28 Ocak 2020

Tarihin ve Doğanın Beşiği Ağrı Dağı

Ağrı Dağı’nın tarihi ve doğası üzerinde 8 yıl boyunca tarihi ve doğal yapılar, tarihi yeraltı şehirleri, bitki ve hayvan çeşitleri ile ilgili yapılan araştırmalar bilgi ve fotoğraflarla belgelenerek işlenmiştir.

















Tarihin ve Doğanın Beşiği Ağrı Dağı: Ekrem Tekce. İkinci Adam Yayınları (2016) ISBN 6051288857, 21x29 cm, Türkçe, 328 sayfa






27 Ocak 2020

Nihayet Yılın İlk Turu; Zerzevatçı...

Üç haftadır devamlı “yılın ilk turu” diyerek başlayıp, yağışlardan dolayı ertelemek zorunda kaldık. Ama bu hafta sonu yapabildik; Zerzevatçı’ya. Beykoz’un sevimli bir köyü. Adı üzerinde, zerzevat, yani sebze yetiştirildiğinden bu ismi almış. TDK sözcüğü Farsça Arapça karışımı diye tanımlıyor ve mecazi olarak küçük, önemsiz nesneler diyor. Gelelim köyün tarihçesine: Köy adını, 1920'lerden önce bu yörede uçsuz bucaksız topraklarda sebze tarımı yapan Rum asıllı Zerzevatçıoğulları ailesinden alıyor. Mübadele sonucu Yunanistan'dan getirilenler köye yerleşiyor ve bir süre burada yaşıyor. 1948 yılı muhacirler için dönüm noktası oluyor, aileler arazilerini Kastamonu'nun Bozkurt kazasından gelenlere satıyor ve köyün Kastamonululaşma süreci başlıyor. O nedenle bugün Beykoz’da Küçük Kastamonu olarak bilinmekte. Fazla da uzak değil, Beykoz’a 10 kilometre.

Sabah 9 buçukta Beylerbeyi’nde buluştuk. Firuzan’la vardığımızda Haluk O., Orhan D. ve Hasan Ayr. ile arkadaşı Meral (bugün ilk birlikte pedallayacağız) gelmişlerdi bile. Az sonra da Mustafa E. ve Mansur da dahil olunca ileride bizi bekleyenleri fazla ağaç etmemek için yola koyulduk. Mansur, Mustafa E.’nin kız arkadaşının oğlu, 14 yaşında, uzun boylu bir genç. Tataristan kökenli. Dil sorunu olduğundan fazla konuşamadık.

Hava son günlerin en mülayimi. Kıyıda balık tutanlar bisiklete ayrılmış ve de maviye boyanmış yolları işgal etmişler. İstesen de çatışmadan geçemezsin oradan. O nedenle daha kullananı gör(e)medim. Hep aynı soru ama tekrarlamaktan vaz geçemeyeceğim: bu yolları düşünen, yapanlar hiç mi gelip ne olduğuna bakmazlar. Yoksa “işte yaptık” mı tek dertleri?

Beykoz’a yaklaşırken sağdaki meydanda kalabalık bir bisikletli grup görmekteyiz. Bir çekiliş var. Numaralar okunuyor, kalabalığın içinden sevinç çığlıkları duyulmakta. Meğer her pazar bisiklet sporunu yaygınlaştırmak ve farkındalık oluşturmak için Asgari Kalabalık Bisiklet Turu düzenleyip çekilişle bisiklet, paten, kask ve telefon tutacağı hediye ediyormuş Beykoz Belediyesi. Ne güzel, belki de bu şekilde sahildeki bisiklet yolunu da fark ederler.

Çubuklu’dan Cenap, Beykoz’dan da Kaya katılınca 10’lu olarak Akbaba’nın yolunu tutuyoruz. Burada verilecek bir molada acıkan mideleri doyuracağız.

