17 Aralık 2018

Shimano Steps Servis

Shimano, Steps E-Tube Project adı altında internet sayfasında yazılım güncellemeleri yayımlamakta. E-Tube Project yardımıyla sistemin ayarlarını değiştirmek ve onarımı da yapılabilmekte. Belli aralıklarla bu güncellemeleri izleyip bisiklete yüklemek gerekiyor.

Kullandığımız bisikletlerin (Scott, Carraro) güncellemelerini yaptırabilmek için Shimano Türkiye’nin sayfasında duyurulmuş yetkili servis istasyonlarını aradık ve güncellemeleri kaça yaptıklarını öğrendik.



Firma
Tel
Görüşülen kişi

Ücret TL
1-
Atek Bisiklet, Bostancı-İstanbul

0216.4160034
Üzeyir bey
100,- 
2-
Tandem Bisiklet, Bostancı-İstanbul

0532.5669038
-
Servisi bıraktı
3-
Bisiklet Sepeti, Bostancı-İstanbul

0216.3720595
Serkan bey
Ücretsiz
4-
Velespit, Kadıköy-İstanbul

0216.3385288
-
Yapamıyor
5-
Aktif Pedal, Mecidiyeköy-İstanbul

0212.2133588
Bora bey
40,-
6-
Bisiklet Pro, Beylikdüzü-İstanbul

0850.2594474
Taner bey
150,-
7-
Çınar Bisiklet, Eskişehir

0222.2344942
-
Yapamıyor
8-
Erdoğanlar Bisiklet, Ankara

0312.4419079-80
Mehmet bey
120,-
9-
Özceylan Bisiklet, Konya

0332.3533462
Mehmet bey
50,-
10-
Antmen Bisiklet, Mersin
0324.2373240
Barış bey
Özel bisiklettir, müşterisi de özeldir, fiyat sormaz (!)

11-
Dağ Bisiklet, Adana

0322.3524274
-
Yapamıyor
12-
Bike Store, Denizli

0258.2129227
Enes bey
Yapamıyor
13-
Levent Obalar, Bodrum-Muğla

0252.3130088
Mesut bey
Ücretsiz
14-
Bisiklet Ajans, İzmir
0232.2368228
Mustafa Kemal bey

40,-
15-
Parkur Bisiklet, İzmir

0232.4413562
Ali bey
Ücretsiz
16-
Sundu Bisiklet, İzmir
0232.4253661
Hüsnü bey
100,-








Carraro bisiklet için Accell ile iletişime geçtik, bizi Shimano’ya yönlendirdiler. Shimano Türkiye ile iletişime geçtiğimizde yetkili servislerinin bu güncellemeyi yaptıkları söylendi. Sayfalarında duyurulmuş yetkili servisler arandığında kimi yapamadığını, kimi ücretsiz yaptığını, kimileri de 150 liraya kadar ücret belirttiler. Hatta en ilginci Mersin Antmen Bisiklet’ten geldi. Ücret belirtmek istemedi telefona çıkan kişi; bisikletlerin çok özel olduğunu, müşterinin de çok özel olduğunu, hiç ücret sormadığını, istenileni ödediği şeklinde kendine göre bir yanıt verdi (!)

Aynı uygulama için bu kadar farklı ücret istenmesini anlamlandıramadık. Sorumuz üzerine Shimano ilk bakımın ücretsiz, sonrasında 100 lira olarak önerdiklerini açıkladı.

Bu arada Shimano’nun sayfasında listelenmiş Yetkili Servis Merkezleri’nin kiminde telefon yok, kiminde mobil telefon duyurulmuş. Böyle büyük bir markanın sayfasında bilgilerin düzensiz olması anlaşılır gibi değil! Hiç mi güncellemiyorlar?



İlginizi çekebilir Shimano Türkiye/Shimano Steps

15 Aralık 2018

2019

Kutlu Olsun















Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk; kardeş olarak yaşamayı.
Martin Luther King, Jr.



Martin Luther King, Jr. (15.1.1929 – 4.4.1968): Afrikalı-Amerikalı 
Baptist papaz ve Amerikan yurttaş hakları hareketi önderi.

