1 Ağustos 2018

[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Pütürge-Karapınar Yandere)

30 Temmuz 2018, Pazartesi / Pütürge – Karapınar (Yandere), 50 km. (23. gün)

Yurtta çok rahat uyudum, pencere de açıktı, sıcak da değildi. Battaniye ihtiyacı olmadı, banyo havlusunu kullandım hafif örtmek için. Dün akşamki meyve tabağı da akşam yemeği yerine geçti, hiç acıkmadım. 

Sessizce hazırlanıp bisikleti depodan çıkartıp yüklemeye başladım. Reşat Bey de bu sırada geldi. Vedalaştık ve ayrılışım 7.40 gibi oldu. Pütürge’nin içine giren yolu kullandım. Hayat başlamış, kısa bir tur atarak ayrılayım. Yollar sulanmış. Şirin bir yere benziyor, küçük olsa da. Geç gelmeseydim biraz dolaşırdım ama yurt da biraz dıştaydı.

Dün çıktığım yolu iniyorum, 9 kilometre. Elbette daha kolay. Pütürge’ye doğru gelen araçlar var, minibüsler falan. Malatya yoluna bağlandım. %5-6’yla yokuş aşağı sürmekte halen yolum. Taaa tepeden, Pütürge’den beri inmekteyim. Batıya doğru gidiyorum. Asfalt çok kaba ama, çok fazla sürtünme var. Malatya yolu olarak pek yakışmadı doğrusu.

Şiro çayına kadar indim. Çayın suyu da herhalde kuraklık ve sulama nedeniyle dere seviyesinde. Geniş bir köprü yapılmış, üzerinden geçtim ve şimdi tırmanıyorum, ama öylesine dik değil. Sonra gene düzleniyor ve gene tırmanış geliyor. Bu sefer biraz daha dik. Tepeye vardığımda soldaki durakta biraz gölge altında dinleniyor, sucuktan bir ısırık ve kalan iki kayısıyı yutuyorum. Malatya belediyesinin kamyonları peş peşe gelmekte. Geride bir çay daha bıraktım, Titrin, ama suyu muyu kalmamış. Kuraklık burada ciddi bir durum galiba?!

Yola devam. Ormaniçi köyünden geçip %7’lik bir tırmanışa başlıyorum. Normal‘le gidiyorum. [e] 17,3 km/08.33/%20 harcandı. Bugünkü yolum 38 kilometre. 25’inci kilometreden sonra 13 kilometrelik bir rampam var. Tepehan Hilltop Otel’de kalacağım, yarın da Nemrut’a çıkacağım. 

Yol kenarında inek güdenler, serbest dolaşanlar, eşekler... Pazarcık köyü geçilip Tepehan ayırımındayım. Kavşak noktasında bir İtalyan fırından ekmek alıyor. Arabalarını Malatya’ya park etmişler, karısıyla Doğubayazıt-Nemrut vs. pedallayarak dolaşmış. Çok mutlu görünüyordu, ama sıkı tırmanışlar var diyor.

Fırından ben de bir simit alıyor, soda eşliğinde hafif karnımı dolduruyorum. Niye çayınız yok diye fırıncıya ve bakkala takıldım. Biraz sohbet ediyoruz ama fazla da uzatmadan Tepehan’a doğru yola çıkma isteğindeyim. Bir iniş önümde, hem de güzel bir iniş. Köprüyü geçtikten sonra tırmanış başlıyor. Buranın yolu Malatya yolundan daha güzel. Gerçi ikinci sınıf asfalt ama o kadar aşınmış değil. Yol tırmanıyor, ben de Normal‘le çıkıyorum. Ancak ölesiye bir rampa değil. %7-8 en fazla. Arada karşı şeritten gidiyorum, içteki dik kısımlara girmemek için. İki teklif alıyorum bu tırmanışta. Biri hususi diğeri resmi plakalı kamyonetten. Ne teklifi mi? Herhalde konuşma değil. Rampayı çıkarma teklifi. Ama teşekkür ederek nazikçe geri çeviriyor, pedallamaya devam ediyorum. Çok hoşuma gitti bu tavırları, herhalde ücret istemeyeceklerdi. Yoksa? [e] 28 km/09.30/%40 harcandı. Sağda bir çeşme işareti ama vardığımda kurumuş olduğu çıkıyor. Bir mescit de yapmışlar yanına. Devam tırmanmaya... [e] 30,4 km/09.50/%60 harcandı. 1024 metredeyim, 8 kilometre kadar kaldı hedefime. Daha tırmanışın yarısı bile geçilmedi. [e] 34,1 km/10.10/%80 harcandı. 1239 metredeyim.Pedal pedal yükseliyorum. Batarya da hızla eriyor. Tırmanmaya devam.... 

Ve neticede solda bir piknik alanı, “Tepehan Mesire Alanı” geliyor. 35 kilometre geçilmiş, saat 10.20 olmuş bu arada, 1280 metreye çıkmışım. Biraz nefeslenmek hakkım değil mi? Bataryayı da tazelemek için yanaşıyorum. Velespiti dışta gölge bir yere bırakıp bir kaç basamak çıkıp kendime bir çay (1,5) ısmarlıyor, masalardan birine yerleşiyorum. Kimsecikler yok. Ama sonra 3-4 kişilik bir yerli grup geliyor. Burada herkes Kürtçe, bölge ağzıyla konuşmakta.

Mekanın sahibi veya kiracısı Ramazan Bey anlatıyor: “Zamanında 350 bisikletçi burada çadır kurardı, Nemrut’a çıkarlardı. Onlara hizmet verirdim. Ama artık o günler yok.” diyor. Malatya’daki Muko’yu tanıyor. Adaşımı ben de geçen sene Malatya’ya uğradığımda tanımıştım. Muko harika bir insan, dopdolu. Çok da güzel bir bisikletçi dükkanı var. Buralara bir zamanlar tur düzenliyordu, sonra galiba verilen sözler tutulmayınca vaz geçti. Ramazan Bey de konuştukça baştaki nahoş hali düzeliyor. Daha sonra buralardan olup İstanbul Eyüp’te yaşayan, Opel servis işleten Umut Bey de gelince sohbet genişliyor ve bir saate yakın zamanımı burada gölgede geçiriyorum.

Tepehan Hilltop Otel fazla uzak değilmiş. 15 dakika pedalladıktan sonra karşıma çıkıyor. Ortalıkta kimse görünmüyor. Kamelyaların önüne, gölgeye çektim. Ayakta durmamak için kaldırım taşına oturuyor, Ali Bey (Otel işletmecisi.) ve Mustafa Beye (Belediye çalışanı.) mesaj atıyor, geldiğimi haber ediyorum. Cevap beklerken bitkilerin sulanmasından sorumlu Mehmet Bey dert yanıyor: “Vaktizamanında burası dolup taşardı. Şimdi boş boş duruyor. Vermediler işletmesini bana...” Derken Ali Bey arıyor ve Tepehan Hilltop’un olamayacağını bildiriyor. Ruhsat vs sorunlarını daha çözememişler. Eee ne olacak şimdi? 23 kilometre ilerideki Güneş Otel’e, diğer adıyla Sunrise Otel’e gitmemi öneriyor. 23’ün 13’ü ciddi tırmanış. 1000 metre yükseleceksin, ve bu sıcakta ve bu yorgunlukta bunu yapmak istemiyorum. Açıkçası bozuluyorum duruma.

Mehmet Bey bana Karapınar’a gitmemi, orada da bir otelin olduğunu ve yolun burası gibi, yanı sıkıntısız, tırmanışız olduğunu söylüyor. Aklıma yatıyor ve ayrılıyorum Tepehan’dan. 

Yol yokuş aşağı sürmekte. Coğrafya zaten başından beri muhteşem, daha da güzelleşiyor, daha da yabanileşiyor. Bisiklet büyük bir keyifle yol almakta. Hang Massive ikilisinin müziklerine gittim birden. Boşluğun içinde bir ses damlası. Güzel bir klipleri var.


Hang ilginç değil mi? Vurmalı çalgı olarak bilinen Hang, ilk defa 2000 yılında İsviçre’de Sabina Scharer ve Felix Rohnere tarafından üretilmiş çelikten bir müzik aleti. Yüzeyinde bulunan küçük çukurlara vurularak titreşim yoluyla farklı sesler ve notalar elde edilen, ses tonu ve etkisi nedeniyle Hipnotik çalgı şeklinde tanımlanan bu müzik aletinin adı (İsviçre) Bern Almancasında “el” anlamına gelmekte.

Küçük bir iki tırmanış dışında pedal basmadan geliyorum Karapınar’a (Yandere). Girişinde sağda bir bakkal. Park edip bir sodayla etrafı kesiyor, sahibi İskender Bey ile tanışıyor, Karapınar Otel’ine edilen telefonda yatak 50,- / O.K. 60,- / Y.P. 80,- TL olarak fiyat alıyor, 50’lik bana uyar diye onaylıyorum.

Köyde her yerden sular akıyor. Hele otele vardığımda müthiş bir şölenle karşılaşıyorum. Dev bir kaynaktan sular fışkırmakta, şelaleler yaparak otelin altından geçerek akmakta. Müthiş bir ses, müthiş bir serinlik, hele bu sıcaklıkta nimet.

Sahibi Mustafa Beyle tanışıyor, bir çayla dinleniyor etrafı gözlüyorum. Daha sonra 102 nolu odaya taşıyorum eşyaları, Mustafa Beyin çocuklarının yardımıyla. Lüks değil elbette, duble yatak ve banyo. Burası için bana yeter. Duş alıp biraz ayaklarımı uzatıp hafifçe gözlerim kapanıyor. Telefon burada iyi çekmiyor. İnternet hiç yok.

Suriye’nin dramı: intihar saldırıları, uluslararası güçlerin bombardımanları ve çatışmalarda 360 ila 500 bin arasında kişi öldü. Cihatçıların katliamları ve Şam’ın kullandığı iddia edilen kimyasal silahlar büyük terör yarattı. 6,2 milyon kişi Suriye içinde yaşadığı bölgeyi terk etti. Başka ülkelere sığınanların sayısı ise 5,6 milyonu aştı. Avrupa’ya geçmeye çalışan Suriyeliler ağır trajediler yaşadı. Cesedi karaya vuran Aylan bebek bu dramın simgesi oldu.

Saat 4 buçuk, biraz dolanayım. Bakkalda da bir tost yerim. Otelin arka bölümü tamamen serin, güneş almadığından nefis bir ortam. Otelin internetini kullanarak çektiğim videoyu ancak yollayabildim. Biraz da günün haberlerine baktım. Suriye dramı içler acısı bir durum. Her okuduğumda orada tanıştığımız insanlar gözümün önüne geliyor. Ne güzel bir ülkeydi, cehenneme çevirdiler!

Yarınki yola ilişkin bilgi alıp köy içine doğru yürümekteyim. Yol kenarından akan suyun şırıltısı, eşekle çuval çuval yük taşıyan... Ortalıkta fazla da insan görülmüyor. Bir inşaat, tepede şato gibi ev yapan. Buraya tamamen yabancı bir yapı. Belli ki parası var, belki de buranın zengini.

Bakkalda yarım ekmeğe peynirli tost (4,-) yaptırıp çoban çayıyla mideye indirdim. Ardından bir de soda ve 5 liraya akşam yemeği oldu bu durum. Burası çok sıcak ama, otel gibi serin değil. Sinekler de adamı rahat bırakmıyor, en iyisi geri dönmek diyerek otelin yolunu tutmaktayım. Biraz serinlikte bilgisayar işlerini hallederim otelin ön tarafında. Akşam yemeğine gelenler var. Kalabalık bir aile. Kayalardan akan su muhteşem ama. O ses, o coşku insanı büyülüyor. Sanırım herkes bunun için buraya gelmekte. Bir de yaydığı serinlik. Güzel bir yeri var Mustafa Beyin. Otelde benim dışımda motorcu bir İtalyan çift de konaklamakta.

Türkiye'den vatandaşlık satın almak için 1 milyon dolar, yani 6,4 milyon lira ederinde bir ev almanız, ya da 2 milyon dolarlık yatırım yaparak 100 kişilik istihdam yaratmanız gerektiğini biliyor muydunuz? Ama Yunanistan'a yerleşmek için 250.000 avroluk bir ev satın almanız yeterli.

















Pütürge - Karapınar (Yandere)
Tur tarihi: 30 Temmuz 2018
Kat edilen mesafe: 49,97 km.
Ortalama hız: 17,2 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 2 sa 53 dk., dışarıda geçen süre 6 sa 4 dk. 
En yüksek sıcaklık  41 ˚C, en düşük  27 ˚C, ortalama 32,7 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1249 m, kaybı (iniş) 1382 m.
En düşük irtifa 733 m, en yüksek 1439 m.

Garmin yol bilgileri Pütürge-Karapınar

Relive yol bilgileri Pütürge-Karapınar


                

Karapınar Otel 0536 9721482 Mustafa Bey, Patr.

Fatih Yurdu


Pütürge


Hayat başlamış, kısa bir tur atarak ayrılayım. Yollar 
sulanmış. Şirin bir yere benziyor, küçük olsa da.

Geç gelmeseydim biraz dolaşırdım ama yurt da biraz dıştaydı.






Dün çıktığım yolu iniyorum. Pütürge’ye doğru gelen
 araçlar var, minibüsler falan.






Yol kenarında inek güdenler, serbest dolaşanlar,
eşekler... Pazarcık köyü geçilip Tepehan ayırımındayım. 


Bir iniş önümde, hem de güzel bir iniş. 


Köprüyü geçtikten sonra tırmanış başlıyor. Buranın
 yolu Malatya yolundan daha güzel.


Yol tırmanıyor. Ancak ölesiye bir rampa değil. %7-8 en fazla. Arada 
karşı şeritten gidiyorum, içteki dik kısımlara girmemek için.



Yol yokuş aşağı sürmekte. Coğrafya zaten başından beri
 muhteşem, daha da güzelleşiyor, daha da yabanileşiyor. 

Karapınar Otel, Yandere



Karapınar Otel Avlu

Yandere






Çoban çayı ve...

... tost, Bakkal Yandere.



Ortalıkta fazla da insan görülmüyor. Bir inşaat,
tepede şato gibi ev yapan. 




































24. gün (devamı) Karapınar (Yandere)-Nemrut – 22. gün (öncesi) Kale-Pütürge




[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı

Erzurum-Aşkale = 52,86 km

Aşkale-Bayburt = 77,09 km 

Bayburt-Kelkit = 83,50 km

Kelkit-Erzincan = 72,25 km 

Erzincan-Kemah = 53,05 km 

Kemah-İliç = 66,35 km

İliç-Divriği = 77 km

Divriği-Arapgir = 82,06 km

Arapgir-Keban = 43,15 km 

Keban-Elazığ = 49,81 km

Elazığ-Kale = 58,10 km 

Kale-Pütürge = 64,11 km



Nemrut-Kahta = 46,72 km

Kahta-Adıyaman = 34,64 km

Adıyaman-Gölbaşı = 66,34 km 





Kadirli-Kozan = 35,91 km

Kozan-Feke = 46,82 km

Feke-Saimbeyli = 33,29 km 


Tufanbeyli-Tomarza = 74,90 km

Tomarza-Develi = 30,76 km

Develi-Talas = 44,33 km

Talas-Kayseri = 14,68 km