17 Haziran 2015

[bisikletle]Türkiye: Tekirdağ – Çanakkale – İzmir / “Rüzgara Karşı” (Çandarlı-Foça)

30 Mayıs 2015, Cumartesi / Çandarlı - Foça (8. gün)

Sabah erken, otelin balkonu denize bakıyor. Güneş doğdu doğacak. Firuzan 1-2 kare alıyor. Kahvaltı 8’de başlıyor. İnmemiz 8 buçuğu buluyor. Fena olmayan bir açık büfe. Yeşillikler de var, roka, nane gibi.

Kahvaltı sırasında yan masadaki bey ve hanım İstanbul Yeşilköy’den, taksici ve durak sahibi, Erkan bey ve Sevgi hanım. Sohbete giriyoruz. Gezmede onlar da. Taksi, müşteri, trafik, bisiklet gibi konularda laflamaca. Taksici olarak yaşadığı ilginç hikayesi var. Aynı müşteriyi tesadüf sonucu 3 kere alması. Uzun şimdi anlatmak, ama keyifli. Galiba nereden bakıldığı en önemli mesele. Herkes kendi açısından görüyor. Ve haliyle haklı sanıyor!!!

Poyraz pastanesinden aldığımız börekler ve kurabiyelerle yavaş yavaş Çandarlı’dan uzaklaşmaktayız. Yoldan gelenler var. Cumartesi diye herhalde İzmirliler gelmekte. Yol keyifli, çıkışta hafif bir tepe sonrası düz yol. 4. km’de sağda bir çeşme, adı da Yalnız Çeşme. Sularımızı tazeliyoruz. Otoyola kadar giden yolumuzda rüzgar yandan esmekte. Solda bir türbe yön levhası; Yalın Ayak Dede Türbesi. Neymiş efendim: Söylencelerde, Çandarlı Ovası'nda bulunan hayıt ağaçlarını güçlü yapısıyla bir günde kökleyen ve bölgede yapılan güreşlerin tümünü kazanan kişi olarak anlatılan Yalınayak Dede, bir gün ansızın ortadan kaybolduğu ve kaybolduğu yere dönemin yetkilileri tarafından türbesinin yapıldığına inanılıyor.

Özellikle çocuğu olmayan kadınlar ile mülk sahibi olmak isteyenlerce ziyaret edilen türbede, ziyaretçiler mum yakarak dilek tutuyorlar.

İster inan ister inanma durumları!
Kaynak Haberler

Bakırçay geçiliyor. 129 km uzunlukta bu nehir Balıkesir'in güneyindeki Ömer Dağı'ndan doğar. Güneyde Kırkağaç'ın Bakır Beldesi yakınlarından geçerken Bakırçay adını alır. Madra ve Yunt Dağları arasından Bergama'yı geçer ve gelir burada Çandarlı Körfezine dökülür. İlk çağlardaki adı Kaikos'dur.
Kaynak Vikipedi

Otoyola bağlandığımız noktada, solda karpuz satan bir arabaya yanaşıp mevsimin ilk karpuzunu tadıyoruz. Şimdi gittiğimiz güvenlik şeridi ve asfaltın düzgünlüğü bayağı rahatlatıyor sürüşü. Buranın tek sakıncası trafik sesi. Çok araba geçmekte.

4,5 sene evvel Muğla’ya giderken bu yoldan geçmiştik. O gün uğradığımız kahveye bu sefer de uğruyoruz, Yenişakran’da. Kahveciye bunu söylüyoruz ama o zaman yokmuş burada. İstanbul’un iyiliği-kötülüğü üzerine kısa bir konuşma. Tabii uzaktan İstanbul iyi görünüyor ancak yaşadığında ne denli bir vahşi ormana benzediğini fark ediyorsun. Davulun sesi durumları...

Otoyolda çıkışlar köy yolları kadar sert değil. Biraz yumuşatıyorlar ve hafif ve uzunca çıkıyor. Bu da fazla yormuyor. Bu şekilde çıkarak inerek Aliağa’ya kadar geliyoruz (12.20 / 30. km). Burada sıkıntı başlıyor. Güvenlik şeridi kalmıyor. Yolun kenarı da tıraşlanmış olduğundan sürmek çok zor. Kanallara düşmemek için çaba sarf etmen gerekiyor. Hava da kapatmaya başladı. Öğlene kadar iyi gidiyor, sonrasında hep kapanıyor, bulutlar geliyor.

Benzinciye girip ihtiyaçları gidermek, sıvı almak ve devam. Ama Aliağa hiç de hoş değil. İzban geçmekte sağımızdan. İzban, İzmir’in treni malumunuz. Saat sıkıntısı olmasa İzmir’e gitmenin en kolay yolu. Ancak sabah erken-akşam geç alıyorlar. Pazar ise daha da erken saatlerde müsaade ediyorlar bisiklete. İzmir belediyesinin bu tutumu hiç destekleyici değil. Şiddetle kınıyorum! “Kınasan ne faydası var. Adam istediği gibi uyguluyor.”









