık(a)madı. Güneş de tepelerin arkasında olduğundan öylesine soğuktu ki hava. Ara sıra güneşli bölgelere girdikçe neredeyse ısınmak için duracaktık. Paşabahçe yokuşu biraz olsun terletti de ısındık. 

 

Çocukluğumda evde musluktaki su içilir, durum bugünkü gibi değildi. Bugünse, şişe suyu da pahalılaşınca çeşmelerin önlerinde acayip kuyruklar görmekteyim. Ama öyle böyle değil. O kadar çok bidon var ki sıra kim bilir kaç saatte geliyordur. Merak ettim; şişelenmiş su nasıl ortaya çıktı?

 

İlk şişelenmiş su, 17. yüzyılda, Birleşik Krallık'ta bulunan Holy Well kuyusundan elde edildi. Bu dönemde şişelenmiş suların çoğu, doğal olarak oluşan maden sularından üretildi. Maden suları, insan sağlığına faydalı olduğuna inanıldığı için ilk çıktığı yıllarda tüketim anlamında Avrupa genelinde başarıya ulaştı. Avrupa'da düz sular temiz musluklar aracılığıyla halka ulaşsa da halk alışkanlıklarından vazgeçmedi. El yıkamak ve temizlik yapmak için musluk sularını, içmek içinse karbonatlı suları tercih ettiler.

 

ABD'de musluklardan akan sular temiz olmadığı için musluk sularının içilmesi insan sağlığı açısından pek sağlıklı değildi. Bu nedenle şişelenmiş su endüstrisi ortaya çıktı ve ilk şişelenmiş ticari su 18. yüzyılda satıldı. ABD'de 20. yüzyıla gelindiğinde musluk suları klorlama yöntemiyle temizlendi ve içilebilir hale getirildi. Bu durum da maden suyuna olan talebi ciddi oranda düşürdü.


Maden kaynakları yüzyıllardır Almanya'da su kaynakları olarak kullanıldı. Almanlar maden sularını sevdiler. Selters ve Gerolstein'da bulunan doğal karbonatlı maden kaynakları ülke genelinde popüler oldu. Popüler olan bu sulara erişim pahalı olduğu için 1767 yılına kadar sadece Alman seçkinler erişim sağlayabildi. Kimyager Joseph Priestley, bulduğu bir demleme yöntemi sayesinde suyu karbonatlamayı (*) icat etti ve bunun hakkında makale yazdı. Birkaç yıl sonra amatör bilim insanı Jacob Schweppe, Priestley'in yöntemini ileriye taşıdı ve ilk pratik gazlı su üretim sürecini geliştirdi. Schweppe'nin kurduğu şirket Almanya'da bulunan herhangi bir kaynaktan su alıp onu karbonize edebilmekteydi. Schweppe'nin şirketi sayesinde her statüdeki Alman vatandaşları, aynı kalitedeki karbonatlı suyu içebilme imkanına sahip olmuştur... denilmekte. Bu arada belirteyim, Jacob Schweppe, gazlı içecek şirketi Schweppes'in kurucusudur.

 

(*) Karbonik asit alabilen maddelere bu gazı vererek onları karbonat durumuna dönüştürmek.

 

İstanbul’un 39 ilçeleri arasında yer alan Beykoz nüfusunun %68’inin İstanbul nüfusuna kayıtlı olmadığı, kayıtlı olanların arasında Giresunluların %10’la ilk sırada yer aldığı, Kastamonu, Ordu, Rize ve Trabzonluların önemli yer tutuğu, ilçe nüfusunun coğrafi bölgelere dağılımında %44 ile Karadeniz bölgesinin ilk sırada geldiği anlatılıyor. Yani ilçenin yarıya yakını Karadenizli. Zaten İstanbul’da nereye gitsen illaki bir Karadenizli görmez misin?!


Beykoz çayırı sonrası Akbaba diye sapınca, otobüslerin son durağı da geçilip solda çevrelenmiş, başlamak üzere hazırlık yapılmış, Tokatköyü Evleri gibisinden yazılardan anlaşılıyor ki, milleti polis gücüyle evlerinden çıkarttıkları, direnişlerin yapıldığını okuduğumuz yer burası. Asılı görsellere bakacak olursak burada öylesine bir yapılaşma öngörülmüş ki, 776 konut ve 47 işyerinden söz ediliyor, bölgeyi öldürecek-bitirecek, buradan geçişlerimizi de zora sokacak.

