13 Eylül 2024

[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde... (Dumlupınar–Uşak)

11 Eylül 2024, Çarşamba / Dumlupınar - Uşak, 60 km (8. gün)

Geç yattım, 12’yi geçiyordu. 7’ye 10 kala gibi uyandım. Gece rahat uyudum üzerimdeki battaniye ile. Pencere açık olmasına rağmen hiç üşümedim. Camdan dışarıya bir göz atıyorum. Hava parçalı bulutlu. Bakalım dışarısı soğuk mu? Belediyenin odası rahat, yayıldım ve toparlandım. Eşyaların alta indirilip yüklenmesi, kapı önünde bir beyden fotomun çekilmesini istemem ve yola çıkışım 08.33. Dış kapının anahtarını sözleştiğimiz yere bırakarak ayrılıyorum. 1235 metreden başladım, dünkü yolu geri sürüp otoyola bağlanıp güvenlik şeridinden gitmekteyim. Dün Yaşar Bey demişti, fazla gitmeyip uzunca bir yokuştan ineceksin. Ben de kollukları geçirdim bu yüzden. Serin olabilir bu inişte. Zaten hava bulutlu. Minik bir şahin veya atmaca havalandı ağaçtan, uçtu uçtu gitti uzaklarda bir ağaca kondu. Yolda bunları görmek heyecan verici oluyor.


Dün akşam döndüğümde baktım bir ekip var, kaloriferi yakmaya çalışıyorlar, test edeceklermiş. Bu arada güneş enerjisi varmış sosyal tesiste, yani sıcak su akıyor. Bana söylenmedi. Ben de tam duş alamadım, koltuk altlarını yıkayarak idare ettim.


Aynı şahin mi, bir tane daha havalandı, uçtu havada ve elektrik direğine kondu. 2,5 km sonra Uşak İl Sınırı’na giriyorum. 1268 m rakımdayım. Trafiğin aktığı bir yol gözüküyor ileride. Sol Afyon, sağ Uşak. Banaz’a da buradan gidiliyor. Bir kaç sene önce bir gece Banaz’da kalmıştım, yol kenarı bir otelde. Hatırlıyorum, yolun gürültüsü devamlı geliyordu odaya. Temmuz ayıydı, klima da olmadığından pencereyi açık bırakmak zorundaydım. Bunlar küçük ilçeler, bayağı küçük. Dumlupınar da bir hayli göç vermiş, Almanya’ya Fransa’ya... 


Rüzgar pervaneleri de çok yakınlar, kocaman kanatları ağır ağır dönmekte. 1-2 tanesi ise kıpırdamıyor. KGM haritasında burada bir geçit göstermişti, 1277 m Dumlu Geçidi. Ama yok öyle bir şey. Yol kenarında köfteci, manav tezgahları geçilmekte. Oturak İstasyonu gösterilmiş, sağdan. Ve beklenen iniş geliyor, %7 gösterilmiş. Hızlanıyor velespit. İyi ki kollukları takmışım yoksa kollarım üşüyecekti. Ara ara frenleyerek hızımı yavaşlatmaya çalışıyorum. Bu hızda güvenlik şeridi yerine yoldan gitmek daha iyi. Ağır inen bir kamyonu sollayıp eğim 3’lere düşene kadar bisikletin üzerine kapanarak devam ediyorum. 4-4,5 km.lik dik bir rampa sonrası şimdi keyifli bir hızda etrafı izleyerek sürdürmekteyim. 1270’lerden 929 m.ye inildi. Solumda cılız akan Banaz Çayı. Hava 22,7 °C, ortalamam 24,6 km/s (tabii devamlı indiğimden). Saat 09.38, 26’ncı kilometrede Banaz’a geldim. Buradaki otelin yanındaki simitçiden bir poğaça (10-) alıp midemi biraz oyalıyorum. 27. km.deyim, 60’da varac’am Uşak’a. İki gün kalıp devam edece’m. Banaz Sanayi Sitesi kenarından geçmekteyim, pek na:hoş bir koku var ortalıkta. Nefes almayıp uzaklaşmaya çalışıyorum. Bugün 1 haftam geride kaldı. Bu yolun bu bölümü önceki gelişimde, bir kısmını pedallamıştım. Ama Uşak’a gitmeyip ayrılmıştım soldan. Yolun trafiği arttı, özellikle ağır vasıtalar sıkça geçmekte. Rüzgar yer yer sert esiyor karşımdan, daha doğrusu sol karşımdan. Yönüm güneybatı olduğuna göre güneyden.


