21 Temmuz 2018, Cumartesi / Kemah – İliç, 66 km. (14. gün)
Cumartesi olduğundan kahvaltı 8 buçuktaymış. Bense 7 buçukta yola hazırdım. 2 yumurta için 1 saat beklemek değmez dedim ve fırından aldığım bir poğaçayı mideye indirerek yola çıktım.
Polis kontrol noktasına kadar geri indim. Sonra sol ve ardından yol hemen ikiye ayrıldı. Sağ Refahiye, düz İliç denmiş. Ve beraberinde tırmanış başlıyor. %6-7, 8’leri gösteriyor. Şimdi 5’le devam ediyorum. Bugün yolum İliç, 65 kilometre gibi. İki tırmanışım olacak. İlki 1400 metre, ikincisi 1600.
Hava açık, temiz bir esinti var. Erken olduğundan serin, durduğunda değil ama. Üzerime ince yeleği giydim. Tırmanırken fermuarı indiriyor, inerken çekiyorum. Göğsümü koruyor. [e] 7,4 km/08.22/%20 harcandı. Eco’yla çıkıyorum. 1372 metredeyim. Çok farklı bir coğrafya. Solumda çok uzakta dağlar, mor renginde. Havanın pusundan olsa. Sağımda tepeler, kayalar, çayırlar... Yolda gelip geçen araçlar var. Hem cumartesi hem erken olmasından dolayı yoğun değil ama boş da değil. Yol tek şerit, asfalt 2’nci sınıf, yer yer yamalı, aşınmış bölümler var. Ancak sıkıntı vermiyor.
Kıvrılan yollar, çıkılan rampalar, Eco’dan vaz geçmiyorum. Bu tepeyi böyle çıkacağım. Ve 1458 metredeyim. 9 kilometre boyunca 400 metre irtifa kazandım. Ortalama %6-7-8 gibi. Hızım da 8 km/sa idi. Solda bir çeşme, suyumu tamamlıyor, mideyi de üç büyük lokma cevizli sucukla sakinleştiriyorum.
Her çıkışın bir inişi vardır sözünü doğrulayan zevkli bir iniş başlıyor. Öyle bir iniyorum ki, uçuyorum adeta. Kulaklarımın içinde bir çınlama, uğultu tarzı bir ses. Nedir bu, rüzgar mı? Böylesine yüksek hiç olmamıştı. Çınlıyor kulaklarım. Merakla yavaşlıyor duruyorum. Hayır rüzgar müzgar değil, çayırdaki böcekler. Çekirgeler, zaten yol boyunca hoplayıp sıçrıyorlardı. Ama ne yaygara ne yaygara, duymanız lazım. Niyagara bile sessiz kalır bunların yanında. Büyük bir toplantı var anlaşılan. Hepsi bir ağızdan konuşuyorlar.
Firu’yla yapılan bir tel konuşması, böcekleri dinletiyor... Ve devam. 1060 metreden başlayıp 1500 metreye çıktım, sonra 7 kilometre boyunca 1079 metrelere indim (16,1 km/08.57), şimdi gene 1700 metrelere doğru tırmanmam lazım. Ve tırmanıyorum, ama bu sefer Normal’i devreye soktum.[e] 21,2 km/09.25/%40 harcandı.Şu var: Tempo adamı canlı tutuyor, daha kuvvetli basıyorsun. Yavaşladıkça miskinleşiyor sıkılıyorsun. Eee madem taşıyorum bataryaları istifade edeyim diyor ve yallah tazyik durumları... Fakat hafiften hava da ısındı bu arada. Yol da ciddi bir yol, iniyor çıkıyor, düz yok gibi. Belki adamı canlı tutuyor, uyutmuyor ama yoruyor. Sağda bir çeşme, matarayı doldurmaca, Gülsevil ile telefonlaşmaca... Ve devam. Böceklerin sesi kesilmedi. Müthiş bir yaygara var. Saat de bu arada 9.40 oldu, 24,2 kilometresini geçmişim yolun. 1308 metreden %4-5’le inmeye başladım. İliç’e hâlâ 40 kilometre var. Karnım acıktı, bir 3 büyük ısırık daha alıyorum sucuktan. [e] 31,1 km/10.10/%60 harcandı.Sağımdan ince bir su akıyor, kıvrıla kıvrıla, biz de yavaş yavaş çıkıyoruz. Hava açık, yakıcı güneş yok, rüzgar var. Yokuş aşağı soğuk oluyor. Hele de terliysen.[e] 36,1 km/10.45/%80 harcandı.