 

Akbaba kahvaltı noktamız. Her zaman ki gibi orman masalarına oturuyor -ama gecenin rutubetinden öylesine ıslanmışlar ki, kurulamak gerekti- içilen çaylar (büyük 7,5) eşliğinde sandviçlerimizi mideye indiriyoruz. Yol için köy fırınından alınan kurabiyelerle ayrılıyor ve hemen ardından gelen Anadolu–kavağı/feneri yokuşuna vuruyoruz bisikletleri. Zank diye rampa karşına burada çıkar. Başlarsın duvarı tırmanmaya. Tek avantajlı yanı, güvenlik şeridinin geniş olması. Yoldan gitmek zorunda değilsin, araçlar arkanda birikmez.

 

Uzunca bir yokuş çıkılıp tepe noktasına vardın mı sal kendini, pedallamadan Fenerdesin. Buraya ilişkin çok şeyler anlattım önceki turlarımızda. Tekrar etmeyeyim, buradan okuyabilirsiniz > Korona günlerinde bisikletle kaçamak; Anadolufeneri


Fenerden sonra da gene kıvrılarak iner, yazın ful çeken plajın kenarından, askeriyenin kapısı önünden (buradan geçiş izni verseler Riva’ya kadar yol gözüküyor haritada) ve dümdüz bir yolda LLL (laylaylom) pedallarsın, Kaynarca’ya kadar... Bayılacaksınız bu yola-bölgeye.

 

Beykoz’un bir köyü olan Kaynarca’nın nüfusunu 93 Harbinden sonra gelen Lazların oluşturduğu söyleniyor. 93 Harbi, ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, II. Abdülhamit ve  II. Alexander döneminde yapılmış olan bir savaştır. Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilinir. Hem Osmanlı Devleti'nin batı sınırındaki Tuna (Balkan) Cephesi'nde, hem de doğu sınırındaki Kafkas Cephesi'nde savaşılmıştır. Savaşa hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti çok ağır bir yenilgi almıştır. Savaşın başlıca sebepleri; Osmanlı Devleti'nde yaşanan azınlık isyanları, Rusya ve Batı Avrupa ülkelerinde, Osmanlı Devleti'nde yaşayan Hristiyanların insan haklarının çiğnendiği konusunda oluşan tek taraflı kamuoyu, Rusya'nın Balkanlardaki genişleme siyaseti, Romanya ve Bulgaristan'ın bağımsızlık istekleri ve Panslavizm akımıdır. Avrupa'nın büyük güçleri savaşı önlemek için İstanbul'da Tersane Konferansı'nı toplamışlar, ancak Osmanlı Devleti'ne yaptıkları taleplerin reddedilmesi üzerine savaş patlak vermiştir.

 

Yaklaşık bir yıl süren savaşta Osmanlı orduları savunma savaşı yapmıştır. Batılı devletler ise tarafsız kalarak savaşı bitirmek için ara buluculuk yapmıştır. Özellikle Balkanlarda bu olaylar neticesinde etnik temizlikler yaşanmış ve yer yer kıyımlar görülmüştür. Sonunda batıdaki Osmanlı savunma hatlarını kıran Rus ordularının önü açılmış, dirençle karşılaşmadan İstanbul'un eşiğine (Yeşilköy) kadar ilerleyerek Osmanlı Devleti'nin varlığını tehdit etmiş ve bunun sonucunda Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. Ancak Batı Avrupa ülkelerinin bu antlaşmanın koşullarından hoşnut kalmamaları sonucu bu antlaşma geçerliliğini yitirmiş ve yeniden imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti, çok fazla toprak kaybetmiş, Balkanlardaki nüfuzunu büyük ölçüde yitirmiştir. Balkanlar'da ve Kafkasya'da sayıları 1 milyonu aşkın Osmanlı vatandaşı mülteci konumuna düşmüş, savaş süresince ve savaştan sonra Anadolu'ya dev göç dalgaları yaşanmıştır. Ayrıca Batum'da yaşayan Müslüman Lazlar ve Gürcüler Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır.

Vikipedi


Şimdi Kaynarca yokuşundayız. Buradaki ikinci duvarı da tırmanırsan çok keyifli bir ormandan geçerek indiğin nokta, Dereseki rampasından gelen yolla buluşur. Riva yoluna çıkıp sağa, Kavacık’a doğru ve 1 km sonra MŞP diye sol, Zerzevatçı’ya doğru devam edin.

