17 Kasım 2020

Maydanozdan Aydos...

 

Maydanoz, A, B, C ve K vitaminleri ile demir, potasyum mineralleri içeren bir beslenme merkezidir. Bu zümrüt yeşili bitki uzun yıllar, yüksek tansiyon, alerji ve enflamatuar hastalıklar gibi durumları tedavi etmek için kullanılmıştır. 

 

Sabah Bostancı Caffé Nero’ya vardığımızda İhsan gelmiş kahvesini yudumlamaktaydı. Uzundur buluşmamıştık. Covid-19 nedeniyle artık tokalaşmalar farklı olmakta. Karşılıklı yumruklarımızı tokuşturarak selamlaşıyoruz. Sabahın 9’una geliyor saat. Aydos turuna buradan başlayacağız. Bir arkadaşı daha, Mustafa E.’yi bekliyoruz.

 

Firuzan bir bitki çayıyla sandviçini mideye indirirken biz de laflıyoruz. Bu arada yol bisikletli bir grup da -buluşmak üzere- aynı mekanı seçmişler. Sırayla, marka bisikletleriyle boy gösteriyorlar; Cervélo, Pinarello, Orbea, S-Works... 

 

Adaşımın da gelmesiyle yola çıkmış olduk. Kare as gibi dizili verdik. Sahile paralel pedallıyoruz. Üç gündür hava raporunu izlemekteyim. Yağacak mı yağmayacak mı? Her biri farklı tahminde bulunuyor. Bakalım hangisi doğru söylemiş, göreceğiz. Maltepe’den Başıbüyük’e tırmanan yol aslında hafif hafif rampayı keyifle yedirir. Ama daha sıkı rampalar olacak bu turda. Acele etmeyin.

 

Pazar sabahı pek kalabalık değil yollar. Marmara Üniversitesine bağlı sağlık yerleşkesinin giriş kapısına tabelalar uzun süre önce asılmıştı, ama yakın zamanda biri değiştirildi; RTE Şifa Kapısı oldu. İnternette dolaşan habere göre oradan 7 defa geçen, zengin ve sağlıklı oluyormuş. 

 

Başıbüyük sonrası gelen rampa için yol kenarına dikili levha %10 der. Trafik yoksa tırmanmak keyiflidir, varsa kokuları ve sesleri rahatsız edici olur. Ağır ağır yokuşu tırmanırken anlatayım, neden Maydanozdan Aydos... dedik bu tura? Geçenlerde okuduğum ve blogda paylaştığım Cavit Cav’ın hayat hikayesinden geliyor. 20’nci yüzyılın başında, bu coğrafyada varlığını sürdüren Osmanlı’nın son döneminde, bisiklet ile ilgili çabalarından esinlendim. Cavit Beyin, maydanoz satarak kazandığı parayla başlayan serüveni, Paris Yaz Olimpiyatları, Türkiye Şampiyonası, Amsterdam Olimpiyat Oyunları, Cav Bisiklet Fabrikası... şeklinde genç Cumhuriyetimizin ilk yıllarında başlar ve 60’lara doğru sürer. Canla başla çalışıp bir şeyi yoktan var etmenin gerçek resmi olan Cavit Cav’ın ders alınacak hikayesini buradan okuyabilirsiniz: Maydanoz Tarlasından Olimpiyatlara; Cavit Cav


Hava arada açıyor, güneş yüzünü gösterip bize gülümsüyor. Ama bulutlar tekrar önüne geçip kapatınca da ortalık kararıyor. Son üç hafta Vertigo nedeniyle çıkamadım. O zaman şortla biniyordum, bugünse kışlıklara geçmek zorunda kaldım. Hava güneşli de olsa soğudu. 14 °C denilmişti bugün için. İnişlerde üşütüyor.

 

Yolumuz bizi Yakacık’a taşıyacak. Maltepe Cezaevi’nin üstünden pedallıyoruz. Burası en son CHP’li Berberoğlu ile gündeme gelmişti. Milletvekilliği düşürülünce tutuklanan, sonra serbest bırakılan, sonra tekrar tutuklanan... Arap saçına dönen durumu, bugün de halen sonuçlanmayan. AYM kararına direnen alt mahkeme... Guguk mu dediniz?

 

Yakacık meydanda dev, 300 yaşındaki tarihi Çınar ağaçlarının altındaki kahve önündeki piknik masalarına yerleştik. Burada çay 1,5. Biz bir önceki gelişimizde yandakinde 2 liradan içmiştik. Çaylar eşliğinde sandviçlerden iki tanesini burada götürüyorum. Aslında tek olduğumda nedense yemek aklıma gelmiyor da böyle grup olunca canı istiyor insanın. Ne hikmetse?

 

Buraya kadarki rampalara sert desek de esası şimdi gelecek. Aydos’a çıkan en sağlamı olacak. Ve daha bisikletin pedalını iki tur çevirmeden karşımızda beliriyor bile. Sağ mı sol mu derken kafa karışıyor ve -sol nedense sanki daha hafifmiş gibi gözüktüğünden- soldan devam ediyoruz. Birazdan da sağa sapmamızla duvarla karşılaşıyoruz. Oflayıp puflayana kadar çaaat diye yüksek bir ses geliyor Mustafa E.’den. N’oldu? Zincir koptu! Haydaaa...

