2 Ağustos 2018

[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Karapınar Yandere-Nemrut)

31 Temmuz 2018, Salı / Karapınar (Yandere) – Nemrut, 11 km. (24. gün)

Karapınar Otel’inde su sesiyle güzel bir gece geçirdim, güzel bir uyku çektim. 5 buçuk gibi gene uyanıyorum. Biraz tembellik sonrası 6 gibi hazırlanmaya başladım. Eşyaların büyük kısmını geceden topladığımdan fazla vakit almıyor. Ancak sular kesik. Şarıl şarıl dışarda akıyor ama içerde yok. Mustafa Bey hortum çıkmış diyor ve bir süre sonra sular geliyor. Tıraş faslı da bitince eşyaları indirip, yükleyip, vedalaşıp yola çıkmam 7.20.

1079 metreden başlıyorum tırmanmaya. Bugün hedef Nemrut. 2 bin metre, 11 kilometrelik bir yol, sırf tırmanış. Hava güzel, rüzgar serin esmekte. Sıcak sıkıntısı yok, zaten saatler de daha erken. %7-8 ile devam ediyor yolum. Otelden çıkar çıkmaz bir 12-13 vardı ki ancak Highile geçebildim. %10’un üzerinde gerekiyor High. Yolun durumu iyi, yani asfalt yönünden sıkıntı yok. Çevre büyüleyici, yükseldikçe daha da güzelleşiyor. Kimsecikler yok ortalıkta. Büyüköz köyü geçiliyor. Herhalde buranın büyük köyü ki hastane veya sağlık ocağı olduğunu gösteren H levhası dikilmiş. 1355 metreye geldim. [e] 3,3 km/07.44/%20 harcandı. 

Aaaa... Bir bisikletçi inmekte. Çantaları vs. de var. Türk hemi de. (Anlıyam, şanlıyam hemi de Vanlıyam.) Tanışıyoruz, Vanlı değil de Balıkesir Sındırgı’dan, Ramazan Bey. Tura çıkmış, Adıyaman tarafından geliyor ve Malatya’ya gidiyor. Hemen velespitleri park edip kenardaki taşlara oturup 40 yıllık arkadaş gibi bisiklet üzerinden başlayan muhabbet küçük bir dostluğa dönüşüyor. O bana yaşadıklarını ben ona yaşadıklarımı anlatarak geçen yarım saatlik sohbetimiz sonrası adresler alınıyor fotolar çekiliyor ve herkes yönüne devam ediyor.  

[e] 5,7 km/08.33/%40 harcandı. 1566 metredeyim ve çıkmaya devam ediyorum. [e] 7,9 km/08.48/%60 harcandı. Şimdi 1771 metreye geldim.Zirve göründü. Biraz video ve fotoğraf çekerek, biraz dinlenerek sonunda 1994 metreyi buluyorum (10,4 km/09.15). Soldaki Belli Yaylası Mezarlığı sonrası yol düzeliyor, hatta yokuş aşağı hafif hafif inmekte. Çok geçmeden de Sunrise Otel görünüyor. Tek çentik kaldı bende de bu arada. Daha yolum olsaydı yenilemek zorunda kalacaktım.

Bekleniyorum. Osman Bey beni karşılıyor, bisiklet gölgeye park ediliyor. Çay eşliğinde tanışma faslı. İskender Bey, burayı işleten, yolda arabada gördüğüm iki bey (Murat ve Turan beyler), güzel bir sohbet sürmekte. Ara sıra TV’de haberler, diziler vs. üzerinden devam ediyoruz.

205 nolu oda ayrılmış. 50 lira ödeyeceğim gecesine. Standart biraz düşük elbette odanın. Benim için fark etmez anacak turizm açısından haliyle yükselmesi lazım.

Duş sonrası biraz uzanıp dinleniyorum. Saatler daha erken. Nemrut’a çıkan yol stabilize. Yüklü bisikletle zor çıkılır. Nasıl yaparız? “Shuttle” varmış, zaten 5 lira alıyorlarmış girişe. (Yürümek istersen alınmıyor.) Çıkartıp indirdikleri söyleniyor. Bakacağız artık duruma.

Öğlene doğru odadan indiğimde TV önünde sohbete devam ettiklerini görüyorum. Gelen gidenler de var. Bir grup işçi burada konaklamakta. Yemek hazırlanıyor. Ben bulgur pilavı ve çoban salata ile doyuyorum. Gayet de lezzetliydi. Acıkmışım da, kahvaltı etmeden çıkmıştım.

Telefon tek bir noktada çektiğinden, o da E ile. Yani kenardan (edge) yakalıyor. Herkes o noktada tutuyor aletini. Yoksa bağlantı kesik. Haliyle internet de bu durumda çok zayıf. Foto yollamak bile uzun sürdü.

Saat 6 gibi gün batımını izlemek üzere “shuttle” servisle çıkıyorum. Adam başı 5 lira. Araç dolu, öne oturuyorum. Yol stabilize, hatta toprak. 2,6 kilometre demişlerdi. 180 metre kadar irtifa kazanacağız. Sert dönemeçler de var, şoför Mustafa Bey temkinli gidiyor. 10 dakika sonra tepedeyiz. Burası bisikletle çıkılmazdı. Hele yükle hiç. Ancak “Mtb” ile, o bile bazı yerlerde zorlardı. Servis, kimileri batışı izlemeyeceğinden onları bekliyor. Geri kalanlar için saat 8’de gelecek. Herhalde hava karardıktan sonra.

Nemrut Dağı Milli Parkı:Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için, 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarına yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik dönemin en görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmış ve 8-10 metre yüksekliktedir.

Eski çağlarda “Kommagen” olarak anılan bölgede I. Mithradates tarafından bağımsız bir krallık kurulmuş, krallık onun oğlu I. Antiochos (MÖ 62-32) döneminde önem kazanmıştır. MS 72 yılında Roma’ya karşı yapılan savaşın kaybedilmesinin ardından krallığın bağımsızlığı sona ermiştir.

Nemrut Dağı doruğu yerleşme yeri olmayıp Antiochos’un tümülüsü ve kutsal alanlardır. Tümülüs, Fırat Nehri geçitlerine ve ovalarına hakim bir noktadadır. Kralın kemiklerinin yada küllerinin ana kayaya oyulmuş odaya konulduğu ve 50 metre yüksekliğinde, 150 metre çapındaki Tümülüs ile örtüldüğü düşünülmektedir. Her ne kadar yazıtlarda kralın mezarının burada olduğu belirtiliyorsa da bugüne kadar keşfedilememiştir.

Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı-tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri bulunmaktadır. Batı terasında eşsiz bir aslanlı horoskop yer almaktadır. Heykeller Helenistik, Pers sanatı ve Kommagene ülkesinin özgün sanatı harmanlanarak yontulmuştur. Bu anlamda Nemrut Dağına “batı ve doğu uygarlığının köprüsü” denebilir. 

Evet, Nemrut Dağı; iki dünyanın, doğu ile batının buluştuğu nokta. Bir dinin doğuşu, zorlu savaşlar, büyük sevinç ve hüzünler... Bunların hepsine tanıklık eden bir dağ. Şimdi, görkemli tarihinin anılarıyla baş başa gökyüzünü seyrediyor. 

Sert kayalara oyulmuş ve yıpranmış bir yoldan zirveye ulaşıyorum. Karşıma, yüksekte kurulmuş tahtlarında, yan yana oturan dev tanrı heykelleri ve hemen önlerinde yatan başları çıkıyor. Bu heykeller anıt mezara sırtını dönmüş biçimde sıralanmış. Doğu terasındayım. Güneşin doğuşunu ilk gören yer burası. 1975’de buraya gelmiştik Gülnar ile. Haliyle heykeller değil ama çevre düzenlemesi değişmiş. Etrafını kalın bir halat ile çevreleyip heykellere olan teması kesmişler. Güvenlik var. Tren yolu kalaslarından bir yürüme bandı yapılmış. O zaman Eski Kahta’dan eşekle çıkılıyordu. Gidiş geliş 7-8 saat sürerdi. Biz ciple çıktık. 2-3 cip vardı servis veren. Arka kasada oturan yabancılar indiklerinde yürümekte zorlanmışlardı, sarsıntıdan ve zıplamadan. Bize, yerli olduğumuzdan öndeki yaylı koltuklar verilmişti :)) 

Bolca foto çektikten sonra batı terasına geçiyorum. Buradaki heykeller doğu terasındakilere göre daha alçaklar, öyle tepeden insana bakıyormuş izlenimi vermiyorlar. Diğer tarafta olduğu gibi heykellerin başları gövdelerinin önünde. Bunların ayakta olduğu zamanı düşünüyorum da. Dev tanrı heykellerinin, onların ihtişamı ve gücü karşısında küçücük kalan o günün insanı neler hissediyordu acaba? Bugün bizi bile büyük bir hayrete boğmakta. Bütün bunlar nasıl yapılmış?