38. km.de geçen gelişimde ayrıldığım kavşak geliyor. Çivril’e gitmiştim buradan. Şimdi bundan sonrasını ilk pedallıyorum. Yol genelde inmekte. Dik olmasa da iniyorum. Hava kapalı, karşım gri bulutlarla kaplı. Yağmur olmasa bari. Yönüm batı oldu. Saat 10.40, 43,38 km.deyim, hava 25,3 °C, rakım 1036 m, ortalamam 22,4 km/s. Yol çıkıyor sonra iniyor. Ve hafif düşen damlalar başladı... Çoğalıyor çoğalıyor ve ıslatmaya başlıyor. Kaçacak bir yer de yok yakınlarda. Yağmurluğu da derinlere koymuştum. Hiç hesapta yoktu bu durum. (...) Islanmış olarak Çarıkköy girişinde gözüken otobüs durağına, saçağın altına sığındım. Yağmur da şiddetlendi. Silecekleri kuvvetli çalışıyor araçların. Burasının çıkması isabet oldu, yoksa fena ıslanacaktım yağmurluğu çıkartana kadar. Beklerken WA’dan arkadaşlarla yazışmaktayım. ÖE’den teyit almak için arıyorlar. Bir müddet sonra kesilince yağmurluğu giyip devam ediyorum, belki yolda gene başlar. 7 km sonra gelen Uşak yazısı, çekilen foto ve Googla’da ÖE işaretlenip devam. Uşak’ın yoğun trafiği akmakta. Işıklar yeşil olur olmaz araçlar yarışa geçer gibi fırlıyorlar.


“Bir toplumu hiç tanımıyorsak ve o toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel ortak değerlerini ve davranış kalıplarını anlamak/tanımak istiyorsak; bence en iyisi o ülkenin şehirlerinde yürüyerek dolaşmak ve trafikteki insan davranışlarını gözlemek olabilir...” diyor Prof. Koray Karabekiroğlu Akademik Akıl platformunda ve devamında: “Bireysel insan tutum ve davranışları sağlıklı/sağlıksız olabilir. Ancak bir toplumda yaşamak durumunda olan her bir insan ferdi, o toplumu etkilediği gibi, o toplumdan da doğrudan etkileniyor. O yüzden de eğer toplumsal davranış kalıpları ve normları sağlıksız ise, ister istemez o insan ferdi de uyum sağlamak/zarar görmek durumunda kalabiliyor. Yani, o olumsuz davranış kalıplarını içselleştirebiliyor.”


Herhalde dünyanın en sabırsız toplumlarından birisiyiz. Hep acelesi olan, hep yetişilecek bir yer, hep yapılacak bir iş. Bu özelliğimizi Özdemir Asaf’ın “Yaşamak değil, bizi bu telaş öldürecek” dizeleri çok güzel anlatmakta:


Yaşamak değil, bizi bu telaş öldürecek 

Bırakın Paris’te ılık rüzgârlarla

Taratmayı saçlarımızı,

Sevgilimizle doyasıya sohbet bile edemedik biz,

Gözümüz saatte söyleştik hep,

Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık,

Hep yetişilecek bir yerler vardı,

Aranacak adamlar, yapılacak işler.