Yazışmalardan anlamıştım ama bilmiyordum, Kaya da bir e-Bisi almış, Kron marka, STePS destekli. Yolda konuşuyoruz da, “kullanmadan ne olduğunu anlayamıyorsun, geç bile kalmışım” diyor. Çok doğru, rampa kabusu ortadan kalkıyor. Ve de aşırı yüklenmeyerek eklem, kıkırdak, kalp gibi organlarını zorlamıyorsun. e–Bisi’ler eminim ileride en önemli ulaşım araçlarına dönüşecek ve gelişen teknoloji ile şaşırtıcı boyutlara erişecektir. Bugün bile yurtdışında hızla yayılmakta. Almanya 2019 için 1,1 milyon adet olarak öngörüyor. Durma noktasına gelmiş olan bisiklet endüstrisine inanılmaz bir ivme kazandırdı. Bizde bile artık daha fazla e-Bisi’leri yolda görmekteyim. Katlanırlar da her saat toplu ulaşım araçlarına alındığından, uzaklıklara ulaşmak çok daha kolaylaşmış oluyor, ve de en önemlisi ter içinde gideceğin yere varmıyorsun. 

Akbaba; Haluk’un börekleri, Firuzan’ın mandalinaları arasında, çay bardaklarının dolup boşaldığı, muhabbetin tadına doyulamadığı yer. Her zaman olduğu gibi bu zaman da, aklınıza ne gelirse her şey bisiklet etrafında döner J

Mansur için bu uzaklık ilkti, fazla da yorulmaması amacıyla Mustafa E. ve Mansur Akbaba’dan döndüler. Bizler de Dereseki tırmanışına geçtik. Rampalar her zaman ağır çıkıldığından düşünmek için en güzel bölümler oluyor. Bunu uzun yolda da görüyorum. Kendini, etrafını, dostlarını... doğruları yanlışları fark etmene yardımcı olur.

Gelmeden okumuştum: 1699 yılının 26 Ocak’ında Karlofça Antlaşmasını imzalamış Osmanlı İmparatorluğu. Başlarında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu bulunan diğer Kutsal İttifak devletleri (Avusturya, Venedik ve Lehistan) ile. Karlofça bugün Sırbistan'ın sınırları içinde yer alan küçük bir kasaba. Antlaşma, 1683-1698 yılları arasındaki Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nın sonucunda imzalanmış, batıda büyük çapta toprak kaybettiği ilk antlaşma.
Karlofça Antlaşması ile kaybedilen yerler
Gerileme Dönemi'nin başlangıcı olarak sayılır. Orta ve lise yıllarında Tarih dersinde çok okuduğumuz ama o yaşlarda politik derinliğini ayırt edemediğimiz pek çok olay insana bu yaşlarda farklı geliyor. Öncelikle Osmanlının zaman içindeki gelişmelerden kopması, teknolojinin, felsefenin ve aydınlanışın gerisinde kalması sonucu ömrünün dolması. Kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve çöküş. Aslında yaşamın döngüsü. Hiç bir şey sonsuza dek var olmuyor. Hepsinin bir ömrü var. Güneşin bile. Uzmanların araştırmalarına göre ömrünün 4 milyar yıl kaldığı, Dünya'daki canlı yaşamının da ancak 1,75 milyar yıl daha devam edebileceği yönünde. Bunlar büyük sayılar. Ama evrenin yaşının 13,5-14 milyar yıl olduğunu düşünecek olur ve orantılarsak fazla da büyük olmadığını görürüz.
Büyük Patlama ile evrenin oluşumu
Evren çılgın bir yer. Bilinen uzayda, güneşimiz gibi, toplam 300 sekstilyon yıldız olduğu sanılmakta. Bu da 3’ten sonra 23 sıfırın geldiği bir sayı. Dünyamızdaki kum taneciklerinin sayısından fazla. Yıldızlar ve gezegenleri oluşturan gözlemleyebildiğimiz madde, bilinen evrenin kütlesinin yalnızca %5’i. Evrenin geri kalan %95’i ise henüz gözlemleyemediğimiz karanlık madde (%27) ve karanlık enerjiden (%68) oluşmakta. Bir diğer değişle evrenin %95’i hakkında bir bilgimiz yok. Böyle okuyunca da ne kadar cahil olduğumuz çıkıyor, değil mi? Ama bilim insanları sürekli araştırmalarına devam ediyorlar. Ne var ki hepsi Türkiye dışında. Ama teselliğimiz; Türk insanı da uygun ortamı bulunca bilimde-ilimde başarılı olabilmesi... Züğürt tesellisi: Elde ettiği önemsiz bir şeyin, elde edemediği önemli bir şeyi aratmadığını belirterek kendini avutmak J