1512 metredeyim. Bataryada tek çentik kaldı, 2 kilometrelik. Buraya kadar 39,1 kilometre geldim, 2’nciyi takıyorum (11.10). Çift şart, yani en az 800 w güç olmalı uzun yolda. Yeni bataryalar 500’lük oldu, o zaman 1000 w eder ki daha da mükemmel olur. Herhalde yakın zamanda çok daha fazla enerji sıkıştıracaklar aynı hacme.
Tepelerden dağlardan incecik sular akıyor ve yanımdaki çaya karışıyor. Değişik köyler, taş evler, sanki antik çağdan kalmış gibi manzaralar, dağların değişik coğrafik oluşumları, çekilen foto ve videolar şeklinde süren yolum sonunda esas tırmanışa geliyor. Ve tırman-tırman-tırman...
Sonunda 1630 metredeki Savaş Gediği Geçidi’ne ulaşıyorum (11.35). Ohh be, nihayet. Güzelmiş burası. Yol kenarındaki mor çiçekler ne de sevimliler. 42’nci kilometredeyim. Fotolar, sucuktan bir ısırık daha ve mükafatı almak üzere yokuş aşağı serbest bırakıyorum velespiti. Şaha kalkmış at gibi ileriye atılıyor, hızlanıyor, uçuyor adeta. Z dönemeçler geliyor, mecburen frenliyorum, mümkün değil bu hızla dönmek. Tamamen ters yöne geçiyorsun.
11 kilometredir iniyorum. İlk başta çok dik inişler vardı (%8), sonra Z’ler geldi, frenlemek zorunda kaldım. Şimdi %3-4’lerle tıngır mıngır inmekteyim, ideal hız. Etrafı seyredebiliyor, rahatlıkla foto çekebiliyorsun. %2 biraz yavaş kalıyor, arada çevirmen lazım. Saat 12’ye geldi. 54,1’inci kilometredeyim ve inmeye devam.
Böylecene 16 kilometre indim, 1630’dan 954 metreye. Öğleni bulduk, 12’yi 10 geçiyor. Buraya kadar 58,1 kilometre gelmişim. İlçeye 9 kilometre kaldı. Yoruldum ve sıkıldım, gelsin artık İliç.
Ve Refahiye’den gelen yolla buluşup düz devam ederek Malatya yoluna bağlandım. Artık duble yoldayım, güvenlik şeridi olan. Hafif de çıkıyor bu yol. Karşı şeritten gelen bir turcu, sadece selamlaşıyoruz. Arka çantaları var, belki kısa bir tur yapacak. Gerçi eskiden biz de sırf arka çantalarla gezerdik. Meğer ne dengesizmiş bisiklet, şimdi anladım. Ön kuş gibi arka gülle. Çıkarken öne ağırlığını vermen, inerken de arkaya kayman gerekirdi, yoksa takla atabilirsin. Yükü öne arkaya dağıttın mı bisiklet müthiş oturuyor yola.
[e] 61,1 km/12.20/%20 harcandı-2. Buradaki baraj gölü gözüktü, büyük bir alanı kaplıyor. Gelirken trenden de görmüştüm. Hatta İliç’in eski istasyonu sular altında kaldığından yenisini yukarıda yapmışlar (*). İliç de uzaklarda görünüyor. Nihayet bir benzinci, soda içeyim diye giriyorum ama dükkanı olmayan biri. Devam.