Meğer yanlış yeri işaretlemişim, Google tuhaf bir yöne saptırmak isteyince fark ettim. Düzeltip devam ve git git ÖE’nin önüne çıkarıyor beni. Binayı görünce hafızam da canlanıyor. Granit kaplı minik rampasından bisikleti ayağımdaki kilitli pedal ayakkabılarla zar zor çıkartabiliyorum. Resepsiyondaki hanım adıma ayrılmış yerimi buluyor. Kamu 900 iken emekliye 800’miş. Hemen emekli oluyorum ama nasıl kanıtlayaca’m? Öyle bir kimlik yok ki bende. Neyse banka havalesini kabul ediyor ve 403 No’nun anahtarı alınıyor. Bisiklet yandaki büyük boş salona, bende çantalarla 4. kata. Oda geçen zaman içinde iyicene yıpranmış. Sanırım resepsiyoncu hanım da bu nedenle odayı görmek ister misiniz diye soruyordu. Herhalde görünce vaz geçiyor olmalı insanlar. İnternet çalışmıyor, inip soruyorum. Böyle olabiliyor deniliyor. Tipik ÖE durumları! Duş alıp uzanıyor, tanıdığım, burada üniversitede akademik olan Cafer Beye WA üzerinden yazıp hal hatır ve buluşma imkanı soruyorum. 15-20 dk sonra yakında bulunacağı mekanın konumunu yolluyor. Ben de hazırlanıp giyinip oraya doğru yürümekteyim, Atapark denilen yere. 


Yakındaki statta Uşakspor’un maçı var, taraftar gelmiş tezahürat yapmakta. Önü kalabalık. Girişlerde üst baş aranıyor. Ne tuhaf haberler okuyoruz değil mi? Statta öfkesine kapılıp olay çıkartanlar, tatil edilen maçlar. Bir aralar merak etmiş öğrenmiştim. Düdük çalma ne zaman başlamış bilir misiniz? 1878’de. Önceleri beyaz mendil sallayarak yönetilirmiş maçlar. Bir de ilginçtir, o yıllarda kalenin sadece iki direği var. Üst direk 1882’de devreye girmiş. Yani önceleri şut yüksekliğinin bir önemi yok. Yeter ki top 2 direk arasından geçsinmiş kural.


Fazla uzak olmayan kafeyi (*) kolay buluyorum. Cafer Bey üniversiteden iki akademisyen arkadaşıyla oturmakta. Tanışıp, son gidilen İran yolculuğunu anlatan arkadaşını dinlemekteyiz. Gördükleri ve yaşadıklarını anlatıyor. Aslında ben de çok isterim İran’ı görmek. Derin bir kültürel geçmişi var. Bisikletle gider miyim, bilemiyorum. İki ülke arasındaki ilişkinin tam olarak ne zaman başladığı belli olmamakla beraber tarih öncesi dönemlere kadar uzandığı tahmin edilmekte. Pers devleti ile Türklerin kurduğu çeşitli devletlerin ilişkileri İslamiyet’in doğuşu ve yaygınlaşması ile şekillendiği, Türklerin batıya doğru göçünde İranlılarla daha sık karşılaşır olmaları da iki kültürü derinden etkilediği anlatılır.


(*) Brou Coffee, tutkulu bir kahve sever ve işletme sahibi tarafından kurulan bir kahve dükkanıdır; brou.com.tr


Kafede geçirilen, fazla uzun olmayan bir zaman sonrası üçümüz, Cafer Bey ve adaşım Mustafa Bey ile Tarhana Baba’da (**) çorba içmek üzere yakındaki yerine gidip siparişlerimizi veriyoruz. Acılı ısmarlıyorum. Nohut yanında geliyor, kendin çorbaya katıyorsun. Beraberinde turşu ve ekmek de var. Çok nefis. Önceki gelişimde tadı damağımda kalmıştı. Yumul durumları... : )) Bu enfes tat Cafer Beyin ikramı oluyor. Çok teşekkürler.


(**) 1974 yılından beri Tarhana Baba markasıyla Uşak’ta Tarhana ve erişte üretimi yapmakta olan Yeldanlı ailesi, bugüne kadar ilkleri denemekten ve yapmaktan hiç çekinmemişler. Bilinen tarhana ve erişte üretiminden sonra bebek tarhana, kızılcıklı tarhana, mantarlı tarhana ve yaş hamur vakumlu tarhananın öncülüğünü yapmaktalar. Adeta yıllardır Uşak tarhanasının tanıtımı için fahri bir görevli gibiler.


Arkadaşı Mustafa Beyin ayrılmasıyla Cafer Bey beni gezilecek görülecek yerlere götürüyor, rehberlik ediyor; bedesten, camii, çeşme, helvacı… Trafiğe kapalı caddesinde geziniyor, kahve içmek için gittiğimiz kafede dışarıda boş masa bulamayıp içerde biraz bekliyor ama yer açılmayınca çıkıp belediyenin çay bahçesine doğru yürüyüp burada birer çay içip sohbetimizi sürdürüyor ve saatin 7 olmasıyla vedalaşıp ayrılıyoruz. Şayet İstanbul’a gelirse görüşmek üzere. Belki de Kanada işi olursa 1 yıllığına akademik olarak oraya gidecek. Aslında sonrası için de fırsat kollayacak. Kimse burada bir ışık görmüyor.


ÖE’de resepsiyoncu hanıma odanın durumunu dile getirdim de. 6 sene önce böyle değil, çok daha iyiydi. Niye böyle oldu? Yıkılacakmış, 15 dk. uzaklıkta bir yerde yenisi olacakmış. Burası Millet Bahçesine dönüştürülüp ortasına cami kondurulacakmış. Nasıl ama düşünce? 4x4’lük fikir değil mi? Konuya ilişkin şöyle bir haberlere rastlıyorum da: 400 gün bir tülü bitmedi, Millet Bahçesi'ne yüz milyonlarca lira aktı. Uşak Millet Bahçesi için ilk ihaleye 2020’de çıkıldı, 31.8 milyon liralık sözleşme imzalandı. Bahçe bitmeyince 2 ihale daha düzenlendi. 3 ayrı ihale için kasadan 303,9 milyon lira çıktı... Yani planlananın 9,5 katına çıkıldı ama halen 400 gün dolmadı!

Tele1


Trafiğe kapalı caddede biraz yürüyüp çiğ köfte aramaktayım. İlk gördüğüm hoşuma gitmiyor, çalışan yer süpürüyordu. Yürümeğe-aramaya devam ve gelen bir başkasından alınan dürüm (50-) ile ÖE’nin yolunu tutuyorum. Hava karardı ve serinledi. ÖE karşıdaki marketten iki muz ve ayran alıp odaya çıkıyorum. Eskiden buzdolabı vardı, bugün o da yok : ((


Uşak’ı ayrıntılı anlatmıştım önceki gelişimde. O nedenle tekrar etmeyip buradan okumanızı isteyece’m > [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Kula–Uşak)


Bugün 11 Eylül saldırılarının yıldönümü. Amerikalıların 9/11 olarak andıkları olay sonrasında, günümüze kadar olan süreçte, ABD içinden ve dışından çeşitli kişi ve gruplar tarafından, saldırıların Amerikan hükümeti veya gizli servisleri tarafından düzenlendiğine dair çeşitli komplo teorileri ileri sürülmüştü. En başta, hazırlıklarının yıllar sürdüğü ve yüzlerce kişinin fiilen katkıda bulunduğu tahmin edilen böylesine geniş çaplı bir terör saldırısının, dünyanın en büyük istihbarat ağına sahip ABD tarafından fark edilememesi ve engellenememesi gelmekte. NYT gazetesi tarafından yapılan bir ankete göre, her dört Amerikalıdan üçü hükümetin 11 Eylül olayları ile ilgili doğruları söylemediğinden şüphelendiğini belirtmiş.


