30 Ağustos 2021

Bisikletçi Öldüren Katiller ve Potansiyel Katiller


Bisiklet kullanırken öldürülen emekli orman mühendisi İsmet Yücel’in anısına…

 

Antalya’da, emekli yüksek orman mühendisi İsmet Yücel, yol kenarında bisiklet kullanırken bir araç sürücüsü tarafından öldürüldü. Sürücü kaçtı. Bu satırlar yazılırken henüz yakalanmamıştı. Arama motoruna ‘bisiklet kazası’ yazarsanız, yalnızca son yaz mevsiminde kaç kişinin yaşamını kaybettiğini görebilirsiniz. Ev yolunda, antrenman yaparken, şehirlerarası yolda, çoluk çocuk, yaşlı, genç…

İlk bisiklet cinayeti yazısını 2010 yazında vefat eden ODTÜ’lü bisikletçi Çağatay Avşar için kaleme aldım, bildiğim kadarıyla Avşar’ın katili hâlâ bulunamadı, tam 11 yıl oldu. Polisin bisiklet parçalarında kalan izlerden hareketle varsaydığı araç model ve rengini öğrenmiş, bir umut o ahlaksıza rastlarım diye Gölbaşı civarında dolaşmıştım o günlerde. Geçen yıl öldürülen 19 yaşındaki bisikletçi Umut Gündüz’ün ailesi ve dostlarının, sürücünün dört ay yatıp çıkması nedeniyle başlattığı adalet arayışından haberdarsınızdır.

 

Kaza, Allah korusun herkesin başına gelebilir. Bir an dikkatsizlik ya da araçtaki bir arıza, birinin yaşamına son verebilir; bu nedenle en korktuğum şeylerden biri ve hiç büyük konuşmamalı. Fakat Türkiye’de ‘kaza‘ olarak adlandırılan felaketlerin çoğunun bu nitelikte olmadığı herkesin malumu. Hiçbir kurala uymamayı marifet zanneden, altlarına çektikleri lüks araçlarla şehir yaşamını insana zehir eden görgüsüz lümpen itlerin marifetine kaza demek, akıl kârı değil. Cinayet işliyor bu lümpen ahlaksızlar, üç beş dakikalık haz uğruna ocakları söndürüyor. Hemen hepsi potansiyel katil ve memleketin kazaları ‘mekanik‘ değil, büyük ölçüde ‘kültürel marazdan‘ kaynaklanıyor.

 

Kaza değil cinayet

 

Basında, ‘bisiklet kazası’ başlığıyla verilen haberlerin çoğunun adı kaza konulsa da, aslında cinayet. Hiç kuşkusuz bir bisikletçi de hata yapabilir. Buna mukabil vefat edenlerin çok büyük bir kısmının hemen hiç kusuru olmadığından kuşku duymuyorum. Bu yargıyı, yıllarca bisiklet turu yapıp, şehirlerarası pedal çevirmiş biri olarak, gönül rahatlığıyla yazıyorum.

 

Bisiklet, pek çok açıdan medeniyet sembolü. Hele ki iklim krizinin bu boyutlara vardığı devrimizde, nefes alabilmek için teşvik edilmesi gereken bir araç. Uzun süre, bazen tek başıma, bazen küçük arkadaş gruplarıyla şehirler arası yollarda bisiklet sürdüm. Nasıl bir zevk olduğunu ve bu heves insanın kanına bir kez girdiğinde nasıl aşka dönüştüğünü anlatmam kolay değil. Uzun mesafe bisikletçiliği ile şehir içi çok farklı. Şehirde kullanmaktan hep korktum ve kaçtım. İnsan, yaşadığı şehir ve ülke ahalisinin kumaşını böyle işlere giriştiğinde daha iyi anlıyor. Araç sürücülerinin münasebetsizliğini, acımasızlığını, hödüklüğünü, şımarıklığını daha yakından görüyor, ensenizde hissediyorsunuz.

 

Son yıllarda şehirde bisiklet kullanmayı ısrarla sürdüren ve bisikleti trafiğin bir parçası olarak kabul ettirmeyi hedefleyen kişi ve gruplar, uluslararası organizasyonlar var ve yaptıkları şey son derece önemli, değerli; buna mukabil ben hiçbir zaman o kadar cesur olamadım. Salt cesaret meselesi de değil bu, insanın siniri harap oluyor bönlük ve kötülük karşısında. Muktedire karşı iki büklüm olup, güçsüz-zayıf gördüğünün üzerine giden toplumsal kültür ve alışkanlıklarımızın en yakası açılmadık haliyle muhatap oluyorsunuz şehrin yollarında. Bu nedenle, bisiklet sürmek için her zaman bisiklet yollarına ihtiyaç olmasa da, belediyelerin bisiklet yolları konusunda giderek daha duyarlı davranmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

 