Dünya genelinde şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınmaktadır ve 1964 yılında Nobel Barış Ödülü'nü kazanmıştır. Ayrıca, 1977 yılında, ölümünden 9 yıl sonra, eski ABD başkanı Jimmy Carter tarafından Başkanlık Özgürlük Ödülü'ne layık görülmüş ve onuruna Martin Luther King Günü kutlanmaya başlanmıştır. King'in en bilinen ve etkili konuşması “Bir Hayalim Var”dır.



26 Kasım 2018

bi:taraf Kemerburgaz

Bu hafta yağmur yoktu. Geçen hafta gidemediğimiz Kemerburgaz turunu yaptık. Beşiktaş buluşma noktasına İhsan ile geçip buradan Nurhan ve Levent ile Yeniköy’e doğru pedal bastık. Levent’le epeydir bir araya gelememiştik, keyifli bir buluşma oldu. Uzundur Boğaz yoluna gelmemişim anlaşılan. Epey değişiklikler olmuş. Dolgu yapılan Bebek sahilinde bisiklet yolu işaretlenmiş. Ancak oltacılardan nasıl kurtulacaksın da orada pedal çevirebileceksin? Bu insanlar kendilerinden başkasını düşünebilecek bir kapasitede değiller. Salladıkları iğne arkadan geçen birine mi  saplanır, yolun üzerinde dikilerek başkasına engel mi olurum... Bunlar onlar için boş kavramlar.

Yeniköy’de Varujan, Cenap ve Gültekin’in de dahil olmasıyla 8’li olarak Çayırbaşı kahvaltı noktamıza doğru tekrar yola çıkıyoruz. Dedim ya, epeydir gelmemişim buralara. Çayırbaşı girişi ve devamı olan yolda da büyük değişiklikler var. Yol genişlemiş, çift şerit olmuş. Asfalt kaymak. Bir hastane açılmış...

Çayırbaşı’nda ilk molamızı veriyoruz. Her zaman uğradığımız kahveci güleryüzlü, bize yandaki büfesini açıyor, masalar çıkartıyor ve halen 1 lira olan çayından getiriyor. Güzel bir sürpriz Gültekin’den geliyor. 3 gün önce doğan İhsan’ı bir pastayla kutluyor. Bu nefis çikolatalı pastadan bize de düşüyor elbette. Her zamanki neşe içinde masa etrafında bitmeyen bisiklet maceraları dilden dile dolanıyor.

bitaraf/bertaraf: Farsça+Arapça kökenli bu kelimelerin anlamını TDK Yansız/Kaldırılmış, giderilmiş olarak açıklamakta. Kulağa hoş gelen, kafiyeli iki kelime. Hatta bu kelimeleri içeren, “bitaraf olan bertaraf olur” diyerek gözdağı vermeğe çalışılan bir siyasetçinin konuşması da var.

Bu söz “tarafsız olan yok olur” anlamında kabul edilmekte ve insanları mutlaka bir tarafın adamı olmaya yönlendirmek için kullanılmaktadır. Yani “ya bizim adamımız olacaksın, ya da yok olacaksın” tehdidini içermektedir. Bu durumda insanlar, körü körüne mutlaka bir adamın veya bir görüşün tarafı olacaklardır. Onun her dediğine boyun eğeceklerdir. Ona karşı çıkanların haklı veya haksız olduğuna bakmaksızın karşısında olacaklardır. 

Bu kullanım ve kabul ediş tarzı yanlıştır.

Birinci yanlışlık sözcüğün kelime açılımında, ikinci yanlışlık sözcüğün içeriğinde yapılmaktadır.

Bitaraf kelimesinde kullanılan “bi” sözcüğü, olumsuz anlam içermekte ve “taraf”ı “tarafsız” yapmaktadır. Ancak sözcüğün ikinci kısmında yer alan “bertaraf” kelimesindeki “ber” sözcüğü, bu kelimeyi yani “taraf”ı, “yok olmak, giderilmek” anlamına sokmamaktadır. Burada “taraf” kelimesinin başına gelen “ber” sözcüğü; taraflar üstü olmak, tarafsızlığın asıl olduğu anlamına gelmektedir. Aynen “bermutad” kelimesinin özü olan “mutad” yani “alışılmış şey” anlamına gelen kelimesinin önüne “ber” sözcüğünün eklenmesi, nasıl ki bu kelimenin anlamını değiştirmeyip, üstelik pekiştirerek, alışılmışlığın sürekli ve asıl olduğunu vurgulamakta ise, taraf kelimesinin başına gelen “ber” sözcüğü de, tarafsızlığın asıl ve önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bunun bir diğer örneği de “bergüzar” kelimesinde görülmektedir. Kelime anlamları bir yana, sözcüğün genel içeriğine baktığımız zaman da, genel kullanım tarzının hatalı olduğu görülecektir. Çünkü taraf olmak demek, gözü kapalı, körü körüne bir tarafın adamı olmak demektir. Tarafsız olmak ise, herhangi bir kişinin veya görüşün adamı değil, “haklının ve doğrunun yanında olmak” demektir.

Bu cümleye, daha sakin ve tarafsız bir şekilde baktığımız zaman gerçek anlamı görülecektir: “Tarafsız olmak demek, haklıdan yana olmak demektir.”

Çayırbaşı’ndan kemerlere doğru tırmandık. Yol buyunca “Şeridi paylaş” uyarı yazıları dikili. Bu bile insana moral veriyor. Hiç olmazsa birileri okur da düşünür.

Kemerlerde İhsan patronunun anne cenazesine katılmak için bertaraf oluyor. Bizler ise orman yolundan devam ediyoruz Kemerburgaz’a doğru. Her zaman durduğumuz çeşme nedense bugün boş. Genelde sıra sıra damacanalarıyla bekleşen insanlar olurdu. Nedeni birazdan belli oluyor. Suyumuzu doldurmaya gittiğimizde içerlerden bir ses “bulanık akıyor” diye bizi uyarıyor.

Kemerburgaz’da bir panayır kurulu, Karadeniz havaları esmekte. Açılmış tezgahlarda turşu, peynir, ekmek, pekmez, kuruyemiş gibi yiyecekler satılıyor. Burayı gezmeden önce Kemerburgaz’ın meşhur suböreğinden yemek için yerleşmek istediğimiz çayevi dışarıya masa çıkartmakta nazlanınca biz de karşısındakine konuşlanıyoruz. Kilosu 25 lira olan börekten herkes iştahına göre bir miktar alıyor (Çorbacılar hariç.). Bu börekçi önceleri arabada satardı, sonra alt yolda bir dükkan açtı ama sürdüremedi tekrar arabaya geçti. Şimdi gene bir dükkan açmış. Umarız bu sefer işi rast gider. Çorbacıdan dönen Cenap ve Varujan da dahil olunca çay/ayran/kahve eşliğinde devam ediyoruz bitmeyen bisiklet maceralarına. Çaylar 1, ayran 2, kahve 5 lira burada.

Hanımların çağırısıyla Cenap, Gültekin ve Varujan Kemerburgaz’dan bertaraf oluyorlar. Biz de tası tarağı toplayıp (Panayırdan kocaman bir ekmek almıştık.) Nurhan ve Levent ile Cendere üzerinden Kağıthane tünelinden Dolmabahçe’ye iniyoruz. Levent 1’inci tünelden Bomonti’ye ayrılıyor. 

Kağıthane tarafları Vadi İstanbul nedeniyle öylesine bir değişime uğramış ki. Tepelerden giden bir raylı sistemde tramvayımsı bir araç da hareket ediyordu. Sürmekte olan inşaatlar, kiralık yerler...

Bazı sözlerin nereden nasıl çıktığını hep merak ederim. Bu “Tası tarağı toplamak” deyiminin kökeni çok ilginç. Osmanlı İstanbul'da elit kesimin gittiği meyhanelere "Gedikli" denirdi. Bunlar loncaya bağlı legal yerlerdi. Orta sınıfın müdavim olduğu illegal meyhaneler ise "Koltuklu" idi. 