09.12.2014
|
(*) Bağıştaş 1 ve Bağıştaş 2 barajlarında su tutulması ile birlikte İliç tren garı sular altında kaldı. Su altında kalan alan yaklaşık 12,96 kilometre kare alan içerisinde kalan İliç ilçesine ait İstasyon Mahallesi, Yeşilyurt köyünün bir bölümü, Elmacık köyü ve Atma köyünün büyük bir bölümü sular altında kalacak. Proje alanı sınırları içerisinden geçen Kemah-İliç-Divriği Karayolunun yaklaşık 18 kilometre uzunluğunda bir kısmı sular altında kalacağından bu bölümlerin rölokasyonu yapılacağı kaydedildi. NATO'ya ait Akaryakıt Boru hattı güzergâhının yaklaşık 7,5 kilometre kısmı baraj inşaat alanı ve oluşacak baraj gölü altında kalacağından deplase çalışmaları yapıldı. Rezervuar alanı içinde yer alan Sivas-Erzincan Demiryolunun yaklaşık 17 kilometresi sular altında kalıyor.
Üç yol ağzından sola sapıyorum. Sağ için gar, düz için Divriği denmiş. İliç’e gene tırmanıyorsun, uzunca ve dikçe. İlk gördüğüm bakkala yanaşıp bir soda içiyorum. Ohh, içimi ferahlatıyor. 65 kilometre molasız geldim, tırman-tırman-tırman. Sonunda bayağı sıkıldım ama bitti. Şurada merkeze 2 kilometre kaldı gibi.
1938 yılından önce, merkezi şimdiki Kuruçay Köyü olarak bilinen kasabaya bağlı bir köy olan İliç, aynı yıl demiryolunun geçmesiyle ilçe merkezi haline gelmiş. İstanbul’daki berberim Müslüm Bey buralı. Yeğeni de berber, onu önce ziyaret edeceğim, selamını bırakacağım. Kolay buluyorum, ÖE ile karşı karşıya. Bisikleti duvara dayayıp girip oturuyorum müşteri gibi. Sıra bana geldiğinde kendimi tanıyor, tanışıyoruz Hilmi Beyle. Tatlı bir insan, güler yüzlü. Ismarlanan ayran eşliğinde ziyaret nedenimi anlatıyor, sohbet ediyoruz. Bir hatıra fotosu çekip Müslüm Beye de yolladık. Konuşmanın arasında sabahtan beri suların kesik olduğunu öğrenmem İliç’in tadını kaçırıyor. Duş alama :(( !!!
ÖE’deki yerimi müdür Recai Bey ayırmıştı. İki binaları varmış, ilkine gidiyorum yanlışlıkla sonra diğerine. Ciğerci Mehmet Usta’dan anahtarı al, ödemeyi onlara yap (30,-) demişti Recai Bey.
Bisikleti ite ite kalacağım yere yürümekteyim. Aaa bu ne, karşı kaldırımda iki turcu. Belçikalılar ve İran’a gidiyorlar. 26’lık Koga’ları var altlarında. Yüklenmişler. Yol bilgilerini paylaşıyoruz. Onlar Divriği’den gelmişler Erzincan’a gidecekler, ben de tam tersini yapacağım. Kamp kurarak geceliyorlarmış. Mutlaka gittiğiniz yerde muhtar vs. ile irtibata geçip kendinizi tanıtın, meraklarını giderin tavsiyesinde bulunuyorum. Onlar size geleceğine siz ilk adımı atıp onlara gidin. Daha rahat edersiniz. Bunu her yabancı turcuya tavsiye ederim. Ben de böyle davranırım. Haliyle etrafta bir merak oluşur: Kimdir, nedir, niçin...?
Yanıma yanaşan genç bir bisiklet heveslisi, adının Yasin olduğunu öğrendiğim, fiyatını merak ederek konuşmaya başlıyor ve bana odaya yerleşmemde çantaları taşıyarak yardımcı oluyor. “Bellboy” hizmetine bir 5’lik sıkıştırıyorum eline. Güleryüzlü sevecen bir velet.
Su yok, ter ve toz içindeyim. Havluyla siliniyor, biraz ayakları uzatıp fazla oyalanmadan Hilmi Beyin berber dükkanına tekrar dönüyorum. İki saat sonra kapatırım demişti. Ondan Divriği yoluna bağlanan ara yolu öğreneceğim. Bağıştaş köyünden müthiş bir köprüyle barajı geçiyor Divriği yoluna bağlanıyormuşsun. Harita üzerinden güzergahı gösteriyor. Ve İliç’le ilgili gülümseten bir öykü anlatıyor:Belediye eski başkanlarından İsmail Eraslan ilçenin adını değiştirmek istemiş. Nedeni oldukça ilginç. Refah Partili Başkan, İliç adının Sovyetlerin Komünist Lideri Vladimir İlyiç Lenin’inkine benzemesinden rahatsız olmuş (!). Erzincan’ın Refahiye, Kemaliye gibi ilçe isimlerini göstererek İliç’in adını da Hilaliye olarak değiştirmek istemiş. Ancak belediye başkanı bu arzusunu yerine getiremeden, bir zabıta tarafından vurularak öldürülmüş... Yani nasıl demez misiniz? Temel fıkrası gibi hikaye. Şimdi insanın aklına acaba gomonistler mi vurdurdu diye gelmez mi?