 

İki apartman arasında kopan zincirle uğraşmaktayız. İyi ki aleti varmış yanında, iki bakla çıkartıp ters çevirdiğimiz bisiklete zinciri takıp tekrar baklaları bağlıyoruz birbirine de... ne görelim? Arka aktarıcı arasından yanlış geçirdiğimizden vites çalışmıyor. Hadi gene sökersin. Bu sefer de, istesen bulamazsın, ek yerinden sökmüşüz. Yani pimi tekrar geçirebilmek falan kafa döndürüyor. Öyle mi böyle mi olacak diye uğraşırken, benim alet kutusunda kilit bakla çıkıyor da onunla zinciri, bu sefer doğru bir şekilde bağlayıp yola devam edecek duruma gelebiliyoruz.

 

Tam bir macera. Daha önce hiç zincir kopmamış tamir etmemiştik. Bu da bir deneyim oluyor ve bize bir ikram kazandırıyor. Malumunuz; Lastik patlağı ve her türlü tamirat karşılığı ısmarlanan kahveye çok seviniriz J

 

Aydos ormanının kenarını dönen yol ne de kalabalık! Gidenin gelenin haddi hesabı yok. Bir keresinde gelendik ve canımıza okundu. Peşimizde biriken araçlar, daracık yol, üstelik de yokuş yukarı gidiyorsun, akla karayı seçmiştik. Ne laf değil mi? Nereden çıkmış ki? İslam dinine göre sabah namazının kılınma süresi güneş doğuncaya kadardır. Ortalık ağarmaya başladığında ak iplik ile kara iplik birbirlerinden seçilinceye kadar sabah namazı kılma süresi devam eder. Ağır hastaların bütün gece botunca ıstırap ve sancı içerisinde kıvranıp uyuyamadıklarından ve sabahı zor ettiklerinden dem vurulur... diye açıklanmış. Bu durum yetmiyormuş gibi üstelik bir de dörtlülerini yakmış, acemi bir sürücü var yolda. Sanki eğitim yapacak başka yol yokmuş gibi.

 

Pendik’e doğru hızla iniyoruz. Yol geniş, üç şerit. Ne ayrıcalığı var acaba buranın? Daha önce geçtiysek de bölge pek de tanıdık değil. Sorarak, rampalardan kaçarak, hafif tırmanarak, yeni binaların, mahallerin içinden sürerek... E-5 üzerinden geçen köprü yoluna çıkmamızla yeniden bir trafiğin içindeyiz. Kare as gibi sıralandık gene, gidiyoruz. Poker oynar mısınız? Kare asınız varsa elinizde nasıl hissedersiniz? Sakın belli etmeyin. İskambil kartlarının nerede ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor. 7’nci ve 10’uncu yüzyıllar arasında Çin'de ortaya çıktığı ve 13’üncü yüzyılda Marco Polo tarafından Avrupa'ya getirildiği tahmin ediliyor. Hindistan'dan veya Arabistan'dan geldiğini ileri sürenler de var ama bugünkü şekillerinin 14’üncü yüzyıl Fransa'sına dayandığı kesin gibi. O tarihlerde Fransa'da dört sınıf vardı ve iskambil kağıtlarındaki ‘kupa-maça-karo-sinek’ bu dört sınıfı temsil ediyordu. Kupa bir kalkanı andıran şekli ile asil sınıfı ve kiliseyi, maça bir mızrağın ucunu çağrıştıran şekli ile orduyu, karo ticari deniz işletmelerinin eşkenar dörtken kiremitlerinden esinlenerek orta sınıfı, sinek ise yonca yaprağına benzeyen şekli ile köylüyü temsil ediyordu. Bugün briç, poker veya benzeri oyunlarda, kupanın en değerli, sineğin ise en değersiz kart olmasının nedeni işte bu sınıflamadır. 

 

Tepelerden, yükseklerden uçarak ulaştık deniz kenarına, Maltepe’deyiz gene. Kum deposunun yerine dikilen, uzaydan düşmüş, dalga şeklinde ve omurga gibi görünen, bir de dore kaplanmış İstmarina’daki Mado mola noktamız. Burada da hemen güvenlikçiler yanaşır, bisikleti dışarda tutmaya çalışırlar. Hafif bir tartışma başlar, Mado’nun müdürünün araya girmesiyle bisikletler kendi bölümlerine alınır. Daha önceki gelişimizde de aynısı olmuştu. Şu bisiklete yapılan muamele adamı tilt ediyor. Yassahhh... Tek bildikleri!

 

Zincir meselesinden dolayı ikramlar Mustafa E.’den. Bana sıcak çikolata, İhsan ve Firu’ya salep, kendisine de kahve geliyor. Yağacağı söylenen günün yağmuru da burada kendini gösteriyor. Korunaklı yerde olduğumuzdan pek endişelenmiyor, dinmesiyle de tekrar Bostancı’ya doğru pedal basıyoruz. Gene kare as şeklinde araç yolundan.

 



 











Maydanozdan Aydos...: Dudullu-Bostancı-Maltepe-Başıbüyük-Yakacık-Aydos-Pendik-Maltepe-Bostancı-Dudullu

 

Tur tarihi: 15 Kasım 2020

Kat edilen mesafe: 69,11 km
Ortalama hız: 18,3 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa 47 dk, dışarıda geçen süre 7 sa. 43 dk 
En yüksek sıcaklık 22 ˚C, en düşük 10 ˚C, ortalama 12,7 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1023 m, kaybı (iniş) 1031 m
En düşük irtifa 0 m, en yüksek 329 m


Garmin yol bilgileri Maydanozdan Aydos...

 

Relive yol bilgileri Maydanozdan Aydos...























































Bölgeye yapılmış geziler: Aydos, hadi pikniğe gidiyos..., Aydos










İlginizi çekebilir Ballıca, “Ağır Ol Molla Desinler”, bisikletle Bahşayiş, El Trio Chile