19. asrın ortalarında sadece İstanbul’da 80 gedikli vardı. Koltuklularla birlikte sayının 1000 olduğu tahmin ediliyor. Alt gelir gruptakilerine hizmet eden seyyar meyhaneciler ise "Ayaklı" diye anılırdı. Sayıları 800'ü geçen ayaklılar, başlarında şerbetiye denen bir başlık ve omuzlarında peşkir ile gezinirlerdi. Bu onların tanınma alametleriydi. Bellerinde koyun bağırsağına doldurulmuş rakı ve kaftanlarının içinde ise kadehler bulunurdu. Bu kadehlere rakı tası anlamında "tas-ı arak" adı verilirdi. Zabıta baskını söz konusu olunca tas-ı arağını gizleyerek kaçmaları gerekiyordu. Bugün kullandığımız "tası tarağı toplamak" deyimindeki tarak, bilindiğiniz saç tarağından değil rakı anlamındaki "arak" tan gelmektedir.
(Taner İriz'den alıntı)

Beşiktaş’ta Nurhan Üsküdar’a geçiyor biz de Kadıköy’e. Gemide iki genç bisikletçi ile, onların ısmarladığı çay+kurabiye eşliğinde kadife sesli Yasemin Yüksel’i dinleyerek yaptığımız sohbet sonrası hızla evin yolunu tutmaktayız.











bi:taraf Kemerburgaz: Dudullu-Kadıköy-(gemiyle) Beşiktaş-Çayırbaşı-Kemerburgaz-Kağıthane-Dolmabahçe-Beşiktaş-(gemiyle) Kadıköy-Dudullu

Tur tarihi: 25 Kasım 2018
Kat edilen mesafe: 87,87 km.
Ortalama hız: 18,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa. 51 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 23 dk. 
En yüksek sıcaklık 21 ˚C, en düşük 9 ˚C, ortalama 13,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1072 m, kaybı (iniş) 1070 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 163 m.


Garmin yol bilgileri bi:taraf Kemerburgaz

Relive yol bilgileri bi:taraf Kemerburgaz


        

        



































Foto katkıları için Gültekin ve Levent’e teşekkürler.







İlginizi çekebilir Hayır’lısıyla…, Noel Baba Turu

11 Kasım 2018

9’u 5 Geçe

Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın özel arşivinde bulunan ve günü gününe tutulan iki defterden oluşan “rapor”lar, Celal Bayar’ın talimatıyla Özel Şahingiray tarafından 1955 yılında yayımlanmasından 63 yıl sonra Alaca Yayınları tarafından tıpkıbasım olarak yeniden yayımlandı.

İki defterden oluşan bu raporların ilk defteri, 1 Ekim 1938’den 8 Ekim 1938 Salı gününe kadar devam ediyor. Bu defterde Atatürk’ün hastalığının ilerlediği günlerde verilen gıda maddelerinin cinsi ve miktarları yazmaktadır. İkinci defter ise 1 Ekim 1938’de başlıyor ve Atatürk’ün hayata gözlerini kapadığı 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat dokuzu beş geçeye kadar devam ediyor. Bu defterde Atatürk’ün nabız, derece, tansiyon, idrar, doktorların müdahaleleri ve ziyaretçileri kaydedilmiştir.

10 Kasım 1938: Saat 00.05’te sonda ile 140 gram idrar alındı. Saat 01.30’da nabız 132, teneffüs 32’dir. Saat 02.00’de derece 36.8, nabız 130, teneffüs 32. Saat 03.30’da nabız 135, teneffüs 38’dir. Fasıla ile Oyygene tatbik ediliyor. Sabah saat 06.25’te nefes alma çok hafiflemiştir. Hırıltı başlamıştır. Saat 07.45’te hararet 37,7’dir. 08.05’te 1 cc Huille Camphre serum Glycose İrot 500 cc. 08.25’te verit dahiline 1/8 Auabaine, 08.30’da son olarak 5 cc serum Glycose verilmiştir. Son olarak saat tam 09.00’da nabız 130, teneffüs 34’tü. Bu onun fani hayat devresine ait son hayat işaretiydi. Beş dakika sonra saat tam dokuzu beş geçe son nefesini verdi.”

Biz de ölümünün 80’inci yılında, “Ata’ya Saygı Zinciri”ne halka olmak için arkadaşlarla buluşup sahil yolunda yerimizi aldık. Coşkulu bir kalabalık, bayraklar eşliğinde saygı duruşu sonrası söylenen İstiklal Marşı ve okunan andımızla Ata’mıza olan saygımızı, minnetimizi ve özlemimizi bir kere daha ifade etmiş olduk.

Atatürk’ün ölümsüzlüğünün sırrı nedir? Türker Ertürk bunu “Atatürk bir fikrin, düşüncenin, hiçbir otoriteye kulluk etmemenin, Aydınlanmanın, eleştirel aklın, akılcı ve bilimsel düşüncenin, kadın ve erkek eşitliğinin ve Türk Rönesans’ının adıdır. Atatürk; aynı zamanda bir çağdaşlaşma,
Aydınlanma ve uygarlaşma projesi olan Cumhuriyetimizin mimarıdır, bu nedenle ölümsüzdür.” olarak açıklamakta.

Bugün Atatürk’e hakaret etmeyi matah sayanları, gündeme oturmak isteyenleri fırıldak gibi dönerken görüyoruz. Hatta öküz ölüp ortaklık bittiğinde ne duruma düştüklerini de. Gazeteler birinci sayfalarından Ata’yı anma haberleri yayımlarken hükümete yakın Star gazetesi, Işıkçılar Cemaati’nin yayın organı Türkiye gazetesi, Milli Görüş’ün yayın organı Milli Gazete, hükümete yakın Milat gazetesi, Nurcuların yayın organı Yeni Asya ve hükümete yakın Yeni Akit gazetesi bunu gerekli görmemiş.

Yeni Akit geçen yıl olduğu gibi bu yıl da "O'nu rahmetle anıyoruz" başlığıyla bir haber yayınlamış. Haberde şu ifadeler yer almakta: “Türkiye’deki İslami mücadelenin sembol şahsiyetlerinden Osman Yüksel Serdengeçti'yi vefatının 35. yıl dönümünde dua, özlem ve rahmetle anıyoruz.” 

Sahil yolundan ayrılıp araç yolundan hızla Pendik’e doğru pedal basmaktayız. Bugün fazla kalabalık değiliz; Haluk, İhsan, Serhan, Kamil ve Pendik’te dahil olan Selçuk ile yedi kişi. Hava biraz kapalı, güneş olmadığında soğuk bile diyebiliriz. Pendik kahvaltı yapmamız için iyi bir mola mekanı. Beltur bisikletlere de uygun. Sohbet içinde neredeyse 1 saate yakın zamanı, kimimiz karın doyurarak, kimiz sadece çay içerek geçirdik. Seneler önce bir kere daha birlikte pedalladığımız Selçuk’u da tekrar görmek hoş oldu. Sohbetiyle bizi canlı tuttu.

Bugün İstanbul’da bir maraton da koşulacak, Vodafone’un düzenlediği. Hatta şu saatlerde başlamış olmalı. 40’ıncısı düzenlenen İstanbul Maratonu’nun tarihçesine baktığımızda; Tercüman Gazetesi tarafından 1973 yılında gündeme getirilen Asya'dan Avrupa'ya koşma fikri, 1979 yılında bir grup Alman turistin girişimiyle gerçekleşebildi. 1 Nisan'da yapılan ilk maratonu görenler, bunun iyi bir 'şaka' olduğunu düşünmüşlerdi. Yıldan yıla gelişen İstanbul Maratonu'nun zirveye taşınması ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin organizasyonlarıyla sağlandı denilmekte. 42 kilometre koşmanın nasıl bir şey olduğunu bir atletin, Ümit Göktepe’nin ağzından dinleyelim:

Maratonu özetlemek isterseniz her bolümü ayrı değerlendirmeniz gerekir. Çünkü her mesafede farklı bir mücadele, farklı öğretilerle, farklı zorluklarla çıkar karşınıza:

  • İlk 10 km’si keyiftir maratonun. Uyum sağlama, gözlemleme, doğru nefes ritmini yakalama, anı yaşamak ve güzellikleri tecrübe etme yeridir. 
0-10 arası “Heyecan” götürür seni.