Colorado Gold Rush
|
İliç’te 2010 yılından beri siyanürle altın aranıyor-çıkartılıyor. Burası “Altın Şehri”, tıpkı Amerika’nın ilk yıllarında olduğu gibi altına hücum durumları buraya çalışmaya gelen, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın her tarafından insanları çekmiş. Sokakta kılık kıyafetiyle farklı insanlar görüyorsunuz. Kısa pantolon, parmak arası terlikle dolaşan ecnebi görünümlüler, diğer yanda kapkara esmer insanlar...
Yemek için iki lokantada uygun bir şey bulamıyorum. Üçüncüde menemen yapabileceklerini söylüyorlar, yanına bir de cacık ekleyip 20 liraya doyuyorum Bedir Kebap Salonu’nda.
İlçenin tek tük kalmış tarihi dokusundan belki de en önemlisi sayılan Saatli Çeşme’sinin önündeyim. Suyu gürül gürül akmakta. Altında 2-3 kişi yıkanıyor. İlçede sular kesik, herhalde tek burada akıyor olmalı. Yakınındaki çay bahçesinde dinlenmek isterken, tesadüf Yasin buralarda otururmuş, onunla bir kamelya altında sohbet ediyoruz. Bütün arzusu paten sahibi olmak ve A101’de 50 liraya satıldığını söylüyor. Aslında lafı hep “ah birisi alsa”ya getiriyor, anlıyorum niyetini ama ebeveynine sormadan olmaz, yanaşmıyorum. Hem 5 liran var, biriktir harçlığını kendin al diyorum ama ol(a)mayacak bir laf ettiğimi de biliyorum.
Ben bir sade kahve, Yasin soğuk çay içiyor. 9,5 lira tutuyor. Fakat öylesine yüksek ve patlak bir müzik açmışlar ki daha fazla durulacak gibi değil. Şikayet ediyorum ama çalışan gencin birisi ukalalık yapıyor, sinirimi bozuyor. Cumartesi olmasaydı hiç durmaz belediyeye giderdim.
Sabah için alınan meyveli yoğurt (Odada buzdolabı var.) sonrası sokak aralarında foto çekiyor, eski terk evleri görüyor ve evinin önünde oturan yaşlı Süleyman Bey ile güzelce sohbet ediyorum. Hanımı da dahil oluyor sonrasında. Oturdukları ev ve mahalle Ermenilere aitmiş.“Tehcir” politikası öncesi, Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir yermiş İliç. Tıpkı komşu Kemaliye (Eğin, Ermenice Agn, “göz, pınar” anlamında) gibi.Sağlığından, dizlerinden, buranın kışından, yolların buz tutmasından, karşı ev sahibinin gelmemesi-ilgilenmemesinden, kesik sudan, belediye reisinin FETÖ soruşturması kapsamında görevden alınmasından (*), kaymakamın bakmasından ve daha pek çok şeyi konuşuyoruz. Neredeyse bir saatimi yanlarında geçirdim. Ayrılırken bir çay bile içmediğime çok üzülüyorlar.
(*) Erzincan'ın İliç eski Belediye Başkanı Muhlis Doğan Ankara'da tedavi gördüğü hastanede vefat etti, 01.06.2018.
Odaya gelip umutsuzca su bekleyişindeyim. 7 demişlerdi, 8 dediler, saat 10’u geçti halen akmıyor. Yuh çeksem ne fark eder. Bir ilçe bu kadar uzun susuz bırakılır mı?! Muvaffak bu mutfak çok ufak...
Kemah - İliç
Tur tarihi: 21 Temmuz 2018
Kat edilen mesafe: 66,35 km.
