b i s i k l e t l e: İki Yaka Bir Rota; Kavaklar

14 Aralık 2016

İki Yaka Bir Rota; Kavaklar

Anadolu ve Rumeli Kavakları: Osmanlıların Kavak Kaleleri dedikleri aslında gümrük kontrol noktalarıdır...

Yapılanı tekrar etmemek adına, değişiklik olsun diye bu pazar Boğaz’ın iki kıyısını pedalladık. Beylerbeyi’nden çıkıp Anadolukavağı’ndan motorla Rumelikavağı’na geçip Beşiktaş’ta sonlandırdık. Çok da keyifli oldu. Ciddi tek bir rampası vardı, Yuşa Tepesi’ne çıkmak. Bu da deniz seviyesinden 201 metre yükselmek demekti.

Burada bir türbe bulunur. Türbede gömülü olan zatın Yuşâ (MÖ 1082-972) olduğunu inanılmaktadır. Yuşâ Peygamber bir rivayete göre Musa Peygamber ile birlikte Mecmeul-Bayreyn’e (Boğaziçi) gelmiş ve vefat ederek bu tepeye gömülmüştür. Çeşitli tefsirlerde Yuşâ'nın Musa'nın vefatından sonra peygamber olarak görevlendirildiği, Hıristiyanların ve Yahudilerin ona Yeşu dedikleri nakledilir.

Burası tarihin ilk dönemlerinden itibaren kutsal bir yer olarak kabul edilmiş ve çeşitli uygarlıklar burada kendi dinlerinin mabet ve tapınaklarını inşa etmişler. İlkçağlarda burada Zeus tapınağının bulunduğu ve Bizans döneminde bu tapınağın Hagios Michael adında bir kiliseye çevrildiği söylenmekte. Nedense hiç içeriye girmedik. Bir gelişimizde gezip görmek iyi olur.

Vikipedi

Sabah 9.15 Beylerbeyi buluşma noktasından İhsan, Serhan, Varujan, Mustafa E. ve Levent ile başlayan Yedili yolun yarısında Varujan’ın lastik patlağı nedeniyle geri dönmesi sonucu Altılı, Beykoz’da Kamil’in ve Mehmet’in katılmasıyla Sekizli, Rumelikavağı’nda Cenap da dahil olunca Dokuzlu’ya dönüştü. 12’deki motora yetişmek istiyorduk. Beykoz’da kısa bir çay molası ve 10 km kadar uzaktaki A. Kavağı’na vaktinden önce vardık. 15-20 dakika kadar bir çay ile oyalanıp karşıya geçtik. Candan ve Nur ile burada karşılaşmak güzel bir sürpriz oldu. Ama onlar 4teker’le gelmişlerdi, bize katılmadılar.

Antik dönemde Serapeion olarak bilinen Rumeli Kavağı’na Bizanslılar İmros demişlerdir. İmparator İustinianus’un MS 6. yüzyılda buraya kurduğu gümrük 1204 yılına kadar açık kalmıştır. Evliya Çelebi ve Clavio’ya göre Anadolu Kavağı’ndan uzatılan zincir, denizin ortasındaki kuleye geçirildikten sonra Rumeli Kavağı’na bağlanarak Boğaz kapatılabilmekteydi...

İstanbul

Cenap’ı da alıp Çayırbaşı’nda Pide Ban’da Görele pidesini tatmak için Boğaz’ın Avrupa kıyısında hızla yol aldık. Pideci pazarları oldukça kalabalık. Velespitleri güzelce park edip üst kattaki masada siparişlerimizi, ikramları olan turşular ve bolca sohbetle mideye indirdik. Uzun zamandır gelmemiştim, yeniden tatmak güzel oldu. Burası 1977 yılından beri var. İlk geldiğimde üst kat yoktu bile. 4 masa ile küçük, eski radyoların sergilendiği ve duvarlarında Görele fotoğraflarının asılı olduğu sempatik bir yerdi. Sayfalarından okuyoruz ki 1990 sonrası büyüyerek bugün 6 şubesi ve 100’e yakın personeliyle Karadeniz pidesi, Karadeniz Mutfağı ve Türk Mutfağı’nın en özel örneklerini bizlere sunmaktalar. Daha fazla bilgi için PideBan.

Burada Cenap’ı bıraktık ve İstinye’de 35 krş.’tan çay içmek üzere yola koyulduk. Bugün her zamana göre yollar daha boş. Sanırım dünkü Dolmabahçe patlaması herkesin moralini bozdu. Nasıl bozmaz ki, Türkiye teröre teslim olmuş vaziyette. 7 Haziran seçimlerinden bu yana gerçekleşen 17 terör saldırısında 384 kişi hayatını kaybetmiş (Cumhuriyet, 12.12.2016 s.7). İndependent’ın tecrübeli muhabiri P. Cockburn,”Erdoğan terörün Türkiye’de hayatın kalıcı bir özelliği haline gelmesinin koşullarını kendi yarattı” yorumunda bulundu denilmekte. Tesadüfen yaşıyoruz!

35’lik çaylarımız sonrası Kamil’de karşıya geçmek için bizden ayrılıyor ve kalan sağlar olarak Beşiktaş yolunu tutuyoruz. Burada herkes köyüne/evine gitmek üzere veda ediyor.

Biz, Kaan’ın yaşını kutlamak için bir Nişantaşı yapıp öyle döneceğiz.

Haydoy bağışları için teşekkürler.