 Her seferinde acıyla okuduğum kaza haberlerinin cinayet olduğunu düşünmenin nedeni, büyük ölçüde kişisel deneyimim. Özellikle yaşça ve sürücülükte belli bir olgunluğa erişmiş bisikletçiler -ki İsmet Yücel’in onlardan biri olduğu açık- tahmin edemeyeceğiniz kadar dikkatli davranan insanlardır. İki incecik tekerleğin üzerindeki, o koşullarda yoldaki irili ufaklı her çukuru ve her kıvrımı hesap etmek zorundadır, aksi halin şakası olmaz. Canınız söz konusu ve küçücük dikkatsizlikte tüm bedeninizle tehlike altındasınız. Hal böyleyken bisikletçi, motorlu araçları da kendisini de riske atacak hatayı kolay kolay yapmaz, o aleti nasıl kullanacağını, gereksiz maceraların tehlikesini, hangi hız ve hareketin doğru, hangilerinin çocukça olduğunu bilir, ona göre davranır.

 

Şehirlerarası yollarda kullanacağınız alan belli, genellikle yandaki beyaz çizgi üzerinde ve içinde. Bazı rotalarda o çizgi olmaz, olabildiğince dikkatlice en kenardan, otların dikenleri ve cam kırıklarından kaçınmaya çalışarak sürersiniz. Evet, cam kırıkları, soda ve bira şişelerinin artıkları. İçi sarı sıvı dolu plastik şişeleri merak ederseniz, onlar necip halkın gelecekte kendileri kadar necip olarak yavrularının sidiğidir, muhterem okur. Sık karşılaşılan bir şey de boş mermi kovanları, sağa sola ateş etme ‘özgürlüğünü‘ kullanan tosunların marifeti.

 

Yollarda sorun çıkaran, bisikletçiyi tehlikeye atan araç sürücüleri genellikle büyük şehir plakalarıdır. Yerel halk bisiklete ve yabancıya alışık olduğundan münasebetsizlik yapmaz pek, sağa çekip su vereni dahi oldu, sağ olsunlar. Şehirli gerginliği ve hödüklüğü ise benzersiz. Müthiş mizah anlayışları nedeniyle olsa gerek, fındık fıstık atan çok olur, örneğin. Cam açıp bağıranlar. Hemen yanınızdan hızla geçip korna çalanlar. Bir keresinde çok riskli bir yokuşu tırmanmaya çalışırken bir cipten kutu kola atmışlardı da, zar zor toparlamıştım. Bir anda dengesini kaybedebilecek insanlara yapıyorlar bu ‘şakaları’. Asgari duyarlılıktan yoksun, kendi yoz eğlencesinden başka hiçbir şeyi umursamayan görgüsüz ve rezil serseriler. Bakın cinayetlere, genellikle ya arkadan çarpmıştır ya da yana savurmuştur bisikletliyi. Zevk alıyorlar korkutmaktan, insanların hayatını tehlikeye atmaktan.

 

Olabilecek en zarif ve zararsız, kullanması böylesine zevkli bir aracı dahi zehir edebiliyorlar insana. Dünya’yı gezen kimi gezginlerin başı bu toprakta derde girebiliyor; ölenler, bisikletini çaldıranlar vs. İsmet Yücel de bisiklet ve doğa sever bir yurttaş, ağaç parçalarından heykel yaparmış, akşam evine gidiyormuş, hepsi bu.

 

Ne yapıp etmeli, bilmiyorum. Belki yerel yönetimler her yere bisikletin şehir yaşamının parçası olduğuna dair afişler asmalı, belki kamu spotları hazırlanmalı, belki siyasetçiler konuşmalarının birkaç dakikasını bu konulara ayırmalı, belki bisiklet her yaş grubuna ısrarla önerilip, bisiklet kullanmak türlü teşviklerle özendirilmeli, belki bisikletlileri tehlikeye atanlar herkesçe ihbar edilmeli, belki cezalar ağırlaştırılmalı… Mutlaka bir şeyler yapılmalı.

 

Lütfen bisiklet kullananların şehir trafiğinin en kırılgan üyesi olduğunu unutmayın, yanlarından geçerken aracınızı açıktan alın, alamıyorsanız durup bir iki saniye bekleyin, araç kapılarınızı açarken yandan bir gelen olup olmadığını kontrol edin, bisikletçileri taciz eden araç sürücülerini ihbar edin, onları fark ettiğinizde biraz yavaşlayın ve korna çalmayın, iki tekerlek üzerindeki insanın olası tüm darbelere tümüyle açık olduğunu unutmayın, saçma şakalar yapma isteğinizi dizginleyin… 

 

Çok üzgünüm. İsmet Yücel’e rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

 

Murat Sevinç

Diken 





Katkıları için Haluk’a teşekkürler.

 

 



 

İlginizi çekebilir İstanbul’da “Bisikletliyi Fark Et” Kampanyası, Maydanoz Tarlasından Olimpiyatlara; Cavit Cav, Türkiye'de bir ilk! Konya'da bisiklet tramvayı raylarda