28 Temmuz 2021

[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde (Çukurca-Afyonkarahisar)

 

26 Temmuz 2021, Pazartesi / Çukurca - Afyonkarahisar, 77 km (16. gün)

 

Gece nasıl da soğudu köyde hava bilseniz. Üstüme polar yelek giyip içerde oturdum. İstanbul’da eşyaları toplarken polar yeleğe ne gerek var diye düşünmüştüm. Ama biliyorum önceki gezilerden, hesapta olmayan durumlar olabiliyor. Kışlık içlik bile var yanımda. Bazen üşüyor insan ve ısınmak istiyor. Ayağıma çorap giydiğim durumlar bile olmuştu. Yağmura karşı önlemim de var. Belli olmaz. Yani tedbirliyim demeğe getiriyorum lafı :))

 

Dün ormanda bilmediği mantarı yiyerek midesini bozan İstanbullu genç, adı Kaan, durumu umarım düzelmiştir. Kusuyordu ve mide krampları geçiriyordu. Ambulansla Eskişehir'e götürmüşlerdi.

 

Sabah 6’da uyandım. Kapının önüne çıktığımda buz gibiydi hava. WC hemen yandaki bina, benden başka kimse olmadığından rahatım. Genç bir kedi kapıma geliyor. Aç olmalı, yemek aranıyor. Bende de bir şey yok ona yarayacak. Toparlanıp çıkmam 07.28. Yakındaki çeşmeden suyumu dolduruyor ve köyden ayrılıyorum. Üzerimde ince yelek ve kolluklarım takılı. 

 

Çobanlar sürülerini güdüyorlar. İnekler ve koyunlar geçiyor. Dün kahvede tanıştığım genç olanlardan birisiyle karşılaşıyor, selamlaşıyoruz. Ayaküstü konuşurken kasktaki dikiz aynasını merak ettim diyor. Anlatıyorum durumu.

 

Hava sıcaklığı 13,8 derece, tertemiz. 1250 m rakımdan yolum tatlı bir eğimle inmekte. Etrafı izleyerek, fotolar çekerek gidiyorum. Bugün Afyon yolcusuyum, 75 km.lik bir yolum var. Bu gittiğim yolu yapacaklarmış, bayramdan sonra diye anlatıldı dün kahvede.


Bölge doğal sit alanı, Dağlık Frigya deniliyor. Deyim yerindeyse bölgenin her yerinden tarih fışkırmakta. Sağda solda Friglere ait pek çok eser var ama uzaktalar. Kaleler, mezarlar, anıtlar... Yol durumu pek bisikletlik görünmüyor oralara. Yani Mtb lazım ve yüksüz olunmalı! Köyün hemen güneydoğusunda yükselen kayalık platonun güneydoğu kesiminde Akpare Kale yer alıyor. Soldan ayrılan bir yoldan gidiliyor. Bir Frig kalesidir. Doğu yönde yer alan anıtsal girişine bu yöndeki kaya basamaklarıyla ulaşılır. Kale içinde ana kayaya oyulmuş mekânlar ve silo çukurları bulunur. Eteklerinde Roma ve Bizans dönemlerine ait kaya mezarları vardır... şeklinde tanıtılmış ve devamında Frig Kaleleri anlatılmış: Kaya yüzeyine tapınak cephesi biçiminde işlenen kaya anıtları ve mezarları yanında, askeri soylular sınıfının yaşadığı, kayalıklar üzerine kurulmuş, tahkimli Frig kaleleri bölgemizde yoğunluk kazanmaktadır. Genellikle bölgeye hakim tepelere kurulan Frig Kalelerinde, örülmüş sur duvarları yanında, doğal kayaya oyulmuş mazgal delikli sur duvarları, kale girişleri, gizli merdivenler önemli geçitler, dinsel amaçlı anıtsal nişler, kaya mezarları, anıtsal basamaklar, kaya anıtları ve rölyefleri, sunaklar, sosyal amaçlı sarnıçlar, karlıklar, ahşap mimari izleri ile Frig kaya işçiliğinin bütün detaylarını görebilmekteyiz. Ufak çaptaki kaleler ise haberleşme kuleleri olarak kullanılmış olmalıdır. Frig Kaleleri, Helenistik, Roma ve Bizans Çağlarında, orijinal kullanımları yanında, zamanının kültürünü yansıtan değişik tipte kaya mezarları, anıtları ve barınakları ile kayaya oyulmuş irili ufaklı kiliselerin yapılması ile değişikliklere uğramışlardır. Buna rağmen Frig kaya işçiliğinin detaylarını Frig kalelerinde gözleyebiliriz. 