 

Zerzevatçı köy camisinin önü kalabalık, araç ve insan dolu. Belli ki mevlit var. Köy kahvesi, adını Zerbucks koymuşlar, iyi de bir espri olmuş, sanırım belediyeye ait. Birer çayla (3-) nefesleniyoruz. 

 

Sırada 3’üncü yokuş var. Dediğim gibi yumuşak başlar sona doğru dikleşir. Tırmanılıp gelinen Acarlar-Görele döner kavşağında hemen soldan inen yolu seçtik. Belki bir kere gitmişizdir, pek de hatırlamıyorum ama yokuş aşağı inen yol bizi anayola çıkarttı. Aslında ilk başta nereye çıktığımızı anlayamasak da sağdan devam edip geldiğimiz kavşakta sol Polonezköy, sağ Çavuşbaşı yazısını görünce hangi yönde olduğumuzu anlıyoruz.

 

Bundan sonrası Ümraniye’ye kadar gidilen bir yol. Elmalı Barajı kıyısındaki çayırların kenarından geçen, inilen çıkılan, yer yer yol üzerindeki sertleşmiş çimentoların verdiği sıkıntılar, Hekimbaşı’ndan sonra trafiğin yoğunlaştığı, Ümraniye içinde bunaltıcı olduğu... Nihayetinde eve vardık.

 



 


















Anadolufeneri 2023; ...öyle devam edersin: Dudullu-K.Çamlıca-Nakkaştepe-Beylerbeyi-Beykoz-Akbaba-A.Feneri-Kaynarca-Zerzevatçı-Çavuşbaşı-Hekimbaşı-Ümraniye-Dudullu

 

Tur tarihi: 8 Ocak 2023

Alınan yol: 77,14 km
Ortalama hız: 17,6 km/s

En yüksek hız: 54,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 4 s 22 dk, dışarıda geçen süre 5 s 39 dk

En yüksek sıcaklık 18 ˚C, en düşük 6 ˚C, ortalama 10,3 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1391,3 m, kaybı (iniş) 1375,7 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 240 m

 

Garmin yol bilgiler Anadolufeneri 2023; ...öyle devam edersin

 

Relive yol bilgiler Anadolufeneri 2023; ...öyle devam edersin




2 Ocak 2023

Aydos 2023; Nasıl başlarsan öyle...


Nasıl başlarsan öyle devam edersin. Elbette bir Çin atasözü değil bu. Ama biz yılın ilk gününde bisiklete binerek bu söze uymak istedik ve sabah 9 buçuğa doğru pedalları Aydos’a doğru çevirmeye başladık. İkimiz olduğumuzdan telaşa kapılmadan, bir yere/birilerine yetişme zorunluğu olmadan. Bu rotayı çok seviyorum. Baş başa olduğumuzda sık sık gidiyoruz. Kayışdağı eteklerinden sürüp Yakacık’a, orada bir kahvaltı sonrası Aydos’a çıkıp, Sultanbeyli’ye inip, TEM yan yoluna paralel, İMES içinden geçerken METRO’ya uğrayıp, Aslı Börek’te karın doyurup eve dönen 40 km.lik bir daire.

 

Sabah soğuk ve puslu/kapalı başlayan gün (bir ara 6-7 °C idi) sonrasında güneşin çıkmasıyla ısındığı gibi muhteşem bir tat aldı. Hem pazar olması, hem de yılbaşı nedeniyle ortalıkta fazla insan da yoktu. Meskûn mahaller hariç. Her zaman önünden geçtiğimiz oto hurdalığında gene fotomuzu çektik. Her gelişimizde yeni araçlar ekleniyor. Bu sefer hapishane aracı ve İETT otobüsü de vardı. Ancak içerlek olduklarından, giremediğimiz için gene tellere yakın bir araç, eski bir çekiciyi arka fon olarak kullandık. Komşu işletmenin Kangal’ı ise bizi selamlamayı ihmal etmedi. Ben de buradayım, bilesiniz diyordu, kendi dilinde.

 

Yakacık, asırlık Çınarların altı muhteşem keyifli bir yer. Sağda solda 3-4 kahve bulunur. Her zaman oturduğumuzu bu sefer değiştirdik. Yanındaki, bir hanımın işlettiğini yeğledik. Bundan böyle ona gideceğiz. Hem güler yüzlü, hem de kadınların her alanda desteklenmesi gerektiğine inandığımızdan. Bu erkek egemen dünyada ortaya çıkmak, hele de kırsal kesimde öyle kolay değil. Yanımızdaki sandviçleri ısmarlanan çayla (2,5) güzelce midemize indirip yola tekrar koyulduk. 