  • 10-20 arası kontroldür, disiplindir. Azıcık böbürlen, azıcık havalara gir bak ne oluyor sonrasında. Eğer iyi hazırlandıysan, antrenman sayesinde öyle havalı havalı, göğsün dimdik devam edersin asfaltta. Kortejin de sağlamdır, duruşun da. Ama aslında fırtına öncesi sessizliktir. 
10-20 arası “Bacaklar” götürür seni.

  • 20-30 arası yüzleşmedir, oyunun geri kalanına meydan okuduğun kısımdır. Bacaklar titremeye başlar, tereddütler hasıl olur. Terler akar, susarsın, düşünürsün. Dişlerini sıkarsın, gözlerini kısarsın olmaz. Önündekinden sağındakinden güç alırsın, yetmez . Bacaklarına destek lazımdır.
20-30 arası “Kolların” götürür seni.

  • 30-40 arasında başka boyuta geçersin. 30 duvarıyla tanışırsın. Fizyolojik olarak büyük ihtimalle tükenmek üzeresindir. Yedek depo uyarı sinyalleri gönderir durur beynin. Acı çekersin, bırakmayı düşünürsün. Ya da yavaşlamayı. Pes etmeyeceksen eğer tek bir sansın vardır, o da beyne hükmetmek. Bacakların feryatlarına kulak vermemek.
30-40 arası “Beyin” götürür seni.

  • 40-42,19 arası mı? Bu kısma çoğunluk geçemez. Geçtiysen eğer mental sınavı verdin demektir. Hayal edersin sadece. Son enerjini dolan gözlerin besler, koşmak değildir aslında, uykudan uyanma fazıdır. Ama yepyeni bir insan olarak, bambaşka bir sen keşfedersin içinde. Kabusun rüyaya, acının gurura dönüştüğü yerdir burası.
40-42,19 arası “Yüreğin” götürür seni.

Tuzla’ya vardığımızda 44 kilometre geride kalmış, hava ısınmış, güneş artık gülen yüzünü daha sık göstermekteydi. Filizler Köftecisi 2 farklı mekandan oluşan yerini teke indirmiş. Açıkta yerimizi alıp, arkadaşlar köftelerini mideye indirirken biz de kızarmış patates, yoğurt, zeytinyağlı mezelerle doyuyoruz. Payımıza 42 lira düşüyor. Ardından yakınlarda Kedievi olan, Firuzan’ın arkadaşı Sibel’e uğrayarak, hem kedileri seviyor, hem Sibel’in ikramlarını tadıyoruz. 

Türkçeye muhtemelen Arapçadan geçen ‘kedi’ adı neredeyse evrenseldir ve pek çok dilde aynı sözcüğün varyasyonları şeklindedir: İngilizce cat, Bulgarca kotka, Polonyaca kot, Arapça qitt (erkek kedi) vs. Kedi sözcüğü muhtemelen Afrasya (Hami-Sami) kökenlidir. Buradan Latinceye ve diğer Avrupa dillerine yayılmıştır. Latincede MS 75 yılında ‘catta’ şeklinde, Bizans Yunancasında MS 350 yılında ‘katta’ şeklinde görülür. MS 700'lü yıllarda Avrupa'da, yine Latince kökenli ve kedi anlamına gelen ‘feles’
sözcüğünün yerini alarak, yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır.

‘Pisi’ ve ‘puss’ gibi sözcükler ise muhtemelen kedilerin tehdit edildiklerinde çıkardığı ‘his’ sesine benzetilerek oluşturulmuştur. Bu sözcükler bazı dillerde kedi kelimesi ile birleştirilerek yine kedi anlamında kullanılır: Romence ‘pisica’, İngilizce ‘pussycat’ gibi.

