5 Ağustos 2021, Perşembe / Burdur - Ağlasun, 36 km (26. gün)
ÖE’nin kahvaltısını ellemiyor ve 07.09’da yola koyuluyorum. Bugün Ağlasun ve de Sagalassos var sırada. 35 km gibi bir mesafe. Şayet Sagalassos’a bisikletle çıkacak olursam 7 km.lik bir tırmanışı varmış. Ama ben pedallamayıp araçla çıkmayı düşünüyorum.
Sabah serinliğinde yol almak da çok güzel. ÖE’nin yanından giden yol dümdüz beni Antalya yoluna çıkardı. Kaymak asfalt ve güvenlik şeridi, Antalya yolu olduğundan da trafiği var. 1005 m rakımdayım. Saat 07.21 ve sıcaklık 22,3 °C. Yolumun üzerinde İnsuyu Mağarası olacak. Umarım açıktır, görebilirsem çok sevineceğim.
%8’den 2 km.lik bir rampa beni 1178 m.ye çıkarıyor. Saat 07.41 oldu ve 22,7 derece. Sağımda Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Veteriner Fakültesi’nin Hayvan Hastanesi var. Geride bir Binicilik Okulu geçildi. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Yerleşkesi burada.
13 km sonra soldan İnsuyu Mağarası sapağı geliyor. 1 km içerde. Dalıyorum ve vardığımda benim önümden giden taksiden de çalışanlar iniyor. Açılış saatini bilmiyordum, ama iyi denk geldim. Bisiyi binanın içine koyup 15 lira olan giriş ücreti yerine benden 10 lira alıyorlar. Biraz serin olur içerisi demişlerdi, 14 derece. Bu nedenle içime t-shirt giyiyor ve dalıyorum. Girişte soğuk bir rüzgar karşılıyor sizi. Aydınlatılmış ve işaretlenmiş yoldan yürüyerek, tepeden şıp şıp damlayan sular, sarkıt ve dikitler ile girintili çıkıntılı çeşitli yönlere açılan dehlizler görüyorum. Mağarada Dilek Gölü ve Büyük Göl gibi birbirine bağlantılı dokuz göl varmış ancak son yıllarda çevrede sondajlar ile yeraltı suyunun aşırı kullanımı neticesi hepsi kurumuş. Yazık! Ülkemizde turizme açılan ilk mağaranın (1965) ölçülebilen derinliği 8 km, ancak gezilen kısım 597 m uzunluğunda. Bu da 25 dakikamı alıyor. Burayla ilgili bir de efsane var anlatılan: Sagalassos kentinin kralı Severianus kızı Asume’yi soylu bir ailenin oğluyla evlendirmiştir. Fakat yeni evliler bir türlü geçinemez. Bunun üzerine kral, kızı ve damadını cezalandırmak için İnsuyu mağarasının en uzak yerine hapsettirir ve yanlarına yiyecek, içecek hiçbir şey vermez. Asume ve eşi zamanla mağaranın içinde bulunan şifalı sudan içerek hayatta kalırlar ve bu esnada da birbirlerini sevmeye başlarlar. Birbirlerine olan sevgileri bir ışık doğurur ve bu sayede mağaranın çıkış kapısını bulabilirler. İşte o gün bugündür mağarayı ziyaret eden çiftlr hiç bir zaman ayrılmazlar :))
Kültür ve Turizm Bakanlığı kararı (1976) ile 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiş mağaradan ayrılış saatim 08.31. [e] 12. km/%20 harcandı. Ana yola tekrar bağlandıktan yaklaşık 1 km sonra Ağlasun sapağı geliyor, yolun evsafı bozuluyor ve daralıyor. Yol çalışması işaretleri de var. Kaba asfalt üzeri incecik kum taşlarıyla kaplı. Yani kayma tehlikesi var. Şu anda 1209 m rakımdayım. Saat 08.46. Hava ısınıyor, 25,2 °C. Ortalamam da 18,1 km/sa. Ağlasun’a 19 km demişler levhada.
Güzel bir coğrafya burası. Sık ve bol ağaçlı yeşillikler içerisinde. Temiz ve bol oksijenli havası gelen geçen arabalardan kalkan toz ile bozuluyor. Sagalassos’un yolu böyle mi olmalıydı diye düşündürüyor. Köylerden geçmekteyim. İnişli çıkışlı olan yolun sonunda bir tırmanış geliyor. %8’lik bir rampayla 1303 m.ye geldim. [e] 22. km/09.03/%40 harcandı/28,3 °C. Dönemeçler hayli dik. %10-11’leri gösteriyor. Yol kötü olduğundan kolay çıkılmıyor. [e] 24. km/09.11/%60 harcandı/R: 1405 m/28,6 °C.