EİKTM


Friglerin dini merkez olarak seçtikleri Yazılıkaya Platformu, kaya anıtları ile donattıkları Yazılıkaya Vadisi'nde, bulunduğum bölgede yer almakta. Yazılıkaya Kibele İnanç Merkezi ve çevresi, askeri soylu sınıfın yaşadığı Frig Kaleleri ile koruma altın alınmış, o nedenle her yerde çokça kale olduğunu okuduk. 

 

Akpare Kaleyi pas geçiyor, güneş fazla yükselmeden Midas Anıtına ulaşmak için devam ediyorum pedallamaya. Çok keyifli bir bölgedeyim. 4 km sonra Yazılıkaya köyü (1) geliyor. Frig anıtını görmek için yönlendirilen yere sürüyorum. Köylünün tarifiyle geldiğim yerde, bahçesinde “Atatürk büstü” ve bayrak bulunan yapının (Han Belediyesi Yazılıkaya Kültür Merkezi) hemen önündeki otoparka bisikleti bırakıyor ve fazla uzak olmayan anıta yürüyorum. Sabah güneşinin sıcaklığıyla kehribar rengine boyanmış, parlak ve canlı kocaman bir duvar var karşımda, üzeri geometrik motiflerle bezeli. Günümüze kadar her türlü olumsuz dış etkenlere karşı inatla direnerek gelmiş (2). Muhteşem! Yan tarafta ise kayalık mezar odaları, mağaralar şeklinde oyulmuş kovuklar görüyorum. Heyecan verici bir duygu. MÖ 600’ler, yani 2 bin 600 yıl geride bir zaman diliminde bulunuyorum şu an. Binlerce yıl öteden bize yaşanmışlıklar bırakılmış. İnsan bir garip oluyor bunları düşününce.


Frig anıtlarının mümkün olan her yerde, yükselen güneşe doğru yapılması kesinlikle tesadüf değildir deniliyor. O nedenle doğuya doğru bakıyor. Volkanik bir kaya üzerine işlenen anıtın yüksekliği 17 m - genişliği 16,5 m. Anıtın merkezinde kapıyı simgeleyen büyük bir niş bulunmakta. Bu niş, dini törenlerde Ana Tanrıça Matar’ın heykelinin yerleştirildiği en kutsal bölüm (3). Matar (Kybele) ise “anne” anlamına geldiği ve “mother” ile benzerlik taşıdığı ifade edilir. Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan "Yazılıkaya", yazılarda ise "Midai" adı geçtiğinden de "Midas Anıtı" adını almış. Ancak söylemeden geçemeyeceğim; buraları hala sahipsiz. Dünyanın başka bir yerinde olsa kırk kilit altında korumaya alınırdı. Yazılıkaya’nın bir giriş ücreti yok, bekçisi yok. İsteyen adını kazıyabilir :((

Türkiyekültürportalı


Midas anıtının yanında yer alan Kırkgöz Kayalıkları, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılmış. Doğu yönde, Helenistik döneme ait anıtsal bir kaya mezarı var. Alınlığı iki sütun tarafından taşınan iki odalı mezar günümüze kadar gelse de tahrip olmuştur. Bizans döneminde kaya merdivenleri ile mekanlar arası geçişlerin sağlandığı yapı, çok katlı kaya yerleşkesi olarak kullanılmıştır... denilmiş önünde bulunan tabelada.


(1) 1892 yılında, ana vatanları olan Kafkasya’dan yola çıkan “Karaçaylılar” tarafından kurulmuştur. Burayı tercih etmelerinin başlıca sebebi: bölgenin Kafkasya’ya benzer şekilde çam ormanlarıyla kaplı olmasıdır. İlk kurulduğunda “Çerkez köyü” olarak isimlendirilen yerleşim, zaman içinde “Yazılıkaya Köyü” olarak isimlendirilir.

Vikipedi


(2) Birçok dil bilimcinin uzun süredir üzerindeki yazıları çözmeye çalıştığı Friglere ait Midas Anıtı, yer sarsıntıları, kimyasal yağmurlar ve kuş pislikleri nedeniyle günden güne tahrip oluyor. Tek parça kayaya oyulan anıtın Dünya Kültür Mirası Listesi'ne dahil edilmesi için UNESCO'ya 20 yıl önce yapılan başvuru, anıt korunamadığı için sonuçlanamıyor...  Bu konuda Dr. Musa Tokmak’ın “Frig Vadisi Kaya Anıtlarındaki Bozulma Türlerinin İklim ile İlişkisi” başlıklı araştırması 2017 yılında yayımlanmış.

AA


(3) Fransız mimar ve sanat tarihçisi Prof. Albert Gabriel (1883-1972, Türk mimarlık tarihinde ilk kent monografilerini hazırlamıştır.), Antik Devir’de burada metal tutucularla kayaya monte edilmiş bronz bir heykel olduğunu iddia etmektedir. Ancak sonraki dönemlerde heykel kaybolmuş ve bugüne kadar da izine rastlanmamıştır. 