Rafineri (Aliağa) sağda, geçince Foça sapağı geliyor. Ağır vasıtaların sıkça girip çıktığı bir yol. Bir cehennem. Deliler gibi sürüyorlar. Aralara dalmalar, sollama-sağlama, ani çıkışlar en sık tekrarladıkları. Sanayii tesislerinin sonuna kadar bu 4 km’de emdiğimiz süt burnumuzdan geliyor.

Neydi o yaaa... dünya varmış. Cumhuriyet diye bir yere geldik. Sağdaki mekana bir yerleşelim, kendimize gelelim. Burası kahvaltı-yemek veren bir yer, Gençerli Çay Bahçesi. Yanımızdaki börekleri ayranla mideye indiriyoruz. (börekler de çok güzelmiş). Bu sırada da servise yardımcı olan bir bey bize yol üzerindeki Kozbeyli’ye mutlaka uğramamızı ve Şakir’in Dibek Kahvesi’nde mola vermemizi öneriyor. Harika, bayılırız böyle işlere zaten.

Yol Yeni Foça-Foça şeklinde ayrılıyor. Biz soldan Foça yönüne sapıyoruz. Daha 30 km’miz var. Önümüze çıkan çeşmede (bu çeşmenin özelliği; 22 yaşında Dumlupınar denizaltısında şehit olan er Necati Galan hayratı olarak babası tarafından 1956 yılında akıtılmış olması) mataraları doldurup bidonlarını sıralamış olan beyden, yaptığımızın başarısı üzerine aldığımız övgüden sonra daha güçlü pedallıyoruz. (14.40).

Buraya bir dip not koyayım: bu gibi övgüler hoş ve moral veriyor. İnsanların değer vermesi ve anlaması güzel değil mi?

Kozbeyli’deyiz. (14.50). Güzel bir yer. Şakir'in Dibek Kahvesi’ne yöneliyoruz. Kasktaki ayna sohbet mevzusu olunca kahvedeki köylülerle kısa zamanda samimi olunuyor. Bisiklet, aksesuarları vb şeylerden sonra elbette laf politikaya uzanıyor... Mis gibi kahve kokusu geliyor burnuma. Şakir bey eşi Hatice Yalavaç'ın kıvamında kavurduğu kahveyi 100 yıllık taş dibekte dövüyor. Burası "Osman Amca'nın Yeşil Köşkü" olarak biliniyor. Dibek de ondan miras kalmış. Bizi bırakmıyorlar, güzel de laflıyoruz ama daha yolumuz var. Ismarladıkları kahveye teşekkür edip vedalaşıyoruz bu dost insanlardan.

Şunu da eklemeliyim, kahve ful. Çok güzel iş yapıyor. Bu da sevindirici.











Kozbeyli Köyü’nün tarihi, Anadolu’daki Türk beyliklerinden Saruhanoğulları’na uzanmaktadır. Yaklaşık 500 yıl önce Kuzubey isimli bir derebeyi tarafından kurulmuştur. Korsan saldırılarından korunmak için sırtını Şaphane Dağı’nın ormanlık yamaçlarına dayamış, iki yanı uçurum ve aşağıdaki Gencerlik Ovası ile Çandarlı Körfezi’ne hakim biçimde konuşlanmıştır.

Osmanlı döneminde köy, ikisi Türk biri de Rum üç mahalleden oluşuyordu. Hem sofralık hem şaraplık Foça Karası üzümleri çok ünlüydü. Bağcılık ve zeytincilik, köyün önemli gelir kaynaklarıydı. 1924’deki mübadele sırasında köydeki Rumlar Yunanistan'a giderken, yerlerine çoğunluğu Limni adasından olmak üzere Rumeli, Selanik ve Midilli'den göçmenler gelmiştir.
Kaynak FoçaGazete

Bir tırmanışı geride bırakıp yokuş aşağı saldık kendimizi. Bölgede güzel evler var. Bolca foto ve video çekmekteyiz. Solumuzdaki Yeniköy sonrası geldiğimiz kavşaktan sağa döndük. Burası İzmir otoyolundan gelen karayolu. Trafik artıyor. Asfalt da kabalaştı, sarsıyor.

Yenibağarası’nı geride bıraktık. Opet’te serinlemek, biraz su dışında bir şeyler içmek için durduğumuzda hangi yolu kullanalım sorusuna benzinci de soldan gidin diyor. Ben de internetten araştırırken daha az eğimli olduğunu görmüştüm.

Deniz Üssü yazan levhadan sapıp (sola) önünüze çıkan rampayı geçtikten sonra esas rampa geliyor. Deniz Üssü’ne kadar %10’luk bir yokuşu çıkıp sonrası zaten ver elini Foça. Bırak kendini denize kadar pedalsız gidersin. Aynen bize de olan.













Foça (Phokaia) adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya'nın yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia'de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da başlamıştır. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e de birçok sayıda koloni kurmuşlardır. Foçalılar'ın tarihte bilinen kurmuş olduğu önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz'deki Amysos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki); Midilli Adası'nda Methymna (şimdiki Molyvoz); ve Avrupa'daki Elea -şimdiki Velia (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -şimdiki Marsilya (Fransa) bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca Phokaialılar İyonya'da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak "elektron" sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler. Elbette bu medeni ilerleme o zamanın birçok uygarlıklarını da etkilemiş ve onları Anadolu'ya çekmiştir. Cenevizliler şimdiki Yenifoça'yı ilk kuranlardandır.