Uşak ÖE 0276 2270801 usakogretmenevi.com.tr

















Dumlupınar - Uşak 

Tur tarihi: 11 Eylül 2024

Alınan yol: 60,97 km
Ortalama hız: 22,2 km/s

En yüksek hız: 62,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 44 dk, dışarıda geçen süre 3 s 35 dk

En yüksek sıcaklık 28 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 22,9 ˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 323 m, kaybı (iniş) 611 m
En düşük yükselti 887,8 m, en yüksek 1275,8 m

 

Garmin yol bilgileri Dumlupınar–Uşak


Relive yol bilgileri Dumlupınar–Uşak


Dumlupınar’dan ayrılışım 08.22. 





2,5 km sonra Uşak İl Sınırı’na giriyorum.


Trafiğin aktığı bir yol gözüküyor ileride. Sol Afyon,

 sağ Uşak. Banaz’a da buradan gidiliyor. 


Rüzgar pervaneleri de çok yakınlar, kocaman

 kanatları ağır ağır dönmekte. 




Yol kenarında köfteci, manav tezgahları geçilmekte. 


Oturak İstasyonu gösterilmiş, sağdan. İsim ilginç ama!






09.25, Banaz geldi.



Banaz



Üç sene önce kaldığım Eren Otel, Banaz.



Sandıklı yol ayrımı, buradan gelmiştim Banaz’a.



Yolun trafiği arttı, özellikle ağır vasıtalar sıkça geçmekte. 


38. km.de geçen gelişimde ayrıldığım kavşak 

geliyor. Çivril’e gitmiştim buradan. 



 Hava kapalı, karşım gri bulutlarla kaplı. Yağmur

 olmasa bari. Yönüm batı oldu. 





Hafif düşen damlalar başladı...



11.28, Uşak’a vardım.




Uşak’ın yoğun trafiği akmakta. Işıklar yeşil olur olmaz

 araçlar yarışa geçer gibi fırlıyorlar.






Uşak ÖE






Tarhana Baba


Çakaloz Camii, 1884.


Çakaloz Camii çeşitli tarihlerde yangın geçirmiş ve onarılmıştır.

 Cami kesme taştan yapılmış olup dikdörtgen bir

 avlunun güneydoğu kenarındadır. 


Yapıda 19. yüzyıl mimarisinin batı etkileri açıkça

 görülmektedir. 20. yüzyılda caminin

 önüne cemaat yeri eklenmiştir.


Bedesten; 1901 yılında İtalyan bir mimar tarafından

 yapılmıştır. Dikdörtgen planlı binanın ortasında bir koridor

 ve koridorun iki yanına sıralanmış dükkanlar yer alır. 


İki katlı ve taş kullanılarak yapılan bina,

 çeşitli dönemlerde restore edilmiştir. 


Burma Camii; kapısında bulunan kitabede 1769 

yılında tadilat gördüğü anlaşılmaktadır. Caminin

 kırmızı tuğladan yapılan minaresi yivli ve

 helezonik bir biçimde yükseldiğinden

 Burma Cami adını almıştır. 



Kırık Minare Camii; 1826 yılında Kabaklarlı ailesi tarafından

 birinci katı taştan, ikinci katı tahta olarak yaptırılan tarihi

 Kırık Minare Camisi, hem cami, hem de medrese olarak 

kullanılmıştır. 1949 yılındaki büyük depremde ikinci katı ve 

minaresi yıkılan bina, 1950 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne

 devredilmiştir. 1952 yılında da ibadete tamamen kapatılmıştır. 


Aliağa Camii, 1845.



Tekeşoğlu Konağı


Cimcim Çeşmesi; 1896 yılında yapılmıştır. Çeşmenin 

kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Yapımı

 sırasında kesme taş kullanılmış olup her iki yüzünde

 basık yuvarlak silmeli kemerler, köşe dolguları 

kabartma ay yıldız motifleriyle süslenmiştir. Taşları

 tek tek numaralandırılarak bugünkü yerine taşınmıştır.



































































9. gün (devamı) Uşak II - 7. gün (öncesi) Altıntaş-Dumlupınar