Gün batımı bu terastan izleniyor. Saatler yaklaştığında gelenler de çoğalıyor. Yabancı fazla gözüme ilişmedi ama yerlilerden bolca türbanlı olanalar var. Beyler “moderen” giyimli, “bayanlar” (Onların kadına verdikleri sıfat ile.) muhafazakar. Çok gürültücüler ancak. Uçtan uca bağrışmalar, “selfie” çekenler çığlık çığlığa, bebeler şımarıkça istek peşinde... Kafa ütülediler. Yer değiştirmek zorunda kalıyor, uzak bir nokta buluyorum kendime. 

Gün batımı hayranlıkla izleniyor. Bir sessizlik var. Ortalık müthiş bir kızıllığa büründü. Güneşin bulutların arasından yavaş yavaş kayboluşunun fotolarını almaktayım. Unutulmaz dakikalar. Muhteşem bir doğa manzarası. Herkes aynı noktaya bakmakta, kilitlenmiş vaziyette.

Kommagene Krallığı’nın tarih sahnesinden silinmesiyle Nemrut Dağındaki eserler yaklaşık 2 bin yıl yalnızlığa terk edilmiştir. 1881 yılında yöreyi görevli olarak gezen Alman mühendis Karl Sester Nemrut Dağı heykellerine rastlamış ve İzmir’de bulunan Alman Konsolosunu “Asur harabeleri bulduğunu” belirterek haberdar etmiştir. Sester, dev heykelleri keşfetmenin heyecanıyla tanrı heykellerinin oturtulduğu kaidelerin arkasına bakmayı akıl edip Grekçe yazıtları göremediğinden bu hataya düşmüştür. 1882 yılında Otto Puchstein ve Karl Sester Nemrut’ta inceleme yapmıştır. Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) Müdürü Osman Hamdi Bey 1883 yılında bir ekiple gelip Nemrut’ta çalışmıştır. 2. Dünya Savaşının ardından Amerikan arkeolog Theresa Goell ve Alman Karl Doerner Nemrut ve yörede kazı, araştırma ve inceleme yapmıştır. 

Akşam yemeği için İskender Bey bana menemen hazırlayacaktı. Geldiğimde onu mutfakta çalışırken buluyorum. Yarın için düşüncem batı terasından inerek gitmekti. Ancak oraya nasıl vasıl olacağım, yüklü bisikleti nasıl aktaracağım? Bir de sonrasındaki kıyamet kadar basamağı nasıl hoplatacağım? Konuyu danışmak üzere yandaki binada bulunan shuttle servisi ile konuşmaya gidiyorum.

Mustafa Beyin teklifi söyle: “Kahta’ya geride Büyüköz köyünden inen bir yol var. Ancak bunun 7 kilometresi stabilize, 3,5 iniş, 3,5 çıkış. Olmadı saman kamyonlarına koyarsın bisikleti, çıkarırlar.” Bir fikir. “Veya ben seni minibüsle buradan çıkarırım, ancak basamakları zor inersin, zorlanırsın.”

Bu teklifi yemekte, bu arada menemen de lezzetli olmuş, burada inşaat yapan ve otelde kalan Ramazan ve Feyzullah beylerle ve de İskender Beyle değerlendiriyoruz. Stabilize yolda toz toprak içinde kalırsın deniliyor. 3,5 kilometre yolu itsen en az yarım saat çeker, belki de fazla. Aynı yolun bir kısmını geri pedallamak çok da sevdiğim iş değil. Peki nasıl yapsak? Konuşmanın sonunda sanki en iyisi, buradan “shuttle” ile gitmek. Çantaları takmadan velespiti, ardından da çantaları çıkartıp, sonra sabırla basamakları atlatmak. Hatta Mustafa Beyin şöyle de bir teklifi olmuştu: “Akşam Kahta’ya gideceğim, ver çantaları orada istediğin bir yere bırakayım.” Ama dengesi değişen bisiklet bana çok rahatsız edici geliyor. Yükler olmadan farklı bir anatomi çıkıyor ortaya. Halbuki ben oturan o ağırlığı seviyorum ve alışığım. Olmaz diyorum.

Akşam Ramazan ve Feyzullah beylerle çay eşliğinde uzunca, 11’e kadar yemek masası başında sohbet ediyoruz. Herkes zamanında İstanbul’da nasıl kandırıldığını anlatıyor. İstanbul fırsatçılar, kapkaççılar, düzenbazlar, üçkağıtçılar... şehri. Mutlaka birine denk gelirsiniz.















Karapınar - Nemrut 
Tur tarihi: 31 Temmuz 2018
Kat edilen mesafe: 11,50 km.
Ortalama hız: 8,8 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 1 sa 18 dk., dışarıda geçen süre 2 sa 7 dk. 
En yüksek sıcaklık  31 ˚C, en düşük  22 ˚C, ortalama 28,1 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 986 m, kaybı (iniş) 116 m.
En düşük irtifa 1058 m, en yüksek 2000 m.

Garmin yol bilgileri Karapınar-Nemrut

Relive yol bilgileri Karapınar-Nemrut

        

Sunrise Otel 0546 2745731 İskender Bey / 0539 3220644 Osman Bey

Adaşım Mustafa Bey ile.

1079 m.den başlıyorum tırmanmaya. Bugün hedef
 Nemrut. 2000 m, 11 km.lik bir yol, sırf tırmanış. Hava
 güzel, rüzgar serin esmekte.

Yolun durumu iyi, yani asfalt yönünden sıkıntı yok. Çevre
 büyüleyici, yükseldikçe daha da
güzelleşiyor. Kimsecikler yok ortalıkta. 

Ramazan Bey ile.


Kıvrıla kıvrıla çıkıyor yol.

Zirve göründü. Çok geçmeden de Sunrise Otel görünüyor.

Sunrise Otel 



Sunrise Otel

Yol stabilize, hatta toprak. 2,6 km
demişlerdi. 180 m kadar irtifa kazanacağız. 

50 m yüksekliğinde, 150 m çapındaki Tümülüs.

Burası bisikletle çıkılmazdı. Hele yükle hiç. 

Nemrut Dağı; iki dünyanın, doğu ile batının buluştuğu nokta. 

Doğu terasındayım. Güneşin doğuşunu
ilk gören yer burası. 

Karşıma, yüksekte kurulmuş tahtlarında, yan yana oturan
 dev tanrı heykelleri ve hemen önlerinde yatan başları çıkıyor. Bu
heykeller anıt mezara sırtını dönmüş biçimde sıralanmış. 


Batı terasındaki heykeller doğu terasındakilere göre daha alçaklar, 
öyle tepeden insana bakıyormuş izlenimi vermiyorlar.



Bunların ayakta olduğu zamanı düşünüyorum
da. Dev tanrı heykellerinin, onların ihtişamı
ve gücü karşısında küçücük kalan o günün
insanı neler hissediyordu acaba?


Gün batımı hayranlıkla izleniyor. Bir sessizlik
 var. Ortalık müthiş bir kızıllığa büründü. Unutulmaz 
dakikalar. Muhteşem bir doğa manzarası. 





25. gün (devamı) Nemrut-Kahta – 23. gün (öncesi) Pütürge-Karapınar (Yandere)




[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı

Erzurum-Aşkale = 52,86 km

Aşkale-Bayburt = 77,09 km 

Bayburt-Kelkit = 83,50 km

Kelkit-Erzincan = 72,25 km 

Erzincan-Kemah = 53,05 km 

Kemah-İliç = 66,35 km

İliç-Divriği = 77 km

Divriği-Arapgir = 82,06 km

Arapgir-Keban = 43,15 km 

Keban-Elazığ = 49,81 km

Elazığ-Kale = 58,10 km 

Kale-Pütürge = 64,11 km



Nemrut-Kahta = 46,72 km

Kahta-Adıyaman = 34,64 km

Adıyaman-Gölbaşı = 66,34 km 





Kadirli-Kozan = 35,91 km

Kozan-Feke = 46,82 km

Feke-Saimbeyli = 33,29 km 


Tufanbeyli-Tomarza = 74,90 km

Tomarza-Develi = 30,76 km

Develi-Talas = 44,33 km

Talas-Kayseri = 14,68 km