Foça sırasıyla tarihte; 13. yüzyılda Çaka Bey tarafından alınarak Çaka Bey'in yönetimine, daha sonra ise Saruhanoğulları Beyliği'nin yönetimine geçmiştir. 1455'te ise Osmanlı Padişahı II. Mehmed, büyük fetihten sonra Foça'yı alarak Osmanlı topraklarına dahil etmiştir.
Kaynak Vikipedi

Güzel yer burası. Küçük, Bodrum’un ilk halleri gibi. Foça içinde kalacak yer aramasındayız. Belediyeye soralım diyor Firu. Belediye binasını ararken yolda sorduğumuz bey bizi yönlendiriyor. Oğlu da bisikletçi, Almanya Stuttgart’ta yaşıyor. Biraz bisi biraz oda fiyatlarını ayaküstü geçiyoruz. Pansiyonların olduğu bölgeyi sağlık veriyor. Hatta bir yeri kabaca tarif edip yönetici hanımın adını da ekliyor (Neşe hn.).

Bazı şeyler rastlantı sonucu keyifli bir sonuca varıyor. El yordamıyla, tahmini geldiğimiz binanın önünde duran hanıma “Neşe Hanım” diyorum. Ve o çıkıyor.

Neşe hanım bize odamızı gösteriyor. Yoldan ayrı girişi var, velespitleri de içeri sokuyoruz. Fokai Pansiyon: 2k.= 80-TL.









Firu’nun kuzeni Derya da buradaymış. Restore ettikleri evi görmek üzere duş vs sonrası odadan çıkıyoruz. Derya makarna hazırlamış bize. Eline sağlık. Ev çok güzel, çok dikkat çekici. Kapı önünde yaptığımız sohbet sonrası dondurma yemek ve biraz dolanmak üzere evden ayrılıyoruz.  Hasan bey de bizimle.

Lokantalar dolu, millet demlenmekte. Biz de elimizdeki dondurmayı yalayarak aralarından geçmekteyiz.

Pansiyon sorduğumuz em. albayın oğluna rastlıyoruz, Serkan. Beraberinde İzmirli arkadaşı Ersin. Serkan da bisikletçi olduğundan çabucak bisiklet üzerinden kaynaşıyoruz. Orada ve buradaki durumları karşılaştırıyor insan genelde. Evin önünde hep beraber oturup fıstıklarımızı yiyerek bisiklet gezileri üzerine görüşmeler sürüp gidiyor. Avcı hikayeleri gibi, bitmeyen konular.













Çandarlı – Foça
Çandarlı-Yenişakran-Aliağa-Kozbeyli-Bağlararası-Foça

Garmin yol bilgileri Çandarlı-Foça

Tur tarihi: 30 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 74,30 km.
Ortalama hız: 12,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 53 dk., dışarıda geçen süre 8 sa. 31 dk. 
En yüksek sıcaklık 31 ˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 24,2 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış)  576 m, kaybı (iniş) 577 m.


Tur bilgisi: Çandarlı-İzmir bölünmüş yolu arası il yolu özelliğinde. Bölünmüş yol Aliağa’ya kadar güzel sonrası berbatlaşıyor. Hem güvenlik şeridi kalkıyor, hem de trafik azıtıyor. Aliağa sonrası güvenlik şeridi geri geliyor, Foça sapağına kadar. Sonrası sanayi tesislerinin sonuna kadar cehennem. Toz-duman ve anarşi.
Ara bağlantı yolu Kozbeyli üzerinden giden sakin-keyifli, hafif çıkışlar, daha çok inişleri olan. Sonra Bağlararası üzerinden geçen Foça-İzmir karayolu kaba asfalt, az çok trafiği olan. Deniz Üssü’ne doğru 2 ciddi tırmanış ve Foça’ya iniş.

Yerleşim yerleri dışında yitecek-içecek yok. Çandarlı çıkışı 4. km’de çeşme var. Kozbeyli , Bağlararası mola için uygun.

Foça’ya Opet benzincide yol 2’ye ayrılır. Soldan, Deniz Üssü üzerinden gidin, daha kısa.

Foça’da kamping yok (8zak dışında var), otel, pansiyon, lokanta bolca.
Gün doğmadan otel balkonundan. Çandarlı
























4. km’de bir çeşme, Yalnız Çeşme. Çandarlı







































Bir cehennem. Deliler gibi sürüyorlar. Aliağa

































Kozbeyli





































Şakir b., Şerafettin b., Halil Şimşek b., Fuat b., Vedat b. ile. Kozbeyli 







































Şerafettin bey kahve dövüyor. Kozbeyli














































Bağlararası





























Foça’ya tepeden bakış





















Foça çarşı içi





















































Fokai Pansiyon. Foça







Hasan bey ve Derya ile. Foça







































Foça by Night































9. gün (devamı) Foça-İzmir - 7. gün (öncesi) Ayvalık-Çandarlı