Kediler Antik Mısır'da tapılan hayvanlar olduğundan beri, genellikle orada evcilleştirildiklerine inanılır, ama Neolitik dönem kadar eskiye dayanan evcilleştirme örneklerinin de olma olasılığı bulunmakta. 70’den fazla kedi ırkı olduğu tahmin edilmekte. Ne var ki kediler Ortaçağ Avrupa’sında kilise tarafından "kötü güçlerle işbirliği içinde bir yaratık" olarak tanımlandı. Evi farelerden korusun diye kedi besleyen bir çok kadın, kedileri ile cadılık yapmakla suçlanıp yakıldı. Öyle ki, İngiliz Hanedanı Mary Tudor ve I. Elizabeth dönemlerinde kediler sapkınlığın simgesi olarak köy meydanlarında yakılarak halk kitlelerine gözdağı verildi. 

Kedi düşmanlığı Avrupa'yı bir çığ gibi sardı. Özellikle siyah kediler bu barbarlığın birinci hedefi oldu. Artık kedi beslemek suçtu. Fareleri evlerden, şatolardan, yiyeceklerden uzak tutan kediler yoktu. Veba ya da Siyah Ölüm gelmekte gecikmedi. Avrupa kısa zamanda veba salgınına yenik düştü. İngiltere nüfusunun yarısı, Avrupa'nın ise üçte biri hayatını vebadan dolayı kaybetti. Ama ne ilginçtir ki, vebadan da kediler sorumlu tutuldu. "Kötü güçlerle işbirliği yapan cadılar, inançlıları veba salgını ile yenilgiye uğratmak istemişti". Kilise hatalı görüşünde inat etmeyi sürdürüyordu.

Ortaçağ'ın bitmesine yakın Avrupa'da baş gösteren Büyük Açlık Dönemi'nde de kediler yine tehlike altındaydı. Bu kez yiyecek bulamayan Avrupalılar kedilere yöneldi. Köylerde kediler bir anda görülmez oldu. Avrupa'yı saran her melanetin faturası kedilere çıkıyordu. Ortaçağ Avrupası boyunca milyonlarca kedi insanların bu anlamsız zulmünün kurbanı oldu. Ta ki insancıllık akımı Avrupa'yı etkileyene dek. Yeniçağ yavaş yavaş Avrupa'ya yerleşmeye başladıkça kediler üzerindeki önyargı ve saldırılar görece de olsa azaldı. Kediler aristokratların ve sanatın tekrar ilgi alanı halinde geldi. Kedili tablolar tekrar kabul salonlarını süslemeye başladı. Hatta Exeter Katedrali bile artık farelere karşı beslediği kedilerin yemek masrafı olarak haftada 1 penny ayırıyordu. Ortaçağ Avrupası'nın kabus dolu günleri artık içgüdülere hapsolacaktı.

Bir zamanlar zülüm görmüş bu sevimli hayvanlara minik bir desteği de bırakarak veda ediyoruz. Dönüş yolundayız. İhsan ve Selçuk bazı gerekçelerle bizden ayrılıyorlar. Biz de iyicene ısınan ve keyiflenen havada Bostancı’ya kadar pedallayıp, Haluk Küçükyalı’da ayrılıyor, Serhan’dan ayrılarak evin yolunu hızlı bir tempoda tutuyoruz.










9’u 5 Geçe: Dudullu-Bostancı-Ata’ya Saygı Zinciri-Pendik-Tuzla-Bostancı-Dudullu

Tur tarihi: 10 Kasım 2018
Kat edilen mesafe: 83,62 km.
Ortalama hız: 13 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 6 sa. 24 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 54 dk. 
En yüksek sıcaklık 23 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 18 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 526 m, kaybı (iniş) 538 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 130 m.

Garmin yol bilgileri 9’u 5 Geçe

Relive yol bilgileri 9’u 5 Geçe



































Bölgeye yapılmış geziler Tuz-La-Ma-Ca, Tuzla Beşlisi