Ortalama hız: 15,5 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa 17 dk., dışarıda geçen süre 5 sa 21 dk.
En yüksek sıcaklık 41 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 29,7 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1937 m, kaybı (iniş) 1907 m.
En düşük irtifa 885 m, en yüksek 1693 m.
Garmin yol bilgileri Kemah-İliç
Relive yol bilgileri Kemah-İliç
İliç ÖE 0446 7112029 - 7112203 / 0505 2568564 Recai Bey, Md.
Neva Otel 0446 7112030 / 0538 9719115 Duygu Hn. / 0532 7442336 Remzi Bey, Patr.
Gedaş Otel 0446 7112004 / 0533 3204556 Turgay Bey, Patr.
Gold Otel 0446 7113141
Cumartesi olduğundan kahvaltı 8 buçuktaymış.
Bense 7 buçukta yola hazırdım.
|
Hava açık, temiz bir esinti var. Erken
olduğundan serin, üzerime ince yeleği giydim.
|
Çok farklı bir coğrafya. Solumda çok uzakta dağlar, mor renginde. Havanın pusundan olsa. Sağımda tepeler, kayalar, çayırlar... |
Hava da ısındı bu arada. Yol da ciddi bir yol,
iniyor çıkıyor, düz yok gibi.
|
Sağda bir çeşme, matarayı doldurmaca,
Gülsevil ile telefonlaşmaca... Ve devam.
|
Ohh be, nihayet. Güzelmiş burası. 42’nci kilometredeyim.
Fotolar, sucuktan bir ısırık daha ve mükafatı almak üzere...
|
... yokuş aşağı serbest bırakıyorum velespiti.
Şaha kalkmış at gibi ileriye atılıyor, hızlanıyor, uçuyor adeta.
|
Refahiye’den gelen yolla buluşup düz devam ederek Malatya
yoluna bağlandım. Artık duble yoldayım, güvenlik şeridi olan.
|
Buradaki baraj gölü gözüktü, büyük bir alanı kaplıyor. Gelirken trenden de görmüştüm. Hatta İliç’in eski istasyonu sular altında kaldığından yenisini yukarıda yapmışlar. |
İliç
|
Hilmi Bey ile.
|
Bedir Kebap Salonu
|
İlçenin tek tük kalmış tarihi dokusundan belki de en önemlisi
sayılan Saatli Çeşme’si. Suyu gürül gürül akmakta.
İlçede sular kesik, herhalde tek burada akıyor olmalı.
|
Belediye Çay Bahçesi
|
Yasin ile.
|
Yıkanma faslı bitmiş :))
|
“Tehcir” politikası öncesi, Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir yermiş İliç. |
15. gün (devamı) İliç-Divriği – 13. gün (öncesi) Erzincan-Kemah
[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı
Erzurum-Aşkale = 52,86 km
Aşkale-Bayburt = 77,09 km
Bayburt-Kelkit = 83,50 km
Kelkit-Erzincan = 72,25 km
Erzincan-Kemah = 53,05 km
Kemah-İliç = 66,35 km
İliç-Divriği = 77 km
Divriği-Arapgir = 82,06 km
Arapgir-Keban = 43,15 km
Keban-Elazığ = 49,81 km
Elazığ-Kale = 58,10 km
Kale-Pütürge = 64,11 km
Pütürge-Karapınar (Yandere) = 49,97 km
Karapınar (Yandere)-Nemrut = 11,50 km
Nemrut-Kahta = 46,72 km
Kahta-Adıyaman = 34,64 km
Adıyaman-Gölbaşı = 66,34 km
Gölbaşı-Çağlayancerit = 41,99 km
Çağlayancerit-Kahramanmaraş = 63,14 km
Kahramanmaraş-Başkonuş Yaylası = 50,87 km
Başkonuş Yaylası-Kadirli = 66,39 km
Kadirli-Kozan = 35,91 km
Kozan-Feke = 46,82 km
Feke-Saimbeyli = 33,29 km
Saimbeyli-Tufanbeyli = 38,43 km
Tufanbeyli-Tomarza = 74,90 km
Tomarza-Develi = 30,76 km
Develi-Talas = 44,33 km
Talas-Kayseri = 14,68 km