 

Aydos Ormanı Savunmacıları: Millet Bahçesi adı altında rant alanı açılıyor. Aydos Ormanı’nda ‘Güzelleştireceğiz’ diyerek doğal ortamı katlediyorlar. 


Her nasılsa kalmış ve gözümüz gibi korumamız gereken bu orman parçalarından uzak durmak, onların korunmasına hassasiyet göstermek, orada yaşayan kuşa böceğe, ağaca, çiçeğe ve o ormanlarda hakkı olan gelecek kuşaklara saygı göstermek bu kadar mı zor? Projenin adı üzerinde, bir bahçe projesi. Orman bahçe olamaz! Bahçe olursa orman kalmaz!

 

İçinde bir de gölet bulunan bu küçük orman parçasında, halkın eğlenme-dinlenme gereksinmelerini karşılamak için zaten ayrılmış üç farklı alan bulunuyor. Kartal ilçesi sınırlarındaki Aydos B Tipi Mesire Yeri, Sultanbeyli ilçesi sınırlarındaki Aydos Kalesi B Tipi Mesire Yeri ve yine Kartal ilçesi sınırlarındaki Aydos Şehir Ormanı (D Tipi Mesire Yeri). Yani bu küçük ama değerli orman parçası kent tarafından kuşatılmış olduğu gibi. Kenti planlayanlar yeşil alan gereksinmesini gözetmeyi akıl edemedikleri veya bu gereksinmeyi rant uğruna görmezden geldikleri için, Aydos, kentlilerin yeşil alan taleplerini karşılama yükünü de olanca ağırlığıyla omuzlarında taşımakta.

 

Aydos Ormanı’nın içinde yok yok; otoparklar, çok katlı restoranlar, yollar, kıyı düzenlemeleri, piknik alanları ve hatta dört katlı bir cami bile var. Bütün bunların bu alana nasıl yapıldığı, örneğin çok katlı restoran ve cami yapılarının planlı ve izinli olup olmadığı, izinliyse bunlara nasıl izin verildiği, dayanağının yönetmelikte hangi hükümler olduğu ayrıca araştırmaya muhtaç bir konu.

 

Bu küçük ve değerli ormana bindirilen bunca yük kimilerinin gözünü doyurmamış olmalı ki, millet bahçesi projesi ile karşı karşıyayız.

 

Aydos’u çıkıp, Pendik belediyesinin genişletilmiş yolundan geçip, sola Sultanbeyli’ye, bu sefer indili-çıktılı yola girmeden, merkeze doğru devam ettik. Yol üzerinde bir 2.El Mağazadan alınan çanta ile. Ve elde edilen tarif doğrultusunda TEM yan yoluna ulaştık. 

 

Sultanbeyli merkeze inerek böylece yeni bir yol keşfetmiş bulunuyoruz. Bundan böyle o indili-çıktılı yola gerek kalmadan, direkt düz yoldan yan yola geçebiliriz. Bu durumda Aydos’a çıktıktan sonra artık, bir yerde küçük bir tepe dışında Sultanbeyli’ye kadar inilen ve sonrasında düz giden bir yol olmuş oluyor.

 

Bu sefere mahsus bir sıkıntıyı da vukuatsız atlatabildik. Yan yoldan giderken arkadan gelen çekicinin korna çalarak bizi kenara itmeye çalışması karşısında “ne var lan” lafıma çok sinirlenen sürücünün durup araçtan inerek üzerime yürümesi. Yaşanan gerginlik karşısında Firuzan’ın polisi çağırması, ancak sonunda sürücünün yatışıp, polise gerek kalmayacak noktaya gelmesi, niyetinin bizi tedirgin etmek değil, yolun tehlikesine dikkat çekmek olduğunu ifade etmesi, yaş-baş durumları, adaş çıkmamız, Amasyalı olması vs. vs. gibi nedenler dayak yemeden geçebilmemizi sağladı.

 

Güzel bir tempoyla İMES’e geldik. Aslı Börek kapalı, METRO açıktı. Alış verişimizi de yapıp, bu arada ilk defa kırmızı muz da görmüş-tatmış oldum, eve döndük.

 

Kırmızı muz, normal muzdan daha küçük boyutlarda, kabuğu koyu kırmızı ya da mor renklerde olan bir muz türüdür. Bu renkli meyve Doğu Afrika, Asya, Güney Amerika ve Birleşik Arap Emirlikleri üreticileri tarafından ithal edilmektedir. En gözdesi Orta Amerika'da üretilerek dünya çapında satılır. Olgunlaştıkça rengi daha da koyulaşır. Marmelat, cips, çikolata, puding, bisküvi gibi ürünlerde kullanılan kırmızı muzun aynı zamanda unu da yapılır? Tadı sarı muza yakın olan kırmızı muzda hafif ahududu, çilek ve mango aromaları da vardır. Kırmızı rengini beta karotenden alan kırmızı muz tatlı çilek tadına yakındır. Sarı muza göre daha yumuşak, kremsi yapıda ve daha tatlıdır. Kırmızı muz, içerdiği vitamin ve minerallerle sarı muza benzerdir. Potasyum, beta karoten, demir, B6 ve C vitamini içerir. Sarı muza göre daha fazla beta karoten ve C vitamini içerir... denilmiş.

 

  

















 

Aydos 2023; Nasıl başlarsan öyle...: Dudullu-YEDPA-Kayışdağı-Yakacık-Aydos-Sultanbeyli-İMES-Dudullu

 

Tur tarihi: 1 Ocak 2023

Alınan yol: 39,45 km
Ortalama hız: 17,2 km/s

En yüksek hız: 48,7 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 17 dk, dışarıda geçen süre 4 s 58 dk

En yüksek sıcaklık 22 ˚C, en düşük 6 ˚C, ortalama 11,3 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 613 m, kaybı (iniş) 634,1 m
En düşük yükselti 91,2 m, en yüksek 313 m

 

Garmin yol bilgiler Aydos 2023; Nasıl başlarsan öyle...

Relive yol bilgiler Aydos 2023; Nasıl başlarsan öyle... 












































Bisiklet sürücülerinin uyması gereken kurallar: Madde 66

1- Ayrı bisiklet yolu veya şeridi varsa, bisiklet ve elektrikli skuterleri taşıt yolunda sürmek,

 

2- Bisiklet, elektrikli skuter, motorlu bisiklet ve motosikletleri yayaların kullanmasına ayrılmış yerlerde sürmek,

 

3- Bisiklet, elektrikli skuter, motorlu bisiklet ve motosikletlerin ikiden fazlasını taşıt yolunun bir şeridinde yan yana sürmek,

 

4- Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosiklet ile diğer araçlar izlenirken, geçilirken, manevra yapılırken; karayolunu kullananların hareketini zorlaştırıcı, tehlike doğurucu davranışlarda bulunmak,

 

5- İzin alınarak yapılan gösteriler dışında, bisiklet, motorlu bisiklet ve motosiklet üzerinde akrobatik hareketler yapmak,

 

6- Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikleti başka bir araca bağlanarak, asılıp tutunarak sürmek,

 

7- Bisikleti, iki elini bırakarak sürmek,

 

8- Elektrikli skuter ve motorlu bisikleti manevra dışında tek elle sürmek,

 

9- Motosikleti devamlı iki elle sürmemek,

 

10- Elektrikli skuter ile sırtta taşınabilen kişisel eşya harici yük ve yolcu taşımak,

 

11- Elektrikli skuteri otoyol, şehirlerarası karayolları ve azami hız sınırı 50 km/s üzerinde olan karayollarında kullanmak,

 

12- Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikletlerde sürücü arkasında yeterli bir oturma yeri olmadıkça başka kişileri bindirmek,

 

13- Bisiklet, motorlu bisiklet ve sepetsiz motosikletlerde sürücü arkasında yeterli oturma yeri olsa bile bir kişiden fazlasını taşımak,

 

14- Bisiklet, motorlu bisiklet ve sepetsiz motosikletlerle yönetmelikte belirtilen şartlara aykırı olarak yük taşımak,

 

15- Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikletlerde elde bagaj, paket ve benzerlerinin taşımak...

 

YASAKTIR!

 

 

Bu kurala uymayan sürücülere, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosiklet sürücülerine aşağıdaki kurallar uygulanır” başlıklı 66. Maddesine istinaden cezai işlem uygulanır.

 

Sürücülere 951 TL (% 25 indirimli 713,25 TL) +15 ceza puanı.

 

 

 

Katkıları için Kaya’ya teşekkürler.

 

 








İlginizi çekebilir 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu, Kuralına uygun bisiklet kullanımına dair..., Bilmeniz Gereken 10 Bisiklet El İşareti