YKY, Gezimaya


Friglerin dini merkezi Yazılıkaya’dan ayrılıp Afyon yazan yöne bırakıyorum velespiti, eğimle yavaş yavaş gitmekteyiz. Hava da hafiften ısınmaya başladı. Kollukları sıyırdım bile. Gökçegüney Mahallesi mezarlığının yanından geçerken eski mezar taşları gözüme ilişiyor. (...)  Buranın Seyitgazi’ye, Yazılıkaya’nın Han’a bağlı olması tuhaf bir durum. Nasıl ve hangi gerekçeyle paylaşılmış ki köyler? 

 

Saat 08.29. Sıcaklık 19 °C. Ormanlar, çam ağaçları, uzaklarda köyler, tarlalar gibi güzellikler eşliğinde doğadan tarihe, geçmiş zamanlara sürüklenerek pedallamaktayım. Dağların arasında, egzotik ve gizemli bir atmosferde, tarihi ve dini öneme sahip bir coğrafyadayım.

 

Harman zamanı. Köylü ekinini biçmekte. Görüyorum, makinalar var çalışmakta. Dün de fark ettim gelirken. Ve Yapıldak Mahallesine (4) girdim. Ekmek satışı yapan kamyonetten bir simit alıp (2-) yiyerek devam ediyorum. Buralarda fırın yok artık, arabalarla dolaşıp ekmek satıyorlar. En uyduruk ekmeği, kepeksiz düşük randımanlı beyaz undan yapılan francala denileni. Adı İtalyanca frangere "kırmak, ekmek bölüşmek" fiilinden türetilmiş olabilir mi? 

 

Köylüye beyaz ekmek yedirmek vaadi DP’nin 14 Mayıs 1950’deki seçim kampanyasında olmuştur. Ve bu propaganda büyük oy getirmiştir. Diğer adıyla francala üretimi, ABD’nin Marşal Yardımı sonucu getirilen fırın makinaları ile başlamıştır. Herkesin özlemi oldu. Türk köylüsü eskiden çavdar eker; ekmeği de ‘çavdar yufka’ adıyla anılırdı. Karadeniz köylüsü de mısır ekmeği yerdi. Bugünün çavdar ve mısır ekmekleri 60 yıl önce karabasanımızdı! Bu kuru ekmekten bıkmıştı halk. “Size buğday ekmeği yedireceğiz” sözü, mitinglerde büyük alkış alırdı. Boğazımızda duran çavdar ekmeğini francalaya katık yaptığımızı hatırlatırım. DP’nin bu vaadi sonucu, tohumluk buğday ithal edilmiş; üretim ‘arı beyaz buğday’a dönmüştür. Beyaz ekmek yiyenler ‘sosyetik’ sayılmıştır... diyor Göksunlu çiftçi ve su değirmencisi Mak. Müh. Aslan Özmen.

Hürriyet


(4) Yapıldak mahallesinde bulunan ve böbrek taşlarına iyi geldiği söylenen su adeta paylaşılamıyor. Eskişehir ve çevre illerden onlarca bidonla gelen vatandaşlar, yaşanan yoğunluk sebebi ile uzun süre beklemek zorunda kalırken, zaman zaman yaşanan kavgalara, tartışmalara jandarma müdahale etmek zorunda kalıyor.

Haberler


Oynaş köyünden (5) geçiyor, hedef tahtasına dönmüş, %10’luk bir tırmanışı duyuran levhası (ama yanlış konulmuş olmalı ki tırmanış mırmanış gelmedi), yol kenarında uçuşan 3’lü 5’li küçük minik kuş sürüleri, kalkıp inip bir yerlere konup devam ediyorlar, ben gelince kaçışıyorlar. 

 

(5) 1484 yılı kayıtlarında Oynaşhisarı adıyla geçmekte olup, 1784 yılından beri aynı adı taşımaktadır.

 

Coğrafya çok ilginç. Bölgeyi çevreleyen yüksek ve sarp volkanik kayalar anıtsal ölçekli. Sanki her yerde kaya mezarları var gibi. Düz bir zeminden yükselivermişler. Bazı bölgesini ağaçlar kaplamış, bazı yerler açıkta. Her taraf Frigya. 