Ve bu tırmanış sonunda beni (1477 m) Çatak Beli geçidine çıkarıyor. Saat 09.24 ve 25,4 km geride kalmış. Ağlasun’a daha 9 km kadar var. Hava 29,6 °C. Haliyle rampa ortalamayı 16,9 km/sa yaptı. Çok güzel bir yer ama ne yazık ki bu güzelliği de çöple pislemekten kaçınmamışlar. İneceğim yokuş önümde, kıvrılarak alçalmakta. Bakalım bataryadaki %40 yetecek mi Ağlasun’a?
Ağır ağır iniyorum. Yoldaki küçük kum taşları kaydırabilir kaygısı içinde. Gelen araçlar oluyor ara sıra. Alabalık tesisleri var geçilen. Yılan gibi kıvrılıyorum. Sürekli frenlemekten parmaklarım koptu yani. Yol çok sakat ama. Böyle bir yola anlam veremedim.
Ve sonunda Ağlasun levhası karşıma çıkıyor. Süper geldim, saat daha 09.51. Durup bir anı fotosu alıyor, biraz sağıma soluma bakınıyor ve tekrar bisiklete bindiğimde vitesin 8’de takılı kaldığını görüyorum. Değişmiyor. 8’inci vites taş gibi, zorluyor pedal çevirmeyi. Hoppala durumları! Ne oldu buna böyle? Bir turumda Bergama’da benzer bir durum yaşamıştım, meğer kablo çıkmış yerinden. Bilemediğimden İzmir’e servise götürmüştüm. O nedenle vitese giden kabloyu kontrol ediyorum, sıkıntı yok. Shimano’dan Mehmet Beyi arıyor, söylediği 1-2 şeyi deniyorum, değişiklik olmuyor. Yandık mı, çattık mı şimdi? İşte bu elektronik numaraların da böyle derdi var. Bilen yok, olan da uzakta, İzmir’de İstanbul’da. Nedcez? Döneceğiz İstanbul’a geri. Başka çaresi yok. Moralim çok bozuluyor. Firu’yu arıyor dert yanıyorum. Teselli ediyor: “Sagalassos’a varmışın, onu gör keyfin yerine gelir.” Ve tavsiyesine uyup burada kalacağım Sefam Apart’a (100-) yerleşiyor, taksiyle 40 liraya Akdağ’ın eteklerinde kurulu Sagalassos’a çıkıyor ve o muhteşem ören yerini 3 buçuk saat geziyor, gördüklerim karşısında şaşa kalıyorum; yukarı Agora’sında restore edilmiş ve suları akan anıtsal bir çeşme, yaklaşık 13 m yüksekliğinde onursal sütunlar, iki kemerli kapı ve agorayı çevreleyen yapıların kalıntıları, devasa bir Roma hamamı, bir kütüphane, suyu pınarından akan küçük bir çeşme, bir kent konağı, 9 bin kişilik bir tiyatro ve şehrin bin yıllık tarihini anlatan başka pek çok eser. Kim bilir o zamanlar burası ne kadar hareketliydi?!
