12 Mayıs 2015, Salı /
Uzunköprü – İpsala (7. gün)
Gece Tv’ye bakarak geçti. Uydu vardı. Ne kadar çok kanal
varmış meğerse. Çoğu müzik. Kayda değer de bir şey yoktu.
9’a doğru öğretmen evinin kapısından çıktım. Ancak GoPro’nun
kumandasının şarjının olmadığını fark etmem beni yarım saat daha beklememi
gerektirdi. Akşam şarja koymuştum ama Garmin’in şarjına bağlamıştım. Boşaltmış
tamamını. Böylecene öğrenmiş oldum. Öğretmen evinin önünde tekniker beyle
sohbetteyiz. Haliyle konu gene seçimlere-iktidara geliyor.
Uzunköprü gerçekten de uzun. 174 kemer üzerine kurulu, git
git bitmiyor. Köprü kısmına gelmek başlı başına bir mesafe. Yol harika. İpsala
60+ km’lik bir yolda. 8 km uzaklıktaki Çiftlikköy’e kadar yol dümdüz. Şahane
gidiyorum. Güzel bir başlangıç. Sonrasında ama çıkışlar başlıyor. Yatık S
durumları. Fazla araç geçmiyor. Bazı bölümler yenilenmiş. Yani eski yol terk
edilmiş yenisi döşenmiş. Yakupbey köyü yol dışında. Hemen arkasından bir
tırmanış ve sonrasında Kavaklı. Önceki
gelişimizde burada mola vermiştik. Gene durup bir şeyler atıştırmak
istiyorum.
Merhabalar. Hoş
geldiniz. Nereden? İstanbul. Neresinden? Ümraniye. Geçenlerde sizin belediye başkanı buradaydı.
Öyle mi, ne işi vardı ki? Bir şeyler
getirdi, yardım etti köye. Hoppala. Ümraniye nire Kavaklı nire? Garibime
gidiyor. Bu işte bir bit var herhalde.
Muhabbet sürüyor. Bir yandan da atıştırıyorum. Haliyle konu
seçimlere-siyasete geliyor. Evet, anlaşılıyor ki bu köy AKP’li. Şimdi
Ümraniyelinin geliş nedeni belli oluyor. Taaa nerden nereye destek. Köylü
halinden pek memnun. Güllük gülistanlık onlara göre. Ben de tatlı dille
olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Kimseyi kızdırmadan. Neyse ki anlayışlılar.
Israrcı değiller. 8 haziranda tekrar araşacağız. Bakalım kim haklı çıkacak :))
Siyaseti bırakıp, havadan sudan, tarım sigortasından devam ediyoruz.
Tarlalar sigortalanıyormuş. Yani mahsul. %50’sini sigortanın devlet
karşılıyormuş. Maksimum %80 hasar alabiliyorlarmış. Çok iyi.
Bu muhabbete çaylar ikram. Vedalaşıp yola devam ediyorum. Kavaklı’dan
sonra inişler-çıkışlar hafifliyor, daha fazla düz bir yol. Meriç az ötede. 5 km
sonra geliyor. Ziraatbank güvenlik sorumlusuna bir selam vereyim istedim ama Edirne’ye
tayin olmuş. O halde durma devam et. Yollar kazılmış, dolandırıyorlar.
Meriç sonrası 2 km’lik bir çıkış var, %10’luk. Neyse ki
rüzgar arkadan esiyor. Çingeneler diğer adıyla Romanlar at arabaları ile
önümdeler. Geriden gelen traktöre tutunsam mı? Ne de güzel olur beni
çıkarıverse.
Subaşı geçiliyor, Küplü’de mola. Girişteki benzincide arka
lastiğe hava bastırıyorum. 62’ye düşmüş. Fırından alınan ekmek ile kahvede
fırıncı ile sohbet. Elbette siyaset - seçim ve hayat standardı. Pomak’ız bizler
diyor. Halen dilini de konuşuyorlar. Hayat pahalılığından şikayetçi. Ödeyemediği
bir devlet borcu nedeniyle banka hesapları bloke olmuş. Dert yanıyor Hüseyin bey.