Sanatçı bir uygarlık olan Friglerde müzik çok önemliydi. Öyle ya, efsanelere göre Apollon ve Marsyas arasındaki dünyanın ilk müzik yarışmasında Frig kralı Midas jüri olarak görev almıştı. Dansları ve müzikleriyle, hele de pan flütüyle Frigler eski Yunan müziğini ciddi biçimde etkilerler. Bugün başta caz olmak üzere müziğin önemli unsurlarından birisi olarak dikkati çeken “Frig makamı (Phrygian mode)” veya “Frig gamı (Phrygian scale)” antik çağlardan günümüze uzanan tarihsel ve kültürel mirasın çok değerli bir parçası. Bu izler, caz bir yana, “Heavy Metal” müzik türünde bile yer bulmakta. Örneğin Metallica grubunun “Whenever I May Roam”, Megadeth’in “Symphony of Destruction” ve Iron Maiden’ın “Remember Tomorrow” isimli şarkıları Frig makamı (Frig tarzı) ile yazılmış “Heavy Metal” türünde şarkılardır. Keza geçmişin iyi tanınan gruplarından Jefferson Airplane’in “White Rabbit” isimli parçasını da çağdaş müzikte Frig gamı örneklerinden birisi olarak sayılmakta. Bu arada ünlü “Baba” filminin bazı şarkılarının yazımında Frig gamından yararlanıldığını da eklemeliyim. Bu saydıklarıma (klasik müzikten Çigan müziğine kadar, hatta Osmanlı müziğinde Muhayyer Kürdi makamı) değişik müzik türleri arasından çok sayıda örnek eklenebilir. 

Gürcanbanger, Tubaakbal


İşte Frig Makamı’nda 10 parça...



Tıngır mıngır %2’yle iniyorum. Yol dar, iki araç yan yana zor geçer. Kümbet köyündeyim, herhalde bölgenin en kalabalık yerleşimi. Kahve de vardı ama pas geçtim. Karayoluna çıkayım, serinlikte devam edeyim. Ancak gelecek olursanız köyde görülecek iki eser var, mezar ve türbe. Kaçırmayın.

 

Kümbet köyü; yamacında köyün kurulduğu höyükte Frig ve Roma dönemlerinde kullanılan Solon’un Mezarı (Arslanlı Mabet) ile Himmet Baba Türbesi bulunmaktadır. 


Solon’un Mezarı (Arslanlı Mabet); ilk yapılışı Frig dönemine geri gider. Özellikle cephesinde yapılan anıtsal düzenleme ve kabartmalarıyla Roma döneminde ikinci kez kullanılmıştır. Mezar, ismini ana odanın kapı lentosundaki yazıtta geçen Solon isminden alır. Aslan kabartmaları nedeniyle Aslanlı Mabet olarak da bilinir.

 

Himmet Baba Türbesi; dıştan sekizgen gövdeli, içeriden daire planlıdır. 13. yüzyıla tarihlenir. Gövdesi kesme taşlarla örülmüş olup, üzeri tuğladan piramidal külah çatı ile kapatılmıştır.

EİKTM


Köy geride kaldı. Elektrik direğinden bir kuş havalandı, yırtıcı bir kuş. Ama ne olduğunu anlayamadım. Sağ tarafta uzakta, böyle kelleşmiş bir bölge gözüme ilişiyor. Bayağı büyük bir alan. Beyaz bir çirkinlik. Çukurca’dan çıkalı buraya kadar 22 km olmuş. Saat 09.15, sıcaklık 20,1 derece, 1063 m rakım ve 18,7 km/sa ortalama hız. 

 

Üstümdeki yeleği çıkartıyor, ana yola bağlanıp Afyon’a doğru gidiyorum. [e] 23. km/%20 harcandı/R: 1067 m/23,6 °C. %2 ile pedallıyorum. Tek şerit kaba asfalt. Gidilen bölümler aşınmış. Güney yönündeyim. Bir tarafım orman, çam, alabildiğine gidiyor.

 

%2-3’le inceden çıkan bir yoldayım. R: 1095 m. Sanırım gene 1200-1300’e çıkıp, ondan sonra ineceğiz Afyon’a. Daha 50 km yol var önümde. Ancak üçte birini gel(ebil)dim. Tarlalarda mısır ekili, sulama yapılıyor. Pat pat motorun sesi buralara kadar gelmekte. Gökbahçe diye bir köy. Burada da Bahşayış Anıtı (6) var, içerlerde ama. Girmiyor devam ediyorum. Saat 09.32, 1097 m rakım, 27. km.


(6) Frig Kaya anıtlarının genel özelliklerini yansıtan anıt, Gökbahçe köyünün 1 km güneybatısındadır. Yöre halkı tarafından “Bahşiş Çeşmesi” olarak bilinir. Kayadan yontulmuş beşik çatısı ve düzleştirilmiş yan duvarları ile karşıdan bir nöbetçi kulübesine benzer. Anıtın üç boyutlu görünüşünü daha da kuvvetlendiren derin niş, bir yapı girişini simgeler. Çatının üstünden tabana kadar inen bir kuyu vardır.

EİKTM


Trafiğimiz var ama, boş bir yol değil. [e] 32. km/09.47/%40 harcandı/R: 1190 m/23,6 °C/19,1 km/sa ort. Şimdi %6’yla tırmanıyorum. Sağda karantinaya alınmış bir köy, giriş yasaklamış. Yol iniyor çıkıyor, %10’ları da görüyorum tırmanışlarda. Kafesler içinde plastikten kenarlara bırakılmış tuz konteynerleri. Bazıları yırtılmış-parçalanmış-boşaltılmış, içinden alınmış, yol kenarına devrilmiş. 

 

10.07, zirve 1330 metrede (26,5 °C). Buradan sonra iniş ve Afyonkarahisar il sınırı da geliyor. Beraberinde de yol duble ve kaymak asfalt oluyor (helal sana Afyon). Güvenlik şeridi de cabası. Bu arada -gözümden kaçmış- 3’üncü çentik de gitmiş. Yani %60, 37. km.de. Yollarda helikopter ve dron ile trafik kontrolü yapıldığına dair uyarı yazılarına rastlıyorum. Gerçi daha yapıldığını görmedimse de.

 

Soldan Ayazini ayrımı var, 5 km göstermiş. 5+5=10 km fazladan yapmak canım çekmediğinden -daha 30 km yol var önümde- devam ediyorum Kayıhan’dan. Ama köyde kaya yerleşimleri, oyma kaya mezarları ve şapellerin de aralarında bulunduğu 300'ün üzerinde farklı büyüklükte mağara olduğunu okumuştum.

 

Tepeyi indikten sonra dümdüz cetvelle çizilmiş bir yoldayım, sıfır eğim. Arada -1 oluyor ama devamlı pedal çevirmen lazım, yoksa duruyorsun. Meskûn bir yere geldim. Sağımda sıra sıra apartmanlar. Neresi burası? Yaylabağı Kasabası, Termalin Başkenti denilmiş. Ve bir başkası; Jeotermal Su Dağıtım İstasyonu ve Gazlıgöl diye sağdan gidilen bir yer. Kızılay Maden Suyu 1868’den beri burda faaliyet gösteriyormuş. Bir de burayla ile ilgili okuduğum efsaneye göre: Bölgedeki kralın kızının vücudunda çıkan çıbanları hiçbir şekilde tedavi edilememiştir. Kız tedavi amacıyla dolaşırken kaplıcanın olduğu bölgedeki çamurlu su birikintisinden içip uyuyakalmış. Uyandığında ağrılarının geçtiği ve çıbanlarının kurumaya başladığını görmüş. Bunu öğrenen kralın talimatı ile oraya kaplıca yapıldığı rivayet edilmektedir.

Vikipedi


Üç saattir pedal çeviriyorum. Bir otursam da çay içsem, nasıl da istedi canım. Sağımda bir demiryolu. Kütahya’dan gelen hat mı acaba? Buraları, her taraf termal otellerle dolu. Termal turizm iyi iş yapan bir alan. Çok meraklısı var.

 

Benzincide verilen bir mola, limonlu soda+snikkers. Hem açlığı bastırır hem de enerji verir. Saat 11.33, 64. km.deyim. 28,5 °C. 1016 m rakım. Çayırbağ burası, yönüm güneye devam ediyor. Ortalamam 20,8 km/sa. Tek çentiğim kaldı (%20). Giremeyeceğim herhalde Afyon’a bununla. Bir yerde değiştirmem gerekecek. 

 

Afyonkarahisar levhası önünde çekilen foto ve devam (saat 11.42). 67,37 km, 11.49, R: 1011 m, 34 °C, 20,8 km/sa; 2’nci bataryayı takıyorum. Şehir merkezine 6-7 km kala Afyon Kocatepe Üniversitesi geliyor, bolca yurt var etrafta o nedenle. Bir de Polis Akademisi görüyorum. Google ile DSİ aranıyor. Bir alt geçit çalışması nedeniyle trafik felç, benim yol da. Biraz inşaat sahasında sonra Karayolları’nın içinden ve devamında DSİ geliyor. Güvenlikte kayıt, sonra misafirhanede kayıt. Sıkıntısız kamu kabul ediliyor ve 65x2=130 lira ödeniyor. No 10 tertemiz bir oda. Eskişehir'den katbekat iyi. Hem girişte oda, hem doğuya bakıyor. Bisiklet de hiç sorun edilmiyor, merdiven altına alınıyor. Yani böyle olmalı. Neydi o Eskişehir'deki suratsız kadın resepsiyonist?! 


Dinlenirken Isparta DSİ’de yerimi ayırtıyor -ÖE olacaktı ama DSİ genelde daha rahat oluyor- diğer günlerin otelleri ayarlanıyor. Duş ile kendime gelip dinlendikten sonra gezmeye çıkıyorum. Elimde bir liste var: Kale, Ulucami, Şehitoğlu Konağı, Misri Camii, Arkeoloji Müzesi, Zafer Müzesi, Kültür Sanat Evi, Mevlevihane Müzesi, Cumhuriyet Şehitler Anıtı, Akarçay Kültür Parkı...

 

Yol üzerindeki çiğ köfteciden alınan bir dürüm ve yürümeye devam. Arkeoloji Müzesi hemen yakındaymış. Çok seviniyorum, yarın geleceğim. Ama sevincim kursağımda kalıyor, kapalı! Taşınma durumundaymış. Yuh çekiyorum.

 

Taksiye binip 12 liraya kale merdiveni başında iniyor ve başlıyorum tırmanmaya. Karahisar Kalesi, 226 m yükseklikte volkanik özellikli doğal bir kayalığın üzerine kurulmuş, MÖ 1350 yıllarında Hitit İmparatoru II. Murşil zamanında Arzava seferinde kullanılan kale, Hititler zamanında Hapanuva, Roma ve Bizanslar döneminde Akroenes, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında ise Karahisar adını almış. Kale zirvesinde MÖ 1200-700 tarihleri arasında Anadolu’da yaşayan Friglere ait kültür izlerine rastlanmış. Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış bir çok tapınma yerleri ile 4 adet büyük sarnıç, su çukurları bulunmakta. Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat zamanında ise lacivert çinili küçük bir mescit ve yanına saray yaptırılıp, surları yenilenmiş... olarak anlatılıyor625 basamak sonrası geldiğim düzlükte nefes nefese bir kenara oturuyorum. Vay be durumları! Bu kadar zor ve yüksekte olduğunu düşünmemiştim başlarken. Bir yerinde pes ediyordum, “oğlum ne işin var dön geri” diyordu bir tarafım, diğer yanım ise “buraya kadar geldin ha gayret, anlatacak bir şeyin olur.”

Visitafyon


Vatandaşın biri buraya tezgah açmış, meşrubat falan satıyor. Yani her gün çıkıyor musun? Evet abi diyor. Helal olsun sana. Yoksa dron’la mı taşıyorsun malzemeni? Bir soda (3-) içerek biraz nefesleniyorum. Buraya kadar geldik, yetmedi bir de bayrak direğine çıkalım diye devam tırmanmaya. Bundan sonrasını 4-ayakla sürdürüyorum. Kayalar, basamaklar, yaşım. Eskisi gibi atik değilim artık. Az da tedirginlik yok değil. Hani yaaaa durumları...

 

Tepe muhteşem ama, kuş bakışı durumları. Afyon ayaklarımın altında... Söylentiye göre kaleye çıkılırsa 7 yıl Afyonkarahisar’da kalınır(mış). N’edcez, kaldık mı yani? (...) Arap bir aile var bayrağın yakınında. Benden bir foto istiyorlar. OK diyor poz veriyorum Arapla. Muhtemel FB’de paylaşacaktır. Biraz oturuyorum ama dönüşe geçmek zorundayım. İlelebet kalamam.

 

İniş daha zor bence. Tek tek basamakları inmektesin. Sağ diz sıkıntılı. Yani hangi akla hizmet bu işi yaptım bilemiyorum?! Dizlerimin bağı çözüldü. Bir yaralanma ve turu sonlandırmak durumunda kalabilir(d)im. Çıkanlar var, moral olsun diye az kaldı diyorum. Halbuki daha kıyamet kadar basamak var.

 

İndiğim yerde Ulucami bulunuyor. Severim uluları. Daha yalın bir mimarileri oluyor. Yapım tarihi olarak 1273 yazıyordu girişinde. Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ali’nin oğlu Afyon Sancak Beyi Nasreddin Hasan tarafından Mimar Emir Hacı Beye inşa ettirilmiş. Selçukludan günümüze ulaşan en eski ahşap direkli camilerden biri, ama 1765, 1851, 1947 ve 1984 yıllarında bazı onarımlar geçirmiş̧. Tam kırk ahşap sütun saydım içinde. O nedenle de Kırk Direkli Cami olarak da anılmakta. Kesme taş, sırlı tuğla, düz tavan, enine dikdörtgen planlı ama hafif çarpık bir yapı.

Akmb


Camiden çıkıp merkeze doğru yürüyorum. Eski evlerin olduğu bir sokak, bazılarında restorasyon çalışmaları yapılmakta. Bitince güzel olacağa benziyor bu sokak. Bolca foto çekiyorum. İleride karşılaştırırım. Evet, ne görüyoruz her yerde? Sucuk. Afyon sucuk diyarı. Nereden çıkmış bu iş? Orta Asya’ya gitmemiz gerek bunun için. O zamanlar etleri saklamak, özellikle sıcak havalarda çok zor olsa. Yapılacak iş onları baharat ve tuz ile fermante edilip hava almayacak şekilde kurutulmuş bağırsaklara tıkayıp saklamak. İşte oradan buraya göç edenler beraberinde sucuk işini de getirmişler.

 

Yolumun üzerinde iki cami daha görüyor ama içlerine girmiyorum: 1831-32

tarihli Adeyze Camii (geçirdiği yangın sonrası yenilenmiş) ve 1590 tarihli Otpazarı Camii. Odaya dönmeden acıkan karnımı da meydana bakan iki mini işletmeden, birinden gözleme (10-) diğerinden çay (3-) alarak dindiriyor, alınan üzümlerle (10-) minibüse binip 2,75 karşılığı DSİ’ye ulaşıyorum. Ancak yapılan alt geçit kazısı trafiği öylesine alt üst etmiş ki, arka ve yan yollardan, park etmiş araçların arasından yol bulmaya çalışarak geldik. İneceğim durağı kaçırınca da son durağa kadar devam edip dönüşte indim. Bu arada son durak tarafında gördüğüm yerler farklı bir Afyon. Daha nefes alan bir bölge. Şehrin modern kesimi olsa.

 

Afyonkarahisar DSİ 0272-2168565 dahili 242

Afyonkarahisar ÖE 0272-2120892 dahili 2

 

















Çukurca-Afyonkarahisar

Tur tarihi: 26 Temmuz 2021

Alınan yol: 77,98 km
Ortalama hız: 20,4 km/sa

En yüksek hız: 50,3 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa 49 dk, dışarıda geçen süre 5 sa 17 dk
En yüksek sıcaklık 34˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 23,7 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 599,4 m, kaybı (iniş) 816,1 m
En düşük yükselti 1001 m, en yüksek 1344,9 m

 

Garmin yol bilgileri Çukurca-Afyonkarahisar

 

Relive yol bilgileri Çukurca-Afyonkarahisar



Odanın dışına çıktığımda buz gibi bir hava var. Ay halen görünüyor.


Midas Han çevrede görülecek yerleri 

bir harita üzerinde işaretleyip odaya 

asmış. Yerinde bir düşünce.

Midas Han. Çukurca


Toparlanıp çıkmam 7.28.



Hava sıcaklığı 13,8 derece, tertemiz. 


Çobanlar sürülerini güdüyorlar. İnekler ve koyunlar geçiyor. 



Yolum tatlı bir eğimle inmekte. Etrafı 

izleyerek, fotolar çekerek gidiyorum.




Küçük Yazılıkaya



Bölge doğal sit alanı, Dağlık Frigya deniliyor. Deyim yerindeyse
bölgenin her yerinden tarih fışkırmakta. 


Yazılıkaya köyüne vardım.




Yazılıkaya 

Yazılıkaya; volkanik bir kaya üzerine işlenen anıtın
yüksekliği 17 m-genişliği 16,5 m. Anıtın merkezinde kapıyı
simgeleyen büyük bir niş bulunmakta. 

Midas anıtının yanında yer alan Kırkgöz Kayalıkları, Helenistik,
Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılmış. Doğu yönde,
Helenistik döneme ait anıtsal bir kaya mezarı var. 

Midas anıtı ve Kırkgöz Kayalıkları



Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan "Yazılıkaya",
yazılarda ise "Midai" adı geçtiğinden de "Midas Anıtı" adını almış. 






Sabah güneşinin sıcaklığıyla kehribar rengine 

boyanmış, parlak ve canlı kocaman bir duvar, 

üzeri geometrik motiflerle bezeli. Günümüze 

kadar her türlü olumsuz dış etkenlere 

karşı inatla direnerek gelmiş.




Buraları hala sahipsiz. Dünyanın başka bir yerinde 

olsa kırk kilit altında korumaya alınırdı.



Friglerin dini merkezi Yazılıkaya’dan ayrılıp Afyon
yazan yöne bırakıyorum velespiti, eğimle yavaş yavaş
gitmekteyiz. Hava da hafiften ısınmaya başladı. 


Ormanlar, çam ağaçları, uzaklarda köyler, tarlalar
gibi güzellikler eşliğinde doğadan tarihe, geçmiş
zamanlara sürüklenerek pedallamaktayım.




Gökçegüney Mahallesi mezarlığının yanından
geçmekteyim. Eski mezar taşları gözüme ilişiyor. 

Kümbet köyü





Coğrafya çok ilginç. Bölgeyi çevreleyen yüksek ve sarp volkanik 

kayalar anıtsal ölçekli. Sanki her tarafta kaya mezarları var gibi...


... Düz bir zeminden yükselivermiş. Bazı bölgesini ağaçlar 

kaplamış, bazı yerler açıkta. Her taraf Frigya sanki. 



Ana yola bağlanıp Afyon’a doğru gidiyorum. Tek şerit 

kaba asfalt. Gidilen bölümler aşınmış. Güney yönündeyim. Bir 

tarafım orman, çam, alabildiğine gidiyor.


Gökbahçe. Burada da Bahşayış Anıtı var, 

içerlerde. Girmiyor devam ediyorum.


Yol kenarında “çay-ayran-gözleme” yeme imkanı var.


Karantinaya alınmış bir köy, giriş yasaklamış.


İniş ve Afyonkarahisar il sınırı da geliyor. Beraberinde de 

yol duble ve kaymak asfalt oluyor (helal sana Afyon).



Mal da yalan mülk de yalan gel biraz da sen... 

Suyumu tazeliyorum.


Sağdan Frigya’nın vadisi, kral yolu, gölüne gidiliyor. Bölge 

öylesine zengin ki, bir daha gelmem gerek. 





Demek o kadar maharetli ki yollarda duyurmuş şifasını.


Termalin başkenti denilmiş. Sağlı sollu oteller ve duyuruları var.





Üç saattir pedal çeviriyorum. Bir otursam da
çay içsem, nasıl da istedi canım.




Afyonkarahisar levhası önünde çekilen foto ve devam (saat 11.42). 



Cami, en azından Sinan taklidi değil.


Afyon Kocatepe Üniversitesi, bolca yurt var etrafta o nedenle.



Afyonkarahisar 



Afyonkarahisar DSİ Misafirhanesi





Maybach. Eskişehir’de de görmüştüm.



Uzaktan çekilince nasıl da iç içe görünüyorlar, değil mi?


Karahisar Kalesi’ne çıkarken gördüğünüz kayalar. Başka bir 

yere bakamıyorsun. 625 basamak sayman lazım!

226 m.den Afyonkarahisar.


Söylentiye göre kaleye çıkılırsa 7 yıl Afyonkarahisar’da
kalınır(mış). N’edcez, kaldık mı yani? 


MÖ 1350 yıllarında Hitit İmparatoru II. Murşil zamanında
Arzava seferinde kullanılan kale, Hititler zamanında Hapanuva,
Roma ve Bizanslar döneminde Akroenes, Selçuklular ve
Osmanlılar zamanında ise Karahisar adını almış. Kale
zirvesinde MÖ 1200-700 tarihleri arasında Anadolu’da
yaşayan Friglere ait kültür izlerine rastlanmış. 


Ulucami. Afyonkarahisar


Tam kırk ahşap sütunu var. O nedenle de Kırk 

Direkli Cami olarak da anılmakta.



Ulucami. Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ali’nin oğlu 

Afyon Sancak Beyi Nasreddin Hasan tarafından 

Mimar Emir Hacı Beye inşa ettirilmiş.



Ulucami’den çıkıp merkeze doğru yürüyorum. Eski evlerin 

olduğu bir sokak, bazılarında restorasyon çalışmaları yapılmakta.





Bölge güzel. Bakımdan geçmiş evler oyuncak gibi görünüyorlar.



Nerden kafanı kaldırsan kaleyi görüyorsun.




Adeyze Camii 


Otpazarı Camii


DSİ’ye dönmeden acıkan karnımı meydana bakan iki mini 

işletmeden, birinden gözleme diğerinden çay alarak dindiriyorum.




































17. gün (devamı) Afyonkarahisar II - 15. gün (öncesi) Eskişehir-Çukurca

 

 

 

 



[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde 

 

İstanbul-Mudanya-Görükle = 44 km

 

Görükle-Keles = 65 km

 

Keles-Tavşanlı = 65 km

 

Tavşanlı-Emet = 44 km

 

Emet-Simav = 44 km

 

Simav-Gediz = 50 km

 

Gediz-Çavdarhisar = 39 km

 

Çavdarhisar-Kütahya = 58 km

 

Kütahya-Bozüyük = 78 km

 

Bozüyük-İnhisar = 53 km

 

İnhisar-Eskişehir = 49 km

 

Eskişehir-Çukurca = 69 km

 

Çukurca-Afyonkarahisar = 77 km

 

Afyonkarahisar-Sandıklı = 62 km

 

Sandıklı-Banaz = 77 km

 

Banaz-Çivril = 62 km

 

Çivril-Bekilli = 36 km

 

Bekilli-Dazkırı = 92 km

 

Dazkırı-Dinar = 33 km

 

Dinar-Burdur = 60 km

 

Burdur-Ağlasun = 36 km

 

Ağlasun-Isparta = 0 km

 

Isparta-İstanbul = 0 km


 

 



İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Yanıklar-Arıklı)