Bu düşünceler ile yokuşu tamamlayıp ardından gelen ödülü almak üzere bırakıyoruz velespitleri serbest, istedikleri gibi koşsunlar. Asfalt da yeni olduğundan keyifle Riva yoluna kadar inersin, etrafın yeşilliğiniz izle izleye.

Bugün uzundur birlikte pedallamadığımız Hasan Ayr.’nın da katılmasına çok sevindim. Eskiden sürekli pazarları beraber çıkardık. Sonra bir bel sorunu yaşadı ve daha dikkatli, daha az efor gerektirecek şekilde biner oldu. Bugün belki de Meral’in sayesinde, grupla tanıştırmak isteğiyle gelmiş olabilir. Ama tekrar aramızda görmekten çok mutlu olduk. Meral da keyifli uyumlu. Bu yaz Van Gölü çevresinde düzenlenmiş bir tura katılmış, Beylerbeyi’nde beklerken anlatıyordu güzelliğini, tekrar gideceğim diyor. Bunu Bekir’den de dinlemiştim. Tur sırasında beni aramıştı. Meğer birlikte katılmışlar. Bisiklet camiası o denli büyük olmadığından öyle veya böyle insanların yolları kesişiyor J

Ve geldik Zerzevatçı’nın sapağına. Uzunca bir yoldan, tezgahların (mevsim dolayısıyla boştular), bahçelerin önünden ilerleyerek merkezdeki camiye ulaştık. İkinci molamızı vermek üzere yanındaki kahveye yerleşiyoruz. Buranın çılgın bir çalışanı var. Deli dolu bir genç. İlk yıllarda kahveyi yapamıyor, hesapları karıştırıyordu. Ancak geçen süre içinde artık bunları becerdiğini, sakalının uzadığını görmekteyiz. Çok da güzel ayranı vardır, tavsiye olunur.

Gelmişken, Değirmendere köyünün yapraklı ekmeği buradaki bakkalda da satılır, 2 taneyi çantaya atıyoruz. Her şey gibi onun da fiyatı yükselmiş. 8’di de 7,5’a indi bakkalcı hanım. Ama bu ekmeği tattınız mı alışkanlık yapar. Her gelişinizde ararsınız, hatta turu ona göre bile ayarladığınız olur J

Zerzevatçı sonrası Acarlar’a doğru bu turun ikinci rampası da çıkılıp Cenap ve Kaya Beykoz’a, Orhan D. ise evdeki bekleyenlere doğru ayrıldılar. Kalan sağlar olarak bizler Kavacık’a kadar keyifle, seyir tepesinden İstanbul’u kuş bakışı izleyerek, Kavacık trafiğini hep birlikte cesaretle yararak, dimdik yokuştan Anadoluhisarı’na indik. Yaz olsa bu kadar kolay olmazdı. Araç sayısı en az iki katı, aralardan geçmek sıkıntılı oluyor. Sahil yolunu da çok zorlanmadan geçerek Beylerbeyi’ne, başlangıç noktasına ulaşmış olduk. Şöyle bir 50 kilometrelik daire çizdik (evden buraya geliş-gidiş hariç). Hasan Ayr., Meral ve Haluk O. Üsküdar’a, biz ise Altunizade’ye doğru burada arkadaşlardan ayrılarak dönüş yoluna geçtik. 15 Temmuz tepesine tırmanırken Mustafa E. ve Mansur’a yolda rastlamak da ayrı bir sürpriz oluyor. Ancak gelmiş olamazlar!