13.40, buradan ayrılıyorum. 40 km tutmuş Uzunköprü’den yol. Hava biraz
bulutlandı, kapandı, serinledi, daha iyi oldu.
Adasarhanlı girişinde yön sorarken turist muamelesi sonrası
başlayan sohbete vatandaş Hollanda’da şoförlük yapmış, İstanbul’da halk otobüsü
kullanmış, pek çok şey yaşadığını anlatıyor. İnsanımız aslında çok keyifli.
Sohbet etmeyi, tanışmayı merak ediyor. Ben de zaten bunu bildiğimden hemen
konuya girip meraklarını dindiriyorum. (13.55)
Askeri karakoldan izin alıyorum, sedde üzerinden gitmek
için. İlk başta olmaz der gibiydi, sonra durumu anlatınca tamam dedi komutan.
Tam bu sırada bir telaşla havada bir şeyler gösteriyorlar, telefonlara sarılmalar,
orayı ara, buraya haber ver falan derken merak ediyorum. Baktım uzakta havada
bir uçak. Düşman geliyordu! Yat aşa... :))
Sedde yolu bir harika. Hem kısaltıyor 10 km kadar, ama
dahası etraf çok güzel, geçen çok az araç oluyor. Yol toprak ama. Sağımdaki leylek
sürüsü havalandı. Bir tur atıyorlar önümden ve gene tarlaya konuyorlar. Traktörler
sağda solda çalışmakta. Tarlaların bazıları tamamen su altında. Bu bölge su
taşkınlarından ciddi derecede etkileniyor. Kuvvetli yağışlar olduğunda nehirlerin
suları bu bölgeyi tamamen su altında bırakabiliyor. Rüzgar kuvvetli esmekte,
güney batıdan. Bayağı kuvvetli ama. Kabak gibi açıktasın etkileniyorsun. İlk
kuleye geldim. Bildirilmemiş geçişim. 2 asker karşımda, DUR! Telsizle merkeze soruluyor.
Heyecanla bekliyorum sonucu. Neticede emir kulu bunlar, yassah da diyebilir. Neyse
sonunda geçmeme müsaade ediliyor. Aslında bu yol İpsala’ya kadar gidiyor da
izin yok. Kaçak geçişler oluyormuş. Ben Sarıcaali’den ayrılıyor (15.10 / 56,9
km), otoyola bağlanıyorum. Şimdi rüzgar karşımdan esmekte. Şu küçük rampayı da
çıkınca artık İpsala önümde sayılır. Yol dümdüz giriyor ilçeye (15.45).
Bankadan para çekerken okul çocukları pek bir ilgili
bisiklete. Biraz sohbet ediyoruz. Susamışım, soda ve aromalı içeceklerden birer
alıp bakkalın önünde dinleniyor ve etrafı kesiyorum. Burada da bir kanalizasyon
çalışması nedeniyle ortalık dağılmış, çamur olmuş yolar. DSİ ilçe dışında,
Dörtyol Mevkii denilen yerde. Zaten çok küçük bir yer İpsala. Aslında sınırda,
daha gelişmiş olabilirdi.
I. Murat’ın
kumandanlarından Evranos Bey tarafından 1356 yılında alınmış olan İpsala
İlçesi’nin Osmanlı tarihinde önemli bir yeri vardır. O tarihte çayır olan
bugünkü çeltik ekili sahalarda Osmanlı Ordusu’na at yetiştirilirdi. İyi cins
kısrak sürüleri, azgın aygırları yanlarında bu otlar üzerinde yaz kış
dolaşırdı. Binilecek çağa gelen taylar bu çayırlarda kementlerle tutulur,
Edirne’ye götürülür, donatılır, eğitime tabi tutulurdu. Osmanlı Ordusu’na giren
İpsala tayları, Türk Akıncılarını zafer yollarına taşır dururdu. İpsala
yüzyıllarca Osmanlı Süvari Ordusu’na at yetiştirilen bir kaynak olmuştur.