Genişçe bir bilgiyi Sagalassos Vakfı’nın sayfasından okuyalım: Sagalassos bölgesinde insana ait ilk izler çok eskilere (MÖ 10.000) gitmektedir. Yerleşik düzene geçilen bölgede tarım yerleşimi (MÖ 4200) sonrası, Anadolu’ya gelen topluluklardan Luviler bölgede yerleşmiş; büyük imparatorlukların yıkılmasından sonra Sagalassos, Pisidyalıların yerleşim alanına girmiş, arkadan gelen Pers egemenliğini bölgeyi MÖ 333’de fetheden büyük İskender sona erdirmiştir. Sagalassos’ta, Helenistik dönemde önemli gelişmeler kaydedilmiş, ancak tam bir ihtişama, doğuda Roma egemenliğine giren diğer kentlerde (örneğin Palmira, Petra, Constantinopolis, Afrodisias, Nysa gibi) görüldüğü üzere, Roma döneminde ulaşmıştır. Roma İmparatorluğu’na MÖ 25’te bağlanan Sagalassos, hızla gelişir ve İmparator Hadrian (MS 117-138) döneminde Pisidya eyaletinin birinci kenti unvanı verilmesiyle en büyük anıtları inşa edilir. MS 6. yüzyılın başında veba ve sonrasında depremler kentin çöküntüsüne ve yalnızlaşmasına neden olmakla beraber, kentte yaşam MS 13. yüzyıla kadar devam eder. Bu sıralarda ismini Sagalassos’tan alan Ağlasun yerleşim yeri olarak gelişmeye başlar; ancak Sagalassos sessizliğe gömülür. Yeniden keşfi, Fransa Kralı XIV. Lui’nin 1714 yılında görevlendirilen fizikçi Paul Lucas’ın Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaptığı seyahat sırasında rastladığı, Torosların uzantısında kurulan ve geniş alana yayılan kentin ihtişamından etkilendiğini 1719 yılında yayınladığı üç ciltlik eserinin birinci cildinde anlatırken, antik tiyatronun bir çizimini de vermekte ve adının kent madalyonunda Sagalassus olarak açıklandığını da belirtmektedir. Bu keşfe rağmen, bulunduğu konum, 18. ve 19. yüzyılda Akdeniz ve Ege'de deniz kıyısında veya yakınlarında yer alan çok sayıda kazılardan ve yağmalamadan uzak kalmasında etkili olmuştur. Yine de az sayıda araştırmacının ilgisini çekmiştir; bunlardan biri olan Polonyalı Kont arkeolog, sanat tarihçisi ve kolleksiyoner Karol Lanckoronski, değişik alanlarda çalışma yapan kişilerden oluşturduğu bir ekiple 1884’de önemli araştırmalar yaptığı kente, 1885 yılında tekrar ekibini göndermiştir. Lanckoronski, ekibinin inceleme araştırmaları ile, bir talana değil, kurtarma idealine bağlı şekilde sonuçlara giden çalışmalar yapmış, Sagalassos’ta pek çok kalıntının arazi çalışmasına dayalı ilk ayrıntılı ve bilimsel tasvirleri ortaya çıkarılmıştır. Sagalossos’un ilk fotoğraflarını çekenlerden birisi Gertrude Bell’dir. Ünlü bir gezgin ve fotoğrafçı olan Bell’in 1907’de çektiği fotoğrafların yanı sıra Anadolu ile ilgili Bizans kiliseleri üzerinde de bir çalışma içeren kütüphanesi, yazışmaları ve günlükleri de korunmuştur.
Tepeden dönerken belediyenin aracından beni de merkeze atmasını rica ediyor, çadıra kadar gidiyorum ancak demesi üzerine ben de belediyenin işlettiği Sagalassos Yörük Çadırı’nda gözleme+ayran+soda ile karnımı doyuruyorum (24-). Sonra aşağıya yürürken bir başka araca daha el ediyor ve Sefam Apart’a kadar onlarla gidiyorum.
Odada dinlenmece, tabletten okumaca, 6’da tekrar dolanmak üzere çıkmaca. Bu arada cuma cumartesi Isparta'da DSİ’de yerim hazır. Yarın minibüsle bisikleti Isparta'ya taşımak, pazar da otobüsle dönmek üzere Kamil Koç’tan bilet alıyorum.
Ağlasun, Dündar Bey döneminde Hamitoğulları Beyliği (*) topraklarına, 1472 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. 1500-1501 Osmanlı kayıtlarında Ağlasun'dan 9 köy ve Yörük topluluğundan oluşan bir nahiye olarak bahsedilmiştir. 1910 yılı kayıtlarında Burdur'un üç nahiyesinden biridir. Ağlasun, 1958'de ilçe olmuştur.
(*) Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra Eğirdir ve Isparta bölgesinde kurulan 2. Dönem Anadolu Beylikleri'ndendir.
Ağlasun altyapı nedeniyle kazılmış, kötü bir görünüm almış. Değil ilçe, kasabaya bile benzemiyor. Pek gelişmemişlik görüntüsü vermekte. Halbuki tepesinde dünya harikası bir antik kent duruyor.
Yarın bineceğim minibüs durağının yerini öğrenmek üzere ana yola kadar yürüyorum. Beni Sagalassos’a bırakan taksi sürücüsü ilgilenmiş ve ayarlamış. 10.15 ile gideceğim. 45 dk. sürüyormuş zaten.
A101’den alınan ayran ve Tutku bisküvisi, bahçedeki çaycıda içilen 4 çay (1-), çamlardan damlayan reçinenin üzerine oturmaca, acıkınca dürüm çiğ köfte (6-) ve ayran, salçasının gömleğe dökülmesi ve yıkanarak çıkartılması, bahçede biraz daha tarihi Çınar ağacı (**) altında soda ile oyalanmak şeklinde günün sonuna geliyorum.
(**) Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığınca gönderilen heyet gerekli inceleme ve araştırmaları yaparak ağaç ile ilgili raporu hazırlamışlardır: “Burdur İli Ağlasun İlçesi Cumhuriyet Meydanında bulunan Çınar Ağacı takriben 1000 yaşında ve 3,30 metre çaplı olduğu” belirlenmiştir. Bu rapor üzerine Kültür Bakanlığı Gayri Menkul Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı komisyonu 14.05.1976 tarihinde Ankara’da toplanarak ilçemizde bulunan Çınar Ağacını “Anıt Ağaç” olarak tescil edilmesine karar vermiştir.
Sefam Apart 0531-3277448 Sefa Bey
Ağlasun Taksi 0535-9476704 Hasan Ali Bey
Burdur-Ağlasun
Tur tarihi: 5 Ağustos 2021
Alınan yol: 36,22 km
Ortalama hız: 18,2 km/sa
En yüksek hız: 39,5 km/sa
Bisiklete biniş süresi 1 sa 59 dk, dışarıda geçen süre 3 sa 40 dk
En yüksek sıcaklık 37˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 25,4 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 670,9 m, kaybı (iniş) 488,9 m
En düşük yükselti 954 m, en yüksek 1478,9 m
Garmin yol bilgileri Burdur-Ağlasun
Relive yol bilgileri Burdur-Ağlasun
Burdur ÖE’nin kahvaltısını ellemiyor ve 7.09’da yola koyuluyorum. |
Sabah serinliğinde yol almak da çok güzel. ÖE’nin yanından giden yol dümdüz beni Antalya yoluna çıkarıyor. |
Yolum kaymak asfalt ve güvenlik şeritli. |
Görmeğe gidiyoruz... |
Dağ ne güzel sipsivri. Hangisi acaba? |
Bu tırtıllı şeride tilt oluyorum. |
Burdur’un iki lezzeti; ceviz ve haşhaş. |
13 km sonra soldan İnsuyu Mağarası sapağı geliyor. |
İnsuyu 1 km içerde. |
İnsuyu, dalıyorum. Girişte soğuk bir rüzgar karşılıyor. |
Aydınlatılmış ve işaretlenmiş yollar, tepeden şıp şıp damlayan sular, sarkıt ve dikitler ile girintili çıkıntılı çeşitli yönlere açılan dehlizler. |
Mağarada Dilek Gölü ve Büyük Göl gibi birbirine bağlantılı dokuz göl varmış ancak son yıllarda çevrede sondajlar ile yeraltı suyunun aşırı kullanımı neticesi hepsi kurumuş. |
Ülkemizde turizme açılan ilk mağaranın (1965) ölçülebilen derinliği 8 km, ancak gezilen kısım 597 m uzunluğunda. |
Ana yola tekrar bağlandıktan yaklaşık 1 km sonra Ağlasun sapağı geliyor. |
Dağ çok etkileyici duruyor. |
Ağlasun’a sapmamla yolun evsafı bozuluyor ve daralıyor. Kaba asfalt üzeri incecik kum taşlarıyla kaplı. |
Güzel bir coğrafya burası. Sık ve bol ağaçlı yeşillikler içerisinde. |
Temiz ve bol oksijenli havası gelen geçen arabalardan kalkan toz ile bozuluyor. Sagalassos’un yolu böyle mi olmalıydı diye düşündürüyor. |
Köylerden geçmekteyim. İnişli çıkışlı olan yolun sonunda bir tırmanış geliyor. |
Yol kötü olduğundan kolay çıkılmıyor. |
Çatak Beli, 1477 m (saat 9.24) |
Ağır ağır iniyorum. Yoldaki küçük kum taşları kaydırabilir kaygısı içinde. |
Yılan gibi kıvrılıyorum. Sürekli frenlemekten parmaklarım koptu yani. Yol çok sakat ama. Böyle bir yola anlam veremedim. |
Sonunda Ağlasun levhası karşıma çıkıyor. Süper geldim, saat daha 9.51. |
Sefam Apart. Ağlasun |
Akdağ’ın eteklerinde kurulu Sagalassos. |
Roma Hamamı |
Gel çöpünü bu antik kente bırak! |
Roma Hamamı |
Roma Hamamı |
Roma Hamamı |
Hamamın Mermer Salonu |
Hamamın üstten görünüşü |
Macellum |
Prytaneion. Kent Yönetim Binası |
Yukarı Agora’nın Kapıları |
Macellum |
Yukarı Agora’nın Klaudius Kapısı. MS 43-46 |
Antoninler Anıt Çeşmesi. yüksekliğinde ve 28 m genişliğinde. Kullanılan malzeme oldukça nitelikli, 9 farklı taş kullanılmış. |
Yapının yerinde daha önce başka bir çeşmenin varlığı bilinmekte. |
Cephesinde 6 çıkıntı yapmış podyum (edikula) var, ortadaki podyumdan 4 buçuk metre yükseklikten öndeki havuza su akmakta. |
Yukarı Agora |
Yukarı Agora’nın Onursal Sütunları |
Yukarı Agora. Hadrian Çeşmesi |
Tiyatro ve Kuzeydoğu Nekropol |
Dor Stili Çeşme. MÖ 1. yy sonu. |
Neon Kütüphanesi |
Neon Kütüphanesi mozaik zemini |
Tiyatro |
Tiyatro çıplak gri kayalara yaslanmış ve yapı malzemeleri de buradan sağlanmış. |
Pek çok kaynak Sagalassos Tiyatrosu’nu -bırakın Anadolu’yu-, Antik Roma’nın en yükseğe kurulmuş tiyatrosu olarak yazar. |
Tiyatronun 9 bin kişi kapasitesi var. |
Tiyatrodan şehre bakış |
Kuzeybatı Heroon |
Heroonlar genel anlamı ile kahramanları ya da kentte bir hayırseveri onurlandırmak için yapılmış ve- ya önemli bir ailenin hatırlanmak, saygı görmek amacıyla yaptırdığı tapınağa benzer yapılardır. |
Kuzeybatı Heroon. yüksekliğiyle kuleye benzeyen yapıyı... |
... ayrıcalıklı kılan kısmı kabartmaları. |
Kuzeybatı Nekropol |
Dor Stili Tapınak. MS 1. yy başı |
Kuzeybatı Heroon |
Kent Konseyi Binası |
Aşağı Agora |
Hadrian Çeşmesi |
Apollo Klairos Tapınağı |
Aşağı Agora |
Severuslar Çeşmesi |
Roma Hamamı |
Tiberius Kapısı |
Sütunlu Cadde |
Güney Kapı ve Sur Duvarları |
Ağlasunlu hanımlar çekirdek çıtlatıyorlar. |
Tarihi Çınar ağacı tüm görkemiyle Cumhuriyet Meydanı’na ve Ağlasun’a bakıyor. |
Tarihi Çınar ağacı altında soda ile oyalanmak şeklinde günün sonuna geliyorum. |
Ağlasun altyapı nedeniyle kazılmış, kötü bir görünüm almış. Değil ilçe, kasabaya bile benzemiyor. |
27. gün (devamı) Ağlasun-Isparta - 25. gün (öncesi) Burdur II
[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde
İstanbul-Mudanya-Görükle = 44 km
Görükle-Keles = 65 km
Keles-Tavşanlı = 65 km
Tavşanlı-Emet = 44 km
Emet-Simav = 44 km
Simav-Gediz = 50 km
Gediz-Çavdarhisar = 39 km
Çavdarhisar-Kütahya = 58 km
Kütahya-Bozüyük = 78 km
Bozüyük-İnhisar = 53 km
İnhisar-Eskişehir = 49 km
Eskişehir-Çukurca = 69 km
Çukurca-Afyonkarahisar = 77 km
Afyonkarahisar-Sandıklı = 62 km
Sandıklı-Banaz = 77 km
Banaz-Çivril = 62 km
Çivril-Bekilli = 36 km
Bekilli-Dazkırı = 92 km
Dazkırı-Dinar = 33 km
Dinar-Burdur = 60 km
Burdur-Ağlasun = 36 km
Ağlasun-Isparta = 0 km
Isparta-İstanbul = 0 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Yusufeli–İspir)