Nihayet Yılın İlk Turu; Zerzevatçı: Dudullu-Beylerbeyi-Beykoz-Akbaba-Zerzevatçı-Kavacık-Anadoluhisarı-Beylerbeyi-Dudullu

Tur tarihi: 26 Ocak 2020
Kat edilen mesafe: 74,88 km.
Ortalama hız: 13,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 43 dk., dışarıda geçen süre 7 sa. 13 dk.
En yüksek sıcaklık 19 ˚C, en düşük 10 ˚C, ortalama 12,9 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1308 m, kaybı (iniş) 1293 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 252 m.








Asgari Kalabalık Bisiklet Turu çekilişi



































17 Ocak 2020

S e k i z y ü z b i n

“Sayın yolcularımız, kaptanınız konuşuyor. Size uçuşla ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum. Şu anda 800 bin tıklama yükseklikte turumuza devam etmekteyiz. Hava az bulutlu ve açık, ilgi mevsim normallerinin üstünde, görüş mesafesi 1 milyon tıklamaya kadar gitmekte... Bizimle uçmaya devam edin. 


İlginize teşekkür ederiz...





Özel bir karışım...

11 Ocak 2020

BMX bisikletçisi korku verici şekilde başarısız oluyor

Bu gözü kara, hırslı BMX dublörünün, sadece son engelde başarısız olduğu, bisikletinin inmeden önce bir çite takıldığı an.

Risk alıcı, gösterisine geçmek için paten parkında oldukça iyi bir başlangıç yapar. Ardından hızlanarak yerden havalanarak atlar ve saltoya geçer...

Ancak sonra her şey ters gider!



Bir de buna bakın hele...






10 Ocak 2020

İki tekerlekle 'ezber bozan' kadınlar: Bisikletli Kadın İnisiyatifi

Bisikletli Kadın İnisiyatifi kurucularından, 'Benim Bisikletim Benim Şehrim' filmi yapımcısı Zeynep Arapoğlu.

Bisikletli Kadın İnisiyatifi, Türkiye'de kadın ve bisikleti buluşturuyor. Beş yıl önce kurulan sivil toplum örgütü kadınlara cesaret vererek gündelik hayatlarında bisiklete binmelerini teşvik ediyor. Bu kapsamda 7 bölgede 7 şehirde çekilen "Benim Bisikletim Benim Şehrim" filmi de bisiklet kullanan kadınların hikayelerini beyaz perdeye taşıyor.

Filmin yapımcısı ve Bisikletli Kadın İnisiyatifi kurucularından Zeynep Arapoğlu, Euronews'e Türkiye'de 'bisikletli kadın'ın kim olduğunu anlattı.

Bahtiyar Küçük, Euronews: Bisikletli Kadın İnisiyatifi’ni kısaca anlatır mısınız ? Niçin kuruldu, hedefleri ne?

Zeynep Arapoğlu, Bisikletli Kadın İnisiyatifi: "Bisikletli Kadın İnisiyatifi'ni 2015'te 7 kadın kurduk. Biz kadınlar arasında bu dayanışma ortamını yaratmak, yeni başlayanlara biraz daha kadınca yardımcı olabilelim (diye), kendi içimizde de çok şey öğrendiğimiz bir süreç başlamış oldu 2015'te."

Euronews: Projenin hayata geçmesinden sonra toplumda bir değişim oldu mu? Nasıl değişimler gözlemlediniz?

Zeynep Arapoğlu: "Facebook grubu olarak kurduk. Bu grubun içine dahil olan insanların hayatı tabi ki değişti. Bisikleti kilitlemeyi de birbirimize sorduk. Neler giyebileceğimizi birbirimizden öğrendik. Bisiklete binmeyi öğrenen çok sayıda kadın oldu kurulduğundan beri. Biraz daha kadınların bisiklete binmesinin normalleştiğini söyleyebilirim. Biz kendi içimizde dayanışma ortamı kurup güzel şeylere dikkat çektikçe belediyeler bizden fikir almak için davet ediyorlar."

Euronews: Kadınların bisiklet hikayelerini dinliyorsunuz? Nasıl hikayelerle karşılaşıyorsunuz?

Zeynep Arapoğlu: "Aile içi hikayeler çok güzel. Çocuğuyla okula giden, çocuğunu okula götüren anneler. Mesela herkesin annesi araba kullanırken birinin annesi okula bisikletle geldiği zaman bu çok büyük bir olay oluyor. Sınıfta 'olay çocuk' olmak çocuklar için çok güzel bir şey tabi ki. En büyük amacımız başka kadınlara bunu aktarmak. Kadınlar böyle bir yol buldular hayatlarında böyle bir alan açtılar diyebilmek çok güzel. Bunun için çalışıyoruz daha çok."

Euronews: Erkekler nasıl görüyor sizin projenizi?

Zeynep Arapoğlu: "Hiç tanımadığımız, dış çevreden sosyal medyadan sadece ilk başta ayrımcılık yaptığımızı düşünen erkekler olabiliyor. Onlara da aslında ayrımcılık yapmadığımızı, erkekler için zaten çok fazla imkan olduğunu, kadınlara bir alan açtığımızı ve daha sonra da kadınların zaten karma sosyal hayata daha öz güvenli bir şekilde katılabilecekleri, bisikletli kadınlardan bahsediyorum elbette, bir başlangıç alanı açtığımızı anlattığımız zaman o fikirleri değişiyor."

Euronews: "Benim Bisikletim Benim Şehrim" filminde ne anlatıyorsunuz?

Zeynep Arapoğlu: "Filmi aslında biraz Türkiye'nin zenginliğini ortaya çıkarması için 7 bölgeye yaymaya çalıştık. Her bölgede her şehre gidemeyeceğimiz için de her bölgeden pilot şehirler seçtik. Doğuya gittikçe ailenin desteği daha çok önem kazanıyor. Eğer baba kızını destekliyorsa bu çok güzel bir şey oluyor ve kız çocuğu hayatında bir sıçrama yaşıyor. Bunu film anlatıyor. Ama aile baskısı mahalle baskısı, olumsuz tarafından bakarsak bu doğuda da var batıda da var. Bu, kuzey güney Türkiye'nin her tarafında var. Engel olunuyorsa olunuyor ama destek veriliyorsa bu doğuda çok daha değerli oluyor."

Euronews: Gelecek planınız ne? Avrupa ile ortak proje üretme planınız var mı?

Zeynep Arapoğlu: "Filmin gösterimlerini İstanbul'da ve çekildiği şehirler ve başka şehirler olmak üzere yapmaya başladık. Bundan sonra Avrupa'da ilk gösterimi Atina'da yapmak istiyoruz. Avrupa'nın geri kalanında da yapmak neden olmasın. Filmin internet sitesinden her zaman başvuru yollanabilir. Bu bizi bir araya getirip tanıştıracak bir etkinlik gibi herkes düşünebilir."
"Benim Bisikletim Benim Şehrim"

"Benim Bisikletim Benim Şehrim" filmi, Bisikletli Kadın İnisiyatifi'nin 2018 yılında Facebook Topluluk Liderliği Programından aldığı destekle Türkiye'nin yedi bölgesi ve yedi şehrinde bisikletli kadın buluşmalarının çekimi ile ortaya çıktı.

Tanıtım sayfasında film şu şekilde özetleniyor: "Türkiye'de ilk kez gündelik hayatta ve iş yaşamında, sosyal alanda ve toplum içinde, aile içerisinde ve ilişkilerinde, bisikletin varlığına sadece kadınların perspektifinden bakıyor ve Türkiye’deki kadın, bisiklet, yaşam ve kent bağını ortaya koyan bir belge niteliğini taşıyor."

Filmin bir sonraki gösterimleri 20 Ocak'ta Ankara'da, 27 Ocak'ta İstanbul'da yapılacak.

Bisikletli Kadın İnisiyatifi

Bisikletli Kadın İnisiyatifi, 2015 yılı Mart ayında kuruldu. Sivil toplum örgütü kendini şu şekilde tanımlıyor: "Bisikletli olan ve bisikletli olmak isteyen kadınlar arasında bir dayanışma ortamı yaratmayı, kadınlara cesaret vermeyi, Türkiye’de gündelik hayatlarında bisiklete binen kadın sayısını artırmayı ve bisiklet dünyasındaki kadınları görünür kılmayı amaçlayan bir kadın girişimidir."