Kayak Vikipedi
Kayak Vikipedi
DSİ’ye girmeden önce karşısındaki Tuğra Restoran’a (T.
Petrolleri içinde) uğrayıp yemek durumunu bir öğreneyim. Bana göre her şey. 4
kap 8-TL :))
Cep telefonunun bozulmasının sıkıntısını görüyorum. Önceden
arayıp yer ayırtmadığımdan “yer yok” lafı karşısında çaresiz kalıyorum. Artık kanepede
uyurum, veya engelli odası varmış falan derken 111 no’lu odanın çıkış kaydı unutulmuş,
boş olduğu bilinmiyor. Aman ne güzel. Hemen odaya yerleşiyorum. Kattaki
çamaşırhanenin kapı aralığından içerdeki hanıma empati yaparak kısa programda
eşyalarımı yıkatıyorum. Yani 7 gündür giyiyordum. Akşamları havalandırıyorum
gerçi ama artık zamanı geçmişti. Kısa
kollu almıştım, fakat güneşten korunmak için uzun kollu daha iyi geldi.
Yarım saat sonra mis gibi yıkanmış çamaşırlarımı ipe kurumak
için seriyorum. Duşumu da aldığımdan artık karşı lokantaya gidebilirim.
Son gelişimizde tanıştığımız Hasan bey ve eşi Mediha hanımı
soruyorum. Gelinleri var, şaşırıyorlar bu duruma, yani bu bisikletçi nereden
tanıyor bizimkileri?! Mercimekli bulgur+türlü+yoğurt+salata+kahve=10-TL. Hasan
beyle de sohbet, tavuk kümesini gezme ve haberleri izlemece. Cumhurun eski
başının cenaze töreni, yenisinin dayanılmaz durumu... :((
DSİ’ye gitmeden benzinciden bilumum içeceklerden alıyorum.
İstanbul’da hiç içmediğim Nescafe Pres, soğuk kahve, Lipton İce Tea... Hepsi
kafeinli. Zindelik versin bakalım. Yani ne desek?
Uzunköprü – İpsala
Uzunköprü-Çalıköy-Karahamza-Kavaklı-Meriç-Subaşı-Adasarhanlı-Sedde-Sarıcaali-İpsala
Garmin yol bilgileri Uzunköprü–İpsala
Tur tarihi: 12 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 67,29 km.
Ortalama hız: 15,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa. 27 dk., dışarıda geçen süre 7
sa. 2 dk.
En yüksek sıcaklık 38 ˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 31,3 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 365 m, kaybı (iniş) 390 m.
Tur bilgisi: Uzunköprü-Çiftlikköy arası yol düz sonrasında
rampalar başlıyor. Köylerde kahve-bakkal var, köy dışlarında yok.
Sedde üzerinden gitmek için Adasarhanlı’daki askeri
karakoldan izin almak gerek. Sarıcaali’den sonra devam etmeyeceğinizi açıkça
belirtin. Sonrası zaten gümrük sahası, girilmez.
İpsala’da DSİ var. Önceden telefonla iletişime geçmekte
yarar var. DSİ karşısında lokanta var, benzincide. DSİ’de şansınız varsa
çamaşır yıkatabilirsiniz. Bisikleti önce balkona koymak istediler ancak ısrar
üzerine içeriye aldılar.
Öğretmen Evi’nden ayrılış, Uzunköprü
|
Çingeneler Zamanı, Adasarhanlı
|
Sedde, Sarıcaali
|
İpsala
|
8. gün (devamı) İpsala-Enez - 6. gün (öncesi) Edirne-Uzunköprü
bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden”